Site icon İcra Hukuku | İcra ve İflas Hukukuna Dair Her Şey….

Haczedilen altınların muhafaza altına alınmayarak üçüncü kişi şirket yetkilisine yediemin olarak bırakılması halinde, fiilen el koyma ve icra dairesinde muhafaza edilme koşulları gerçekleşmemiş olacağından, altınlar yönünden geçerli bir haczin söz konusu olmayacağı, ve bu nedenle, bu hacze ilişkin istihkak davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği

Hacizde borçlu şirket ve yetkilisi adına çok sayıda güncel evrak bulunması ve bulunan evrakların bir kısmının borçlu şirketin haciz adresinde faaliyet gösterdiğine karine teşkil eder mahiyette olması, haciz mahallinde hazır bulunanın bir süre  hem borçlu hem de üçüncü kişi şirketin yetkilisi olması ve davacı üçüncü kişi şirketin ortağı olması; yine hacizde hazır bulunan diğer kişinin bir süre borçlu ve üçüncü kişi şirket ortağı olması ve kardeşlik durumu gözetildiğinden, İİK. mad 97/a uyarınca, (borçlu, dolayısıyla) alacaklı yararına olan mülkiyet karinesinin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerektiği- Haczedilen altınların muhafaza altına alınmayarak üçüncü kişi şirket yetkilisine yediemin olarak bırakılması halinde, fiilen el koyma ve icra dairesinde muhafaza edilme koşulları gerçekleşmemiş olacağından, altınlar yönünden geçerli bir haczin söz konusu olmayacağı, ve bu nedenle, bu hacze ilişkin istihkak davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği-

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı temlik alacaklısı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Asıl ve birleşen dosyalarda davacı üçüncü kişi vekili, müvekkiline ait iş yerinde haciz yapıldığını, ancak haczedilen menkullerin borçluya ait olmadığını, davacıya ait olduğunu iddia ederek davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece 17.01.2013 tarihli ilk kararında; 29.05.2012 tarihinde alacaklı vekilinin göstermiş olduğu …Alışveriş Merkezinde bulunan … Kuyumculukda altın, bilezik, kolye ve yüzüklerin haczedilerek yedi emin olarak …’na teslim edildiği, …Alışveriş Merkezleri ve Tekstil Sanayi A.Ş. ile davacı arasında haciz yapılan adresteki taşınmaza ilişkin olarak 26.03.2012 tarihli kira sözleşmesinin bulunduğu, Kocaeli Ticaret Sicil Müdürlüğünün 05.11.2012 tarihli yazısına göre borçlu şirket ile davacı şirketin adreslerinin aynı olmadığı, davalı borçlu şirketin 12.07.2012 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 826536 sicil numarasına nakledildiği ve bu adreste haciz tarihi itibariyle … Otomotiv Ltd. Şti.nin bulunduğu, davacı şirketin adresinin ise, “…A.V.M ….i” olduğu, ibraz edilen belgelerde borçlunun adresi, “Bağdat mah. D100 kara yolu üzeri 101/41 Uzuntarla/Merkez/Kocaeli” olup, dava konusu mahcuzların borçlu şirkete ait olduğu konusunda kanaat oluşmadığı ve mahcuzların borçluya ait olduğu hususunun, İİK’nin 99.maddesi gereğince alacaklı tarafından ispatlanmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına ve haczolunan malın değerinin %15’i oranında tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş; hükmün, davalı alacaklı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 12/11/2015 tarihli ve 2015/10753 Esas, 2015/20352 Karar sayılı kararı ile; harç eksiğinin tamamlanması; dava dilekçesi ile yargılama faaliyeti içinde yerine getirilen ve taraflara tebliği gereken işlemlerle ilgili tebligatın, davalı alacaklı vekili yerine davalı alacaklı ile vekalet ilişkisi bulunmayan avukata yapılmasının hatalı olması nedeniyle vekalet ilişkisi bulunan vekile gerekli tebligatların yapılması ve borçlunun usulüne uygun olarak davaya katılımının sağlanması için bozulmuştur.

Bozma sonrası Mahkemece yeniden yapılan yargılamada, bozma ilamına uyularak usuli eksiklikler tamamlandıktan sonra, borçlu ve üçüncü kişi şirketler arasında fiili ve hukuki bağ bulunmadığı, organik bağ konusunda kanaat oluşmadığı; birleşen Bakırköy 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/1205 E. sayılı dosyasına konu 13/12/2012 tarihli haciz işlemi ile Kocaeli 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/155 E. sayılı dosyasına konu 19/03/2013 tarihli muhafaza işlemlerinin de aynı mahiyette olduğu, mahcuzların borçluya ait olduğu hususunun İİK’nin 99. maddesi gereğince alacaklı tarafından ispatlanamadığı gerekçesi ile üçüncü kişi tarafından açılan davaların kabulüne karar verilmiştir. Hüküm, davalı temlik alacaklısı … Varlık Yönetim AŞ. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Asıl ve birleşen davalar, üçüncü kişinin İİK’nın 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

Birleşen 2014/1205 Esas sayılı davaya konu 13.12.2012 tarihli hacizde borçlu şirket ve yetkilisi adına çok sayıda güncel evrak bulunması ve bulunan evrakların bir kısmının borçlu şirketin haciz adresinde faaliyet gösterdiğine karine teşkil eder mahiyette olması (üçüncü kişiye ait kira ödemelerinin borçlu şirket tarafından yapıldığına ilişkin çok sayıda fatura ve borçlu şirket yetkilisi … adına basılmış ve üçüncü kişi şirket ünvanını ihtiva eden karvizitler gibi); haciz mahallinde hazır bulunan …’nun 07/06/2012 tarihine kadar hem borçlu hem de üçüncü kişi şirketin yetkilisi olması ve davacı üçüncü kişi şirketin ortağı olması; yine hacizde hazır bulunan …’nun ise 31.05.2012 tarihine kadar borçlu ve üçüncü kişi şirket ortağı olması ve E. ile Y.’in kardeş olmaları nazara alındığında, İİK’nin 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi, borçlu dolayısıyla alacaklı yararınadır. Bu halde, yasal karinenin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir. İspat yükü altında olan üçüncü kişi vekilinin delil olarak sunduğu vergi levhası, yazar kasa fişi ve kira sözleşmesi gibi deliller karinenin aksini kanıtlamaya elverişli değildir.

O halde, Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak, 13.12.2012 tarihinde haczedilen ve 19/3/2013 tarihinde ise ek haciz ve muhafazası yapılan altınlara ilişkin açılan birleşen 2014/1205 ve 2013/155 Esas sayılı davaların reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.

Öte yandan, asıl davaya konu 29/5/2012 tarihli hacizde haczedilen altınların muhafaza altına alınmayarak üçüncü kişi şirket yetkilisine yediemin olarak bırakılmış ve muhafazaya yönelik 19/3/2013 tarihli hacizde ise bu altınların yerinde bırakıldığı açıkça tutanağa bağlanmıştır. İİK’nin 88/1. maddesinde: “Haczolunan paraları, banknotları, hamiline ait senetleri, poliçeleri ve sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ve diğer kıymetli şeyleri icra dairesi muhafaza eder…” düzenlemesi yer almaktadır Taşınırlarda haczin geçerli olabilmesi için haczi yapan memurun haciz iradesinin belirli bir şekilde haricileşmiş olması yeterli olup yasada açıklanan ayrıcalıklı durumlar dışında fiili el koyma ve muhafaza tedbiri gerekli değildir. İİK’nin 88/1. maddesinde bu genel kural ile ilgili istisnai haller sayılmıştır. Buna göre madde metninde geçen taşınır eşyalar söz konusu olduğunda haciz merasiminin tamamlanabilmesi için haczedilen eşyaların fiilen el konularak İcra Dairesinde muhafaza edilmesi gerekir. 29.05.2012 tarihinde haczedilen altınlar yediemin olarak üçüncü kişi yetkilisine teslim edilmiş, fiilen el koyma ve icra dairesinde muhafaza edilme koşulları gerçekleşmemiştir. İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. O halde, iş bu hacze ilişkin asıl davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi de hatalı olup hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı temlik alacaklısı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366 ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca yeniden BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 04.03.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

8. HD. 04.03.2020 T. E: 2018/13813, K: 2166

Exit mobile version