İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
Takip tarihi itibariyle uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nun 783/3. maddesine göre; “Muhatap nezdinde karşılığı kısmen veya tamamen bulunmayan bir çek düzenleyen kişi, çekin karşılıksız kalan bedelinin %10’unu ödemekle yükümlü olduktan başka, hamilin bu yüzden uğradığı zararı da tazmin eder”. Çek keşide eden kimsenin, bu çekin karşılığı olan miktarı, ibraz süresi içerisinde muhatap banka nezdinde bulundurması zorunludur. Dolayısıyla, karşılığını bulundurduğu çek bedelinin, alınan ödeme yasağı kararı nedeniyle ödenmemesinden dolayı çek tazminatından sorumlu tutulamaz.
-
Kira sözleşmesinde belirli bir giderin kiracıya ait olduğunun belirtilmiş olması, o giderin kira borcundan sayılmasını gerektirmez. Kiracı, kira sözleşmesinde yakıt gideri, kapıcı parası, su parası, elektrik parası, aidat gideri gibi yan giderleri ödemeyi üstlenmiş olsa dahi, sözkonusu giderler asıl kira borcu olmayıp, asıl kira borcunun eklentisi niteliğinde olduğundan, anılan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi tahliyeye neden olmaz.
-
Aynı sıra cetveline karşı açılmış olan itiraz davası ile sıra cetveline ilişkin şikayet dosyasının birleştirilmesi gerektiği- Hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde öncelikle sıraya yönelik uyuşmazlığın çözülmesi, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde, davalı alacağının varlığına ve miktarına yönelik itirazın incelenmesi gerektiği-
-
Gerçek kişi kefillerin kefaletlerinden sorumlu olacakları sürenin 818 s. BK ve 6098 s. TBK’da farklı düzenlendiği- 05.04.2000 tarihli adi kefalet 10 yıl geçmekle kendiliğinden sona ermişse de, 6101 s. Yürürlük Kanunu gereğince 01.07.2012 tarihinden itibaren 01.07.2013 tarihine kadar kefalet sorumluluğunun uzatılmış olduğu- İcra takibi kefalet süresi yönünden hak düşürücü süre sona ermeden yapılmış ise de, takip tarihi itibariyle asıl borç zamanaşımına uğrarsa, kefil yönünden de zamanaşımına uğramış olacağı ve böyle bir halde kefilin zamanaşımı def’inin kabulü gerektiği- Asıl borçluya karşı kesilen zamanaşımının kefile karşı da kesileceği-
-
Kefalet ilişkisinde 10 yıllık hak düşürücü sürenin TBK ile ilk kez öngörüldüğü, TBK’nun yürürlük tarihi itibariyle 10 yıllık sürenin dolmuş olduğu, davalı bankanın 1 yıllık ek süre içinde takipte bulunma hakkının olduğu, buna göre 01.07.2013 tarihinden itibaren davacının davalıya karşı takip yapmaya hakkının olmadığı, ancak davalı tarafından başlatılan icra takip tarihinin 29.12.1998 olduğu ve takibin kesinleştiği, kesinleşen takipte kefaletin sona erdiğinin düşünülemeyeceği-
-
Kiraya verenin, tahliye taahhüdüne dayalı takiplerde, kiracı tarafından tahliye emrine itiraz edilmesi üzerine, icra mahkemesinden “itirazın kaldırılması” nı istemek zorunda olmayıp, sulh hukuk mahkemesinde de “tahliye davası” açabileceği ve sulh hukuk mahkemesinden alacağı tahliye ilamını, İİK.’nun 26. maddesine göre ilamlı icra takibine konu edebileceği; buna karşın İİK.’nun 269/d ve 274/son maddelerinde, aynı kanunun 67. maddesine gönderme yapılmamış olduğundan, sulh hukuk mahkemesinde “itirazın iptali ve tahliye davası” açıp bu dava sonucunda aldığı ilama dayanarak “ilamsız tahliye” takibinde bulunamayacağı-
-
İİK.nun 269 ve devamı maddeleri uyarınca icra mahkemesine başvurup tahliye kararı alması gerekirken, bu yolu tercih etmeyip sulh hukuk mahkemesine dava açarak aldığı tahliye kararına dayanarak takibe devam edilmesini istemiştir. İstanbul 1. İcra Müdürlüğünün 2017/38247 sayılı dosyasında icra takibinin sürdürülebilmesi için İİK.nun 269/a m. uyarınca icra mahkemesinden karar alması zorunludur. Sulh Hukuk Mahkemesinden almış olduğu tahliye kararına dayanarak bu dosyada takibi sürdürmesi yasal olarak mümkün bulunmamaktadır (
-
Takip dayanağı belgenin bono niteliğini taşıması halinde taraflara arasında ticari bir ilişkinin var olduğunun kabulü gerekeceği, bu durumda alacaklının “avans faizi oranı”na göre faiz isteyebileceği-
-
İİK’ nın 45.maddesinde; rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusunun iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceği, poliçe ve emre muharrer senetlerle çekler hakkındaki İİK’nın 167.madde hükmünün mahfuz olduğu, aynı kanunun 167.maddesinde ise; alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senede müstenit olan alacaklının, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte bulunabileceği-
-
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu mad. 121/2 hükmünde faize faiz yürütülemeyeceği düzenlendiği gibi, 3095 sayılı Kanun’un 3. maddesinde de kanuni faiz ve temerrüt faizi hesaplanırken mürekkep faiz yürütülemeyeceği, bu konuya ilişkin Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin saklı olduğunun belirtildiği- 6102 sayılı TTK’nun ticari işlerde oran serbestisini ve bileşik faizi düzenleyen “Ticari İşlerde Faiz” başlıklı 8. maddesinin 2. bendinde, üç aydan aşağı olmamak üzere, faizin ana paraya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartının, yalnız cari hesaplarla her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerli olduğu, bu fıkranın sözleşenleri tacir olmayanlara uygulanmayacağının düzenlendiği-
-
Davalı şirket ile davacı sigortalısı arasında sigorta sözleşmesi bulunması nedeniyle uyuşmazlığın ticari iş niteliğinde olduğu- Bu halde temerrüt faizi olarak avans faizine hükmedilmesi gerektiği-
-
Takibe konu ilamda hüküm altına alınan asıl alacağa karar tarihinden itibaren faiz uygulanması suretiyle icra emrinin düzeltilmesi gerekirken, faiz alacağı da dahil edilerek toplam alacak tutarına karar tarihinden itibaren faiz uygulanması suretiyle icra emrinin düzeltilmesinin hatalı olduğu-Takibe konu ilamda hüküm altına alınan asıl alacağa karar tarihinden itibaren faiz uygulanması suretiyle icra emrinin düzeltilmesi gerekirken, faiz alacağı da dahil edilerek toplam alacak tutarına karar tarihinden itibaren faiz uygulanması suretiyle icra emrinin düzeltilmesinin hatalı olduğu-
-
Kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması istemi- Mahkemece davacı tarafın dava dilekçesi ile itirazın kaldırılmasını talep ettiği asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde faizli alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğu-
-
TBK’nun 88. ve 120. maddelerinde akdi faiz ve temerrüt faizi ile ilgili sınırlamaların, ticari işler bakımından uygulanabilirliği bulunmamakta ise de, anılan hükümlerde getirilen kısıtlamaların, ticari nitelik taşımayan işler bakımından uygulanmasının zorunlu olduğu- Sözleşmede öngörülen faiz oranının uygulanabilmesi için ise, sözleşmede takip dayanağı bonoya açık atıf yapılmış olması, bir diğer ifade ile bono bedeli hakkında sözleşmede kararlaştırılan faizin uygulanacağının, bononun vade ve tanzim tarihleri ile miktarı belirtilmek suretiyle açıklanması gerektiği-
-
Avans faizi istenebilmesi için borçlunun tacir olması ve borcun da ticari işletmesi ile ilgili bulunmasının yeterli olduğu, alacaklının da tacir olmasının gerekmediği, alacaklının haksız eylem dahil her türlü nedenden kaynaklanan alacakları için tacir olan borçludan avans faizi oranında temerrüt faizi isteme hakkının bulunduğu
-
Bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla başlatılan takipte istenen yıllık %36 faiz oranı, yasal ya da ticari temerrüt faiz oranına denk gelmediğinden ve faiz oranına süresinde itiraz da edilmediğinden, alacaklının takipten sonrası için, yasal ya da avans faiz oranının uygulanmasını istediği sonucuna varılamayacağı- Dolayısıyla, takip tarihinden sonraki dönem için işleyecek faizin belirlenmesinde, değişen oranlarda avans faiz oranlarına göre hesaplama yapılması mümkün olmayıp; kesinleşen yıllık %36 oranı esas alınması gerektiği-