İtirazın İptaliYargıtay Kararları

Borca itirazdan sonra haricen ödeme- İtirazın iptali davası- Hukuki yarar- İcra inkar tazminatı ve vekalet ücreti hesabı-

İcra takibinden ve borca itirazdan sonra ancak itirazın iptali davası açılmasından önce haricen asıl alacak tutarının davacı-alacaklıya ödenmesi durumunda, alacağın takip tarihinden davalının ödeme yaptığı tarihe kadar işlemiş olan faiz ve masrafları ile hesaplanıp, davalının icra takibinden sonra ancak davadan önce yapmış olduğu kısmi ödemelerin TBK. 100 uyarınca öncelikle takibe konu alacağın faiz ve fer’ilerine mahsup edilmesi suretiyle dava tarihi itibari ile bakiye borç miktarının, diğer bir deyişle davacının ne miktar bakımından dava açmakta hukuki yararının bulunduğunun tartışılması ve icra inkar tazminatı ve vekalet ücreti bakımından ise alacağın tümü üzerinden değil, itirazın iptali davasında kabul edilecek miktar üzerinden hesaplama yapılması gerektiği-

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak ile ilgili yapılan icra takibine itirazın iptâli talebine ilişkin olup, bozmaya uyan yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı davasında 31.07.2012 tarihli sözleşme ile davalıya ürettikleri malzemeleri teslim ettiklerini, davalı C.. Üniversitesinin sözleşmeye konu malların bedelini iki yıl ödemediğini, bunun üzerine Sivas 1. İcra Müdürlüğünün 2014/1388 sayılı dosyası ile aleyhinde icra takibi başlattıklarını, davalı borçlunun borca itiraz ettiğini ve icra takibinin durduğunu, ancak itirazdan yaklaşık bir kaç gün sonra borcu ödediğini, davalının borca itirazının haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek itirazın iptâline, icra dosyasına yapılan 998,00 TL masraf, 23.873,76 TL olarak talep edilen işlemiş faizin 15.000,00 TL’si alacak asıl ve işlemiş faiz için 15.000,00 TL avukatlık ücreti yönlerinden takibin devamına karar verilmesini, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, davanın kabulünü talep etmiştir.

Davalı savunmasında davacı ile imzalanan sözleşmenin 12. 2. 3. maddesinde ödemelerin döner sermaye bütçe durumuna göre yapılacağının kararlaştırıldığını ve buna göre ödeme yapıldığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Yerel mahkemece, takip sonrasında asıl alacak tutarının ödendiği, bu nedenle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, koşulları oluşmayan davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddine dair verilen ilk hüküm, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2016/5185 Esas, 2018/130 Karar, 22.01.2018 günlü ilamı ile itiraz sonucu takibin durmasından sonra icra dosyası dışında haricen ödeme yapıldığı, davalı/borçlu tarafından itiraz edilerek icra takibinin durması sağlanmış olduğundan ve mahkemece itirazın iptâli yönünde bir karar verilmediği sürece icra müdürlüğünce bu dosya üzerinde alacaklı istemi yönünden bir işlem yapılamayacağından, icra takip tarihinden itibaren işleyecek faiz ve icra giderleri hakkında sonuç doğuracak şekilde itiraz konusunda yerel mahkemenin bir karar vermesi gerektiği belirtilerek bozma kararı verilmiştir.

Bozmaya uyan yerel mahkemece, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek takibin devamı ile davacının takip tarihine kadar işlemiş faize yönelik talebinin reddine, takipten sonra yapılan ödemelerin, takip masraflarının ve takip vekalet ücretinin icra müdürlüğünce infaz aşamasında değerlendirilmesine, davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacak 152.928,00 TL’nin % 20’si olan 30.585,60 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 152.928,00 TL üzerinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 18.478,16 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar vermiş, bu karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.

Uyuşmazlık; icra takibinden sonra ancak itirazın iptali davası açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönüyle davacı tarafın dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır.

Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.

Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.

Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.

Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamış iken, itirazına konu borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Zira, itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi, takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da, ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2004 gün, E:2004/9-508 K:2004/562; 30.03.2005 gün, E:2005/19-200 K:2005/210; 08.06.2005 gün, E:2005/19-270 K:2005/365; 18.04.2007 gün, E:2007/19-159 K:2007/220; 04.07.2007 gün ve E:2007/13-453 K:2007/453; 09.02.2011 gün ve E:2011/13-29, K:56 sayılı kararları).

Sonuç itibariyle; icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Dolayısıyla, takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararı bulunmamaktadır.

Nitekim aynı ilke, Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2003 gün ve E:2003/19-589, K:2003/645 sayılı ve E:2011/19-532,K:2011/640 sayılı ilamında da benimsenmiştir.

Şu da eklenmelidir ki; takip konusu alacak için borçlunun icra dairesi dışında yaptığı ödemeler, takip konusu alacaktan İcra Müdürlüğünce kendiliğinden mahsup edilemeyeceğinden; eş söyleyişle, harici ödemelerin İcra Müdürlüğünce kabulü için, alacaklının muvafakati gerektiğinden; itirazın iptali davasında mahkemece kısmi ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğuna dair bir karar verilmesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Davacının, Sivas 1. İcra Müdürlüğünün 2014/1388 Esas sayılı takip dosyasında 22.10.2012 tarihli 0034888 nolu faturaya istinaden 152.928,00 TL asıl alacak, 23.873,75 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 176.801,75 TL alacak üzerinden takibe geçtiği, davacının 06.02.2014 tarihli takip talebinde, kısmi ödemelerin TBK 100 uyarınca öncelikle faize ve masraflara mahsuben hesaplanması talebinde bulunduğu, davalının süresinde itirazı üzerine 17.02.2014 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, takipten ve borca itirazdan sonra ancak dava açılmasından önce haricen 21.02.2014 tarihinde asıl alacak tutarının davacı tarafa ödendiği, eldeki davanın yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.

Bu itibarla, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, alacağın takip tarihinden davalının ödeme yaptığı tarihe kadar işlemiş olan faiz ve masrafları ile hesaplanıp, davalının icra takibinden sonra ancak davadan önce yapmış olduğu kısmi ödemelerin 818 Sayılı BK’nın 84. ve 6098 sayılı TBK’nın 100. maddesi uyarınca öncelikle takibe konu alacağın faiz ve fer’ilerine mahsup edilmesi suretiyle dava tarihi itibari ile bakiye borç miktarının, diğer bir deyişle davacının ne miktar bakımından dava açmakta hukuki yararının bulunduğu tartışılıp, değerlendirilerek, icra inkar tazminatı ve vekalet ücreti bakımından ise alacağın tümü üzerinden değil itirazın iptali davasında kabul edilecek miktar üzerinden hesaplanıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin 2. bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, davalı vekilinin temyiz itirazlarının 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün temyiz eden davalı lehine BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 31.01.2022 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

Mahmut COŞKUN’un MUHALEFET ŞERHİ:

İtirazın iptali davasında icra inkâr tazminatının, borçlunun haksız yere itirazda bulunmasını engellemek ve alacaklının alacağına geç kavuşması nedeniyle ortaya çıkabilecek zararlarını temin etmek amaçlarına hizmet ettiği aşikârdır. Her ne kadar kanunda “tazminat” ifadesi kullanılmışsa da icra tazminatı borçlar hukuku anlamında bir tazminat değildir. Zira icra tazminatında zararın doğmuş olması önemli olmadığı gibi zarar miktarının alacağın yüzde yirmisinden az olması halinde de daha aşağı bir miktara hükmedilemez. Bu nedenle icra inkâr tazminatının, icra hukukuna özgü bir yaptırım ve medeni ceza olduğu kabul edilmektedir.

Alacaklı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin kabulünde kanun koyucunun güttüğü amaç, borçlunun borçlu olduğunu ve miktarını bildiği halde, borcunu inkâr ederek takibi uzatmasını önlemektir. İnkâr tazminatı, ancak mahkemenin, itirazın iptali davası hakkında yaptığı inceleme sonucunda, borçlunun ödeme emrine karşı yapmış olduğu itirazın haksız olduğunu tespit etmesiyle hükmedilebilir hale gelir. Söz konusu haksızlık itirazın yapıldığı tarihe göre belirlenir. Bir başka değişle borçlu ödeme emrine itiraz ettiği gün “itirazında haksız ise” itirazdan sonra borcunu ödese bile, alacaklının ödeme emrine haksız itiraz nedeniyle borçlunun inkâr tazminatına mahkûm edilmesini (medeni cezaya mahkûm edilmesini) talep edebilir. İnkâr tazminatı bu şekilde uygulanmadığı sürece “haksız yere itirazı engelleme” amacına hizmet etmez.

Nitekim İİK’nın 67/2. fıkrasında “ …borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu …inkar tazminatına mahkum edilir” hükmünden de anlaşılacağı gibi tazminata hükmetmek için itiraz anında haksız olarak ödeme emrine itiraz etmek yeterlidir. Sonradan alacağın bir kısmının ödenmesinin “itiraz edilen tüm alacak için” inkâr tazminatına hükmetmeye engel olmayacaktır.

Borçlu ödeme emrindeki borcun bir kısmına itiraz etmediğini açıkça belirtmemişse borcun tamamına itiraz ettiği kabul edilir ve takibin tamamının durdurulmasına karar verilir. Takibin tamamına itiraz eden borçlu haksız olarak amacına ulaştığı gibi takip alacaklısı da takibe devam edemeyerek haksız itirazdan dolayı zarara uğramıştır. Dolayısıyla böyle bir halde yani borçlu haksız eylemiyle alacaklıya zarar verdikten sonra somut olayda olduğu gibi toplam alacağın sadece asıl alacak kısmını ödemek suretiyle inkar tazminatına mahkum olmaktan kurtulamaz. Amiyane tabirle “zarara sebebiyet verdikten sonra pardon demek suretiyle kısmi ödeme yapmak” borçluyu itiraz ettiği kısmın tamamı için inkâr tazminatı ödemekten kurtarmaması gerekir.

Bu nedenlerle Sayın çoğunluğun, “itirazdan sonra davadan önce ödenen kısımla ilgili inkâr tazminatına hükmedilmemesi gerekir” görüşüne iştirak etmediğimden bozma ilamının anılan kısmına muhalifim.

6. HD. 31.01.2022 T. E: 2021/3234, K: 401

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu