2015 ve Öncesi YıllarHarçİcra Harç, Vergi ve Giderlerİşlem ŞikayetiYargıtay Kararları

Bankaların yalnızca kredi sözleşmesinden kaynaklanan değil, her türlü alacaklarının tahsili için yaptıkları icra takibi nedeniyle yapılan ihale sonucu taşınmazı alacaklarına mahsuben almaları halinde, anılan işlemin damga vergisinden müstesna olduğunun kabulü gerekmektedir.

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS NO : 2013/29530
KARAR NO : 2013/34771

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kocaeli 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/03/2013
NUMARASI : 2013/151-2013/177
DAVALI : Kocaeli 2.İcra Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte ipotekli taşınmazı alacağa mahsuben satın alan ihale alıcısı alacaklının, KDV’den ve ayrıca damga vergisinden muaf olduğunu belirterek söz konusu vergilerin alınmamasına dair taleplerinin reddine ilişkin müdürlük işleminin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin KDV yönünden yargı yolu nedeniyle; damga vergisi yönünden ise esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1/3-d maddesine göre; müzayede mahallerinde yapılan satışlar Katma Değer Vergisine tabidir. Burada satılan malın ait olduğu kişinin KDV mükellefi olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Kanun koyucu tarafından bu yerlerdeki satışlar özel olarak KDV’ye tabi tutulmuştur. KDV Kanunu’nun 40.maddesine 4108 Sayılı Kanunla eklenen (5) numaralı fıkra ile Kanunun 17. maddesinin 1.fıkrasında sayılan kurum ve kuruluşlara, sadece vergiye tabi işlemlerinin bulunduğu dönemler için beyanname verdirme, beyanname yerine kaim olmak üzere işleme esas belgeleri kabul etme, bu mükelleflere ait verginin beyan ve ödeme zamanı ile tahsiline ilişkin usul ve esasları belirleme konusunda Maliye Bakanlığı’na yetki verilmiş bulunmaktadır. Söz konusu yetki çerçevesinde Kanunun 1/3-d maddesi uyarınca müzayede yoluyla satış yapan icra dairelerinin, bu satışlarıyla ilgili KDV’nin beyan ve ödenmesi ile ilgili işlemleri, KDV genel tebliğlerinde yer alan açıklamalara uygun olarak yürütülür. Bu bağlamda 48 seri no’lu KDV genel tebliğinin (D) bölümünde, icra yoluyla yapılan satışlarda verginin mükellefinin satışı gerçekleştiren icra daireleri olduğu düzenlemesi yer almaktadır.
488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasında; damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu; resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların damga vergisinin kişilerce ödeneceği açıklandıktan sonra, 8’inci maddesinde de, bu kanunda yazılı resmi daireden maksadın, genel ve katma bütçeli daire ve idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köyler olduğu vurgulanmıştır. Bu Kanuna ekli, damga vergisinden istisna edilen kağıtlara ilişkin (2) sayılı tablonun kurumlarla ilgili kağıtları düzenleyen V’inci fıkrasında, bazı resmi kurumlara vergi muafiyeti tanınması da, yukarıda yer alan 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca resmi dairelerin de damga vergisi mükellefi olduğunu göstermektedir. Aynı Kanunun; “.. resmi dairelerin mecburiyeti” başlığını taşıyan 26. maddesinde ise; “resmi dairelerin ilgili memurları, kendilerine ibraz edilen kağıtların damga vergisini aramaya ve vergisi hiç ödenmemiş veya noksan ödenmiş olanları bir tutanakla tespit etmeye ve bunların tutanağını düzenlemek üzere vergi dairesine göndermeye mecburdurlar” düzenlemesine yer verilmiştir.
Her ne kadar Dairemizin önceki içtihatlarında, KDV ve damga vergisinin tarh ve tahakkuk işlemleri, anılan verginin mükellefi sıfatı ile yapılmakta olduğundan, bu işlemlerden doğan ihtilafların çözüm yerinin vergi mahkemeleri olduğu belirtilmiş ise de; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün 11.03.2013 tarih ve 2012/182 Esas 2013/321 Karar sayılı ilamında özetle; KDV ve damga vergisine ilişkin şikayetin, icra müdürlüğünün tesis ettiği bir işlemden kaynaklandığı, mahkemece incelemenin, icra dosyasından yapılarak anılan işlemin kanuna uygun olup olmadığı hususunda karar verileceği vurgulanarak uyuşmazlığın adli yargılamanın bir parçasını oluşturduğundan adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre, KDV ve damga vergisine ilişkin işlemin kaynağı, icra müdürlüğünce tesis edilen ihaleye ilişkin olduğundan, işlemin yasaya uygun olup olmadığı ancak şikayet yoluyla icra mahkemesince denetlenebilir.Bu açıklamalar ışığında;

1- Alacaklının KDV’ye ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yukarıda bahsedilen Uyuşmazlık Mahkemesi kararı da dikkate alındığında alacaklının KDV alınmaması gerektiği yönündeki şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yargı yolu nedeniyle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
2- Alacaklının damga vergisine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5281 Sayılı Kanunun 8.maddesi ile 488 Sayılı Damga Vergisi Kanununun, damga vergisinden istisna edilen işlemleri kapsayan (2) sayılı tablosuna 35 numaralı fıkra eklenmiştir. Bu fıkraya göre; “5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (12) numaralı bendi kapsamındaki işlemler nedeniyle düzenlenen kâğıtlar” damga vergisinden istisna tutulmuştur.
5422 Sayılı Kanun, 21.06.2006 tarih ve 26205 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 13.06.2006 tarihli 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 36. maddesi gereği yürürlükten kaldırılmış ise de, 21.06.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 1/5.maddesindeki; “Diğer kanunlarla 5422 sayılı Kanuna yapılmış olan atıflar, ilgili olduğu maddeler itibariyle bu Kanuna yapılmış sayılır” düzenlemesi karşısında, 488 Sayılı Kanuna ekli (2) sayılı tablonun 35. fıkrasına yapılan atfın, 5520 Sayılı Kanunun 5.maddesine yapıldığının kabulü gerekir.
5520 Sayılı Kanunun 5/1-f maddesi gereğince; “Bankalara borçları nedeniyle kanunî takibe alınmış veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara veya bu Fona devri….”, istisna kapsamında sayıldığına göre, bankaların yalnızca kredi sözleşmesinden kaynaklanan değil, her türlü alacaklarının tahsili için yaptıkları icra takibi nedeniyle yapılan ihale sonucu taşınmazı alacaklarına mahsuben almaları halinde, anılan işlemin damga vergisinden müstesna olduğunun kabulü gerekmektedir.
O halde, mahkemece, alacaklının damga vergisi alınmaması yönündeki şikayetinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi doğru değildir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde yazılı nedenlerle lİİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu