2022 Yılı4. Hukuk DairesiHacizMenfi Tespit

Borçlunun maaş ve ücreti de üçüncü kişideki bir alacağı niteliğindedir. Ancak borçlunun maaşı ve ücretinin haczedilmesi İİK’nun 89. maddesi kapsamında gerçekleşmemektedir. İcra ve İflas Kanununda, maaş ve ücret haczi, 355 ve 356. maddelerde düzenlenmiş olup, maaş ve ücret haczi için farklı bir usul öngörülmüştür. Anılan düzenleme, 89. maddeye göre özel bir düzenleme olduğundan maaş haczi konusunda 89. madde hükümleri uygulanamaz.

4. Hukuk Dairesi         2022/9704 E.  ,  2022/12356 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kargı Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; davalının dava dışı borçlu …. hakkında İnebolu İcra Müdürlüğü’nün 2019/248 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, SGK kayıtlarına göre borçlu …’ın, müvekkilinin yanında çalıştığının anlaşıldığını, bunun üzerine 19.07.2019 tarihinde borçlu …’ın maaşının 1/4′ ünün haczi için müvekkiline maaş haciz müzekkeresi gönderildiğini, müvekkilinin maaş haciz müzekkeresine cevap vermemesi üzerine, bu kez müvekkiline takip borçlusu …’ın hak ve alacaklarının haczi için İİK’nun 89. maddesi kapsamında sırasıyla 1., 2. ve 3. haciz ihbarnamelerinin gönderildiğini, müvekkilinin takip borçlusu …’a borcunun bulunmadığını, …’ın müvekkilinin yanında sadece 1 günlük hizmet akdi ile çalışmasının bulunduğunu, bu çalışmasının karşılığının da kendisine ödendiğini, 1. haciz ihbarnamesinin usulsüz olarak tebliğ edildiğini, 1. haciz ihbarnamesinin usulsüz olarak tebliğ edilmesi nedeniyle diğer ihbarnamelerin de geçersiz olacağını, eldeki dava açılmadan önce müvekkilince 24.01.2020 tarihinde ticari zorunluluk gereği arabuluculuğa başvurulduğunu ancak davalı tarafın mazeretsiz olarak ilk oturuma katılmaması nedeniyle arabuluculuğun anlaşmama şeklinde 12.02.2020 tarihinde sonuçlandığını belirterek müvekkilinin dava dışı takip borçlusu …’a borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli icra takibi yapmış olması nedeniyle dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince; menfi tespit davasının, 3. haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde açılması gerektiği, bu sürenin hak düşürücü süre niteliğinde olduğu, bu nedenle yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği, İnebolu İcra Dairesi’nin 2019/248 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; 3. haciz ihbarnamesinin davacıya 13.01.2020 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın açılış tarihinin ise 14.02.2020 olduğu, dava açılmadan önce 24.01.2020 tarihinde davacı vekili tarafından arabuluculuğa başvurulduğu, ticari nitelikli menfi tespit davası açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olmadığı, eldeki davanın da zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı, zorunlu olmayan arabuluculukta arabuluculuğa başvurulmasının hak düşürücü süre bakımından bir etki yaratmayacağı, davanın açıldığı tarihte 3. haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 15 günden fazla zaman geçtiği, bu nedenle hak düşürücü sürenin dolmuş olduğu gerekçesiyle davacının davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükme karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; dava ve takip dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre ilk derece mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava ve takip dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK’nun 89.maddesine dayanılarak açılmış menfi tespit isteğine ilişkindir.
İİK’nun 89. maddesinde “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir.” şeklinde ifade edildiği üzere, 3.haciz ihbarnamesine tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük sürede itiraz etmeyen üçüncü kişilerin 15 gün içinde açacağı menfi tespit davalarının genel mahkemelerde bakılacağı öngörülmüştür.
Anılan Kanun maddesinin uygulanması için ön koşul haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye usule uygun olarak tebliğ edilmiş olması ve haciz ihbarnamesinin usulüne uygun olarak düzenlenmesidir.
İİK’nun Maaş ve Ücretlerin Kesilmesinde Usul başlıklı 355. maddesinde “(1) Devlet işlerinde veya hususi müesseselerde bulunan borçlu memur veya müstahdemlerin maaş ve ücretlerinden kesilmesi için icra dairelerinden yapılacak tebligatın kanuni muhatapları haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücreti miktarını nihayet bir hafta içinde bildirmeğe ve borç bitinceye kadar icra dairesinin tebligatı mucibince haczolunan miktarı tevkif edip hemen daireye göndermeğe mecburdurlar. (2) Memurun maaş, ücret veya memuriyetinde yahut başka bir şubeden maaş almağı mucip olacak surette vukubulacak tebeddülleri ve hizmetine nihayet verildiği takdirde bu keyfiyeti de malmemuru veya daire amiri yahut hususi müesseselerin kanuni muhatapları derhal icra dairesine bildirmeğe ve ikinci halde haciz muamelesinden o şube veya amirini haberdar etmeğe mecburdur.” hükmü yer almakta olup, aynı Kanunun 356. maddesinde ise “(1) Yukardaki madde hükümlerine riayet etmemiş olanların kesmedikleri veya ilk vasıta ile göndermedikleri para ayrıca mahkemeden hüküm alınmasına hacet kalmaksızın icra dairesince maaşlarından veya sair mallarından alınır. (2) Bunların borçluya kanun hükümleri dairesinde rücu hakkı vardır. (3) Yukarıdaki madde hükümlerine riayet etmiyen her hangi bir memur veya amir hakkında istenecek malümatın icra dairesine hemen verilmesi bunların mensup olduğu dairenin vazifesidir.” şeklinde hükmedilmiştir.
Somut olayda, dava dışı borçlu …’ın davacının çalışanı olduğu, …’ın davalıya borcu bulunduğu, davalının borçlu … hakkında İnebolu İcra Müdürlüğü’nün 2019/248 Esas sayılı dosyası kapsamında icra takibi başlattığı, İnebolu İcra Müdürlüğü’nün davacıya hitaben yazdığı 19.07.2019 tarihli yazıda, dosya borçlusu …’ın borcu sebebiyle almakta olduğu maaş veya ücretlerin 1/4’ünün haczine karar verildiği, adı geçenin maaşına İİK’nun 355. maddesi gereğince haczin icra edildiği, borçlunun maaş veya ücret miktarlarının bir hafta içinde bildirilmesi, borç bitinceye kadar kesintiye devam olunması, kesintilerin müdürlüklerine gönderilmesi, maaşı hacizli ise diğer dosyaların numaralarının ve miktarlarının bildirilmesi gerektiği hususu ihtar edilmiş, söz konusu yazının İKK’nun 355. maddesi kapsamında hazırlanmış bir maaş haciz yazısı olduğu anlaşılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde davacıya 19.07.2019 tarihinde borçlu …’ın maaşının 1/4’ünün haczi için maaş haciz yazısı gönderildiği, bu yazının 23.07.2019 tarihinde davacının birlikte ikamet ettiği yakınına tebliğ edildiği, davacının maaş haciz yazısına cevap vermemesi üzerine, davacıya takip borçlusu …’ın hak ve alacaklarının haczi için İİK’nun 89. maddesi kapsamında 1. haciz ihbarnamesinin gönderildiği, bu ihbarnamenin 01.10.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 1. haciz ihbarnamesine itiraz etmemesi üzerine bu kez 2. haciz ihbarnamesinin gönderildiği, 2. ihbarnamenin 09.12.2019 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacı tarafından 2. haciz ihbarnamesine de itiraz edilmemesi üzerine son olarak 3. haciz ihbarnamesinin gönderildiği, 3. ihbarnamenin 13.01.2020 tarihinde davacının daimi işçisine tebliğ edildiği, eldeki menfi tespit davasının ise davacı tarafından 14.02.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Yukarıdaki yasal mevzuata göre üçüncü kişi yedinde bulunan borçluya ait taşınır mallar ve alacaklar İİK’nun 89. maddesine göre haczedilebilir. Borçlunun maaş ve ücreti de üçüncü kişideki bir alacağı niteliğindedir. Ancak borçlunun maaşı ve ücretinin haczedilmesi İİK’nun 89. maddesi kapsamında gerçekleşmemektedir. İcra ve İflas Kanununda, maaş ve ücret haczi, 355 ve 356. maddelerde düzenlenmiş olup, maaş ve ücret haczi için farklı bir usul öngörülmüştür. Anılan düzenleme, 89. maddeye göre özel bir düzenleme olduğundan maaş haczi konusunda 89. madde hükümleri uygulanamaz.

Şu durumda, davanın borçlu …’ın davacı nezdinde hak kazandığı maaşın haczine ilişkin olmasına göre, İnebolu İcra Müdürlüğü tarafından İİK’nun 89. maddesi kapsamında davacıya gönderilen 1. haciz ihbarnamesi, 2. haciz ihbarnamesi ve 3. haciz ihbarnamesinin usulsüz olduğu, usulüne uygun düzenlenmiş bir haciz ihbarnamesi bulunmamasına göre İİK’nun 89. maddesinde menfi tespit davası açılabilmesi için öngörülen 3. haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren başlayacak 15 günlük sürenin geçmiş olduğu hususunun doğru kabul edilemeyeceği, ilk derece mahkemesince davanın süresinde açıldığının kabulü ile esasa ilişkin incelenme yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 17.10.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Related Articles

Back to top button