11. Hukuk Dairesi2022 YılıHacizİlamsız İcraİtirazın İptali

Bir ortağın limited şirket hissesinden kaynaklanan kâr payı hakkının, 10 yıl süreyle diğer ortağa temlikinden doğan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi

Bir ortağın limited şirket hissesinden kaynaklanan kâr payı hakkının, 10 yıl süreyle diğer ortağa temlikinden doğan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi- TBK 19 uyarınca bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve sözleşmenin yorumunda aslolan tarafların gerçek ve ortak iradesi olup, her ne kadar taraflar arasında düzenlenen “Protokol” başlıklı sözleşmede davacı tarafından şirket hissesinin davalıya kiraya verilmesinden bahsedilmişse de, kural olarak şirket hissesinin kiraya verilmesi mümkün olmamakla birlikte sözleşmedeki beyanların yorumundan burada taraflar arasındaki gerçek iradenin davacının davalı şirketteki %25 payından doğacak olan kâr payı hakkının 10 yıl süreyle belli bir bedel karşılığı davalıya devrinin amaçlamış olduğu anlaşılmakta olup bu haliyle sözleşmenin geçersizliğinden söz edilemeyeceği-

Taraflar arasında görülen davada Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 20.12.2018 tarih ve 2018/150 E- 2018/668 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 08.10.2020 tarih ve 2019/1832 E- 2020/1177 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi E. Çelik Tezel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 16/01/2013 tarihli protokol başlıklı belgenin 5 nolu bendinden kaynaklanan şirket hisse kirası alacağının tahsili için davalılar aleyhine Alanya 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/10180 esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe, davalıların itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali, takibin devamı ile davalılar aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, davacı K. …’ın davalı K. Turizm … Şti.’ndeki % 25 ortaklık payını 16/01/2013 tarihli protokol gereği davalılardan M. B.n’a kiraya verdiğini, aynı şirket payı için Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/317 esas sayılı dosyasıyla hisse satışının iptali davası açıldığını, yargılamanın devam ettiğini, bu nedenle davacının söz konusu payın kesin maliki olmadığını, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, takibe dayanak protokolde davalı … Tur …. A.Ş.’nin yasal temsilcisinin imzasının olmadığından, bu davalı yönünden davanın husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, takibe ve davaya konu 16/01/2013 tarihli protokol başlıklı sözleşmenin taraflarının K. Tur. İnş. Gıda ve Su Ürün. Tic. ve Ltd. Şti. ile şirket ortakları M. …, K. … ve O. … arasında düzenlendiği, sözleşmenin konusunun ”K. Tur. İnş. Gıda ve Su Ürün. Tic. ve Ltd. Şti.’nde halen devam eden ortaklık ilişkisinden kaynaklanan hak ve alacakların tanzim edilmesi ve kiraya verilmesi” şeklinde belirtildiği, sözleşmenin 12 maddeden ibaret olduğu, her ne kadar takip ve dava konusu şirket ortağının şirketteki % 25 oranındaki hissesinin kiraya verilmesi 5. maddede düzenlenmiş ise de, sözleşmenin sadece kira sözleşmesi olmayıp birden fazla hukuki ilişkiyi düzenleyen karma nitelikli bir sözleşme olduğu, kira sözleşmesinin konusunun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 299. maddesi uyarınca “şey” yani eşya olduğu, yalnızca cismani varlıkların eşya olarak kabul edildiği, bunların da bir ayrıma göre taşınır ve taşınmaz mallardan ibaret olduğu, şirket hissesinin kira sözleşmesine konu olmasının mümkün bulunmadığı, bu sebeple takip dayanağı protokolün 5. maddesinin sözleşme kurulduğu anda konusunun imkansız olması nedeniyle kesin hükümsüzlükle batıl olduğu, taraflar arasında borç ve alacak doğurmadığı, yine söz konusu protokolde … Turizm’in kaşe ve imzasının bulunmadığından protokol ile bu şirketin borç altına girmediği gerekçesiyle davanın reddine, davalının da kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince, TTK ve TBK’nda, şirket hissesinin kiraya verilmesi şeklinde bir akit düzenlenmediğinden, şirket hisselerinin TBK’nın kiraya ilişkin hükümlerine göre kira aktine konu olabilecek hususlardan olmadığı, bu durumda icra takibine dayanak 16/01/2013 tarihli protokolün 5. maddesindeki şirket hissesinin kiralanması, TBK’nın 27/2. maddesine göre hükümsüz bir düzenleme olup, bu düzenlemeden dolayı davacının diğer şirket akitlerine karşı bir alacak hakkı doğmayacağı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

2-Dava, bir ortağın limited şirket hissesinden kaynaklanan kâr payı hakkının, 10 yıl süreyle diğer ortağa temlikinden doğan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir.

6098 sayılı TBK’nın 19. maddesi uyarınca bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve sözleşmenin yorumunda aslolan tarafların gerçek ve ortak iradesi olup, her ne kadar taraflar arasında düzenlenen 16/01/2013 tarihli “Protokol” başlıklı sözleşmede davacı tarafından şirket hissesinin davalı M.’e kiraya verilmesinden bahsedilmişse de, kural olarak şirket hissesinin kiraya verilmesi mümkün olmamakla birlikte sözleşmedeki beyanların yorumundan burada taraflar arasındaki gerçek iradenin davacı K.’in davalı şirketteki %25 payından doğacak olan kâr payı hakkının 10 yıl süreyle belli bir bedel karşılığı davalı M.’e devrinin amaçlamış olduğu anlaşılmakta olup bu haliyle sözleşmenin geçersizliğinden söz edilemez. O halde Mahkemece inceleme ve değerlendirme yapılarak tarafların edimlerinin tespiti ile ayrıca Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/317 esas sayılı dosyası ile görülmekte olan davada varılacak sonucun bu davaya etkisinin tartışılarak bir değerlendirme yapılması gerekirken yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 27/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

11. HD. 27.06.2022 T. E: 2020/8052, K: 5283

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu