İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
İİK’nın 363/4. maddesi uyarınca, istinaf yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz, yine İİK’nın 364/3. maddesi uyarınca, temyiz yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Buna göre, takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları kesinleşmeden satışa gidilemez. Bu husus mahkemece de re’sen dikkate alınmalıdır.
-
Borçlunun tüzel kişi olduğu göz önüne alınarak Tebligat Kanunu ve ilgili yönetmelikte ayrıntılı olarak düzenlenen, tüzel kişilere uygulanacak tebligat usulüne ilişkin hükümler çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, borçlu şirket ile üçüncü kişi arasında sanal ofis nedeniyle imzalanan “Tebligat Adresi Sözleşmesi”nin yasal mevzuat hükümleri karşısında sonuç doğurmayacağı
-
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 150/g maddesinin ” satılması istenen rehin hakkında 92 nci maddenin üçüncü fıkrası ve 93, 96, 97, 97/a, 98 ve 99 uncu maddeler ile 112’den 137 nci maddeye kadar olan hükümler kıyas yolu ile uygulanır” hükmünü içerdiği, buna göre İİK’nın 106. maddesinin kıyasen uygulanacak maddeler arasında bulunmadığı, satış masraflarının peşin yatırılmasına ilişkin düzenlemenin sadece hacizli malları kapsadığı, ipotekli taşınmazlara ilişkin olmadığı görülmektedir.
-
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 150/g maddesinin ” satılması istenen rehin hakkında 92 nci maddenin üçüncü fıkrası ve 93, 96, 97, 97/a, 98 ve 99 uncu maddeler ile 112’den 137 nci maddeye kadar olan hükümler kıyas yolu ile uygulanır” hükmünü içerdiği, buna göre İİK’nın 106. maddesinin kıyasen uygulanacak maddeler arasında bulunmadığı, satış masraflarının peşin yatırılmasına ilişkin düzenlemenin sadece hacizli malları kapsadığı, ipotekli taşınmazlara ilişkin olmadığı görülmektedir.
-
İcra edilebilirlik şerhi içeren arabuluculuk anlaşma belgesinde; alacağın şarta bağlanması, eda hükmü içermemesi nedeniyle söz konusu belgenin ilamlı takibe konu edilemeyeceği
-
Hakkında mirasçı sıfatıyla takip yapılan H.K.Ş.’in 18.03.2003 doğumlu olduğu, takip tarihi olan 12.10.2020 günü itibariyle 18 yaşından küçük olduğu ve fiil ehliyetinin (takip ehliyetinin) bulunmadığı anlaşıldığından, bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan her zaman (süresiz) şikayet yolu ile ileri sürülebileceğinden icra müdürünün ve icra mahkemesinin bu işlemlerin geçersizliğini kendiliğinden gözetilmesi gerekli
-
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.”
-
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.”
-
Tedbir nafakası boşanma kararının kesinleşmesi ile sona erer.
-
ilamların aynen infaz edileceği, İcra Mahkemesi’nin ilamın hüküm fıkrasını yorum yoluyla değiştiremeyeceği,ilamın hüküm kısmında müşterek çocuk için aylık 1400,00 TL nafakaya hükmedildiği, protoldeki artış hükmünün ilama bağlanmadığı, protokolün hüküm fıkrasına göre sınırlandırıldığı, hüküm bölümüyle sınırlı olarak infaz yapılacağından %10 artış oranı uygulanarak bulunan aylık nafaka miktarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
-
Velayeti Kendisinde Olan Annenin Çocuğun 18 Yaşına Kadar Olan Nafakasını İsteyebileceği
-
HUMK’nun 443/4. maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca, boşanma kararının “eklentisi” olan yoksulluk, iştirak nafakası, maddi-manevi tazminat, yargılama gideri ve vekalet ücreti de aynı kurala tâbi olup, anılan alacakların icra takibine konulabilmeleri için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir. Bir başka anlatımla, boşanma hükmü kesinleşmiş ise, eklentilerin (yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat vs.) infaz edilmesi için, eklentiler yönünden ayrıca kararın kesinleşmesi gerekmez.
-
HUMK’nin 443/4. (HMK’nin 367/2.) maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca, boşanma kararının “eklentisi” olan (yoksulluk) ve (iştirak) nafakası da aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir. Bir başka anlatımla boşanma hükmü kesinleşmiş ise, eklentilerin (Yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat vs.) infaz edilmesi için kararın, eklentiler yönünden de kesinleşmesi gerekmez.
-
Salt bir ibraname olmayan itfa ve imhal anlamına gelmeyen belgeye itibar edilerek kesinleşmiş mahkeme ilamının hüküm fıkrasının değiştirip işlevsiz kılacak şekilde tahakkuk edecek nafaka miktarının belirlenmesi ile icranın geri bırakılmasına karar verilmesi ve buna bağlı olarak haczin kaldırılması isabetsizdir
-
İİK’nın 82/1-12. maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilmesi için, şikayet tarihi itibariyle hukuken geçerli bir haczin varlığı şart olduğu gibi, haczin yargılama süresince de ayakta kalması gerekir. Bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması üzerine, öncelikle ve mahkemece re’sen İİK’nın 106. ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşüp düşmediğinin belirlenmesi gerekir.
-
Takibe konu senetler incelendiğinde “iş bu nama yazılı senedim” ibaresini ihtiva eden senedin nama yazılı düzenlendiği, bedelin malen alındığı kaydının bulunduğu, borçlunun keşideci, alacaklının lehtardan sonraki ciranta olduğu anlaşılmıştır. Takip dayanağı senet nama yazılı olarak düzenlenmiştir. Buna rağmen lehtar tarafından kaşe basılıp imzalanmak suretiyle yapılan ciro beyaz ciro olup bu devir alacağın temliki niteliği taşımamaktadır.