Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi Y. A. Peker tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi alacaklının, icra mahkemesine başvurusunda, borçlu hakkında başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibinin kesinleşmesi üzerine, 28.01.2015 tarihli talebi ile borçlunun çalıştığı işyerine haciz müzekkeresi gönderilerek maaşının 1/4’üne haciz uygulandığını, borçlunun emekliye ayrılması ile emekli ikramiyesinin takip dosyasına gönderildiğini, alacaklının icra müdürlüğüne yaptığı başvuru ile bu ikramiyenin alacaklının 28.01.2015 tarihli talebi kapsamında değerlendirilerek alacaklıya ödenmesinin istendiğini, ancak icra müdürlüğünün 07.4.2017 tarihli kararıyla, alacaklının söz konusu haciz talebinin emekli ikramiyesinin haczini kapsamadığı gerekçesiyle talebin reddedildiğini ileri sürerek müdürlüğün 07.4.2017 tarihli ret kararının iptalini talep ettiği, ilk derece mahkemesince, borçlunun çalıştığı işyerine yazılan müzekkerenin İİK’nun 355. maddesi gereğince gönderildiği ve emekli ikramiyesinin haczini kapsamadığı, ayrıca emekli ikramiyesinin haczinin İİK’nun 89/1. maddesinin uygulanması ile mümkün olduğundan bahisle şikayetin reddine karar verildiği, kararın alacaklı tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 20.4.2018 tarih ve 2017/3443 E. – 2018/810 K. sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Alacaklı, takibin kesinleşmesinden sonra borçlunun üçüncü kişi nezdindeki alacakları için 3. kişiye İİK’nun 78. ve müteakip maddeleri gereğince yazılacak bir haciz yazısı ile haciz konulmasını isteyebileceği gibi, İİK’nun 89. maddesine göre haciz ihbarı gönderilmek suretiyle de haczini talep edebilir. Borçlunun, üçüncü kişi nezdinde ileride doğması muhtemel alacaklarının haczi ise ancak İİK’nun 78. maddesi kapsamında gönderilecek haciz yazısı ile mümkündür.
Borçlunun üçüncü kişilerdeki alacağı, İİK’nun 106/2. maddesi gereğince menkul (taşınır) hükmünde olup, aynı kanunun 78. maddesi uyarınca yazılacak haciz müzekkeresiyle haczi mümkündür.
Kural olarak iki kişi arasında mevcut olan bir hukuki ilişkiye (temele) dayanan, henüz doğmamış olmakla birlikte ilerde doğması muhtemel bulunan alacaklara müstakbel alacak denir. Müstakbel (beklenen) yada doğacak alacaklar için haciz ihbarı yada haciz yazısı gönderilebilmesi, üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığına bağlıdır. Hukuki münasebetin varlığı ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık arzeden bir alacağın bulunduğu hallerde, üçüncü kişiye haciz yazısı gönderilebilir. Müstakbel (beklenen) bir alacaktan bahsedilebilmesi için, bir hukuki ilişkinin (temelin) mevcut olması, bu hukuki ilişkiden doğacak alacağın cinsinin ve borçlunun (olayda borçlunun çalıştığı kurumun) belli olması yeterlidir. Alacağın miktarının belli olup olmaması veya böyle bir alacağın doğmama ihtimalinin bulunması önemli değildir. İşçiler ve memurların işveren nezdinde işleyecek ücret alacakları, müstakbel alacaklara örnek olarak gösterilebilir (B. Kuru İcra ve İflas Hukuku EI Kitabı-sh 428 vd .. ). Kanun, ücret hacizlerinde, bu anlamdaki müstakbel alacakların haczedilebileceğini açıkça kabul etmektedir (İİK. 83,355,356.). Dolayısıyla borçlunun çalıştığı kurumdan ileride emekli olması halinde alacağı emekli ikramiyesine haciz konulması mümkün bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilke ve açıklamalar uyarınca İİK’nun 78. maddesine göre yazılacak haciz yazısı ile borçlunun ileride doğması muhtemel emekli ikramiyesi haczinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Somut olayda; takibin kesinleşmesi üzerine alacaklının 28.01.2015 tarihli talebi ile, borçlunun PTT’den almakta olduğu maaşının1/4’ünden azı olmamak üzere, sair alacaklarının ise borç kadarının haczinin istendiği, icra müdürlüğünce de aynı tarihli haciz müzekkeresinin borçlunun çalıştığı Alaşehir PTT Müdürlüğü’ne gönderilerek borçlunun almakta olduğu maaşının borç bitinceye kadar 1/4’ünün haczinin istendiği, adı geçen kurumca maaş kesintilerinin 03.3.2017’ye kadar yapılmaya devam edildiği, PTT Müdürlüğü’nün 21.02.2017 tarihli yazısı ile, borçlunun emeklilik talebi nedeniyle 21.02.2017’de ilişiğinin kesildiği belirtilerek bundan sonra herhangi bir kesinti işleminin yapılmayacağının bildirildiği, alacaklının 31.01.2017 tarihli talebi ile borçlunun tüm emekli ikramiyesine borç tutarı kadar haciz konulmasının istendiği, müdürlüğün 06.02.2017 tarihli kararı ile de isteğin kanuna uygun olduğu belirtilerek yerine getirilmesine karar verildiği ve aynı tarihte UYAP-SGK haciz entegrasyonu kapsamında borçlunun emekli ikramiyesine haciz işlemi uygulandığı, alacaklının 03.4.2017’de icra müdürlüğüne yaptığı, borçlunun emekli ikramiyesi olarak müdürlük hesabına yatırılan paranın alacaklıya ödenmesi talebinin müdürlüğün 07.4.2017 tarihli kararıyla reddedildiği görülmektedir. Her ne kadar ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince, alacaklının salt 28.01.2015 tarihli haciz talebi değerlendirilerek, bu talebin emekli ikramiyesi haczini kapsamadığı belirtilmiş ise de; alacaklının icra mahkemesine başvuru tarihi olan 21.4.2017 tarihinden önce 31.01.2017’de icra müdürlüğüne yaptığı emekli ikramiyesinin haczine ilişkin talebi ve müdürlüğün bu talebin kabulü kararı ile elektronik ortamda emekli ikramiyesinin haczi işleminin değerlendirilmediği tespit edilmiştir.
Öte yandan; icra müdürlüğünce 06.02.2017 tarihli kararla, alacaklının emekli ikramiyesinin haczine ilişkin talebinin kabulüne karar verildikten sonra, 07.4.2017 tarihli kararla, alacaklının, borçlunun emekli ikramiyesinin haczine yönelik bir talebinin bulunmadığı belirtilerek şikayete konu kararın verilmesi, icra müdürlüğünün kendi kararından kendiliğinden dönemeyeceği ilkesine aykırıdır.
O halde; ilk derece mahkemesince, icra müdürlüğü kendi kararından vazgeçemez ise de, şikayete konu işlemin icra mahkemesince denetlenerek usulüne uygun olup olmadığının belirlenmesi gerektiği ilkesi de nazara alınarak, alacaklının icra müdürlüğüne yaptığı 31.01.2017 tarihli talep yazısı ile müdürlüğün bu talebe ilişkin 06.02.2017 tarihli kabul kararı ve aynı tarihli e-haciz işlemi birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, alacaklının söz konusu talebi göz ardı edilerek, salt 28.01.2015 tarihli haciz istemi esas alınmak suretiyle, eksik inceleme ile sonuca gidilmesi ve istinaf başvurusunun da bölge adliye mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olup, bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılması, ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, sayılı istinaf talebinin esastan reddine ilişkin kararının İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 20.4.2018 tarih ve 2017/3443 E. – 2018/810 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve Alaşehir İcra Hukuk Mahkemesi’nin 18.9.2017 tarih ve 2017/61 E. – 2017/120 K. sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 04/04/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi verildi.
12. HD. 04.04.2019 T. E: 2018/12447, K: 5556