Giriş
Yazımız; Mahkemelerce verilmiş olan İflas kararlarının Yargıtayca bozulması veya bölge adliye mahkemelerince kaldırma, düzelterek veya yeniden esas hakkında vermeleri halinde;
– İflas dairelerinde açılmış olan iflas dosyalarının tasfiyelerinin akıbetlerinin ne olacağı,
– İflas dosyasına başvuru yapmış alacaklıların başvurularının halen geçerli olup olmadığı ve durumlarını,
– Bozma veya kaldırma kararından sonra müflisin tüm mal varlıkları konusunda iflas dairesi tarafından nasıl hareket edilmesi gerektiği,
– Bu dosyalarda İflas İdare üyeleri seçilmiş ise İflas İdare Üyelerinin ve varsa masa vekilinin görevlerinin devam edip etmeyeceği,
– İİK 40.maddenin 2.fıkrasında yer alan icranın iadesi prosedürünün iflas kararları için uygulanıp uygulanmayacağı hususları ile,
– Bozma veya kaldırma kararından sonra yeniden yapılacak iflas yargılaması neticesince yeniden iflas kararı verilmesi halinde hangi uygulama ve sürecin işletilmesi gerektiğine dair ilgili mevzuatlar ve güncel Yargıtay kararları ışığında kendi değerlendirmelerimizi içermektedir.
Açıklamalar
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 366/4.maddesinde “Yargıtayın bozma kararı veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma, düzelterek veya yeniden esas hakkında vereceği kararları üzerine icra ve iflâs işlerinde 40 ıncı madde hükmü kıyas yoluyla uygulanır” hükmüne yer verilmiş, İİK 40.maddesinde de “ Bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur. “denilmektedir.
Kanun koyucu 366.maddenin 4.fıkrasında icra ve iflâs işlerinde 40 ıncı madde hükmünün kıyas yoluyla uygulanmasına ilişkin, icra ve iflas işlerini ayrı ayrı zikretmiş ve 40.madde hükmünün iflas işleri için de uygulanması gerektiğine açık bir şekilde yer verdiği görülmektedir.
Ayrıca İİK 164.maddesinin 4.fıkrasında da; Bölge adliye mahkemesince iflâs kararı kaldırılırsa, borçlunun malları üzerindeki tedbirler devam eder. Şu kadar ki, ticaret mahkemesi davanın seyrine göre bu tedbirleri değiştirmeye veya kaldırmaya yetkilidir” denilmek suretiyle kanun yolu başvurma başlığı altında iflas kararları için özel madde konularak uygulamada oluşabilecek bir takım aksaklıkların önüne geçilmesinin hedeflendiği düşünülmektedir.
Giriş bölümünde bahsettiğimiz sorular hakkında değerlendirme, kanaat ve görüşlerimizi de içeren cevaplara aşağıda yer verilmiştir.
Sorular, Değerlendirmeler ve Sonuç:
1. Soru – İflas kararı Yargıtay tarafından bozulursa veya bölge adliye mahkemesince kaldırılırsa iflas dosyalarının tasfiyelerinin durumunu ne olacaktır?
Cevap – Yukarıda da bahsettiğimiz üzere İflas kararı Yargıtay tarafından bozulur veya bölge adliye mahkemesince kaldırılırsa iflas dosyasının İİK 40.maddesi gereğince durdurulması gerekmekte olup, iflas dosyasının İİK 40.maddesi gereğince durması nedeniyle tasfiyede hiçbir işlem yapılmamalıdır.
2. Soru – İflas kararının bozulmasından ve kaldırma kararından önce seçilmiş İflas İdare Üyeleri ve varsa masa vekili görevlerine devam edecekler midir?
Cevap –İflas kararının bozulması veya kaldırılması halinde İflas idare üyelerinin görevlerinin de duracağına ilişkin İcra ve İflas Kanununda herhangi bir hüküm bulunmasa da; İİK 40.maddesi gereğince dosya durdurulduğundan idare üyelerinin de görevlerinin dosya ile birlikte durması gerekmekte olup, ayrıca varsa masa vekilinin masa adına takip ettiği dava dosyalarındaki mahkemelere ilgili durumun bildirilmesi, mahkemelerde şirket adına açılmış ve açılacak davaları takip edecek taraf ve yetkili bulunamaz ise yeniden görülecek iflas yargılamasının bekletici mesele yapılmasının talep edilmesi masa yararına olacaktır.
3. Soru – İflas dosyasına bozma veya kaldırma kararından önce başvuru yapmış alacaklıların başvuruları halen geçerli olacak mıdır herhangi bir işlem yapmaları gerekli midir?
Cevap – Bozma veya Bölge Adliye Mahkemesince kaldırma kararından sonra mahkeme tarafından yeni bir hüküm verilinceye kadar tüm alacaklıların başvurularının dosyada bulundukları hal ile geçerli olduğu değerlendirilmekte olup, yeniden iflas kararı verilirse yeni iflas kararı tarihine göre iflas dairesine alacak güncelleme dilekçesi sunulması gerekmektedir. (Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 04/02/2014 tarih ve 2013/7714 esas, 2014/702 sayılı kararı)
4. Soru – İflas kararının Yargıtayca bozulması veya Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararından sonra müflis şirketin tüm mal varlıkları konusunda İflas Dairesince nasıl hareket edilmesi gerekmektedir?
Cevap – Bilindiği üzere İflas kararının İflas dairesine mahkeme tarafından İİK 166.maddesi gereğince bildirilmesi ile İflas dairesi tarafından müflisin taşınır, taşınmaz ve diğer tüm varlıklarına iflas şerhi konulması için ilgili kurumlarla yazışma yapılarak işlem yapılmaktadır. İflas kararının Yargıtay tarafından bozulması veya Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kaldırılması halinde İİK 164/4.maddesinde borçlunun malları üzerindeki tedbirlerin devam edeceği ticaret mahkemesinin davanın seyrine göre bu tedbirleri değiştirmeye ve kaldırmaya yetkili olduğundan bahsedilmekte olup, burada bozmadan veya kaldırma kararından önce iflas kararı ile verilen tüm tedbir işlemleri devam edecektir. İflas kararı bozulduktan veya kaldırıldıktan sonra iflas dairesi tarafından iflas dosyasında İİK 40.maddesi gereğince iflasının durdurulması üzerine söz konusu mal varlıkları ile ilgili nasıl bir işlem yapılacağı hususunda iflas kararı veren mahkemeye soru sorularak mahkemeden gelecek cevaba göre hareket edilmeli bir cevap alınamazsa mahkemeden yeni bir tedbir veya kaldırma kararı gelinceye kadar İİK 40.maddesi gereğince durdurulan iflas dosyasının halen aynı hukuki durumda olduğunun kabulü gerekmektedir.
5. Soru – Peki İİK 40.maddenin 2.fıkrasında yer alan icranın iadesi prosedürü iflas kararları için uygulanabilir mi?
Cevap – İİK 40/2.maddesi aynen şu şekildedir; “ Bir ilâm hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur. Ancak üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları haklara halel gelmez. “ denilerek İflas kararının Yargıtay tarafından bozulması, bölge adliye mahkemesi tarafından kaldırılması ya da iflas kararının bozulması veya kaldırılmasından sonra yeniden yapılacak yargılama sonucunda iflas kararı ret edilip kesinleşirse İİK 40/2.maddesi gereğince iflas kararı hakkında iflas dairesine icranın iadesi yoluna İİK 366.maddesi yollaması ile kıyas yoluyla başvurulabileceği kanaatimizce mümkün olabilecektir.
6. Soru – Bozma veya kaldırma kararından sonra yeniden yapılacak iflas yargılaması neticesince yeniden iflas kararı verilmesi halinde İflas dairesince hangi uygulama ve sürecin işletilmesi gerekmektedir?
Cevap – İflas kararının bozulması halinde iflas dairesi tarafından İİK 40.maddesi gereğince durdurma kararı verilen dosyada yeniden iflas kararı verilmesi durumu ile ilgili;
Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2019/4692 esas, 2020/2215 karar ve 05/03/2020 tarihli kararında; “… Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bozma üzerine verilen kararla borçlunun yeniden iflasına karar verildiği takdirde, daha önce seçilmiş iflas idaresi varsa dosyanın aynı iflas idaresine tevdi edilerek iflas idaresi tarafından tasfiyeye kaldığı yerden devam edilebilmesi, buna bağlı olarak iflas idaresi tarafından İİK’nun 166. maddesi gereğince yazışma yapılan kurum ve kuruluşlara bilgiler verilerek ve bozmadan sonra yeniden verilen iflas kararı üzerine yeniden gerekli ilanların yapılmasını engelleyen yasal bir düzenleme bulunmayıp, verilen ilk iflas kararı üzerine açılan iflas dosyası üzerinden işlemlere devam edilmesinin tabi olduğunun kabulü gerekir“ denilmek suretiyle İİK 40.maddesi gereğince durdurulan iflas tasfiye dosyasının usûl ekonomisi, alacaklıların alacaklarına daha hızlı kavuşmasının sağlanması, İİK 256.maddesi gereğince 6 ay içinde bitirilmesi gereken tasfiyenin süresinin uzamaması hususları da gözetildiğinde yeniden aynı dosya ve aynı idare üyeleri yönüyle devamının sağlanması, daha önce seçilmiş iflas idare üyelerine iflas tasfiyesine kaldığı yerden devam etmeleri, masa mal varlığını koruyucu tüm önlemleri almaları için dosyanın taraflarına tevdii ile kendilerine resmi bir bildirim yapılması ve biran önce tasfiyeye kaldıkları yerden başlamalarının istenilmesi, Müflis şirketin yeniden iflasına ilişkin adi tasfiyeye devam ve yeni iflas ilanının İİK 166.maddesinde belirtilen usûllerle ilanının yapılması, hazırlanacak ilanda daha önce alacak kayıt talebinde bulunanların yeni iflas kararına göre alacak tutarlarının güncellenmesinin istenilmesi, gerekli tüm kurumlarla yeniden verilen iflas kararı gereğince yazışma ve bildirimlerin yapılması gerektiği tarafımızca değerlendirilmektedir.
Ayrıca aynı konuda Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 04/02/2014 tarih ve 2013/7714 esas, 2014/702 karar sayılı ilamında da “ alacaklının alacağının bozmadan önceki geçerliliğini koruyan sıra cetveline kaydedilmiş olmasından dolayı şikayetçinin herhangi bir hak kaybının olmadığı ve iflas müdürlüğünde kararında bir isabetsizlik olmadığından kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde isabetsizlik bulunmaması” gerekçesi ile kararın onanmış olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak iflas hukukunda İİK 366.maddesi, İİK 40 ve İİK 164/4.maddesi uygulamalarını güncel Yargıtay kararları ve ilgili mevzuatlar ışığında soru-cevap şeklinde inceledik. Söz konusu paylaşımlarımız iflas hukukuna dair kendi yorum ve değerlendirmelerimiz olup, istifade edilmesi dileklerimle.
Ahmet Gökhan Uysal
Kocaeli İcra Daireleri
İflas Birim Sorumlusu
—
Kaynaklar:
1. Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2019/4692 esas, 2020/2215 karar ve 05/03/2020 tarihli ilamı
2. Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 04/02/2014 tarih ve 2013/7714 esas, 2014/702 karar sayılı ilamı
3. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu
—
İLGİLİ KARARLAR ŞÖYLE;
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS NO : 2019/4692
KARAR NO : 2020/2215
İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 14/11/2018
NUMARASI : 2018/1072-2018/2376
DAVACILAR : BORÇLULAR : E..P.M. A.S. vd.
DAVALI : ALACAKLI : Y.K.A.S.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu isle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra isin gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikâyetçi borçluların icra mahkemesine yaptıkları başvuru ile; asliye ticaret mahkemesince borçlu şirketlerin iflasına karar verilmesi üzerine iflas müdürlüğünce iflas dosyası oluşturulduğu, ancak iflas kararının Yargıtay’ca bozulması ile ilk derece mahkemesince iflas kararında direnilerek yeni bir iflas tarihi belirlendiği, bu durumda iflas müdürlüğünce yeni bir iflas dosyası açılması gerekirken, önceki iflas dosyası üzerinden işlemlerin kaldığı yerden devamına karar verilmesinin isabetsiz olduğunu ileri sürerek iflas müdürlüğünün 24.11.2017 tarihli “dosyanın kaldığı yerden devamına” dair kararının iptali ile yeni bir dosya numarası verilerek iflas işlemlerinin yeni bastan yapılmasını talep ettikleri, mahkemece şikâyetin reddine karar verildiği, ilk derece mahkemesi kararına karşı borçluların istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi’nce istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve şikâyetin kabulü ile şikâyete konu iflas dairesinin 24.11.2017 tarihli kararının iptaline hükmedildiği görülmektedir.
Somut olayda; Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.12.2015 tarih ve 2015/167 E. – 2015/715 K. sayılı kararı ile borçlu şirketlerin iflasına, iflasın 23.12.2015 itibariyle açılmasına karar verildiği, bu karara istinaden Ankara 21. İcra ve İflas Müdürlüğü’nün 2015/41 İflas sayılı dosyasının açıldığı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2016 tarih ve 2016/2642 E. – 2016/5307 K. sayılı kararı ile iflas hükmünün bozulduğu, karar düzeltme taleplerinin de reddedildiği, bozma üzerine yeniden yapılan yargılamada mahkemece 22.11.2017 tarih ve 2017/496 E. sayılı karar ile ilk kararda direnilmesine, davacı şirketlerin 22.11.2017 itibariyle iflaslarına hükmedildiği, bu karardan sonra yeni bir iflas dosyası oluşturulmayarak ilk iflas dosyası üzerinden işlemlere devam edildiği anlaşılmaktadır.
Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bozma üzerine verilen kararla borçlunun yeniden iflasına karar verildiği takdirde, daha önce seçilmiş iflas idaresi varsa dosyanın aynı iflas idaresine tevdi edilerek iflas idaresi tarafından tasfiyeye kaldığı yerden devam edilebilmesi, buna bağlı olarak iflas idaresi tarafından IIK’nun 166. maddesi gereğince yazışma yapılan kurum ve kuruluşlara bilgiler verilerek ve bozmadan sonra yeniden verilen iflas kararı üzerine yeniden gerekli ilanların yapılmasını engelleyen yasal bir düzenleme bulunmayıp, verilen ilk iflas kararı üzerine açılan iflas dosyası üzerinden işlemlere devam edilmesinin tabi olduğunun kabulü gerekir.
O halde; ilk derece mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesi’nce şikâyetçilerin istinaf başvurularının esastan reddine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi’nin 14.11.2018 tarih ve 2018/1072 E. – 2018/2376 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik IIK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 05/03/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.
—-
T.C.
YARGITAY
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/7714
Karar No: 2014/702
Karar Tarihi: 04.02.2014
YARGITAY KARARI
Yargıtay Kararı
MAHKEMESİ: İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/07/2013
NUMARASI: 2013/296-2013/442
Taraflar arasındaki sıra cetveline şikâyetin bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikâyetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikâyetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Şikâyetçi vekili, müvekkil bankanın müflis İzmir… Fabrikaları A.S.’den alacaklı olduğunu, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.07.2008 tarih ve 2007/618 Esas, 2008/454 Karar sayılı ilamı ile borçlu şirket hakkında iflâs kararı verildiğini, 70.655.937,56 TL nakit ve 1.197.953,40 TL gayri nakit alacaklarının iflâs masasına kaydedildiğini, ancak daha sonra iflâs kararının bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda 02.12.2010 tarih ve 2009/722 Esas, 2010/610 Karar sayılı ilam ile yeniden iflâs kararı verildiğini, bu kez 02.12.2010 tarihi itibariyle alacağın iflâs masasına kaydı için yapılan başvurunun bozmadan önce düzenlenen sıra cetvelinin geçerliliğini koruduğundan bahisle reddedildiğini, ancak Yargıtay bozma kararı ile birlikte iflâsın açılmasının neticelerinin sona erdiğini, bu nedenle ret kararının hatalı olduğunu ileri sürerek, 70.655.937,56 TL nakit ve 1.197.953,40 TL gayri nakit alacaklarının masaya kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Şikâyet olunan, cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; iflasın açılmasından sonra 10.03.2009 tarihinde düzenlenen sıra cetvelinde şikâyetçi bankanın talep ettiği alacak miktarının tamamının kabul edilerek kaydedildiği, sonrasında Yargıtay tarafından Ticaret Mahkemesi’nce verilen iflas kararının bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda 02.12.2010 tarihinde yeniden iflasın açılmasına karar verildiği, bunun üzerine düzenlenen şikâyete konu 16.03.2012 tarihli ek sıra cetvelinde, şikâyetçi bankanın 120.586.870,27-TL alacak kayıt talebinin 48.911.449,31-TL’sinin rüçhanlı, 824.530,00- TL’sinin şarta bağlı olarak kabul edildiği, 70.655.937,56-TL rüçhanlı alacak ve 1.197.953,40-TL şarta bağlı alacağın ise, daha önce kesinleşen sıra cetveli ile kabul edilmiş olduğundan reddedildiği, daha önce yapılan 10.03.2009 tarihli sıra cetvelinin geçerli kaldığı, işbu sıra cetvelinin ek olarak düzenlendiğinin belirtildiği, 10.03.2009 tarihli sıra cetveli kesinleşmiş olup, 16.03.2012 tarihli şikâyete konu sıra cetvelinin ek sıra cetveli olarak düzenlendiği, şikâyetçinin alacağın sırasına ya da miktarına bir itirazı bulunmadığı, şikâyete konu sıra cetvelinde bir miktar alacağının reddedilmiş olmasının reddedilen kısmın daha önce düzenlenen ve geçerliliğini koruyan sıra cetveline kaydedilmiş olmasından kaynaklandığı, şikâyetçinin herhangi bir hak kaybının olmadığı, talep ettiği tüm alacak miktarının sıra cetvelinde ve ek sıra cetvelinde kabul edildiği, İflas Müdürlüğü işleminde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Kararı, şikâyetçi vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, şikâyetçi vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikâyetçi vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan İcra Mahkemesi kararının IIK’nın 366. maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İcra Müdürü Ahmet Gökhan Uysal