Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklılar tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi M. Duyan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlular aleyhine başlatılan ilamsız takipte, borçluların icra mahkemesine başvurusunda; kendilerine ait Alaşehir İlçesi Subaşı Köyü 137 Ada 1 parsel sayılı taşınmazın haczedildiğini, bu taşınmazda çiftçilik yaparak geçimlerini kazandığından haczedilemeyeceğini ileri sürerek hacizlerin kaldırılmasını talep ettikleri, mahkemece, şikayetin kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği, ilk derece mahkemesi kararına karşı alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmüştür.
1-Borçlu S. yönünden;
İİK’nun 82/1. maddesinin 4. bendi uyarınca; “Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazisi” haczedilemez. Bu maddeye dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakkı borçlunun şahsına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu nedenle haczedilmezlik şikayetinin incelenmesi sırasında, şikayetçi borçlunun ölümü halinde mirasçılarının yargılamayı sürdürmeleri mümkün değildir.
Borçlulardan S.’ın yargılama sırasında 27/07/2020 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
Borçlunun ölümü ile İİK’nun 53.maddesi uyarınca; alacaklı tarafından takibin mirasçılara yöneltilmesi ve bu konuda muhtıra tebliğinden sonra, mirasçılar haczin kendilerine tebliğ tarihinden ya da öğrenmeleri halinde bu tarihten itibaren İİK’nun 16/1. maddesinde ön görülen yasal yedi günlük sürede İİK’nun 82/1-12. maddesi uyarınca kendileri adına haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakları vardır.
Borçlunun vefatı nedeniyle muris yönünden haczedilmezlik şikayetinin konusu kalmadığı anlaşılmıştır.
2-Borçlu A. yönünden;
İİK’nin 82. maddesinin birinci fıkrasının 4. bendinde; ”Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletlerinin…” haczedilemeyeceği belirtildikten sonra, aynı maddenin üçüncü fıkrasında; ”Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır” hükmüne yer verilmiştir. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.12.1972 tarihli ve 542/1979 sayılı kararında; “maddede sözü edilen aile tabirine, davacının, kanunen geçindirmekle yükümlü olduğu kimselerin dahil olacağı ve haczi caiz olmayan arazi tespitinde, böyle bir ailenin geçimi için zaruri olup olmadığının göz önünde tutulması gerektiği” belirtilmiştir.
Borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması gerekir. Yani geçimini çiftçilik ile temin etmelidir. Bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya (yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi veya kiraya vermesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilir. Asıl işi çiftçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amacıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmaz. Böyle bir durumda, borçlunun asıl uğraşısının çiftçilik olup olmadığı araştırılıp tesbit edildikten sonra, kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazinin miktarı, haczedilen haczedilmeyen tüm taşınmazları, keşif ve bilirkişi incelemesi ile belirlenmeli ve borçlunun elde ettiği ek gelirler de dikkate alınarak hesaplama yapılmalı ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Somut olayda, Alaşehir Kaymakamlığı İlçe Tarım Müdürlüğü cevabı ve zabıta araştırmasına göre borçlulardan S.’ın çiftçi kaydı bulunduğu borçlulardan A.’nin çiftçi kaydı bulunmadığı, sosyal ve ekonomik durum araştırmasında da ev hanımı ve bekar olduğu, bakmakla yükümlü kimse bulunmadığı anlaşılmakla beraber mahkemece, borçlulardan A.’ın geçimini çiftçilik ile sağlayıp sağlamadığına dair işbu belirsizliğin de giderilmediği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, borçlulardan S. yönünden haczedilmezlik şikayetinin konusu kalmadığından reddi ile borçlulardan A. yönünden ise zirai bilirkişi ve kadastro bilirkişisinin de katılımıyla tekrar keşif yapılarak detaylı bilirkişi raporu düzenlettirilip, şikayete konu taşınmazın değerinin borçluların hisselerine göre hesaplanması, borçlulardan A.’ın ziraat ile meşgul olup olmadığının, ilgili kurumlardan araştırılıp, tereddüde mahal olmayacak şekilde belirlenmesinden sonra, çiftçilik mesleğini icra ettiği tespit edildiği takdirde, şikayet tarihinde haczedilen ve haczedilmeyen tüm taşınmazlarından elde ettiği gelir tespit edilip, haciz anında kanunen bakmakla yükümlü oldukları kişilerin kimler olduğu, haczedilen tarla vasfındaki taşınmazların, kendileri ve ailelerinin geçimleri için zaruri olup olmadığı ya da ne kadarının zorunlu olduğunun belirlenmesiyle, elde edilen tüm veriler birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ve yetersiz rapora dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklıların temyiz itirazlarının kabulü ile; yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’nin 29/12/2020 tarih ve 2020/249 E.-2020/2371 K. sayılı istinaf talebinin esastan reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA, Alaşehir İcra Hukuk Mahkemesi’nin 09/12/2019 tarih ve 2018/58 E. – 2019/292 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 23.09.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi verildi.
12. HD. 23.09.2021 T. E: 3128, K: 7863