Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi S. Y. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasına işin ivediliği ve niteliği nedeniyle 5311 Sayılı Kanunla değişik İİK’nin 366. maddesi hükmü uygun bulunmadığından bu yöndeki isteğin reddine oy birliği ile karar verildikten sonra işin esası incelendi:
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Kesinleşmiş aile mahkemesi kararına dayalı ilamlı icra takibinde, borçlunun, 27/12/2017 tarihli protokol gereği alacaklı tarafın tahakkuk etmemiş nafaka alacaklarından feragat ettiğini, yapılan ödemelerin protokolde kararlaştırılan nafakaların tamamını karşıladığını, ödenmemiş herhangi bir nafaka alacağı bulunmadığını ileri sürerek itfa nedenine dayalı olarak icranın geri bırakılması ile hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince, istemin reddine karar verildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve istemin kısmen kabulü ile itfa nedeniyle icranın geri bırakılmasına, aylık nafakanın 20.000 TL olarak devamına, dayanak ilamdaki artış oranlarının dikkate alınmasına ve hacizlerin kaldırılmasına hükmedildiği, kararın alacaklı tarafından temyiz edildiği görülmektedir.
İlama dayalı takipte borcun ödendiği iddiası, İİK’nun 33. maddesinde belirtilen belgeler ile ispat edilmelidir. Anılan maddenin 1. fıkrasında; “…..İtfa veya imha iddiası yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icra geri bırakılır.” hükmü, 2. fıkrasında; “……Bunlardan itfa veya imhale dayanan istekler mutlaka noterlikçe re’sen yapılmış veya tasdik olunmuş belgelere veya icra zaptına istinat ettirilmelidir.” hükmü yer almaktadır. Yasada alacaklı tarafından imzası ikrar edilen belgeye yer verilmemişse de; yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre, alacaklının ibraname vasfında olan belgedeki imzayı kabul etmesi halinde, icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekir. Bir başka ifadeyle imzası taraflarca ikrar edilen ibra belgesi borcu sona erdirir. Ancak, burada imzası ikrar edilen belge kavramının dikkatli ve dar yorumlanması gerekir. Aksi takdirde kesinleşmiş mahkeme kararının çeşitli adlarla düzenlenmiş adi yazılı belgeyle ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi mümkün hale gelir ki hukuk düzeni buna müsaade etmez.
İstanbul 32. İcra Müdürlüğü’nün 2017/37411 Esas sayılı dosyasında, Gaziosmanpaşa 1.Aile Mahkemesi’nin 31/07/2017 tarihli, 2017/710 E. 2017/798 K. sayılı ilamına dayalı olarak borçlu M. G. aleyhine 10/11/2017 tarihinde ilamlı icra takibi başlatıldığı, alacaklının 100.000 TL yoksulluk nafakası ve 123,29 TL işlemiş faizi ile takip tarihinden sonra devam eden aylara ilişkin aylık 100.000 TL yoksulluk nafakasının tahsilini talep ettiği, icra emrinin 14/11/2017 tarihinde borçlu vekiline tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında, boşanma ilamı ve takibin kesinleşmesinden sonra, 27/12/2017 tarihinde “Mahkeme İlamının İnfazı ve Boşanma Protokolünün İcrası Hakkındaki Sözleşme ile İbra Protokolü” başlıklı protokolün imzalandığı, anılan protokolün 3.1. maddesinde “ Gaziosmanpaşa 1.Aile Mahkemesi’nin 2017/710 E. 2017/798 K. sayılı ilamı ve taraflar arasındaki 22/06/2017 tarihli Boşanma Protokolünün 4. maddesi gereğince; M. G., N. G.’e her ayın 5. gününe kadar 20.000 TL (yirmibintürklirası) yoksulluk nafakası ödeyecektir. N. G., bakiye aylık 80.000 TL’lik nafaka alacağından feragat etmiştir. Bu şekilde aylık 100.000 TL olarak kararlaştırılan tutar, 20.000 TL olarak revize edilmiştir.” ibarelerinin yer aldığı görülmektedir.
Somut olayda, her ne kadar borçlu tarafından, takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin olarak, 27/12/2017 tarihli protokolde yer alan yoksulluk nafakası miktarı üzerinden hesaplama yapılması ve ödemeler dikkate alınarak itfa nedeniyle icranın geri bırakılması talep edilmiş ise de, sunulan belgenin yukarıda izah edilen nitelikte salt bir ibraname olmadığı, kesinleşmiş mahkeme kararının hüküm fıkralarının yeniden yorumlanarak yeni bir mahkeme ilamı oluşturulduğu, eş ifadeyle; kesinleşmiş mahkeme kararından sonra taraflarca yeni bir ilam ortaya çıkarılması sonucunu doğurduğu açıktır. Nitekim; gerek cevap dilekçesindeki borçlu vekilinin beyanları; gerekse ibranameden sonra açılan muhtelif davalar, yapılan/yapılmayan ödemeler, ibraname olarak adlandırılan belgenin borcu sona erdirmek bir yana, taraflar arasında yeni ihtilaflar ortaya çıkardığı tartışmasızdır. Kesin hükmün bağlayıcılığı ve değiştirilemeyeceği açık yasa hükmü iken; adı her ne olursa olsun haricen düzenlenmiş bir belge ile hükmün yorumlanması/değiştirilmesi kabul edilemez. Taraflar kesinleşmiş mahkeme kararını infaz etmeme veya hüküm altına alınan hak ve alacaklardan vazgeçme hakkına sahiptir. Ancak bu yeni bir ilam oluşturma hakkını bahşetmez. Taraflarca yapılacak iş mevcut protokolle somut uyuşmazlığa konu nafakanın tenkisi veya kaldırılması yönünde görevli mahkemede dava açmaktır. Aksi düşünce dar yetkili icra mahkemesinde yeni bir nafaka ilamı oluşturulması sonucunu doğurur. İstinaf mahkemesi kararında emsal olarak alınan veya kararda belirtilmeyen aynı mahiyetteki dairemiz kararları bu ilkeler ışığında yorumlanmalıdır. Mahkemelere düşen görev, kesinleşmiş mahkeme kararlarını yorum yoluyla işlevsiz kılmak veya değiştirmek değil, eksiksiz uygulamaktır.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, yukarıda yazılı nedenlerle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan kabule göre de; dar yetkili icra mahkemesince, ibra protokolü ve kesinleşmiş ilam hükümlerinin uyarlanması suretiyle tahakkuk edecek nafakanın belirlenmesi ve yıllık artışa ilişkin hüküm kurulması da yerinde görülmemiştir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 15/10/2021 tarih ve 2020/2169 Esas – 2021/2261 Karar sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18/05/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi verildi.
12. HD. 18.05.2022 T. E: 2021/12143, K: 5939