Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davalı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Asıl dosyada davacı (birleşen dosyada karşı taraf) alacaklı vekili; 15.07.2014 tarihinde borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste haciz yapıldığını, borçlunun mal kaçırmak maksadıyla borçlu şirketteki tüm hisselerini aynı zamanda 3. kişi şirket yetkilisi olan kardeşi T.U.’a devrettiğini belirterek davanın kabulü ile istihkak iddiasının kaldırılmasına karar verilmesini, birleşen davanın ise reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dosyada davalı 3. kişi vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Birleşen dosyada şikayetçi (asıl dosyada davalı) borçlu, Çorum 3.İcra Müdürlüğü’nün 2014/5051 Esas sayılı takip dosyasında ödeme emrinin kendisi ile ilgisi olmayan haciz adresinde tebliğ edildiğini, icra takibinden 17.07.2014 tarihinde haberdar olduğunu öne sürerek tebligatın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, borçlunun haciz yapılan adresi işyeri ile bağlantısının devam ettiği, ödeme emrinin haciz adresinde daimi çalışanına tebliğ edilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı, dava konusu haczin borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapıldığı, bu durumda ispat yükünün istihkak iddia eden 3. kişide olduğu, davanın alacaklı tarafça açılmasının ispat yükünü ters çevirmeyeceği, borçlunun 3. kişi şirketteki hissesini muvazaalı olarak devrettiği, tanık beyanlarına göre borçlunun haciz adresinde bulunmaya devam ettiği, bu durumda istihkak iddiasının alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik olarak öne sürüldüğü gerekçesi ile asıl davanın kabulüne, birleşen tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayetin ise reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, alacaklının İİK’nun 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine, birleşen talep ise borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayetine ilişkindir.
1-Davalı 3. kişi vekilinin birleşen dosyaya ilişkin temyiz itirazları yönünden;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesine göre yapılan yargılama sonunda temyiz yoluna davanın tarafları başvurabilir. Birleşen dosyada borçlu tarafından karşı taraf olarak alacaklı gösterilerek tebligat usulsüzlüğünün şikayet konusu edildiği anlaşılmakla 3. kişi U. Eğitim AŞ.’nin taraf sıfatı dolayısıyla hukuki yararı bulunmadığından temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı 3. kişi vekilinin asıl davaya ilişkin temyiz itirazları yönünden;
A)Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı 3. kişi vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
B)İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir.
İİK 88.maddesinde; haczedilen taşınır mallar hakkında alınacak olan muhafaza tedbirleri düzenlenmiştir.
Haczedilen şey; a) Para, b) Banknot, c) Hâmiline ait senet, d) Poliçe, e) Cirosu mümkün diğer bir senet, f) Altın, gümüş ve diğer kıymetli şeylerden ise, bunlar doğrudan doğruya icra dairesi tarafından saklanır (muhafaza altına alınır) (İİK. mad. 88/I).
Maddede belirtilen «kıymetli şeyler» doğrudan doğruya icra dairesi tarafından el konulmadıkça, haczedilmiş sayılmazlar. Başka bir deyişle, bunlara icra dairesi tarafından el konulması, haczin geçerlik koşuludur.(KURU B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı 2013, s:426 vd.-POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku Esasları, 1982, s:305,)
Somut olaya gelince; dava konusu 15.07.2014 tarihli haciz esnasında bir kısım menkullerin yanı sıra 314.357,00 TL değerinde altın haczedildiği, haczedilen altınların muhafaza altına alınmayıp yediemin olarak 3. kişi şirket yetkilisine bırakıldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda Mahkemece, altınlar yönünden takip dosyasında geçerli bir haciz bulunmadığından davanın ön koşul yokluğundan reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı 3. kişi vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE, (2-A) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı 3. kişi vekilinin asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının reddine, (2-B) nolu bente açıklanan nedenlerle davalı 3. kişi vekilinin asıl davada altınlara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nin 366. ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nin 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 01.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
8. HD. 01.10.2018 T. E: 13066, K: 16582