Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vergi idaresi, davalı F. hakkında vergi borcu nedeniyle aleyhine takip yaptıklarını, takibin sonuçsuz kaldığını, dava konusu araçlarını diğer davalılara devrettiğini, bu tasarrufların iptaline karar verilmesini istemiş, daha sonra verdiği dilekçe ile araçların dava dışı şahıslara satıldığından bedellerinin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 12.03.2019 tarihli 2016/10079 Esas 2019/2801 Karar sayılı ilamı ile davalıların diğer temyiz itirazlarının reddine, 6183 sayılı Yasa’nın 24. maddesine dayalı olarak açılan davanın kabulü halinde davacı kamu idaresinin iptali edilen tasarrufun meydana geldiği tarihteki kamu alacağı tesbit edilerek bu miktar ile sınırlı olarak tasarrufun iptaline somut olayda herbir davacının sattıkları araç değeri de dikkate alınarak 03.07.2012 ve 05.07.2012 tarihi itibari ile borçlu hakkında kesinleşen vergi borcunun aslı ve ferilerinin belirlenerek bu miktarlar kadar ve araçları ellerinden çıkardıkları değeri geçmeyecek şekilde tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğundan bahisle bozulmuş, bozmadan sonra alınan bilirkişi raporuna göre araçların satış tarihlerinde kesinleşen vergi borcu olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 sayılı Kanun’un 24 ve devamı maddesinden kaynaklanan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda dava konusu araçların satış tarihlerindeki vergi borcunun tespiti için bilirkişiden rapor alınmış ve rapor doğrultusunda karar verilmiş isede varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamıştır. 6183 sayılı Yasa’nın 37. maddesinde amme alacaklarının hususi kanunlarda belli edilen zamanlarda ödeneceği, hususi kanunlarda ödeme zamanı tesbit edilmemiş amme alacaklarının Maliye Bakanlığınca belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödeneceği, bu ödeme müddetinin son gününün amme alacağının vade günü olduğu, aynı yasanın 55 maddesinde amme alacağını vadesinde ödemeyenlere ödeme emri gönderileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, dava konusu araçlar borçlu tarafından 03.07.2012 ve 05.07.2012 tarihlerinde üçüncü kişilere satılmıştır. Dosya içerisindeki belgelerden kamu borcunun 2010 yılı 3. ayından itibaren başlayan vergi borcuna ilişkin olduğu görülmektedir. Bu borcun satış tarihlerine kadarki asıl ve ferilerinin tespit edilmesi gerekirken, borçlu hakkındaki tüm döneme ilişkin kesinleşme tarihinin esas alınması hatalıdır.
Bu halde, yeniden her bir davacının sattıkları araç değeri de dikkate alınarak 03.07.2012 ve 05.07.2012 tarihi itibari ile borçlu hakkındaki vergi borcunun aslı ve ferilerinin belirlenerek bu miktarları kadar ve araçları ellerinden çıkardıkları değeri geçmeyecek şekilde tazminata karar verilmesi gerekirken , eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 14/12/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
4. HD. 14.12.2021 T. E: 1436, K: 10360