Site icon İcra Hukuku | İcra ve İflas Hukukuna Dair Her Şey….

Avans faizi istenebilmesi şartları- Trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemi- Yasal faiz mi yoksa temerrüt faiz mi uygulanacağı-

Avans faizi istenebilmesi için borçlunun tacir olması ve borcun da ticari işletmesi ile ilgili bulunmasının yeterli olduğu, alacaklının da tacir olmasının gerekmediği, alacaklının haksız eylem dahil her türlü nedenden kaynaklanan alacakları için tacir olan borçludan avans faizi oranında temerrüt faizi isteme hakkının bulunduğu- Gerçek veya tüzel kişi tacirler arasında, haksız eylem de dahil, her türlü nedenden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, açıkça talep edilmesi hâlinde Merkez Bankasının kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüt faizine hükmedilmesi gerektiği- Kazaya karışan davalı araç ticari taksi olup ticari araç olduğundan ve davacı vekili kaza tarihinden itibaren ticari faiz talep ettiğinden, mahkemece Merkez Bankasının kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüt faizine hükmedilmesi gerektiği- “3095 s. Kanun ve TTK’nın 8. maddesi uyarınca, davada talep edilen ticari faiz isteminden anlaşılması gerekenin avans faizi değil yasal faiz olduğu, mahkemece bu gerekçe ile yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi gerekirken zarar görenin durumunun esas alındığı, bu durumda yasal faize yönelik olarak mahkemenin gerekçesi yanlış ise de sonuç itibari ile verilen kararın doğru olduğu” şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “tazminat” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne ilişkin karar davacı vekili, davalı A.D. vekili ve davalı A. Türk Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılardan A.D.’un maliki, S. E.’in sürücüsü olan ve davalı A. Türk Sigorta Şirketi tarafından sigortalanan 3… 7626 plaka sayılı aracın 29.05.2011 tarihinde davalı sürücü S. E.’in tam kusurlu davranışı sonucunda davacının sürücüsü olduğu motorlu bisiklete çarptığını, davacının sürekli maluliyetine neden olacak şekilde yaralandığını, birden fazla ameliyat geçiren davacının tedavi süresince çalışamadığını, ayrıca davacıya ait motosiklette hasar meydana geldiğini, davacının manevi yönden de zarara uğradığını ileri sürerek motosiklet hasarı için 1.000TL, tedavi süresince iş ve gücünden kalması nedeniyle 1.000TL, sürekli iş göremezlik nedeniyle 1.000TL zararlarının bulunduğunu ileri sürerek şimdilik 5.000TL maddi tazminatın tüm davalılardan, 25.000TL manevi tazminatın davalılar S. E. ve A.D.’dan olay tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 24.02.2014 tarihli celsede 1.000TL’lik araç hasar talebinde bulunduklarını ancak davalı sigorta şirketinden 600TL ödeme aldıklarından kalan 400TL’den vazgeçtiklerini belirtmiş; 30.01.2012 havale tarihli kısmi taraf değişikliği dilekçesi ile de, davalılardan A. Türk Sigorta Şirketi’nden manevi tazminat talep etmediklerini, ancak, bu davalı şirketin 3… 7626 plaka sayılı aracın aynı zamanda kasko sigortacısı da olduğunu davalı sigorta şirketinin cevap dilekçesi ile öğrendiklerini, buna göre talep ettikleri 25.000TL manevi tazminattan A. Türk Sigorta Şirketinin diğer davalılarla birlikte müteselsilen sorumlu tutulmasını talep etmiş; 24.02.2014 havale tarihli dilekçesi ile, maddi tazminat yönünden alınan bilirkişi raporu doğrultusunda talep ettikleri maddi tazminat miktarını 44.193,74TL’ye yükselttiklerini bildirmiştir.

5. Davacı vekili birleşen davadaki dava dilekçesinde; asıl davada alınan aktüer raporu doğrultusunda toplam geçici ve kalıcı iş göremezlik zararının 58.924,74TL olarak hesaplandığını, bundan müvekkilinin kusuru olan %25’i düşüldüğünde 44.193,55TL’ye isabet ettiğini, ancak asıl davada ıslah talebinde bulunduklarından ve ikinci kez ıslah mümkün olmadığından asıl davadaki 5.000TL talep tenzil edildikten sonra kalan 39.193,74TL maddi tazminatın her üç davalıdan olay tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

6. Davalı S. E. cevap dilekçesinde; kazanın oluşumunda kusursuz olduğunu, sigorta şirketinin davacıya ödemede bulunduğunu, kendisinin de kaza sonrasında maddi ve manevi olarak kaza sonrasında davacıya yardım ettiğini, talep edilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, belirterek davanın reddini savunmuştur.

7. Davalı A.D. vekili cevap dilekçesinde; talep edilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, davacının ortak kusurunun indirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

8. Davalı A. Türk Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde; 3… 7626 plaka sayılı aracın müvekkili şirkete kaza tarihini de kapsayacak şekilde hem Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası hem de Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, ihtiyari malî mesuliyet teminatına manevi tazminat taleplerinin de dahil olduğunu, ancak olayda kusurun davacıda olduğunu, sürekli maluliyet iddia ediliyor ise de bu durumun henüz kesinlik kazanmadığını, davadan önce temerrüde düşürülmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

9. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.06.2014 tarihli ve 2011/494 E., 2014/263 K. sayılı kararı ile; toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; asıl davanın kısmen kabulü ile, 2.000TL maddi, 20.000TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bu miktara davalı S. E. ve A.D. yönünden kaza tarihi olan 28.05.2011 tarihinden, davalı A. Türk Sigorta Şirketi yönünden dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya dair taleplerin reddine; birleşen davanın kabulü ile, 39.193,74TL maddi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bu miktara davalı S. E. ve A.D. yönünden kaza tarihi olan 28.05.2011 tarihinden, davalı A. Türk Sigorta Şirketi yönünden asıl dava tarihi olan 16.09.2011 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili, davalı A.D. vekili ve davalı A. Türk Sigorta A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 11.05.2017 tarihli ve 2014/21980 E., 2017/5406 K. sayılı kararı ile;

“…1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacılar vekili, davalı A.D. vekili ve davalı sigorta şirketi vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Asıl dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine; birleşen dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, asıl dava dilekçesi ile davacı müvekkili Y. Ş. için sigorta şirketi hariç diğer davalılardan 25.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir. Davacı vekili 30/01/2012 havale tarihli dilekçesi ile ise davalılardan A. Türk Sigorta Şirketi’nden ZMSS sigortacısı olup, manevi tazminat talepleri teminat haricinde olduğundan manevi tazminat talep etmediklerini, ancak, bu davalı sigorta şirketinin aynı zamanda 3… 626 plaka sayılı karşı aracın kasko sigortacısı da olduğunu davalı sigorta şirketinin cevap dilekçesi ile öğrendiklerini, buna göre, talep ettikleri 25.000,00.-TL manevi tazminattan A. Türk Sigorta Şirketi’nin diğer davalılarla birlikte müteselsilen sorumlu tutulmasını talep etmiştir. Mahkemece, asıl dava dilekçesi ile davalı sigorta şirketinden talep edilmeyen ancak harçsız 30/01/2012 havale tarihli dilekçe ile davalı sigorta şirketinden de talep edilen manevi tazminattan, davalı sigorta şirketinin de diğer davalılara birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmiştir.

HUMK.’nun 83. ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Bu hale göre yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur.

Somut olayda asıl dava; davacı Y. Ş. için iş göremezlik ve manevi tazminat istemi ile açılmış olup; asıl dava dilekçesinde davalı sigorta şirketinden manevi tazminat talep edilmediğinden; harçsız 30/01/2012 havale tarihli dilekçesi ile sonradan davalı sigorta şirketinden de manevi tazminat talep edilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle dava dilekçesi ile davalı sigorta şirketinden talep edilmeyen manevi tazminattan, davalı sigorta şirketinin de diğer davalılarla birlikte sorumlu tutulmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir.

3-Kazaya karışan davalı karşı araç ticari taksi olup ticari araçtır.davacı vekili, asıl ve birleşen dava dilekçesi ile, kaza tarihinden itibaren ticari faiz talep etmiştir. TTK’nın 3 ve 21. maddeleri ile 3095 S.K.nun 1 ve 2/1.maddeleri uyarınca ticari temerrüt faizi de talep edilebilecektir. 4489 SK ile değişik 3095 SK.nun 2/2.maddesi uyarınca gerçek veya tüzel kişi tacirler arasında, haksız eylem de dahil, her türlü nedenden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, talep halinde, TCMB.nın kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken, mahkemece yazılı gerekçelerle yasal faize karar verilmesi de doğru olmamıştır.

4-Somut olayda, davacı vekili 25.000,00 Tl manevi tazminat talep etmiş, mahkemece 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Mahkemece, kısmen kabul kısmen red edilen manevi tazminat yönünden davacı aleyhine 1500,00 TL veklet ücretien hükmedilmiştir. AAÜT’nin 10/1 ve 2 maddelerine göre davacı aleyhine manevi tazminat ile ilgili olarak 600,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 1.500,00 TL’ye hükmedilmesi de hatalı görülmüş ve hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.02.2018 tarihli ve 2017/593 E., 2018/79 K. sayılı kararı ile; bozma kararının (3) numaralı bendine direnilmesine, sair hususlarda uyulmasına karar verilmiş; bu kapsamda, ticari temerrüt faizi talep edebilecek kişinin zarar veren değil, zarar gören olması gerektiği, aksinin kabulü hâlinde davacının aracına bir ticari aracın çarpması durumunda ticari temerrüt faiz oranı, özel bir araç veya kamuya ait bir araç çarpması durumunda yasal faiz uygulanmasının gerekeceği, bu durumun ise faiz açısından faizi talep edenin değil, karşı tarafın niteliğinin dikkate alınması sonucunu doğuracağı gerekçesiyle uygulanacak olan faizin türü bakımından direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından uygulanması gereken faiz türünün yasal faiz mi yoksa temerrüt faizi mi olması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal mevzuatın incelenmesi gerekmektedir.

16. Kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 3. maddesinde ticari işler; “Bu kanunda tanzim olunan hususlarla bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari işlerdendir.” şeklinde açıklanmıştır.

17. Kanun’un “Ticaret karinesi” başlıklı 21. maddesi ise; “Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Şu kadar ki;hakiki şahıs olan bir tacir, muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele, fiil veya işin ticari sayılmasına halin icabı müsait bulunmadığı takdirde borç adi sayılır.

Taraflardan yalnız biri için ticari iş mahiyetinde olan mukaveleler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” hükmü bulunmaktadır.

18. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un “Kanuni faiz” başlıklı 1. maddesinde;

“Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde oniki oranı üzerinden yapılır.

Cumhurbaşkanı, bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.”

“Temerrüt faizi” başlıklı 2. maddesinde ise;

“Bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1 inci maddede belirlenen orana göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı, yukarıda açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir. Söz konusu avans faiz oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur.

Temerrüt faizi miktarının sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı yukarıdaki fıkralarda öngörülen miktarın üstünde ise, temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olamaz.” şeklinde düzenlemeler mevcuttur.

19. Anılan hükümler birlikte değerlendirildiğinde, avans faizi istenebilmesi için borçlunun tacir olması ve borcun da ticari işletmesi ile ilgili bulunmasının yeterli olduğu, alacaklının da tacir olmasının gerekmediği, alacaklının haksız eylem dahil her türlü nedenden kaynaklanan alacakları için tacir olan borçludan avans faizi oranında temerrüt faizi isteme hakkının bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Bu durumda gerçek veya tüzel kişi tacirler arasında, haksız eylem de dahil, her türlü nedenden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, açıkça talep edilmesi hâlinde Merkez Bankasının kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüt faizine hükmedilmesi gerekmektedir. Eldeki davada kazaya karışan davalı araç ticari taksi olup ticari araçtır. Davacı vekili, asıl ve birleşen dava dilekçesi ile, kaza tarihinden itibaren ticari faiz talep ettiğinden, mahkemece Merkez Bankasının kısa vadeli avans kredileri için uyguladığı faiz oranında temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde yasal faize hükmedilmesi doğru değildir.

20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; 3095 sayılı Kanun ve TTK’nın 8. maddesi uyarınca davada talep edilen ticari faiz isteminden anlaşılması gerekenin avans faizi değil yasal faiz olduğu, mahkemece bu gerekçe ile yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi gerekirken zarar görenin durumunun esas alındığı, bu durumda yasal faize yönelik olarak mahkemenin gerekçesi yanlış ise de sonuç itibari ile verilen karar doğru olduğundan direnme hükmünün değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

21. O hâlde Hukuk Genel kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.05.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

ZEKİ GÖZÜTOK’UN KARŞI OYU:

Özel Daire ile Mahkeme arasında direnmeye konu olan uyuşmazlık ticari taksi olarak çalıştırılan ve ticari oto olarak trafikte kayıtlı aracın karıştığı trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davasındaki ticari faiz talebi nedeniyle avans faizi oranında temerrüt faizi istenip istenemeyeceği noktasındadır.

Uyuşmazlık kapsamı itibarıyla öncelikle ticari iş temerrüt faizi istenmesini mümkün kılan bir ticari iş bulunup bulunmadığı üzerinde durulmalıdır. Dava haksız fiile dayalı olup 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda (TTK) haksız fiillerin ticari iş sayılmasıyla ilgili olarak; bu kanunda düzenlenen hususlarla, bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işlerin ticari işlerden olduğu (TTK 3/1), bir tacirin borçlarının ticari olmasının asıl olduğu (TTK 21/1) düzenlemeleri bulunmaktadır. Bu hükümlerle baktığımızda bir haksız fiilin ticari iş sayılabilmesi için öncelikle ticari şekilde işletilen bir işletmeyi ilgilendiren bir haksız fiilin bulunması ya da tacir sıfatı bulunan kişinin ticari işletmeyle ilgili bir haksız fiilinin bulunması gerekir.

TTK 12. maddede kara, deniz ve havada, nehir ve göllerde yolcu ve eşya taşımak amacıyla kurulan müesseselerin ticarethane sayılacağı düzenlenmiş ise de TTK 17. maddede esnaf olarak tanımlanmış olan iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahiplerinin tacir sayılmayacağı hükmü buna istisna teşkil etmektedir.

5362 Nolu Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesinde Esnaf ve sanatkâr; ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler, olarak tanımlanmıştır.

21.07.2007 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bentteki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirtilmiştir.

Bu hükümlerle birlikte değerlendirildiğinde kazaya karışan aracın ticari taksi olması doğrudan ticari iş temerrüt faizi uygulanmasını gerektirmez. Ticari araç kavramı otomotiv sektörüyle ilgili bir kavram olduğu kadar kadar aynı zamanda hukukî bir kavramdır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda ticari araç kavramına yer verilmiş ve bazı hukukî sonuçlara da tabi tutulmuş ise de bu kurallarda TTK anlamında ticari işletme ve tacir kavramları esas alınmış olmayıp temel alınan unsur, aracın ekonomik ve ticari hayatın gerekleri içinde kullanılmasıdır.

Gerek TTK hükümleri gerekse KTK hükümlerinde kullanılan aracın durumundan hareketle tacir ve ticari iş kavramına kapsam çizilmiş kurallar olmayıp TTK’da aracı işleten işletmenin ve işleten kişinin durumunu esas alan kurallar getirilmiştir.

Açıklanan nedenlerle kazaya karışan aracın trafikte ticari araç olarak tescilli olması doğrudan ticari iş temerrüt faizi uygulanmasını gerektiren hukukî bir sonuç içermemektedir.

Özel Daire kararında TTK 3 ve 21/1 madde hükümlerine dayanılarak ticari iş kapsamının belirlenmesi yerinde ise de aracın ticari araç olarak tescilli olmasına dayanılarak bir tacirin haksız fiilinin bulunduğu ve avans faizi uygulanması gerektiği sonucuna varılması yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde değildir.

Bu durumda esnaf ve tacir ayrımına göre ticari şekilde işletilen bir işletmenin varlığı ve buradan hareketle tacir sıfatına ilişkin bir araştırma yapılmalı mıdır? Ticari işlerde temerrüt faizi avans faizi oranında istenebilecektir. Bu şekilde faiz uygulanmasını gerektiren bir talep var ise bunun araştırılması gerekeceğinden öncelikle davacı talebinin ticari iş temerrüt faizi isteğini içerip içermediğine bakılmalıdır. Zira avans faizi talebi yok ise uygulanması gereken faiz yasal faiz olacağından sonuca etkili olmayacak bir araştırmanın yapılması da gerekmeyecektir.

3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 2. maddesinde temerrüt faizi düzenlenmiştir. Bu maddede; Bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1’inci maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecbur olduğu (md. 2/1), Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı, yukarıda açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizinin bu oran üzerinden istenebileceği, söz konusu avans faiz oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oranın geçerli olacağı (md. 2/2) düzenlenmiştir.

Bu düzenlemelerden de anlaşıldığı üzere ticari işlerde dahi temerrüt faizi kural olarak yasal faiz oranında olup ancak alacaklının açıkça talep etmesi hâlinde avans faizi uygulanabilecektir. Diğer bir ifadeyle avans faizi talebi bulunması hâlinde ticari işlerde avans faizi oranında temerrüt faizi uygulanabilir ise de açık bir talep yoksa genel kurala dayalı olarak yasal faiz uygulanacaktır.

3095 sayılı Kanundaki faiz düzenlemesine ilişkin bu ayırım TTK 8. maddedeki faiz düzenlemesi ile de kısmen uyumludur. Zira TTK 8. maddede de ticari işlerde faiz ve ticari iş temerrüt faizi ayrımı yapılmış ve ticari iş temerrüt faizi ticari iş faizinden daha fazla olarak belirtilmiştir. TTK’daki oranlar 3095 sayılı Kanun hükümleri karşısında uygulanamaz ise de ticari iş faizi ve ticari iş temerrüt faizi ayrımı bakımından da bu hüküm önemini korumaktadır.

Gerek 3095 sayılı Kanun hükmü gerekse TTK 8. madde hükmü karşısında davada talep edilen ticari faiz isteminden anlaşılması gereken açıkça talep edilmemiş olan avans faizi olmayıp ticari iş faizi olan yasal faizdir.

Mahkemece yasal faiz uygulanmış ise de bunun uygulanmasına esas gerekçesi zarar verenin değil zarar görenin durumunu esas alınması olmuştur. Bu gerekçe yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde değil ise yasal faiz uygulanmış olması nedeniyle sonucu itibarıyla doğrudur.

Yukarıda açıklanan nedenlerle ticari faiz istemi yasal faiz anlamına geldiğinden sonucu itibarıyla doğru olan direnme hükmü değişik gerekçeyle uygun bulunarak diğer temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, Özel Daire kararı gibi bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

HGK. 18.05.2022 T. E: 2020/(17)4-170, K: 698

Exit mobile version