Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 15.06.2021 tarihli ve 2021/1302 Esas, 2021/3020 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemenin kararı davalı R.. A.. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı borçlu Ç.. A.. hakkında yaptıkları takip sırasında borcunu karşılayacak haczi kabil malının bulunmadığını, alacaklılardan mal kaçırma amacıyla kendisine ait taşınmazını 16.10.2009 tarihinde davalı R.. A..’a sattığını belirterek, davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekilleri haksız açılan davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 12.03.2019 tarihli ve 2017/462 Esas, 2019/73 Karar sayılı kararıyla; tasarrufun borcun doğumundan önce gerçekleşmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 15.06.2021 tarihli ve 2021 /1302 Esas, 2021/3020 Karar sayılı ilâmı ile;
“…Diğer dava koşullarının yanında, iptali istenilen tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması gerektiği hususu bu davaya özel dava koşullarındandır. Dava konusu olayda, takip dayanağı borç kaynağı bononun düzenlenme tarihi 08.06.2016 olup tasarruf ise 16.10.2009’da yapılmıştır. Davacı alacaklı borcun daha önce doğduğunu ileri sürdüğünden bu hususun açıklığa kavuşması gerekmektedir.
Bozma ilamında belirtilen ve mahkemece incelenen Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/91897 soruşturma sayılı dosyasına davacı müşteki olarak şikayet dilekçesi sunmuş ancak savcılık tarafından araştırma yapılmaksızın şikayetin hukuki uyuşmazlık niteliğinde olduğu gerkeçesi ile takipsizlik kararı verilmiş, davacının itirazı da red edilmiştir. Ancak mahkemece 24.04.2013 tarihinde ifadesi alınan H.. P.. beyanında, “tarafları tanıdığını üçünün de arkadaşı olduğunu, dava konusu daireyi bildiğini, dairenin davalılardan Ç.. A..’a ait olduğunu, …’in bu daireyi satacağını …’in de daireyi alacağını söylediğini, bu konuşmanın 2010 yılı içinde olduğunu ve dairenin … tarafından …’e satıldığını, satış bedelini bilemediğini, …’in dükkanında iken …’in kese kağıdına sarılı Dolar getirdiğini, birlikte çıkıp gittiklerini ne kadar paranın nerede nasıl verildiğini görmediğini, konuşmalarından bu satışın gerçek olduğunu anladığını, …nın …’e borç para verdiğini her ikisinden de duyduğunu, yani …’in …ya borcu olduğunu, bu borcun 2008 yılında … tarafından …’e 90 Bin Dolar olarak verildiğini, 90 Bin Dolar verilirken herhangi bir senet, belge tanzim edilmediğini , 2010 yılında …’in senet yaparak …ya verdiğini” belirtmiş, davalı … vekili tanık beyanına bir diyeceği olmadığını beyan etmiştir. Buna göre borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce olduğunun kabulü gerekmektedir.
Öte yandan, bozma ilamında da belirtildiği üzere, borçlu ve üçüncü kişinin önceden de birbirlerini tanıdıkları, nitekim R.. A..’ın taşınmazı satın aldığı gün borçluya kiraya verdiği ve 26 aylık kira bedelinin satış bedeline mahsubu konusunda davalıların mutabakata vardıkları anlaşılmaktadır. Bu kadar uzun bir süre için böyle bir anlaşma yapılmış olması yaşam deneyimlerine uygun olmadığı gibi tarafların önceye dayalı yakınlıkları olduğunu da teyit etmektedir.
Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. ” gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir. Davalı vekilinin karar düzeltme istemi de red edilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile anılan dairenin bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda ; “borcun doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olduğu, borçlu ve 3. kişinin önceden birbirlerini tanıdığı, davalı R.. A..’ın taşınmazı satın aldığı gün diğer borçluya kiraya verdiği, 26 aylık kira bedelinin satış bedeline mahsubu konusunda anlaştıkları, hayatın olağan akışına göre bu kadar uzun bir süre için anlaşma yapılmasını olağan olmadığı, yapılan satış işleminin danışıklı olduğu, alacaklıdan mal kaçırma amacı güttüğü, davanın koşulları oluştuğu….” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı R.. A.. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı R.. A.. vekili temyiz dilekçesinde; dava dilekçesinde açıkça borcun 08.06.2010 tarihinde doğduğu belirtildiği, tek başına tanık beyanlarının yeterli olmadığını, taşınmazın ipotekli alındığını, alacağın gerçekliğinin araştırılması gerektiğini ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre uyuşmazlık, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanu’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
2.2004 sayılı İcra ve İflas Kanun’un 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali hükümleri.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesinin hukukça mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı R.. A.. vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine,
Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
14.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
4. HD. 14.03.2023 T. E: 608, K: 3488