İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
İpotek alacaklısı üçüncü kişinin alacaklılar arasındaki sırası, alacağının miktarı icra müdürlüğünce yapılacak sıra cetveline itiraz edilmesi halinde tartışılacak bir husus olup itirazlarını ileri sürebilmesi için öncelikle sıra cetveli yapılması gerekmekte olup, bu aşamada tartışılamaz.
-
Takip alacaklısının taşınmazı ihale ile satın alması ve kendisinden önce gelen başka alacaklı bulunmaması halinde, alacağı oranında satış bedelini ödemekten kaçınabileceği, “satış bedelini, alacağına mahsup edebileceği”, satışa çıkarılan taşınmazın takip alacaklısı tarafından alacağına mahsuben alınmak istemesi ve taşınmaz üzerinde alıcının yaptığı takip nedeniyle koydurduğu hacizden önce konulmuş, başkaca haciz bulunması halinde ileride sıra cetveli yapılması gerekeceğinden ve henüz sıra cetveli yapılmamış olduğundan, takip alacaklısının alacağının ihale bedelini karşılayıp karşılamadığı saptanıp ve dolayısıyla takip alacaklısı aleyhine fark doğduğu tespit edilmeden takip alacaklısı olan ihale alıcısına ihale bedelini yatırması için süre verilmesi yönündeki icra müdürlüğü kararı doğru değildir.
-
Her ne kadar İİK’nın 134. maddesi hükmüne göre, alacaklı ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmesi hâlinde satış bedelini derhal veya verilen süre içinde nakden ödemek zorunda değil ise de icra takibine konu ipotek alacağının üst sınır ipoteği olup davacının talep edebileceği miktarın üst sınırını göstermesi ve alacaklının her durumda 80.000TL ihale bedel farkını yatırmak zorunda olmasının yanında, taşınmaz üzerinde ipotek alacaklısının alacağından önce gelen bir haciz ve ipotek alacağının bulunmaması dolayısıyla icra müdürü tarafından sıra cetveli yapılmasının gerekmemesi ve icra müdürünün ihale tutanağında alacaklıya ihale bedelini yatırması için bir süre vermediği hususları birlikte değerlendirildiğinde, İİK’nın 130. maddesi uyarınca ihale alıcısının ihale bedelini derhal yatırması gerektiği kabul edilmelidir.
-
Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
-
Sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerden olan uzun süreli kira sözleşmesinin süresinden önce feshi halinde, peşin ödenen yabancı para cinsinden olan kira bedelinin fesihten sonraki süreye ilişkin olan kısmının kiraya veren tarafından kiracıya iadesi gerekir. Yabancı para cinsinden olan kira bedelinden kullanımın olmadığı fesihten sonraki süreye isabet eden kısmının iadesinde döviz cinsinden veya Türk Lirası üzerinden talepte bulunulabilir.
-
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 35. maddesine göre işçinin almakta olduğu aylık ücretinin ancak 1/4’ü haczedilebilir. İİK’nun 83/2. maddesi uyarınca aylığın üzerinde haciz bulunması halinde, sonraki haciz sıraya konulur ve önceki haczin kesintisi bittikten sonra kesintiye başlanır. Yine 4857 Sayılı Yasa’nın 32. maddesi uyarınca ikramiye, toplu sözleşme farkı ve nemada ücretten sayılacağından onlarında aynı koşullarda haczini engelleyen bir yasa hükmü yoktur.
-
Borçlunun sıra beklenmeksizin kesinti yapılmasına, bir diğer anlatımla 1/4’ü aşar şekilde maaşına haciz uygulanmasına muvafakati, şikayete konu takip dosyasındaki hacizden (kesinti yapılmasından) önce olup geçerli değildir. İİK’nun 83/2 fıkrasına göre borçlunun maaşında birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haciz kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemez. Mahkeme bu kurallar uyarınca hacizlerin sıraya alınması yönünde işlem yapması için icra müdürlüğüne emir verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi isabetsizdir.
-
4857 sayılı Kanun’un 35. maddesine göre; işçinin almakta olduğu ücretin 1/4’ünden fazlası haczedilemez. İ.iye, toplu sözleşme farkı ve nema da ücretten sayılacağından onların da aynı koşullarda haczini engelleyen bir yasa hükmü yoktur. 6772 sayılı Kanun’un 4. maddesinde ise; “Fazla mesai, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete munzam tediyelerin haczedilemeyeceği” belirtilmiştir.
-
4857 sayılı İş Kanunu’nun 35. maddesine göre; işçinin almakta olduğu aylık ücretinin ancak 1/4’ü haczedilebilir. İİK’nun 83/2. maddesi uyarınca; aylığın üzerinde haciz bulunması halinde, sonraki haciz sıraya konulur ve önceki haczin kesintisi bittikten sonra kesintiye başlanır. Yine 4857 sayılı Yasa’nın 32. maddesi uyarınca; ikramiye, toplu sözleşme farkı ve nema da ücretten sayılacağından onların da aynı koşullarda haczini engelleyen bir yasa hükmü yoktur. 6772 sayılı Kanun’un 4. maddesinde ise; “fazla mesai, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete munzam tediyelerin” haczedilemeyeceği belirlenmiştir.
-
kıdem tazminatının ücretten sayılacağına dair bir hüküm bulunmadığından tamamı haczedilebilir.
-
Memurlar hakkında uygulanan İİK’nun 83. maddesi gereğince; kısmen haczi mümkün olan maaş ve ücretten borçlu ve ailesinin geçinmesi için icra müdürünce lüzumlu olarak takdir edilen miktar indirildikten sonra kalan kısmın haczi mümkündür. Ancak aynı maddenin 2. fıkrasında; haczedilecek miktarın, maaş ve ücretin 1/4’ünden az olamayacağı belirtilmiştir.
-
Borçlunun fazla çalışma ücreti alacağı ile … ve genel tatil alacağının 1/4’ünden fazlasının haczi mümkün değildir.
-
-Kira bedelinin ödendiğine yönündeki ispat yükünün davalı kiracıda olduğu, -Kiracının tacir olduğu, davanın sebebini oluşturan taşınmazın da davalının ticari faaliyetinde kullanılmak üzere kiralandığı, taraflar arasındaki sözleşmenin ticari iş niteliğinde olup alacağa ticari işlerde geçerli avans faiz oranlarının uygulanmasının yerinde olduğu
-
-Aynı takip talebine ilişkin olarak birbirinden farklı birden fazla icra emrinin düzenlenmesi, -Süresiz Şikayet, -İcra emrinin takip talebine uygun olmaması
-
Taraflar Suriye vatandaşı olup, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu hükümlerine göre geçici koruma statüsünde yer almaktadır. Buna göre dava, tarafları bakımından “yabancılık” unsuru taşımaktadır. Bu durumda davada uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi hükümlerine göre tespit edilecektir. Bu Kanuna göre, boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri, eşlerin müşterek milli hukukuna tabidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta bulunmaları halinde müşterek mutat mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır Hakim, Türk Kanunlar ihtilafı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku re’sen uygular.
-
Çekte rehin cirosu yapılamaz ve çekin sadece tahsil veya temlik cirosuyla verilmesi mümkündür.