İlamsız icra takiplerinde mükerrerlik iddiası, borca itiraz niteliğinde görülerek, bu itirazın İİK’nın 62. maddesi gereğince icra dairesine yapılması gerektiğine dair görüş istikrarlı şekilde uygulanmış ise de derdestliğin HMK’da dava şartı olarak düzenlenmesine ve bu hususun Yargıtay Büyük Genel Kurulunun içtihadı birleştirme kararı ile de benimsenmesine paralel olacak şekilde görüş değişikliğine gidilerek, icra takibinin ilamlı ya da ilamsız olduğuna bakılmaksızın, mükerrer takibin iptali talebinin, takip şartı olarak değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak İcra mahkemesine şikayet yolu ile getirileceği, söz konusu şikayetin ise süresiz olarak ileri sürülebileceği-
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Sair temyiz itirazlarının reddi ile;
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine 20.08.2014 tarihli yapılan sözleşmeye aykırı davranmak ve sözleşmeye istinaden yapılan işlemlerin eksik olması ve fazladan yapılan ödemelerin geri iadesine dayalı olarak başlatılan genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine karşı borçlunun İcra mahkemesine başvurusunda; alacaklı tarafından daha önceden aynı alacağa dayalı olarak Sarıkamış İcra Müdürlüğünün 2020/288 Esas sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatılmış olduğunu iş bu takibin derdest iken Antalya Genel İcra Müdürlüğünün 2020/150223 E. sayılı dosyası ile de aynı alacağa dayalı olarak genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatıldığını, başlatılan bu takibin mükerrer olduğunu ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince şikayetin reddine hükmedildiği, kararın şikayetçi borçlu tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle, “mükerrerlik iddiasının takibin şekline göre borca itiraz niteliğinde olup, 7 gün içerisinde İcra müdürlüğünde ileri sürülmesi gerekirken İcra mahkemesine yapılan başvurunun fuzuli olduğu ve sonuç doğurmayacağı” gerekçesiyle istemin reddine karar verildiği, kararın şikayetçi borçlu tarafından temyiz edildiği görülmüştür.
İcra hukukunda “derdestlik” hususunda pozitif bir düzenleme yer almamakla birlikte, İcra ve İflas Kanununda açık bir düzenleme bulunmadığı durumlarda medeni usul hukuku hükümlerinin niteliğine uygun düştüğü ölçüde kıyas yoluyla icra hukukunda da uygulanacağı tabidir. Borçlu hakkında devam etmekte olan bir icra takibinin mevcudiyetine rağmen, aynı alacaklının, aynı borçluya karşı, aynı alacak sebebi ile yeniden icra takibi başlatmasının usulsüz olduğuna dair iddia, takip hukukunda mükerrerlik şeklinde nitelendirilmiş olup, medeni usul hukukundaki karşılığı ise derdestliktir. 1086 sayılı HUMK’nın 187/1-4 ve 194. maddelerindeki düzenlemede derdestlik, ilk itiraz olarak nitelendirilmiş iken, 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesi ile 114/1-ı maddesinde yapılan düzenleme ile dava şartı haline getirilmiştir. İİK’da derdestlik iddiasının ileri sürülme şartları yönünden bir düzenleme bulunmadığından, HMK’da dava şartı olan derdestlik, icra takibi bakımından takip şartı haline gelmiştir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20.01.2023 tarih ve 2021/2 E. – 2023/1 K. sayılı kararı ile; derdestliğin takip şartı olduğu, derdest bir takip varken aynı alacak ile ilgili aynı taraflar arasında ikinci bir takip yapmakta, alacaklının hukuki yararı bulunmadığı gerekçelerine dayanılarak, aynı anda hem kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip hem de rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılamayacağı yönünde içtihatların birleştirilmesine karar verilmiştir. Böylece, aynı alacak için değişik takip yollarına başvurulmasında yasal engel bulunmadığından yola çıkılarak, mevcut bir icra takibi devam ederken, alacaklının “tahsilde tekerrür etmeme kaydıyla” aynı alacak için, aynı borçluya, yeni bir icra takibi başlatmasında mükerrerliğin oluşmadığı görüşünün, söz konusu içtihadı birleştirme kararı karşısında uygulama kabiliyeti de kalmamıştır. Bu cümleden olmak üzere; icra takibinde derdestlik için takip türlerinin aynı olmasının gerekmediğinin de kabulü gerekir.
Dairemizce, ilamsız icra takiplerinde mükerrerlik iddiası, borca itiraz niteliğinde görülerek, bu itirazın İİK’nın 62. maddesi gereğince icra dairesine yapılması gerektiğine dair görüş istikrarlı şekilde uygulanmış ise de derdestliğin HMK’da dava şartı olarak düzenlenmesine ve bu hususun Yargıtay Büyük Genel Kurulunun içtihadı birleştirme kararı ile de benimsenmesine paralel olacak şekilde görüş değişikliğine gidilerek, icra takibinin ilamlı ya da ilamsız olduğuna bakılmaksızın, mükerrer takibin iptali talebinin, takip şartı olarak değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak İcra mahkemesine şikayet yolu ile getirileceği, söz konusu şikayetin ise süresiz olarak ileri sürülebileceği sonucuna varılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığın incelenmesinde; borçlunun, aleyhinde başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinin konusu olan 20.08.2014 tarihli yapılan sözleşmeye aykırı davranmak ve sözleşmeye istinaden yapılan işlemlerin eksik olması ve fazladan yapılan ödemelerin geri iadesine dayalı alacak için daha önce Sarıkamış İcra Müdürlüğünün 2020/288 E. sayılı dosyası ile başlatılan takibin halen derdest olduğunu ileri sürdüğü görülmüştür.
Bu durumda, Dairemizin değişen içtihadı gereğince borçlunun İcra mahkemesine başvurusu İİK’nın 16/2. maddesine dayalı şikayet niteliğinde olup, Bölge Adliye Mahkemesince istemin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, talebin itiraz olarak nitelendirilmesi ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Davacı/borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 27.10.2022 tarih ve 2021/3533 E. – 2022/2382 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
12. HD 07.11.2023 T. E: 314, K: 7234