Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikayetçi tapu maliki …’ın, davadışı borçlu … hakkında yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip sebebiyle haciz konulan 2167 parsel sayılı taşınmazdaki haczin İİK. 106-110. maddeleri gereğince süresinde satış istenmediğinden düştüğü belirtilerek haczin kaldırılması talebinde bulunması üzerine, icra müdürlüğünce şikayetin reddine dair verilen 27/02/2015 tarihli kararın iptalinin istendiği, mahkemece davacının davasının aktif husumet yokluğundan reddine karar verildiği görülmüştür.
İcra müdürlüğünün şikayet konusu yapılan kararının gerekçesinde, alacaklıya borç ödemeden aciz belgesinin verildiği 28/01/2000 tarihinde alacaklının dosya borçlusu ve 3. kişi-tapu malikine karşı tasarrufun iptali talebiyle açıtığı davada … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/18 E. – 223 K. 08/09/2000 tarihli kararıyla, haczin kaldırılması istenilen taşınmaz yönünden de karar verilerek alacaklının alacağını karşılayacak şekilde borçlu ve üçüncü kişi arasındaki tasarrufun iptal edildiği, haczin tasarrufun iptali davası sonrası 08/02/2001 tarihinde mahkeme kararına dayanarak verildiği, taşınmaza konulan haczin kaldırılması yönünde müdürlüğün taktir yetkisinin bulunmadığının belirtildiği görülmüştür.
Hukuk Genel Kurulu’nun 07.04.2004 tarih ve 2004/12-210 E., 2004/208 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, taşınmazın, borçlunun borcu nedeniyle haczedilebilmesi için haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olması zorunludur. Somut olayda, icra müdürlüğünce şikayete konu taşınmaz üzerine haczin konulduğu tarih olan 08.02.2001 tarihinden önce 20/07/1999 tarihinde taşınmazın takip borçlusu H… tarafından şikayetçi 3. kişi …’a satışının yapıldığı, dolayısıyla haciz tarihi itibariyle taşınmazın tam hisse ile şikayetçi adına kayıtlı olduğu görülmüştür.
Satış ile 3. kişiye geçen mülkiyet tasarrufun iptaline karar verilmesi ile borçluya geri dönmez. Bu haliyle tasarrufun iptali kararı mülkiyet hakkını ortadan kaldıran veya tapu kaydını değiştiren kararlardan olmayıp yalnızca, alacaklıya, 3. kişiye ait taşınmaz üzerine haciz koydurarak sattırmak suretiyle alacağını tahsil imkanı verir. Hacze dayanak yapılan tasarrufun iptali ilamında da anılan yasa hükmüne uygun olarak yalnızca satış işleminin iptaline karar verilmekle yetinilmiş olup, 3.kişi adına olan tapu kaydının iptali ile borçlu adına tesciline dair bir hüküm kurulmamıştır. Bu nedenle taşınmazın mülkiyeti 3. kişiye aittir.
Bu durumda şikayetçi tapu malikinin taşınmaz üzerindeki haczin İİK. 106-110. maddeler gereğince kaldırılmasını istemekte aktif husumet ehliyeti bulunduğundan, mahkemece şikayetin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddi yönündeki hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Şikayetçinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
12. HD. 05.06.2017 T. E: 2016/16601, K: 8720