1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 1. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı E. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı E. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; davalılar ile aralarındaki sözleşme çerçevesinde satın aldığı dairenin sözleşmede öngörülen sürede teslim edilmemesi ve ihtara rağmen teslimin gerçekleştirilmemesi üzerine müvekkilinin sözleşmeden döndüğünü, satış bedelinin iadesi için icra takibi başlattığını, davalıların takibe haksız şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalı E. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. vekili davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı B. Ltd. Şti. davaya cevap vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. İzmir 1. Tüketici Mahkemesinin 13.12.2012 tarihli, 2010/631 E., 2012/938 K. sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulüne, davalı borçluların itirazlarının kısmen iptaliyle takibin 159.869,34TL üzerinden devamına karar verilmiştir.
8. Karara karşı davacı vekili ve davalılardan E. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 24.03.2015 tarihli ve 2015/252 E., 2015/9172 K. sayılı kararı ile; davacının tüm, davalı E. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.’nin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, davacının takip konusu alacak için gönderdiği ihtarnamenin tebliğ edilmesiyle davalının temerrüde düştüğü, mahkemece bu temerrüt tarihinden itibaren belirlenen işlemiş faiz alacağı ve davalı tarafça 06.05.2010 tarihinde yapılan 232.268,49TL’lik ödeme de dikkate alınarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, bu yön göz ardı edilerek karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle karar davalı yararına bozulmuştur.
10. Mahkemece bozmaya uyularak (bozma, tensip vb. tüm tebligatlar davalılardan yalnızca E. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. vekiline tebliğ edilmek suretiyle yapılan yargılama sonunda, karar başlığında davalı olarak sadece bu şirkete yer verilerek) 01.03.2018 tarihli, 2016/375 E., 2018/112 K. sayılı kararla; davanın kısmen kabulüne, takibin 33.931,13TL üzerinden devamına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı E. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
12. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 28.01.2019 tarihli ve 2018/3042 E., 2019/694 K. sayılı kararı ile; “…Davacı, davalılardan satın almış olduğu dairenin sözleşmede taahhüt edilen Haziran 2008 tarihinde teslim edilmediğini ileri sürerek, ödemiş olduğu bedelin faizi ile birlikte tahsili için başlatmış olduğu icra takibine vaki itirazın iptalini, %40 icra inkar tazminatının tahsilini istemiştir.
Davalılar, (karar başlığında olmayan B. Ltd. Şti. de dahil) davanın reddini dilemişlerdir.
Dairemizin, mahkemece 24.03.2015 tarih, 2015/252 esas ve 2015/9172 karar sayılı bozma ilamına karşı “uyma” kararı verilmek suretiyle yapılan yargılama neticesi davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dosyada davalı olarak E. gayrimenkul yatırım ortaklığı ile birlikte B. inşaat taahhüt ve ticaret limited şirketinin yer aldığı, yargılama sürecinde davalı B. inşaat taahhüt ve limited şirketine, Dairemizin bozma ilamı ve karar düzeltme ilamlarının da tebliğ edildiği ancak bozma sonrasındaki bozma tensip zaptında sadece davalı olarak E. gayrimenkul yatırım ortaklığının gösterildiği, diğer davalı B. inşaat taahhüt ve ticaret limited şirketinin ise bozma sonrasındaki yargılama sürecinde yer almadığı ve kendisine gerekli olan tebligatların da yapılmadığı anlaşılmıştır
Davada, davalı taraf olarak yer alan davalı B. inşaat taahhüt ve ticaret limited şirketinin diyecekleri sorulup, varsa gösterecekleri delilleri toplanarak yargılama yapılması gerekirken, buna riayet edilmeksizin dairemizin bozma ilamından sonra taraf teşkili sağlanmaksızın yargılama yapılması ve mahkemece bozma sonrasında verilen kararda sadece E. gayrimenkul yatırım ortaklığı hakkında hüküm kurularak diğer davalı hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olması olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz sebeplerinin incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
13. Mahkemenin 10.09.2019 tarihli ve 2019/286 E., 2019/385 K. sayılı kararı ile; ilk kararın davalı B. Ltd. Şti. tarafından temyiz edilmeyerek bu davalı yönünden kesinleştiği, dolayısıyla yargılamaya diğer davalı yönünden devam edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
14. Direnme kararı süresi içinde davalı E. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
15. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; itirazın iptali yönünde verilen ilk kararın davalılardan B. Ltd. Şti. tarafından temyiz edilmediği olayda, uyulan bozma kararı sonrası yapılan yargılamada davalı olarak bu şirkete yer verilmemesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre somut olayda taraf teşkilinin sağlandığının kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
16. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle ihtiyari dava arkadaşlığı kavramına değinmekte fayda vardır.
17. Dava arkadaşlığı (sübjektif dava birleşmesi), aynı dava dilekçesinde davacı veya davalı tarafta birden fazla kişinin yer aldığı durumlarda söz konusu olur. Bu hâlde, dava arkadaşı sayısı kadar dava bulunmakla birlikte bu davalar bir arada görülür.
18. Bu kavram mecburi (zorunlu) dava arkadaşlığı ya da ihtiyari dava arkadaşlığı şeklinde tezahür edebilir.
19. Mecburi dava arkadaşlığında bir hakkın birden fazla kişi tarafından yahut birden fazla kişiye karşı kullanılması maddi hukuk kuralları gereği zorunludur. İştirak hâlinde mülkiyet konusu olan bir mal veya hakka dayalı olan davanın, iştirak hâlinde maliklerin hepsi tarafından yahut hespisine karşı açılması zorunluluğu mecburi dava arkadaşlığına örnek teşkil eder.
20. İhtiyari dava arkadaşlığında ise böyle bir zorunluluk olmaması rağmen kanunda öngörülen hâllerin varlığı durumunda davaların birlikte görülmesi tercih edilebilir.
21. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Kanunu’nun 43. maddesine göre; birden fazla kişinin birlikte dava açması yahut birden fazla kişiye karşı aynı davayla talepte bulunulması iki hâlde söz konusu olur:
“1 – Müddeiler veya müddeaaleyhler arasında müddeabih olan hak veya borcun iştirak halinde bulunması veyahut müşterek bir muamele ile hepsinin lehine bir hak taahhüt edilmiş olması veya kendilerinin bu suretle taahhüt altına girmeleri,
2 – Davanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi.”
22. Somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İhtiyari dava arkadaşlığı” başlığını taşıyan 57. maddesi ise şu şekildedir:
“Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a)Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması,
b)Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri,
c)Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması”
23. Şu durumda, maddede açıkça sayılan dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hâllerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir. Maddede sayılan bu hâller dışında ihtiyari dava arkadaşlığından söz edilemez.
24. Birlikte dava açma hakkına sahip olanlar (m. 57), davalarını birlikte açmak zorunda değildirler. Bu kişilerden her biri ayrı ayrı dava açabilecekleri gibi, dilerlerse (isterlerse) birlikte de dava açabilirler. Davalılar arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı bakımından da durum böyledir. Meselâ, alacaklı, müteselsil borçlulardan (BK m.162 vd) her birine karşı ayrı ayrı dava açabileceği gibi, isterse, müteselsil borçluların bir kaçına veya tümüne karşı birlikte dava açabilir. Bu son hâlde, davalı tarafta bulunan müteselsil borçlular ihtiyari dava arkadaşı durumundadır; yani, bunlara karşı birlikte dava açılması zorunluluk değil, tercihtir.
25. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu” başlığını taşıyan 58. maddesinde de açıkça öngörüldüğü gibi ihtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır ve dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.
26. Bir başka anlatımla; ihtiyari dava arkadaşlığında mecburi dava arkadaşlığından farklı olarak tek bir dava değil, dava arkadaşı sayısı kadar dava vardır; bu davalar, (mahkemece) birlikte görülür. Bu ise, zaman, emek ve masraftan tasarruf sağlar, tahkikat ve yargılamayı kolaylaştırır ve basitleştirir ve nihayet çelişik hükümler verilmesini önler.
27. Esas yönünden birbirinden bağımsız hareket edebilmelerinin sonucu olarak ihtiyari dava arkadaşlarından her biri hükmü yalnız başına, kendisi için temyiz edebilir. Süresinde temyiz yoluna başvurmamış olan ihtiyari dava arkadaşları hakkında hüküm kesinleşir. Diğer dava arkadaşlarının temyizi üzerine hüküm bozulursa, bu bozmadan temyize başvurmamış olan dava arkadaşı yararlanamaz (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, C:3, s. 3377).
28. Medeni usul hukukundaki dava arkadaşlığında olduğu gibi icra takiplerinde de bazı hâllerde takip arkadaşlığı mümkündür.
29. Uyuşmazlık noktası çerçevesinde takip arkadaşlığı konusuna değinmek gerekirse; alacaklı müşterek borçluların her birine karşı ayrı ayrı takip yapabileceği gibi hepsini tek bir takibe konu da edebilir. Bu hâlde müşterek borçlular arasında ihtiyari bir takip arkadaşlığı doğar. İhtiyari takip arkadaşları yönünden de birlikte haraket etme zorunluluğu bulunmamaktadır (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 168).
30. Bu hâlde ihtiyari takip arkadaşlarından biri veya birkaçı ödeme emrine itiraz etmez ise takip o borçlu yönünden kesinleşir. Birden fazla borçlunun ödeme emrine itiraz ettiği ve alacaklının itirazın iptali davasında bu borçluları taraf olarak göstermesi hâlinde ise yukarıda değinilen ihtiyari dava arkadaşlığı doğacaktır.
31. Gelinen aşamada itirazın iptali davasında kurulacak hükmün takibe etkisinin ne olacağı konusunda kısa bir açıklamada bulunulması Özel Daire ve Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın çözümünde etkili olacaktır.
32. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen itirazın iptali davaları müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı, itirazın iptali davasında, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder.
33. Mahkeme, genel hükümlere göre yapacağı inceleme sonunda davalının borçlu olduğu kanısına varırsa itirazın iptaline karar verir.
34. İtirazın iptali davasının kabulüne ilişkin kararın icra hukuku bakımından iki önemli sonucu vardır: Bunlardan ilki, şartları varsa icra inkâr tazminatına hükmedilmesi imkânıdır. İkinci sonuç ise; alacaklı mahkemenin itirazın iptali yönündeki kararını icra dairesine vererek itiraz üzerine durmuş olan icra takibine devam edilmesini isteyebilir.
35. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; taraflar arasında imzalan haricî taşınmaz satış sözleşmesinin ifa edilmemesi üzerine davacı sözleşmeden dönerek sözleşme çerçevesinde ödediği bedeli satıcı davalılardan tahsil edebilmek için İzmir 19. İcra Müdürlüğünün 2010/4314 sayılı dosyasıyla icra takibi başlatmıştır. İhtiyari takip arkadaşı her iki borçlunun ödeme emrine itirazı üzerine duran takibin devamını sağlamak amacıyla açılan itirazın iptali davasında da her iki borçlu ihtiyari dava arkadaşı olarak yer almıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile takibin 159.869TL üzerinden devamı yönünde verilen ilk karar davalılardan B. İnşaat Taahhüt ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından temyiz edilmediğinden karar bu davalı yönünden kesinleşmiş olup takip bu borçlu yönünden hükmolunan miktar üzerinden devam edecektir. Başka bir anlatımla; davalı B. İnşaat Taahhüt ve Ticaret Ltd. Şti. yönünden açılan, ihtiyari dava arkadaşlığı suretiyle şekli olarak birlikte görülmekle beraber ayrı varlığını koruyan dava, kısmen kabul kararının kesinleşmesiyle beraber sona ermiştir. Mahkemenin bu nedenle diğer davalı yönünden davaya devam ederek hüküm tesis etmesinde taraf teşkili anlamında usule aykırılık bulunmamaktadır.
36. Hâl böyle olunca aynı gerekçeyle verilen direnme kararı haklı ve yerindedir.
37. Ne var ki bozma nedenine göre davalı E. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. ile davacı vekilinin temyiz itirazları incelenmediğinden bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararı yerinde olup, davalı E. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. ile davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.06.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak verildi.
HGK. 28.06.2022 T. E: 2020/(13)3-246 , K: 1033