12. Hukuk Dairesi2021 Yılıİmzaya İtirazKambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yolu

Bononun ön yüzdeki düzenleyene ait iki imzanın da şirket kaşesi üzerinde olması halinde imzanın şirket adına atıldığının kabulü gerektiği- İmzanın şirket yetkilisine ait olması durumunda, takibe konu bu bono nedeniyle borçlu şirket yetkilisinin  şahsen sorumlu olmadığının, şirket temsilcisi olarak şirketi borçlandırma iradesi ile imzaladığının kabulü gerektiği-

Bononun ön yüzdeki düzenleyene ait iki imzanın da şirket kaşesi üzerinde olması halinde imzanın şirket adına atıldığının kabulü gerektiği- İmzanın şirket yetkilisine ait olması durumunda, takibe konu bu bono nedeniyle borçlu şirket yetkilisinin  şahsen sorumlu olmadığının, şirket temsilcisi olarak şirketi borçlandırma iradesi ile imzaladığının kabulü gerektiği- İmzanın yetkiliye ait olmadığının tespiti halinde borçluların imza itirazının kabulüne, imzanın yetkiliye ait olduğunun tespiti halinde ise borçlu şirket yönünden imza itirazının reddine, borçlu temsilci yönünden ise borca itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği- Fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün olmadığı, imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek, incelemenin bunlar üzerinden yapılması gerektiği-

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki muteriz borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borçluların icra mahkemesine başvurularında; takibe konu senetteki imzanın borçlu şirket yetkilisine ait olmadığını, ayrıca borçlu …’nin senette adı bulunmadığı ve her iki imza da şirket kaşesi üzerinde olduğundan şahsi sorumluluğu bulunmadığını ileri sürerek takibin durdurulması istemi ile mahkemeye başvurduğu, ilk derece mahkemesince, alınan rapor doğrultusunda imzaya itirazın reddine karar verildiği, kararın borçlularca istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce, borçluların istinaf talebinin esastan reddedildiği görülmüştür.

İİK’nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında; “İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır” hükmü yer almaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2. maddesinde yer alan “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır” düzenlemesi nedeniyle uygulanması gereken aynı Kanun’un 211. maddesinde ise, imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre hakim bilirkişi incelemesine karar verir ise önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzaları, ilgili yerlerden getirtir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.

İmza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip, ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.

Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu nedenle imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek, incelemenin bunlar üzerinden yapılması gerekir.

Somut olayda, takip konusu 2.000.000,00 USD bedelli senet üzerinde adli tıp ve belge inceleme uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 01.6.2019 tarihli raporda, toplam 32 adet mukayese belgenin incelemeye alındığı, bunların 20 adedinin fotokopi, 12 adedinin asıl belge olduğu, asıl belgelerin 3 adedinin borçlunun imza örnekleri ile tutarlılık bulunmadığı gerekçesi ile mukayese dışı bırakıldığı, bu suretle asıl belgelerden mukayeseye esas 9 adet belge kaldığı ve bunların mukayeseye elverişli olduğunun belirtildiği görülmekle birlikte; asıl belgelerden sadece 11.9.2013 ve 04.9.2015 tarihli olanlar fotoğraflanmak suretiyle üzerinde inceleme yapıldığı anlaşılmıştır. Söz konusu raporda, fotokopi belgelerin inceleme dışı bırakıldığına ilişkin bir tespit bulunmayıp, senedin diğer mukayeseye esas asıl belgelerin tamamı ile karşılaştırılıp karşılaştırılmadığı da anlaşılamamaktadır. Bu durumda; mahkemece, ehil bilirkişilerden oluşacak bir heyetten kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli yeni bir rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığa çözüm getirecek nitelikte bulunmayan mevcut rapor hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Öte yandan; takip dayanağı bononun düzenlenme tarihi itibari ile yürürlükte olup olayda uygulanması gereken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776/1-g maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için “… senedi düzenleyenin imzasını” ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak öngörülmemiştir. TTK’nun 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 677. maddesi gereğince, şirketin münferit temsilcisinin şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imzanın kendisini sorumluluktan kurtaracağı düşünülemez. Yine, TTK’nun 778. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 701. ve 702/1. maddeleri gereğince, keşideci şirket kaşesi üzerindeki imza dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekmez. Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumlu olur. Özetle şirket temsilcisinin şahsen sorumlu olabilmesi için şirket kaşesi dışında ayrı bir imzasının bulunması yeterlidir. Her iki imzanın da kaşe üzerinde bulunması halinde ise yetkili temsilcinin sorumluluğundan bahsedilemez. Bir diğer ifade ile senetteki her iki imza da şirket kaşesi üzerine atılmışsa, burada artık aval olgusundan söz edilemez (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011tarih, 2011/12-480 E. – 2011/598 K. sayılı kararı).

Takibe konu 22.5.2017 tanzim, 23.5.2018 vade tarihli ve 2.000.000,00 TL bedelli bonoda düzenleyenin…… A.Ş. olduğu ve ön yüzdeki düzenleyene ait iki imzanın da şirket kaşesi üzerinde olduğu, açıkta imzanın bulunmadığı görüldüğünden, imzanın şirket adına atıldığının kabulü gerekir. Dairemizin yerleşik içtihatları da bu yöndedir (21.01.2019 tarih ve 2018/9989 E. – 2019/579 K., 04.12.2017 tarih ve 2016/24481 E.- 2017/15073 K. gibi).

O halde, imzanın şirket yetkilisine ait olması durumunda, takibe konu bu bono nedeniyle borçlu şirket yetkilisi …’nin şahsen sorumlu olmadığının, şirket temsilcisi olarak şirketi borçlandırma iradesi ile imzaladığının kabulü gerekir.

Hal böyle olunca; mahkemece, öncelikle imza itirazının değerlendirilmesi maksadıyla hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak, imzanın borçlu şirket yetkilisine ait olup olmadığının belirlenmesi, imzanın yetkiliye ait olmadığının tespiti halinde borçluların imza itirazının kabulüne, imzanın yetkiliye ait olduğunun tespiti halinde ise borçlu şirket yönünden imza itirazının reddine, borçlu … yönünden ise borca itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Muteriz borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 18.6.2020 tarih ve 2019/2594 E. – 2020/1004 K. sayılı kararının (KALDIRILMASINA), … 22. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 19.9.2019 tarih ve 2018/1230 E – 2019/828 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17/02/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

12. HD. 17.02.2021 T. E: 2020/5987, K: 1647

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu