Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından, reddedilen davası ve ferileri ile ziynet alacağı talebi yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 09.11.2022 günü temyiz eden davacı S. Ö. ile vekili Av. E. K. ve karşı taraf davalı H. Ö. vekili Av. G. Y. geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Davacı kadının ziynet alacağı talebine yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;
Davacı kadının ziynet alacağı talebinde, dava değeri 55.947 Türk Lirası olup karar tarihindeki temyiz inceleme kesinlik sınırını aşmadığından, bölge adliye mahkemesi kararı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun madde 362/1-a bendine göre kesin niteliktedir. Açıklanan nedenle, davacı kadının temyiz dilekçesinin ziynet alacağı talebi bakımından reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı kadının boşanma davasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Davacı kadın tarafından Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi kapsamında açılan boşanma davasında, dava dilekçesi ve ön inceleme duruşma günü davalı erkeğe usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden ve davalının yokluğunda ön inceleme duruşması yapılarak, tahkikat aşamasına geçilmesini müteakip, davalı erkek tarafından sunulan 11.07.2018 tarihli dilekçe ile dava dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmediği hususu da belirtilerek davaya ilişkin cevap ve delilleri sunulmuş, ilk derece mahkemesince mezkur dilekçe davacı tarafa tebliğ edilmiş, tarafların delilleri toplanarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı erkeğin ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurması üzerine bölge adliye mahkemesince, davalı erkeğe yapılan dava dilekçesi ve ön inceleme duruşma günü tebliğinin usulü aykırı olduğu, ne var ki davalı erkeğin cevap dilekçesi sunduğu delil ve tanıklarını bildirdiği, bildirdiği delillerin toplandığı bu nedenle davalı erkeğin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, buna karşın davacı kadının dava dilekçesinde vakıa bildirmediği, davalı erkeğe usulüne uygun tebligat yapılmadan icra edilen ön inceleme duruşmasında davacı kadın tarafından sunulan dilekçenin de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141. maddesi kapsamında iddianın genişletilesi yasağı kapsamında kaldığı bu nedenle hükme esas alınamayacağı, neticeten dava dilekçesinde hiç bir vakıaya dayanmayan davacı kadının davasını ispat edemediği gerekçesi ile davacı erkeğin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Kanunu’nun 119 ila 122. maddelerinde dava dilekçesine, 126 ila 131. maddelerinde de cevap dilekçesine ilişkin usul ve esaslar düzenlendikten sonra, 136. madde ile davacının, kendisine cevap dilekçesini tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde cevaba cevap dilekçesi, davalının da cevaba cevap dilekçesini tebliğinden itibaren ikinci cevap dilekçesini verebileceği, dava ve cevap dilekçelerine ilişkin hükümlerin de niteliğine aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanacağı, ön inceleme kurumunu düzenleyen 137. maddenin 1. fıkrası ile dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön incelemenin yapılabileceği, 2. fıkra ile de ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilemeyeceği emredici şekilde düzenlenmiştir.
Somut olaya gelince, bölge adliye mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere, dava dilekçesinin davalıya tebliği usule aykırı olup, dilekçeler aşaması henüz tamamlanmadan mahkemece ön inceleme yapılması ve tahkikata geçilmesinde yasal olanak bulunmamaktadır. 6100 sayılı Kanun ile dilekçeler aşaması, ön inceleme ve tahkikat aşamasının ne şekilde yapılabileceği emredici şekilde düzenlemiş olup, dilekçeler aşaması tamamlanmadan, mahkemece usule aykırı şekilde tahkikat aşamasına geçildikten sonra davalı tarafça cevap dilekçesi verilmesi ve bu dilekçenin de davacı tarafa tebliği sureti ile dilekçeler aşamasının sonradan tamamlanmış kabul edilmesine yasal olanak bulunmadığı gibi, tahkikat aşamasına geçildiği bildirildikten sonra davalı tarafından dosyaya ibraz edilen cevap dilekçesinin, davacı tarafa tebliği üzerine, davacı tarafça iki haftalık süre içerisinde bu dilekçeye cevap verilmemesinin 6100 sayılı Kanun’un 136. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği de izahtan varestedir. O halde mahkemece yapılacak iş, kendisine usule uygun dava dilekçesi tebliğ edilmeyen davalı tarafça, daha sonradan davaya muttali olduğu bildirilerek sunulan cevap dilekçesinin, mezkur Kanun’un 136. maddesi uyarınca iki hafta içerisinde cevap verebileceği şerhi ile birlikte davacı tarafa tebliği ile kanunda öngörülen düzenleme kapsamında dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen delillerin toplanması ile bir sonuca ulaşmaktan ibarettir. Açıklanan bu hususlara riayet edilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple davacı kadının ziynet alacağı talebine yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 8.400,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.
2. HD. 09.11.2022 T. E: 3579, K: 8975