Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda Büyükçekmece 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikayetin kabulüne ve Büyükçekmece 3. İcra Dairesinin 2011/5708 talimat sayılı dosyasında yapılan 22.06.2015 tarihli satışın iptaline dair verilen 14.10.2015 tarihli ve 2015/645 E., 2015/959 K. sayılı karar, alacaklı vekili, ihale alıcısı ve katılma yoluyla şikâyetçi vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.12.2015 tarihli ve 2015/29919 E., 2015/32309 K. sayılı kararı ile;”…Şikayette bulunan …, sair fesih nedenlerinin yanı sıra, ihalesi yapılan ve ½ hissesi takip borçlusu (satış vaadi sözleşmesi borçlusu) Ayfer adına kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmazın, 1/24 hissesine ilişkin olarak açtığı tapu iptali ve tescil davasının kabulüne ilişkin mahkeme kararının, ihale tarihi olan 22/06/2014 tarihinden önce 07/03/2014 tarihinde kesinleştiğini ve dolayısıyla taşınmazın mülkiyetinin tescilden önce uhdesine geçtiğini belirterek ihalenin feshi talebinde bulunmuş, mahkemece istemin kabulü ile ihalenin feshine karar verildiği görülmüştür.
4721 sayılı TMK’nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, şikayetçi üçüncü kişinin, ihaleye konu taşınmaz hakkında açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasında, şikayetçi lehine karar verildiği görülmektedir. Dolayısıyla, şikayetçinin, mahcuz taşınmazın kendisine ait olduğunu iddia ederek icra mahkemesine başvurmasında hukuki yararı vardır. Ancak şikayet tarihi olan 29.06.2015 itibariyle, taşınmaz, henüz şikayetçi üçüncü kişi lehine tapuya tescil edilmediğinden TMK’nun 705/2. maddesi uyarınca şikayet hakkı bulunmamaktadır. Bir başka deyişle, şikayetçinin mülkiyet hakkı, henüz tapu kütüğüne tescil edilmemiş olduğundan, icra mahkemesine başvurarak tasarruf işlemi niteliğindeki ihalenin feshi davasını açamaz.
Bu durumda mahkemece, şikayetçinin ihalenin feshi isteminin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, istemin kabulü ile ihalenin feshi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, ihalenin feshine ilişkindir.
Şikâyetçi vekili; müvekkilinin Büyükçekmece Noterliğinde resen düzenlenen 01.10.1990 tarihli ve 16559 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesi ile ihale konusu taşınmazı 1/2 hisse sahibi Ayfer’den (icra takip borçlusu) satın aldığını, müvekkiline taşınmazın tapu devri yapılmadığından satış vaadinde bulunan Ayfer aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasında yapılan yargılama sonunda Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.2014 tarihli ve 2012/757 E., 2014/39 K. sayılı kararıyla Ayfer’e olan hissenin 1/24 hissesi iptal ederek müvekkili adına tapuya tesciline karar verildiğini ve kararın 11.04.2014 (07.03.2014) tarihinde kesinleştiğini, haciz şerhinden önce müvekkilinin ayni hak sahibi olduğunu, kesinleşmiş mahkeme kararı olduğu halde satışın yapıldığını, takip alacaklısının talebiyle konan haciz tarihinin 05.09.2011 olduğunu, İİK’nın 150/e. (106-110) maddesi gereğince takibin, dolayısıyla satışın da düşüp düşmediğinin mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek 22.06.2015 tarihli taşınmaz ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir
Alacaklı vekili; icra takip dosyasında kısmi temlik yapılan alacaklılara karşı dava açılmadığından diğer alacaklılar yönünden ihalenin kesinleştiğini, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ayni değil şahsi hak doğurduğunu, tapuya şerh verilmeyen bu hakkın müvekkillerine karşı ileri sürülemeyeceğini, taşınmazın son durum tapu kaydında Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/757 E., 2014/39 K. sayılı dosyasından dolayı herhangi bir ayni hakkın varlığına rastlanmadığını, şartnamede Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/757 E., sayılı dosyasında tapu kaydına ihtiyati tedbir konulduğunun belirtildiğini, ihtiyati tedbirlerin rızai satışları önlemek amacıyla verilen kararlar olduğunu ve cebri satışa engel olmadıklarını beyan ederek şikâyetin reddi ile %30’dan aşağı olmamak üzere şikâyetçi aleyhine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İhale alıcısı; Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/757 E., 2014/39 K. sayılı kararında taşınmazın hacizlerden ari olarak tescil edilmesine dair bir karar verilmediğinden haczin borçlunun hissesi üzerinde devam edeceğini, genel mahkemede haczin fekki davasının açılması gerektiğini, şikâyetçinin iyi niyetli olmadığını, tapuda herhangi bir işlem yaptırmadıklarını beyan ederek şikâyetin reddi ile şikâyetçi aleyhine %30 oranında tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece; ihale tarihi olan 22.06.2015 tarihinde ihaleye konu taşınmazın Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/757 E., 2014/39 K. sayılı kararı ile şikâyetçi … lehine tesciline karar verilip, bu kararın 07.03.2014 tarihinde kesinleştiği, mahkemece İİK’nın 28. maddesi şerhinin tapu sicil müdürlüğüne yazılmasına karar verildiği, ancak İİK’nın 28. maddesindeki amir hükme muhalefet edilerek tapu sicil müdürlüğünün kayıtlarında İİK’nın 28. maddesi şerhinin gözükmediği, hiç kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak iktisap edemeyeceği gibi üçüncü bir kişinin kusurundan dolayı hak kaybına da düçar olamayacağı, İİK’nın 28. maddesine göre tapuya bildirilen şerhlerin TMK’nın 1010. maddesinin 2. fıkrası hükümlerine tabi olup, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan hak sahibi olanlara karşı da ileri sürülebileceği, ihale tarihinde şekli ve maddi anlamda kesin hüküm oluşturan mahkeme kararına göre taşınmazın mülkiyetinin şikâyetçi …’a geçtiği ve TMK’nın 705. maddesine göre mülkiyetin tescilden önce kazanıldığı, tapuya tescilin kurucu değil açıklayıcı mahiyette olduğu, ihale tarihinden önce mahkeme kararıyla 3. kişi olan … adına tesciline karar verilip mülkiyetin geçtiği, takip borçlusu Ayfer’in sadece şekli malik olduğu, tapu kayıtlarında 3. kişinin isminin tescil edilmemesinin onun bakımından hak kaybına sebep olmayacağı, tapu kayıtlarında İİK’nın 28. maddesi gereğince şerhin bulunmamasının da mahkeme kararıyla mülkiyeti iktisap eden …’ın mülkiyet hakkına halel getirmeyeceği, dolayısıyla ihale tarihinden önce şekli ve maddi anlamda ihaleye konu taşınmazın mülkiyetini mahkeme kararı ile iktisap eden …’ın mülkiyet hakkının korunması gerektiği ve bu hususun doğrudan mülkiyet hakkının özüne aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle şikâyetin kabulüne ve Büyükçekmece 3. İcra Dairesinin 2011/5708 talimat sayılı dosyasında yapılan 22.06.2015 tarihli satışın iptaline (ihalenin feshine) karar verilmiştir.
Alacaklı vekilinin, ihale alıcısının ve katılma yoluyla şikâyetçi vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; TMK’nın 705. maddesine göre tescilsiz iktisap hâllerinde, mülkiyet hakkının muhafaza, zilyetlik, idare ve tescilinin sağlanmasına hizmet eden işlemlerin yasak tasarruf işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, açıklayıcı mahiyette olan tescilin devir ve temliki tasarruflara engel olduğu, İİK’nın 134. maddesi kapsamında tapuda şeklen ilgili görünmemesine karşın ayni nitelikteki mülkiyet hakkına dayanan kişinin ihalenin feshini talep edebileceğinin kabulü gerektiği, mahkeme hükmü ile taşınmazın mülkiyetini iktisap eden kişinin borçlunun yani taşınmazın önceki malikinin halefi sıfatıyla ihalenin feshini talep edebileceği, İİK’nın 28. maddesine göre tapuya bildirilen şerhlerin TMK’nın 1010. maddesinin 2. fıkrasındaki hükümlere tabi olup şerh verilmekle taşınmazın sonraki hak sahiplerine karşı ileri sürülebileceği, mahkeme hükmü ile taşınmazın mülkiyetini iktisap eden şikâyetçinin mülkiyet hakkının tesciline hizmet eden şikâyet niteliğindeki ihalenin feshini talep edebileceği, ihalenin feshi isteminin mülkiyeti devir, temlik, sınırlama yada hakkın özünü tüketen bir tasarruf işlemi olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı alacaklı vekili ve ihale alıcısı tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4721 sayılı TMK’nın 705. maddesinin 2. fıkrası kapsamında ihalenin feshi isteminin tasarruf işlemi olup olmadığı ve ihale tarihinden önce tapu iptali ve tescile ilişkin mahkeme kararı ile ihale konusu taşınmazın maliklerinden olan şikâyetçi lehine tapuda tescil işlemi yapılmaması nedeniyle şikâyetçinin ihalenin feshini istemekte aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre ihalenin feshine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nda yer alan şikâyetin açıklanması gerekmektedir.
Şikâyet İİK’nın 16, 17 ve 18. maddelerinde düzenlenmiştir. Şikâyet icra ve iflas dairelerinin, kanuna aykırı olan veya hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesi veya yerine getirilmeyen veya sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesi için icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış kendine özgü bir kanun yoludur (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 103). Şikâyeti medeni usul hukukunda yer alan hiçbir dava çeşidi içine sokmak mümkün değildir (Pekcanıtez, H./ Simil, C.: İcra ve İflas Hukukunda Şikâyet 2. B., İstanbul 2017, s. 49). Şikâyet konusunu idari işlemler oluşturduğundan, şikâyet medeni usul hukuku anlamında bir dava değildir. Şikâyette kişiler arasında uyuşmazlık yoktur. Şikâyet ile icra ve iflas memurlarının işlemlerinin kanuna veya olaya aykırılığı ileri sürülür. Takibin esasını oluşturan uyuşmazlığın maddi hukuk açısından incelenmesi ve bunun hakkında karar verilmesi şikâyette mümkün değildir. Şikâyete konu işlemin iptalini talep eden kişinin takibin diğer taraflarına karşı ileri sürebileceği bir sübjektif hakkı yoktur. Medeni usul hukukundaki davada davacı ve davalı olmak üzere iki taraf yer alır. Davanın konusunu tarafların sübjektif hakları oluşturur. Örneğin eda davası söz konusu ise dava kabul edildiğinde davalı bir şeye mahkûm edilir. Şikâyet hakkında verilen kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Dava sonunda verilen kararla ise kesin hüküm teşkil eder ve aynı konuda ve aynı taraflar arasında yeniden dava açılamaz. İİK’nın 16. maddesine göre icra ve iflas dairesi işlemlerine karşı şikâyet yoluna ancak kanunun çözümünü mahkemeye bırakmadığı konularda (örneğin İİK’nın 142. maddesi uyarınca sıra cetveline itiraz davası) gidilebilir. Kanun koyucunun bazı hallerde şikâyet yolunu kapalı tutmasının nedeni, takibe bağlı maddi hukuka ilişkin sorunların mahkemelere bırakılması düşüncesidir (Pekcanıtez,, şikâyet, s.31).
İcra ve İflas Kanunu’nda şikâyet hakkı olan kişiler genel olarak düzenlenmemiştir. Ancak bu durumun herkesin şikâyet hakkına sahip olacağı anlamına gelmez. Hukuki yararı bulunmak şartı ile takip alacaklısı, borçlusu ve üçüncü kişiler şikâyet hakkına sahiptir.
Şikâyet hakkının ileri sürülebilmesi için şikâyet ehliyeti ve hukuki yararın bulunması gereklidir. Şikâyet ehliyeti usul hukukunda olduğu gibi taraf ve şikâyet ehliyeti olarak ikiye ayırmak mümkündür. Taraf ehliyeti medeni hukuktaki hak ehliyetinin medeni usul hukukundaki uzantısını oluşturur. Medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi şikâyette taraf olma ehliyetine sahiptir (TMK m.8, HMK m.50). Dava (şikâyet) ehliyeti medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Şikâyet ehliyeti, şikâyeti ileri sürebilme ve şikâyet usul işlemlerini takip edebilme ehliyetidir.
Şikâyet ehliyetinin yanında şikâyet hakkının kullanılabilmesi için şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin hukuki yararının bulunması gerekir. Şikâyette bulunan kişinin icra dairesinin işlemini iptal ettirmekte veya düzelttirmekte hukuki yararı vardır diyebilmek için o işlemin doğrudan doğruya o kişinin kendi hukuki durumuna ilişkin olması ve zararına bulunması gerekir (Kuru, s.106).
Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, satışa hazırlık işlemleri ve ihalenin feshini isteyebilecek olan ilgililer üzerinde durulması gerekmektedir.
İİK’nın 126 ve devamı maddeleri uyarınca haczedilen veya ipotekli taşınmazlar yalnız açık artırma yolu ile satılır. Satış kararı ile birlikte icra dairesince satışa hazırlık işlemleri yapılır. Satışa hazırlık işlemleri, arttırma şartnamesi düzenlenmesi, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetler listesinin hazırlanması, satış ilanı ve satış ilanının bir suretinin borçlu, alacaklı ve tapu sicilinde kayıtlı bulunan ilgililere tebliğidir.
İİK’nın 125. maddesi ve İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliğinin 49. maddesine göre düzenlenen arttırma şartnamesine taşınmazın üzerindeki irtifak hakları, taşınmaz mükellefiyetleri, ipotekler, ipotekli borç senetleri, irat senetleriyle birlikte satıldığı ve borçlunun bu taşınmaz ile temin edilmiş şahsi borçlarının da alıcıya intikal edeceği, taşınmazın tapu kaydı ve niteliği, tapu sicilindeki diğer bilgiler yazılır. İİK’nın 124. maddesine göre arttırma şartnamesi arttırmadan önce en az 10 gün süreyle icra dairesinde herkesin görmesi için açık bulundurulur. İİK’nın 128. maddesine göre düzenlenen mükellefiyetler listesi de şartnamenin ekidir. Taşınmazı açık arttırmada satın alan kişi (alıcı), onu artırma şartnamesine göre iktisap eder. Artırma şartnamesinde (ve onun bir bölümü olan mükellefiyetler listesinde) yazılı olmayan mükellefiyetler alıcıya geçmez. Yani arttırma şartnamesi alıcı için tapu sicili hükmündedir. Burada 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 1020. maddesinin son fıkrasında yazılı “kimse tapu sicilinde bir kaydı bilmediğini ileri süremez” hükmü uygulanmaz (Kuru B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s. 653).
İhalenin feshi istemi bir çeşit şikâyet olduğu hâlde İİK’nın 134. maddesi ihalenin sonucunu, kimlerin ihalenin feshini isteyebileceğini, ihalenin feshi sebeplerini ayrıntılı olarak düzenlemiştir. Aynı maddenin 7. fıkrasına göre cebri icra yolu ile yapılan satışların feshi şikâyet yolu ile icra mahkemelerinden istenebilir. A.an fıkra hükmüne göre ihalenin feshinin istenebilmesi için ilgili olması ve bu ilgilinin yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin ihlal edildiğini ispat etmesi gerekir. Ancak her hukuki yararı olan değil, hukuki yararı olanlar içerisinde “ilgili” konumda bulunan kişilerin şikâyet yolu ile ihalenin feshi hakkı olduğunu düzenlemiştir. İİK’nın 134. maddesinin 2. fıkrası hükmünde ihalenin feshini isteyebilecek olanlar sınırlı (tahdidî) olarak sayılmıştır. Bu hükme göre “İhalenin feshini, Borçlar Kanunu’nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler, yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren 7 gün içinde isteyebilirler”. A.an hükme göre “tapu sicilindeki ilgililer” de; hukuki yararları olmak kaydı ile ihalenin feshi şikâyetinde bulunabilirler. Tapu sicilindeki ilgililerden tapu sicil kaydında yazılı olan ve tapu sicil kaydının incelenmesi ile görülebilen kişiler anlaşılmalıdır. Tapu sicilindeki ilgililere örnek olarak ipotek alacaklıları, irtifak hakkı sahipleri, aynı borçlu aleyhine icra takibi yaptığı dosyadan satış istemiş olsa bile haciz alacaklıları, paylı mülkiyet satışında taşınmazın diğer paydaşları, tapu siciline şerh verilmiş ön alım, alım ve geri alım hakkı sahipleri ile tapu siciline şerh verilmiş olan taşınmaz satış vaadi alacaklısı cebri satışı da önleyecek şekilde lehine ihtiyati tedbir kararı almış olan kişiler verilebilir. “Tapu sicilindeki ilgililer” kapsamına tapu sicilinde tescil edilmemiş mülkiyet veya sınırlı ayni hak sahipleri girmez. Yorum yorumu ile tapu sicilindeki ilgililer kavramı genişletilemez.
Yukarıda da açıklandığı üzere ihalenin feshi istemi şikâyet olup dava değildir. İhalenin feshini şikâyete hakkı olan ilgililer İİK’nın 134. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiş olup şikâyetçinin ilgili olup olmadığı bu madde hükmüne göre tespit edilir. Şikâyet bir dava olmadığından sadece mülkiyet hakkına dayalı olarak ihalenin feshi istenemez.
İhale öncesinde tapuya tescil yapılmadan kesinleşmiş mahkeme kararı ile TMK’nın 705. maddesi uyarınca taşınmaz mülkiyetini kazanan kişi İİK’nın 134. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen” tapu sicilindeki ilgili” konumunda olmadığından ihalenin feshini isteme hakkı yoktur. Ancak bu kişi TMK’nın 705. maddesi uyarınca mülkiyet hakkına sahip olduğundan maddi hukuktan kaynaklanan bu hakkına dayanarak genel mahkemelerde TMK’nın 1025. maddesine göre yolsuz tescil hukuksal nedenine dayanarak genel mahkemelerde tapu iptali ve tescil davası açabilirler.
TMK’nın 705. maddesinin 2. fıkrası mahkeme kararı ile tescilden önce taşınmazın mülkiyetini kazanan yeni malikin tasarruf işlemleri yapabilmesini mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlamıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.2014 tarihli ve 2012/757 E., 2014/39 K. sayılı kararında “davacının davasının kabulü ile dava konusu İstanbul ili, Büyükçekmece ilçesi, Kumburgaz 10. pafta, 336 nolu parselde davalı Ayfer adına olan hisseden 1/24 hissenin iptali ile davacı A. kızı … adına tesciline, bakiye kalan 11/24 hissenin davalı uhdesinde bırakılmasına, İİK. 28. mad. uyarınca hüküm özetinin tapu sicil müdürlüğüne bildirilmesine” karar verildiği, mahkeme kararının 07.03.2014 tarihinde kesinleştiği, kesinleşmiş mahkeme kararının tapu siciline tescil edilmediği, güncel tapu kaydında şikâyetçinin malik kısmında hissedar olarak görünmediği, İİK’nın 28. maddesine ilişkin şerhin tapu sicil kaydına işlenmediği, Gaziosmanpaşa 1. İcra Dairesinin 2011/5664 E. sayılı dosyasında alacaklı … vekili tarafından Ayfer aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı ve icra takibinin kesinleşmesi üzerine tapu sicilinde borçlu adına kayıtlı olan borçlunun hissesine üzerine haciz konularak 22.06.2015 tarihinde 336 nolu parselin icra takip borçlusu Ayfer adına kayıtlı olan 1/2 hissenin ihalesinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Özel Daire, ihalenin feshi davası açılmasını TMK’nın 705. maddesinin 2. fıkrası kapsamında tasarruf işlemi olarak niteleyerek şikâyet tarihi itibariyle taşınmazın şikâyetçi üçüncü kişi lehine tescil edilmediğinden ihalenin feshi isteminin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararını bozmuş ise de; yukarıda açıklanan ilke ve kurallardan anlaşılacağı üzere ihalenin feshi istemi dava değil şikâyet niteliğinde olup, İİK’nın 134. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden şikâyetçinin ihalenin feshini istemekte ilgili konumunda olup olmadığı anılan madde hükmüne göre belirlenemez. Olayda uygulama yeri bulunmayan TMK’nın 705. maddesinin 2. fıkrasına dayanılarak sonuca varılamaz.
O hâlde şikâyetçinin İİK’nın 134. maddesinin 2. fıkrasına göre ilgili olup olmadığının resen değerlendirilmesi gerekmektedir.
Her ne kadar ihaleye konu taşınmazın tapu kaydında şikâyetçi … lehine 16.08.2012 tarihli Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından ihtiyati tedbir şerhi konulmuş ise de; söz konusu ihtiyati tedbir kararı cebri satışı engellemeyeceğinden şikâyetçi lehine ihtiyati tebdir şerhi verilmiş olması şikâyetçiyi İİK’nın 134 maddesinin 2. fıkrasında yazılı ilgili konumuna sokmaz.
Şikâyetçi, şikâyet dilekçesinde de ihale konusu taşınmazı icra takip borçlusu Ayfer’den satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını beyan etmiş ise de; tapu siciline tescil edilmemiş olan satış vaadi sözleşmesi şikâyetçiye tapu sicilindeki ilgili sıfatıyla ihalenin feshini isteme hakkı vermez.
Ancak ihale konusu taşınmazın tapu kaydına şikâyetçi … lehine alacaklı sıfatıyla Büyükçekmece 2. İcra Dairesinin 2014/2674 E. sayılı dosyasından 27.06.2014 tarihli icrai haciz şerhi konulmuş ve Büyükçekmece 2. İcra Dairesinin 2014/2674 E. sayılı dosyasından şikâyete konu ihalenin yapıldığı icra takip dosyasına gönderilen İİK’nın 100. maddesine yarar cevapta haczin devam ettiği bildirilmiştir. Alacaklı vekilinin talebiyle İİK’nın 360. maddesi gereğince istinabe olunan Büyükçekmece 3. İcra Dairesinin 2011/5708 talimat sayılı dosyasına yazılan 06.04.2015 tarihli satış talimatında ise satış ilanı tebliğ edilecek ilgililer arasında … vekili Av. …’ün yer aldığı ve … vekili Av. …’e satış ilanının 08.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir. Hâl böyle olunca şikâyetçi … lehine ihale konusu taşınmazın tapu kayında icrai haciz şerhi olup bu nedenle İİK’nın 134. maddesinin 2. fıkrası gereğince tapu sicilindeki ilgililerden sayılacağından ihalenin feshini isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu durumda şikâyetçi ihaleden önce kesinleşen mahkeme kararı ile ihale konusu taşınmazın maliki olması İİK’nın 134. maddesinin 2. fıkrası hükmü karşısında bu hakkını tapuya tescil ettirip “tapu sicilindeki ilgili” sıfatını kazanamadığından malik olma sıfatı ile ihalenin feshi isteminde bulunma hakkı yoktur. Ancak şikâyetçi aynı zamanda ihaleye konu taşınmazın tapu sicilinde haciz şerhi koydurmuş haciz alacaklısı sıfatı ile ihalenin feshini isteme hakkı (aktif husumet ehliyeti) bulunmaktadır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2007 tarihli ve 2007/12-102 E., 2007/123 K., 06.04.2016 tarihli ve 2014/12-802 E., 2016/495 K. sayılı kararlarında da tapuda kayıtlı haciz alacaklılarının tapu sicilindeki ilgili kapsamında kaldığı görüşü benimsenmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mülkiyet hakkının mutlak ve ayni nitelikte hak olması nedeniyle bu hakkı sınırlayan herkese karşı ileri sürülebileceği, bu bağlamda taşınmazın korunmasına yönelik olarak ve somut olayda olduğu gibi tescilsiz olarak kazanılan mülkiyetin tapuda tescilini engelleyen ihale işleminin iptali istemiyle açılan davanın, mülkiyet hakkını korumaya yönelik ve bildirici tescile imkân sağlayacak bir tasarruf işlemi olduğu, İİK’nın 134/2 maddesinde belirtilen, “tapu sicilindeki ilgililer”in taşınmazın tapu kaydında lehine haciz şerhi, ipotek şerhi, irtifak hakkı şerhi bulunan kişiler, tapu siciline şerh edilmiş ön alım ve geri alım hakkı sahipleri ile harici satış sözleşmesi ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarafları, tasarrufun iptali kararının davalısı olduğu, tapu siciline kayıt edilen sınırlı ayni hak sahipleri ve şahsi hak sahipleri ihalenin feshi şikâyetini yapabilecek kişiler olarak sayılırken, kesinleşmiş mahkeme kararıyla şekli ve maddi anlamda mülkiyet hakkını tescilsiz olarak kazanan ayni hak sahibine ilgili sıfatı verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Şu hâle göre direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı uygun ve yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı direnme kararı uygun ve yerinde olup alacaklı vekilinin ve ihale alıcısının işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nun 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 25.06.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Dava, ihalenin feshi istemine ilişkindir.
Davcının şikayeti üzerine yapılan yargılama sonucu, şikayetin kabulüne, Büyükçekmece 3. İcra müdürlüğünün 2011/5708 talimat sayılı dosyasında yapılan 22.06.2015 tarihli satışın iptaline ilişkin kararın, alacaklı vekili, ihale alıcısı ve katılma yoluyla şikayetçi vekilinin temyizi üzerine, Özel dairece; “ Şikayetçinin mahcuz taşınmazın kendisine ait olduğunu iddia ederek icra mahkemesine başvurmasında hukuki yararı vardır. Ancak, şikayet tarihi olan 29.06.2015 itibariyle taşınmaz, henüz şikayetçi üçüncü kişi lehine tapuya tescil edilmediğinden TMK’nın 705/2 maddesi uyarınca şikayet hakkı bulunmamaktadır…şikayetçinin ihalenin feshi isteminin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, istemin kabulü ile ihalenin feshi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulan karara karşı yerel mahkemece, önceki gerekçelere ek olarak,” TMK’nın 705/2 maddesi tescilsiz iktisap hallerinde, mülkiyet hakkının muhafaza, zilyetlik, idare ve tescilinin sağlanmasına hizmet eden işlemlerin yasak tasarruf işlemleri olarak değerlendirilemeyeceği, açıklayıcı mahiyette olan tescilin devir ve temlik tasarruflarına engel olduğu, İİK’nın 134. maddesi kapsamında tapuda şeklen ilgili görünmemesine karşın ayni nitelikteki mülkiyet hakkına dayanarak ihalenin feshini talep edebileceği” gerekçeleriyle önceki kararda direnilmiştir
Direnme kararı, alacaklı ve ihale alıcısı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, ihale tarihinden önce kesinleşen mahkeme kararıyla mülkiyeti tescilsiz kazanan şikayetçinin, İİK’nın 134/2. maddesine dayalı olarak, ilgili sıfatıyla ihalenin feshini istemekte davacı taraf sıfatının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda; şikayetçi …’ın gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak takip borçlusu Ayfer aleyhine açtığı tescil davasında, 1/24 payın şikayetçi adına tesciline ilişkin verilen kararın 07.03.2014 tarihinde kesinleştiği, tescil davasının yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tahsili için borçlu Ayfer aleyhine Büyükçekmece 2. İcra Müdürlüğünün 2014/267 sayılı icra takibinde, borçlu payına 27.06.2014 tarihinde haciz konulduğu, Gaziosmanpaşa 1. İcra Dairesinin 2011/5664 takip sayılı dosyasında 22.06.2015 tarihinde yapılan ihale sonucu şikayetçi adına hükmen tesciline karar verilen payın davalı …’a ihale edildiği, …’ın mülkiyet hakkına dayalı olarak 29.06.2015 tarihinde şikayet yoluyla ihalenin feshini istediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; İİK’nın 134/2 maddesine göre, İhalenin feshini, Borçlar kanunun 226. maddesinde yazılı sebeplerde dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler isteyebilirler.
Konu ile ilgili olarak ihalenin feshini isteyebilecek “tapu sicilindeki ilgililerin” kimler olduğu üzerinde durulmalıdır.
Taşınmazın tapu kaydında, lehine haciz şerhi, ipotek şerhi, irtifak hakkı şerhi bulunanlar ile tapu siciline şerh verilmiş alım, ön alım ve geri alım hakkı sahipleri tapu sicilindeki ilgili sıfatıyla ihalenin feshini isteyebilirler. Yine, taşınmazın diğer hissedarları da tapu sicilindeki ilgili sıfatıyla ihalenin feshi talebinde bulunabilecek kişilerdendir.
Tapu kaydında lehine ihtiyati haciz şerhi bulunan şikayetçinin, ihtiyati haciz kararı hükümsüz kalmadığı sürece tapudaki ilgili sıfatı bulunduğundan ihalenin feshini istemeye hakkı vardır.
Ayrıca, tasarrufun iptali ilamının davalısı, tapuya şerh olunan harici satış sözleşmesinin veya satış vaadi sözleşmesinin tarafı ve tapuya şerh verilmek koşuluyla taşınmaz üzerindeki, muhtesat sahipleri ihalenin feshini isteyebilecek tapudaki ilgililerden sayılır.
Bu tespitten sonra, tapu sicili, tapuya dayalı haklar, mülkiyet hakkı ve tescil kavramlarına bakmak gerekir.
Tapu Sicili, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 997-1027 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tapu sicili, taşınmaz üzerindeki ayni hakların durumunu devamlı olarak göstermek amacıyla açıklık sistemine göre devletin sorumluluğu altında tutulur.
Türk Hukuk sisteminde ayni haklar, kural olarak tescille doğar. Tescil, ayni hakların kurulması ve ortadan kalkması için yapılması şart bir işlemdir. Tescille bir ayni hak kurulabilmesi için, geçerli bir hukuki sebep, tescil istemi ve istemde bulunanın tasarruf yetkisi gerekir.
Kanunda sayılan bazı kazanım sebepleri, tek başlarına ayni hakkın doğumunu veya ortadan kalkmasını sağlar. Kanunda sayılmış olan bu sebeplerle ayni hak tescilden önce doğar veya terkinden önce ortadan kalkar. Tescil bunlar için zorunlu değildir. Hangi hallerde ayni hakların tescilsiz doğacağı veya terkinsiz son bulacağı Türk Medeni Kanunun 705/ 2. maddesinde düzenlenmiştir. A.an yasal düzenlemeye göre, mahkeme kararı tescilsiz kazanım hallerinden biridir.
Türk Medeni Kanunun 705/2 inci maddesi “ mülkiyet hakkının” tescilsiz kazanımından söz eder…Ayni hak bu hallerde tescilsiz olarak doğduğu veya ortadan kalktığı için, tescilin (terkinin) yenilik doğuran mahiyeti yoktur, sadece mevcut durumu gösterir. Yani bildirici mahiyeti vardır.(Prof. Dr. J. G. Akipek, Prof. Dr. T. A.türk, Eşya Hukuku, Sayfa 308 )
Türk Medeni Kanunun 705/2. maddesinin son cümlesinde ki, “Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” düzenlemesinde sözü edilen “tasarruf yetkisi” kişinin mal varlığında yer alan bir hakkı doğrudan etkileyerek, devredebilme, sona erdirme, sınırlayabilme ve hakkın içeriğini değiştirebilme iktidar ve ehliyetidir. Mülkiyet hakkı sahibinin, taşınmazı satış suretiyle üçüncü kişiye devredebilmesi, bağışlaması, intifa, irtifak, rehin gibi sınırlı ayni haklar kurabilmesi, mülkiyet hakkından feragat edebilmesi için taşınmazın tapuya tescil edilmiş olması gerektiği açıktır.
Taşınmazın mülkiyetini mahkeme kararıyla tescilden önce kazanan kişinin mülkiyet hakkı, hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkilerini içerir. (TMK. m.683) Mülkiyet hakkı, mutlak ve ayni nitelikte hak olması nedeniyle bu hakkı sınırlayan herkese karşı ileri sürülebilir. Bu bağlamda, taşınmazın korunmasına yönelik olarak ve somut olayda olduğu gibi tescilsiz olarak kazanılan mülkiyetin tapuda tescilini engelleyen ihale işleminin iptali istemiyle açılan dava, mülkiyet hakkını korumaya yönelik ve bildirici tescile imkan sağlayacak bir tasarruf işlemidir.
Yukarıda belirtildiği gibi İİK’nın 134/2 maddesinde, ihalenin feshini kimlerin isteyebileceği kanun koyucu tarafından sınırlı olarak belirtilmiştir. Bu maddede belirtilen, “ tapu sicilindeki ilgililer” taşınmazın tapu kaydında lehine haciz şerhi, ipotek şerhi, irtifak hakkı şerhi, bulunan kişiler, tapu siciline şerh edilmiş ön alım ve geri alım hakkı sahipleri ile harici satış sözleşmesi ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarafları, tasarrufun iptali ilamının davalısı tapudaki ilgililer olarak sayılmaktadır. Tapu siciline kayıt edilen sınırlı ayni hak sahipleri ve şahsi hak sahipleri ihalenin feshi şikayetini yapabilecek kişiler olarak sayılırken, kesinleşmiş mahkeme kararıyla şekli ve maddi anlamda mülkiyet hakkını tescilsiz olarak kazanan ayni hak sahibine ilgili sıfatı verilmemesini kabul etmek mümkün değildir. TMK’nın 1/1 maddesinde ki,” Kanun, sözüyle ve özüyle birlikte uygulanır.” şeklindeki düzenlemeye göre, hakim, yasa koyucunun amacını belirlerken sadece kanunun sözüne değil özüne (ruhuna) de bakarak birlikte değerlendirip, bilimsel görüşler ve yargı kararlarından da yararlanarak somut olaya, hak ve adalete uygun bir sonuca ulaşmak zorundadır. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde; kesinleşen mahkeme kararıyla mülkiyeti tescilsiz kazanan şikayet eden “Tapu sicilindeki ilgili” olarak kabul edilmelidir.
Nitekim, Özel Daire bazı kararlarında;” ….TMK’nın 705/2 maddesi uyarınca, mülkiyet tescilden önce mahkeme kararı ile şikayetçiye geçmiştir. Bu nedenle şikayetçiler henüz ihele kesinleşmeden, malik olduklarından, tapudaki ilgili sıfatına sahip olduklarından İİK’nın 134/2 maddesinde öngörülen ihalenin feshini isteyebileceklerdendir.” diyerek, ihaleden önce mahkeme kararıyla mülkiyeti kazanan kişilerin İİK’nın 134/2 maddesinde belirtilen tapu sicilindeki ilgili sıfatıyla davacı taraf sıfatı bulunduğunu kabul etmiştir.( Y.12.H.D 28.05…2013 gün, 2013/12848 Esas, 2013/19625Karar, 05.12.2013 gün, 2013/31416 Esas, 2013/38675 Karar)
Özel dairece, tescilsiz mülkiyet hakkını kazanan davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu ancak şikayet tarihinde ayni hak tapuya tescil edilmediğinden şikayetçinin davada , taraf sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddi gerektiği belirtmiştir.
Türkiye C.i Anayasası’nın 36. . maddesi uyarınca herkes, yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğüne sahip olup bu özgürlüğün en yaygın kullanma şekli dava açma hakkıdır. Yine Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca “ Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.” bilindiği üzere; davada taraf sıfatı, dava konusu subjektif hak ( dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir.
Şikayetçi, ihalenin yapıldığı 22.06.2015 tarihinde, 07.03.2014 tarihinde kesinleşen mahkeme kararı ile ihaleye konu olan 1/24 payda mülkiyet hakkı sahibidir, bu tarihte mülkiyeti tescilsiz olarak kazanmıştır. Kesinleşen mahkeme kararının tapuda hükmen tescil edilebilmesi için tapuda intikali engelleyen ihale işleminin iptalini istemekte şikayet edenin hukuki yararı ve davada davacı taraf sıfatı vardır.
Açıklandığı şekilde şikayet edenin ihaleden önce mahkeme kararıyla mülkiyet hakkını kazanmış olması nedeniyle İİK’nın 134/2 maddesinde belirtilen ilgili sıfatıyla şikayetçi olarak taraf sıfatı bulunduğu kabul edilmelidir.
İlk derece mahkemesinin direnme kararı belirtilen nedenlerle usul ve yasaya uygun bulunduğundan işin esasının incelenmesi için daireye gönderilmesi görüşünde olduğuımuzdan, sayın çoğunluğun direnmenin değişik gerekçeyle uygun olduğu görüşüne katılınmamıştır.
HGK 25.06.2019 T. E: 2018/12-77, K: 790