Gerçek kişi kefillerin kefaletlerinden sorumlu olacakları sürenin 818 s. BK ve 6098 s. TBK’da farklı düzenlendiği- 05.04.2000 tarihli adi kefalet 10 yıl geçmekle kendiliğinden sona ermişse de, 6101 s. Yürürlük Kanunu gereğince 01.07.2012 tarihinden itibaren 01.07.2013 tarihine kadar kefalet sorumluluğunun uzatılmış olduğu- İcra takibi kefalet süresi yönünden hak düşürücü süre sona ermeden yapılmış ise de, takip tarihi itibariyle asıl borç zamanaşımına uğrarsa, kefil yönünden de zamanaşımına uğramış olacağı ve böyle bir halde kefilin zamanaşımı def’inin kabulü gerektiği- Asıl borçluya karşı kesilen zamanaşımının kefile karşı da kesileceği-
Taraflar arasında görülmekte olan itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda verilen kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine … Hukuk Dairesi tarafından verilen kararın temyizi sonucu Dairemizce bozulması üzerine … Hukuk Dairesince bozmaya uyularak yapılan yeni yargılama sonucunda davacı tarafın davanın esasına ilişkin istinaf başvurusunun reddine, gerekçesi değiştirildiğinden HMK m. 353, b-2 gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm tesisine, davacının davasının reddine ilişkin kararın davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … gelmiş olduğundan duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, dava dışı … Müzik … A.Ş. ile davacı arasında 05.04.2000 tarihli ve 3 yıl süreli … kampanyalarının ve… ürünlerinin tanıtılması amacıyla sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 10. maddesine göre avans olarak toplam 1.500.000,00 USD’nin…müziğe ödendiğini, davalının avans olarak ödenen bu miktara kefil olduğunu, 07.01.2002 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini, ödenen avansın tahakkuk eden miktarlar düşüldükten sonra geriye kalan 1.484.126,50 USD’nin iadesinin istenildiğini, bu miktardan 10.000,00 USD’nin tahsili için … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2002/148 esas sayılı dosyasında dava açıldığını, açılan iş bu kısmi davanın yapılan yargılaması sonucunda 24.03.2008 tarihinde adi kefil … hakkındaki davanın davacı tarafça atiye terk edilmesi nedeniyle karar kurulmasına yer olmadığına, diğer adi kefiller …, … ve asıl borçlu…Müzik şirketi hakkındaki davanın reddine karar verildiğini, verilen hükmün davacı tarafın temyizi üzerine …Hukuk Dairesi tarafından davalı…Müzik şirketi yönünden bozulduğunu, bozma üzerine dosyanın … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/341 esasını aldığını, bu arada davacı tarafça kalan bakiye 1.474.126,50 USD alacak için 30.09.2011 tarihinde…Müzik şirketi hakkında … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/413 esas sayılı dosyasında alacak davası açıldığını, açılan bu davanın İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/341 esas sayılı dosyası ile birleştirildiğini, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/341 esas sayılı dava dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde 29.02.2012 tarihinde asıl ve birleşen davanın…Müzik şirketi hakkında kabulüne, adi kefil … hakkında açılan asıl davanın reddine karar verildiğini, ilama bağlanan alacağın tahsili amacıyla …. İcra Müdürlüğü’nün 2012/12843 sayılı dosyasından takip yapılarak…Müzik … A.Ş. hakkında 21.05.2013 tarihinde aciz vesikası alındığını ve bu arada davalı … hakkında …İcra Müdürlüğü’nün 2013/9946 esas sayılı dosyasından ilamsız takip başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline, takibin devamına ve % 20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, sözleşmenin kurulduğu 05.04.2000 tarihinden itibaren TBK m. 598’de öngörülen 10 yıllık sürenin 05.04.2010 tarihinde sona erdiği, davanın 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, TBK’nun 598. maddesi ile getirilen 10 yıllık sürenin bir zamanaşımı süresi olmadığı, dolayısıyla kesilmesinin veya durmasının söz konusu olamayacağı, 10 yıllık sürenin gerçekleşmesi ile birlikte kefilin yükümlülüğünün kendiliğinden yasa gereği ortadan kalkacağı, hakimin bu süreyi re’sen gözeteceği, sözleşme tarihi olan 05.04.2000’den itibaren kefilin kefalet akdinden dolayı sorumlu olacağı 10 yıllık sürenin sona erdiği, bu sebeple ilk derece mahkemesinin 10 yıllık süreyi esas alarak davayı reddetmesinin yerinde olduğu, ancak bu sürenin zamanaşımı süresi olmayıp, kefilin borçtan sorumlu tutulabileceği süre olduğu gerekçesiyle istinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK’nun 353/1-b maddesi gereğince istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiş, Dairemizin 2017/5583 esas ve 2018/3300 karar sayılı ve 07.06.2018 tarihli ilamı ile “Kefalet akdine dayalı olarak başlatılan takibe karşı yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası, ilk derece mahkemesince zamanaşımı nedeniyle reddolunmuştur. İş bu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması nedeniyle incelemeyi yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi gerekçesinde, davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin esasen doğru olmadığını, zira TBK.’nun 598. maddesinde öngörülen sürenin zamanaşımı süresi olmadığını, dolayısıyla kesilmesinin veya durmasının söz konusu olamayacağını, 10 yıllık sürenin gerçekleşmesi ile birlikte kefilin yükümlülüğünün kendiliğinden yasa gereği ortadan kalkacağını, ancak ilk derece mahkemesinin 10 yıllık süreyi esas alarak davayı reddetmesinin yerinde olduğunu bildirerek, HMK’nun 353/1-b maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Başka bir anlatımla istinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi, kararın gerekçesinde hata edildiğine karar vermiş ve bu sebeple ilk derece mahkemesi kararının gerekçesini düzeltmiştir. Böyle bir halde ne şekilde karar verileceği HMK’nun 353. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nolu alt bendinde düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre; “…Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.” İstinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi’nce bu hüküm gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, usul hukuku hükümlerine uyulmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi’nin 15.06.2017 gün, 2017/718 E.-2017/924 K. sayılı kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, TBK’nun 598. maddesi ile getirilen 10 yıllık sürenin bir zamanaşımı süresi olmadığı, dolayısıyla kesilmesinin veya durmasının söz konusu olamayacağı, 10 yıllık sürenin gerçekleşmesi ile birlikte kefilin yükümlülüğünün kendiliğinden yasa gereği ortadan kalkacağı, hakimin bu süreyi re’sen gözeteceği, sözleşme tarihi olan 05.04.2000’den itibaren kefilin kefalet akdinden dolayı sorumlu olacağı 10 yıllık sürenin sona erdiği, bu sebeple ilk derece mahkemesinin 10 yıllık süreyi esas alarak davayı reddetmesinin yerinde olduğu, ancak bu sürenin zamanaşımı süresi olmayıp, kefilin borçtan sorumlu tutulabileceği süre olduğu, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esasa yönelik sebepler olduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi ve ancak hükmün gerekçesinin düzeltilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK m. 353, b-2 gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm tesisine, davacının davasının reddine karar verilmiş, iş bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı ile dava dışı…Müzik … A.Ş. arasında akdedilen 05.04.2000 tarihli İşbirliği Sözleşmesi davalı … tarafından adi kefil olarak imzalanmıştır. Sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda gerçek kişi kefillerin kefaletlerinden sorumlu olacakları süre yönünden bir zaman sınırlaması öngörülmemiştir. Ancak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 598. maddesinin üçüncü fıkrası ile gerçek kişilerin kefaletinin kefalet tarihini takip eden 10 yılın sonunda kendiliğinden sona ereceği düzenlenmiştir. Yine 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5. maddesinin ikinci fıkrasında, Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olduğunda başlangıç tarihi itibariyle bu süre dolmuşsa, hak sahiplerinin Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanacakları, ancak, bu ek sürenin, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden daha uzun olamayacağı öngörülmüştür. Somut olayda davalının 05.04.2000 tarihli adi kefaletinin üzerinden 10 yıl geçmekle 05.04.2010 tarihinde kefaleti kendiliğinden sona ermiş ise de, 6101 sayılı Yürürlük Kanunu gereğince 01.07.2012 tarihinden itibaren 01.07.2013 tarihine kadar kefalet sorumluluğu uzatılmıştır. Davacı tarafından davalı … aleyhine takip 05.04.2013 tarihinde başlatıldığından, hak düşürücü süre içinde takibin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu yönden istinaf mahkemesinin yukarıda anılan 6101 sayılı Yürürlük Kanunu’nun 5. maddesinin ikinci fıkrası ile ilgili hiçbir değerlendirme yapmadan vardığı sonuç hatalı olmuştur.
Öte yandan takip kefalet süresi yönünden hak düşürücü süre sona ermeden yapılmış ise de, davalının zamanaşımı def’inden yararlanması mümkündür. İstinaf mahkemesince konu bu yönden irdelenmemiştir. Asıl borçlu yönünden borç zamanaşımına uğrarsa, kefil yönünden de zamanaşımına uğrar. Davalı adi kefilin ödeme emrine itirazında ve cevap dilekçesinde ileri sürdüğü zamanaşımı itirazının bu bağlamda değerlendirilmesi gerekir. Diğer bir deyişle, takip tarihi itibariyle asıl borç zamanaşımına uğrarsa, kefil yönünden de zamanaşımına uğramış olur. Böyle bir halde kefilin zamanaşımı def’inin kabulü gerekir. Bu bağlamda davalı kefilin borcunun zamanaşımına uğrayıp uğramadığı değerlendirilmelidir. Davacı şirket, P. Müzik şirketine, adi kefil …’e ve diğer adi kefillere 07.01.2002 tarihinde sözleşmenin feshedildiğine dair ihtar çekmiş ve yine aynı tarihte çektiği başka bir ihtar ile 1.484.126,50 USD alacağın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde ödenmesini istemiştir. İhtarname ile talep edilen alacağın 10.000,00 USD’si için…Müzik şirketi, adi kefil … ve diğer adi kefiller hakkında 30.01.2002 tarihinde alacak davası açmış, açılan iş bu kısmi davanın yargılaması … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2002/148 esas sayılı dosyasında yapılmış, 24.03.2008 tarihinde adi kefil …hakkındaki davanın davacı tarafça atiye terk edilmesi nedeniyle karar kurulmasına yer olmadığına, diğer adi kefiller …, … ve asıl borçlu…Müzik şirketi hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2009/324 esas ve 2010/10528 karar sayılı ve 19.10.2010 tarihli kararı ile davalı şirket yönünden bozulmuş, bozma üzerine dosya …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/341 esasını almıştır. Bu arada davacı tarafça kalan bakiye 1.474.126,50 USD alacak için 30.09.2011 tarihinde…Müzik şirketi hakkında İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/413 esas sayılı dosyasında alacak davası açılmış, açılan bu dava İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/341 esas sayılı dosyası ile birleştirilmiştir. İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/341 esas sayılı dava dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde 29.02.2012 tarihinde, asıl ve birleşen davanın…Müzik şirketi hakkında kabulüne, adi kefil … hakkında açılan asıl davanın reddine karar verilmiş, iş bu karar temyiz edilmeksizin 08.05.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı, P. Müzik şirketi hakkında aldığı iş bu ilamı İstanbul 26. İcra Müdürlüğü’nün 2012/12843 esas sayılı dosyası üzerinden takibe koymuş ve ancak…Müzik şirketinin malvarlığı olmaması nedeniyle davacının talebi ile icra müdürlüğünce 21.05.2013 tarihinde borç ödemeden aciz belgesi düzenlenmiştir. Bu arada davacı, adi kefil davalı … hakkında 05.04.2013 tarihinde 1.484.126 USD üzerinden ilamsız icra takibi başlatmış, davalı vekilinin ödeme emrine itirazı üzerine 28.03.2014 tarihinde eldeki itirazın iptali davasını açmıştır. 818 sayılı BK’nun 134. maddesinin ikinci fıkrasında (TBK m. 155/2) zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilince kefile karşı da kesileceği düzenlenmiştir. Açıklanan bu safahat ve zamanaşımının kesilmesine ilişkin kanun hükmü birlikte değerlendirildiğinde, davalı kefil …’ün kefalet borcunun zamanaşımı süresi dolmamıştır. İstinaf mahkemesince davalı kefilin kefalet sorumluluğu yönünden hak düşürücü süre dolmadan takip yapıldığı ve kefalet borcunun zamanaşımına uğramadığı kabul edilerek tarafların işin esasına ilişkin iddia ve savunmaları değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul BAM 19. Hukuk Dairesi’nin 2018/2048 esas ve 2018/1738 karar sayılı ve 12.10.2018 tarihli kararının BOZULMASINA, dosyanın İstanbul BAM 19. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdiren 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 08.07.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
19. HD. 08.07.2020 T. E: 2019/167, K: 1360