Site icon İcra Hukuku | İcra ve İflas Hukukuna Dair Her Şey….

Davacı ile borçlunun aynı alanda faaliyet göstermesinin taraflar arasındaki organik bağı

Davacı/3. kişi tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu, mahkemenin gerekçesinde de belirttiği şekilde, davacı ve borçlunun faaliyet adreslerinin farklı olduğu, haciz mahallinde borçlunun hazır olmadığı, haciz mahallinde de borçluya ait herhangi bir evrak bulunmadığı göz önüne alındığında, haczin 3. kişi elinde yapıldığının kabulü gerektiği ve mülkiyet karinesinin davacı/3. kişi lehine olduğu, ispat yükünün davalı/alacaklıya ait olduğu, davacı ile borçlunun aynı alanda faaliyet göstermesinin taraflar arasındaki organik bağı ispata yeterli görülmediği, davacının borçluya ait makineleri satın aldığı, üzerinde haciz bulunduğunun söylenmesi üzerine, davacının söz konusu dosya üzerindeki borç bedelini yatırmış olduğu, yapılan bu işlemin taraflar arasındaki işlemin muvazaalı yapılmadığının göstergesi olduğu, dava konusu satışın hacze konu malın ikinci el olması da göz önüne alındığında, gerçek değerinin çok altında bir bedelle alındığının kabulünün mümkün olmadığı, ispat yükü kendisine ait olan davalı/alacaklının malların borçluya ait olduğunu usulünce ispatlayamadığı, kaldı ki davalı/alacaklının yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu ispatlayamamış olması nedeniyle, ilk derece mahkemesinin istihkak ve tasarrufun iptaline ilişkin kararlarında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı-

Yukarıda ayrıntıları belirtilen mahkeme kararının süresi içinde istinafen incelenmesi davalı/karşı davacı tarafından talep edilmekle, görevlendirilen Üye Hakim tarafından hazırlanan rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra heyetçe yapılan müzakere sonucunda duruşma açılmaksızın gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı/karşı davalı 3.şahıs vekili özetle; 18.08.2014 tarihinde müvekkilinin 2011 yılından beri bulunduğu adreste haciz uygulandığını ve mülkiyeti müvekkiline ait Ermeksan marka pres makinesi ile giyotin makas makinesinin haczedildiğini, müvekkilinin mahcuzları 14.08.2014 tarihinde borçludan 90.000-TL bedelle satın aldığını, ancak bu satın alma işleminin borçlu ile birlikte hareket edilerek alacaklılardan mal kaçırma amacıyla yapılmadığını, müvekkilinin makine alma ihtiyacı içinde araştırma yaptığını duyan borçlunun makineleri müvekkiline satmayı teklif ettiğini, müvekkili makineleri almaya karar verdiğinde, borçlunun makineler üzerinde Bursa 13.İcra Müdürlüğünün 2014/7679 esas sayılı dosyasından konulmuş haciz bulunduğunu, dosya borcu olan 28.000-TL ödendiğinde haczin kalkacağını ve makineler üzerinde başka hacizler bulunmadığını beyan ettiğini, bunun üzerine satış bedeline mahsuben icra dosya borcunun ödendiğini ve hacizlerin kaldırıldığını, kalan bedelin çekle ödenmesinin kararlaştırıldığını, borçlunun fatura düzenleyerek müvekkiline teslim ettiğini ve bu şekilde mülkiyetin müvekkiline geçtiğini, makinelerin müvekkilinde haczedildiğini, bu nedenle mülkiyet karinesinin müvekkili lehine olduğunu, müvekkili ile borçlu arasında herhangi bir bağ bulunmadığını beyan ederek istihkak iddialarının kabulü ile haczin kaldırılmasına, alacaklının tazminat ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı/karşı davacı alacaklı vekili özetle; davaya konu mahcuzların 11.12.2013 tarihli fatura ile müvekkili tarafından borçluya satıldığını, borçlu makinelerin bedelinin bir kısmını ödemeyince Bursa 13.İcra Müdürlüğünün 2014/7679 esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını ve 12.08.2014 tarihinde makineleri haczettirdiklerini, 14.08.2014 tarihinde muhafaza için gittiklerinde makinelerden birinin yerinde olmadığı, diğerinin de vinç üzerinde kaçırılmaya çalışıldığını gördüklerini, bu sırada davacı FLM Şirketi yetkilisi Ö.Ş.’in de hazır bulunduğunu ve makineleri satın aldıklarını söylediğini, bu kişiye makinelerle ilgili bakiye alacaklarının bulunduğunu, hacizli malları almasının suç olduğunu söylediklerini, bu hususun tutanağa yazıldığını, bu işlemler sürürken davacı şirket yetkililerinden M.Ş.’in borçlu ve eşi ile birlikte icra dosyasına dosya borcunu yatırmaları üzerine muhafaza işleminin yarıda kesildiğini, hacizlerin kalktığını, bu olaydan sonra borçlunun mal kaçırmaya çalıştığının tespiti üzerine borçlunun muaccel hale gelmeyen borçları için ihtiyati haciz kararı almak üzere mahkemeye başvurduklarını, mahkemenin borçlunun mal kaçırmaya çalıştığını kabul ederek ihtiyati haciz kararı verdiğini ve bu ihtiyati haciz kararına dayanarak bakiye alacak için bu davaya konu takibi başlattıklarını, bu davaya konu takipte 18.08.2014 tarihinde yapılan hacizde  aynı makineler haczedilirken davacının istihkak iddiasında bulunduğunu, davacı ile borçlunun danışıklı hareket ettiklerini, bu şekilde alacaklılardan mal kaçırmaya çalıştıklarını, müvekkilinin makineleri 1 yıl önce 133.340-TL’ye sattığını, davacının makineleri 90.000-TL’ye almış olmasının muvazaayı ispatladığını, 14.08.2014 tarihli muhafaza sırasında davacı şirket yetkilisine özellikle borcun devam ettiğini bildirdiklerini beyan ederek davanın reddine, davacının tazminat ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı/alacaklı karşı dava dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek davacı ile borçlu arasında yapılan tasarrufun muvazaalı olduğunu beyan ederek İİK’nın 280.maddesi gereğince tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı/karşı davalı 3.şahıs karşı davaya cevap dilekçesinde; alacaklının tasarrufun iptali davası açarak müvekkilinin istihkak iddiasını kabul ettiğini, muvazaa iddialarının doğru olmadığını, müvekkili ile borçlu arasında gerçek bir alım-satım ilişkisi bulunduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı/borçluya duruşma gününü bildirir davetiye usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı cevap dilekçesi sunmadığı gibi duruşmalara da katılmamıştır.

İlk derece mahkemesi, taraf delillerini topladıktan sonra makine mühendisi ve mali müşavir bilirkişilerden davacı ile davalının defterleri incelenmek suretiyle rapor almış, bilirkişiler 08/03/2016 havale tarihli raporda; davacının mahcuzları borçludan 90.000-TL bedelle satın aldığını, davacı tarafından makinelerin bedelinin tamamının borçluya ödendiği tespit edilmiş, yeni bir heyetten alınan 07.06.2016 havale tarihli raporda ise; makinelerin değerinin 120.000-TL olduğu, ancak davacının 90.000-TL gibi düşük bir bedelle makineleri satın aldığı, 14.08.2014 tarihli muhafaza sırasında davacı şirket yetkilisinin makineleri satın aldıklarını beyan ettiği ve aynı gün yaklaşık aynı saatlerde satış sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmenin damga vergisinin ödendiğinin tespit edilemediği, davacı ile borçlunun faaliyet alanlarının aynı olması ve diğer hususlar değerlendirildiğinde organik bağ bulunup bulunmadığının mahkemenin takdirinde olduğu, davacının sunduğu faturalar ile makinelerin örtüştüğü tespit edilmiştir.

İlk derece mahkemesi; davacı ile borçlunun faaliyet adreslerinin farklı olduğu ve aralarında organik bağ bulunmadığı, haciz mahalinde borçlu yetkilisinin hazır bulunmadığı, haczedilen menkullerin taraflar arasında yapılan satış sözleşmesi ve eklerine göre davacıya faturalandırıldığının sabit olduğu, ödemenin bir kısmının hacze konu olan icra takibi başlatılmadan önce 14/08/2014 tarihinde  Bursa 13. İcra Müdürlüğünün 2014/7679 esaslı dosyasına yapılmış olduğu ve ilgili icra dosyasında menkullerin satın alındığının  davalı alacaklıya söylendiği, bakiye bedelin banka kanalı ile borçlu şirkete yapıldığı, her ne kadar davalı alacaklı satışı kabul edip davasını tasarrufun muvazaa nedeni ile iptaline dayandırmış ise de,  Bursa 13. İcra Müdürlüğünün 2014/7767 esaslı takip dosyasında yapılan araç hacizlerinin olduğu, bu hacizlerin ve takip dosyasının düştüğü, takibin sonradan yenilendiği,  haciz devam etmesine rağmen İİK’nın 106. maddeye  göre süresinde  satış istenmezse, hacizlerin  kalkacağı, geçici aciz belgesi niteliğinde olan haciz tutanağının da hükümüz hale geleceği, alacaklı yanın artık hükümsüz kalan böyle bir haciz tutanağına (geçici aciz belgesine) dayanarak iptal davası açamayacağı veya açılmış olan iptal davasının (dava şartı son bulmuş olmasından dolayı) reddine karar verilmesi gerektiği, yine davalı/karşı davacı tanığı İ.U.’in, menkullerin ikinci el fiyatlarına ilişkin beyanına göre ödemenin makul bedel üzerinden yapıldığı, gerçek değeri ile satım bedeli arasında fahiş fark olmadığı, yine diğer tanık beyanları ve raporlar ile haczedilen menkullerin borçlu şirketin ticari emtiasının tümüne karşılık gelmediği,  böylece borçlu ile üçüncü şahıs arasında alacaklıya zarara uğratmak kastı ile muvazaalı işlem yapıldığına dair iddianın dosyada ispat edilemediği gerekçeleri ile istihkak iddiasının kabulüne, karşı davanın reddine karar vermiştir.

Davalı/karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirket yetkilisi M.Ş. ve icra kefili C.D.’ın, itirazlarına rağmen tanık olarak dinlendiğini ve beyanlarının hükme esas alındığını, davacının 11.12.2013 tarihli borcun doğumundan sonra 12.08.2014 tarihinden sonra yapılan hacizden sonra hacizli malları bilerek ihtara rağmen 14.08.2014 tarihinde satın aldığını, bu nedenle artık istihkak davasının dinlenemeyeceğini, borçlunun mal kaçırdığının ihtiyati haciz kararını veren mahkemece kabul edildiğini, borçlunun bu ihtiyati haciz kararına itiraz etmediğini, bilirkişi raporunda makinelerin değerinin 120.000-TL olduğu, davacı tarafından düşük bir fiyatla satın alındığı, davacının makineleri satın alırken borçlunun maddi durumunu bildiği, davacı ile borçlunun aynı alanda faaliyet gösterdikleri, satış sözleşmesinin ve faturanın haciz tarihi ile aynı tarihli olduğu, makine bedellerinin haciz günü ödendiği, davacı ile borçlunun adresleri arasında iki sokak bulunduğu ve daha öncede aralarında ticari ilişki bulunduğunun tespit edildiğini, ancak mahkemenin bu tespitleri dikkate almadığını, davacı şirket yetkilisinin makinelerin muhafazasını engellemek için apar topar Bursa icra müdürlüğüne geldiğini, haciz sırasında davacı çalışanı Ö.Ş.’in hazır olduğu dikkate alındığında taraflar arasında organik bağ bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, tüm bu nedenlerle istihkak iddiasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, karşı dava yönünden ise mevcut karinelerin alacaklı müvekkili yararına olduğunu, bu nedenle ispat yükünün davacı ve borçluda olduğunu, muvazaalı hareket edildiğini, borçlunun işletmesini bu olaydan sonra kapattığını, işletmenin en önemli emtiasının mahcuzlar olduğunu, borçluya ait aracın kaydında müvekkilinin haczinden önce başka hacizler bulunduğunu, borçlunun borca batık olduğunu, tüm bu durumlar dikkate alındığında haciz tutanağının aciz vesikası hükmünde olduğunu, ayrıca istihkak davasına karşı açılan bu davada aciz vesikası ibrazının zorunlu olmadığını, 14.08.2014 tarihinde davacıya borçlunun makineler nedeniyle borçlarının bulunduğunun ihtar edildiğini, bu nedenle davacının kötü niyetli olduğunu ve karşı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Tüm dosya kapsamına göre davacı/3. kişi tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu, mahkemenin gerekçesinde de belirttiği şekilde, davacı ve borçlunun faaliyet adreslerinin farklı olduğu, haciz mahallinde borçlunun hazır olmadığı, haciz mahallinde de borçluya ait harhangi bir evrak bulunmadığı göz önüne alındığında, haczin 3. kişi elinde yapıldığının kabulü gerektiği ve mülkiyet karinesinin davacı/3. kişi lehine olduğu, ispat yükünün davalı/alacaklıya ait olduğu, davacı ile borçlunun aynı alanda faaliyet göstermesinin taraflar arasındaki organik bağı ispata yeterli görülmediği, davacının borçluya ait makineleri satın aldığı, üzerinde haciz bulunduğunun söylenmesi üzerine, davacının söz konusu dosya üzerindeki borç bedelini yatırmış olduğu, yapılan bu işlemin taraflar arasındaki işlemin muvazaalı yapılmadığının göstergesi olduğu, dava konusu satışın hacze konu malın ikinci el olması da göz önüne alındığında, gerçek değerinin çok altında bir bedelle alındığının kabulünün mümkün olmadığı, ispat yükü kendisine ait olan davalı/alacaklının malların borçluya ait olduğunu usulünce ispatlayamadığı, kaldı ki davalı/alacaklının yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu ispatlayamamış olması nedeniyle, ilk derece mahkemesinin istihkak ve tasarrufun iptaline ilişkin kararlarında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davalı/karşı davacı tüzel kişinin istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M      :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;     1-Bursa 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/518 Esas – 2017/119 Karar sayılı, 21/02/2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince  davalı/karşı davacı tüzel kişinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,

2-Mahcuz eşya dava değeri dikkate alınarak, alınması gerekli olan 3.825,36-TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 1.707,75-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.117,61-TL’ nin davalı/karşı davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,

3-Davalı/karşı davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,

4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme ve müzakere neticesinde, HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.16/02/2018

KARŞI OY:

Dava, üçüncü kişinin İİK’nın 96 ve devamı maddelerine dayalı istihkak iddiası ile alacaklının karşı dava olarak İİK’nın 97/17, 277-280. maddeleri gereğince açtığı tasarrufun iptali talebine ilişkindir.

Somut olayda; alacaklı tarafından 11.12.2013 tarihinde borçluya satılan davaya konu makinelerin bedellerinin ödenmemesi üzerine başlatılan ve bu davanın konusu olmayan takipte, 12.08.2014 tarihinde makinelerin haczedildiği, 14.08.2014 tarihinde muhafaza için gidildiğinde davacı/3.şahıs şirket çalışanının haciz mahallinde hazır bulunduğu ve makineleri davacı şirketin satın aldığını ve davacı şirket yetkilisinin dosya borcunu ödeyeceğini beyan ettiği, bunun üzerine muhafaza işlemi sırasında ödeme yapılmasının beklendiği, aynı gün dosya borcunun davacı şirket yetkilisi tarafından makinelerin satış bedelinden mahsup edilmek üzere icra dosyasına yatırıldığı ve haczin kalktığı, yine aynı gün yani 14.08.2014 tarihinde davacı ile borçlu arasında davaya konu mahcuzların satışına ilişkin sözleşme imzalandığı ve bu satışa ilişkin fatura düzenlendiği, 14.08.2014 tarihli muhafaza işlemi sırasında alacaklı vekilinin davaya konu makinelerle ilgili bakiye alacaklarının bulunduğunu beyan ettiği, bu hususun tutanağa yazıldığı, alacaklının  bu muhafaza tutanağını da ekleyerek bakiye alacağına ilişkin, borçlunun mal kaçırdığı saikine dayalı olarak ihtiyati haciz talebinde bulunduğu ve ihtiyati haciz kararı aldığı, bu ihtiyati haciz kararına dayanarak 15.08.2014 tarihinde borçlu hakkında davaya konu takibi başlattığı, 18.08.2014 tarihinde davacı/3.kişinin adresine hacze gidildiği, davacının borçludan 90.000-TL’ye satın aldığını iddia ettiği makinelerin haczedildiği, davacının istihkak iddiasında bulunduğu, takibin devamına ilişkin icra mahkemesi kararının davacıya 29.08.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 28.08.2014 tarihinde bu davayı açarak istihkak iddiasının kabulüne karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.

Tüm dosya kapsamından; davacı ile borçlunun Balıkesir ilinde, aynı sanayi sitesinde 2 sokak ara ile aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri, davacının mahcuzları borcun doğumundan sonra satın aldığı, hatta alacaklı tarafından başka bir icra dosyasından yapılan 14.08.2014 tarihli muhafaza işlemi sırasında alacaklının bakiye alacağı bulunduğunun davacıya bildirildiği, buna rağmen davacı şirket yetkilisinin aynı gün dosya borcunu kapatarak makineler üzerindeki haczin kaldırılmasını sağladığı ve makineleri muhafazanın yapıldığı gün  ile aynı gün olan 14.08.2014 tarihli adi şekilde düzenlenmiş sözleşme ile satın aldığını iddia ettiği, icra müdürlüğünce alınan bilirkişi raporu ve mahkemece alınan bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere makinelerin davacı tarafından gerçek değerinin çok  altında bir rakama satın alındığı, davacı tanıkları C.D. ve M.E.’ın beyanlarından, borçlunun iş yerinde mahcuzlarla aynı nitelikte başka bir makine bulunmadığı, hatta borçlunun eşi olan davacı tanığı C.D.’ın bu satımdan sonra 2 ay kadar borçlunun faaliyetine ara verdiğini beyan ettiği,  borçlu ile aynı işkolunda faaliyet gösteren davacı, borçlunun ticari işletmesindeki emtianın büyük bölümünü satın aldığından, borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bilmesi gerektiği, borcun doğumundan sonra borçlu tarafından 3. kişilere yapılan satış ve devirlerin  alacaklıdan mal kaçırmaya ve muvazaaya yönelik olduğu, olayların akışı da dikkate alındığında davacı ile borçlu arasındaki satışın muvazaalı olduğu anlaşıldığından istihkak iddiasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

Davalı/karşı davacı alacaklı tarafından açılan tasarrufun iptali davası yönünden dosya incelendiğinde; İİK’nın 97/17.maddesine göre açılan bu davada, yasa maddesinde de belirtildiği üzere aciz vesikasına dayanılmasına gerek olmadığı, ilk derece mahkemesi kararının bu yönü ile isabetsiz olduğu, yukarıda açıklandığı üzere 3.şahıs ile borçlu arasındaki satım sözleşmesinin muvazaalı olduğu ve  3.şahıs tarafından açılan istihkak davasının reddi gerektiği dikkate alındığında, davalı/karşı davacı alacaklı tarafından açılan tasarrufun iptali davasında, başlangıçta mevcut olan hukuki yararın  ortadan kalktığı, bu nedenle tasarrufun iptali davasının hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği halde, ilk derece mahkemesince aciz vesikası bulunmadığından ve esastan reddine karar verilmesi isabetsizdir.

Tüm bu gerekçelerle; davalı/karşı davacının istinaf talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.16/02/2018

İstanbul BAM 23. HD. 16.02.2018 T. E:2017/1753, K:282
Exit mobile version