Bölge Adliye Mah. Kararları

İhya kararının etkisini geçmişe yönelik olarak da doğuracak olması nedeniyle, yapılan takip de geçerli hale geleceğinden

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/334
KARAR NO : 2020/2058

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA 2. İCRA HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2019
NUMARASI : 2019/510 Esas, 2019/659 Karar

DAVA : ŞİKAYET
KARAR TARİHİ : 03/12/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/12/2020

Karşıyaka 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/510 Esas, 2019/659 Karar sayılı dosyasında verilen davanın reddi kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilen ve heyetçe incelenen dosyada;
İSTEM : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin icra takibi başlatılmadan çok önce re’sen tasfiye edilip, sicil kaydının 12/08/2014 tarihinde silindiğini, hem tüzel kişiliğini, hem de hak ve fiil ehliyetini kaybettiğini, İzmir 4. Ticaret Mahkemesinin 29/06/2018 tarihli 2017/1129 Esas, 2018/805 Karar sayılı ilamı ile verilen ihya kararının 15/09/2018 tarihinde kesinleştiğini, ancak bu ihyanın şirketin yeniden aktif hale geldiği anlamını taşımadığını, sadece bu icra takibinin alacaklısı firma ile olan ihtilafları açısından ihya edildiğini, müvekkilinin ihya kararının kesinleştiği tarihten önce, bu icra dosyasında müvekkili aleyhine yapılan tüm usuli, şekli ve cebri işlemlerin, tebligatların, bildirimlerin, menkul hacizlerin hükümsüz olduğunu, T.K’nın 35. maddesine göre yapılmış gibi görünen tebligatların geçersiz olduğunu, bu konudaki taleplerinin 16/10/2018 tarihli kararla reddedildiğini belirterek, 16/10/2018 tarihli işlemin iptalini istemiştir.
YANIT : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı vekilinin Karşıyaka 4. İcra Müdürlüğünün 2017/656 Esas sayılı dosyasına sunduğu tarihsiz (Uyap işlem tarihi 03/10/2018) dilekçesinde ileri sürdüğü taleplerin icra müdürlüğünün 16/10/2018 tarihli kararı ile reddedildiğini, şikayete konu icra takibi ve yapılan işlemlerin kesinleştiğini, usulsüz yapılan tebliğin mutlak batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olduğunu, davacının 15/09/2018 tarihinde icra emrinden ve takipten haberdar olduğunu, icra dosyasına sunduğu 03/10/2018 tarihli talebinde de açıkça bu hususun beyan edildiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davanın yerinde görülmemesi nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle, dava dilekçesini tekrarla, icra müdürlüğünün red kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu, icra müdürlüğünün daha önce yaptığı işlem ve kararların hukuka ve yasaya aykırı olduğunu öğrendiği veya fark ettiği takdirde hukuka uygun hale getirmesi için hiçbir yasal engel bulunmadığını, müvekkili hakkındaki ihya kararının kesinleştiği tarihten önce, icra dosyasında müvekkili aleyhine yapılan tüm işlemlerin gayri hukuki ve batıl olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, İİK’nın 16. maddesi uyarınca borçlu şirketin ihyasına ilişkin kararın kesinleştiği tarihten önce yapılan icra işlemlerinin iptali isteminin reddi kararını şikayettir.
Davacı borçlu şirketin 12/08/2014 tarihinde 6102 Sayılı Kanunun geçici 7. maddesi uyarınca sicilden terkin edildiği ve davacı şirket ortağı ……. tarafından açılan dava sonucunda İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/06/2018 tarihli 2017/1129 Esas 2018/805 Karar sayılı kararı ile davacı şirketin, İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/382 Esas 2016/102 Karar sayılı kararının infazı, Karşıyaka 4. İcra Müdürlüğünün 2017/656 Esas sayılı takip dosyasındaki işlemlerin devamı ve İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/326 Esas sayılı dosyasındaki taraf işlemlerinin sağlanması amacıyla ve bu dosyalar ile sınırlı olmak üzere ihyasına, tasfiye memuru olarak ….. atanmasına karar verildiği ve kararın 10/09/2018 tarihinde kesinleştiği tartışmasızdır. Dava konusu icra takibine başlandığı tarih itibarı ile davacı şirketin ihyasına karar verilmemiş ise de, takibin devamı sırasında davacı şirketin ihyasına karar verildiği, takip dosyasına davacı borçlu vekili tarafından 03/10/2018 tarihinde vekaletname örneği ve şikayete dayanak talep dilekçesinin sunulduğu, davacı borçlu şirketin bu tarihte takipten haberdar olduğu anlaşılmıştır.
Davacı şirketin, dava konusu icra takibinden önce ticaret sicilinden terkin edilmek suretiyle tüzel kişiliği sona ermiş olup, 10/09/2018 tarihinde kesinleşen karar ile davacı şirketin ihyasına karar verilerek, yeniden sicile tescilinin sağlandığı anlaşıldığından, yapılan terkin işlemi hükmünü yitirecektir. İhya kararının etkisini geçmişe yönelik olarak da doğuracak olması nedeniyle, yapılan takip de geçerli hale geleceğinden, kararda herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerinde takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı, kararda kamu düzenine aykırı bir yön de bulunmadığı anlaşılmakla, HMK’nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Karşıyaka 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/510 Esas, 2019/659 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli 54,40 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 44,40 TL harç indirilerek, kalan 10,00 TL harcın davacıdan alınmasına,
3-Duruşma açılmadığından, davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa geri verilmesine,
İlişkin, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 361/1 maddesi ve İİK’nın 364/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 03/12/2020

 

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
23. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2017/2601
KARAR NO : 2018/701

 

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 2. İCRA HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/07/2017
NUMARASI : 2013/536 Esas – 2017/819 Karar

DAVANIN KONUSU : Şikayet

KARAR TARİHİ : 29/03/2018
KARAR YAZIM TARİH : 30/03/2018
Yukarıda ayrıntıları belirtilen mahkeme kararının süresi içinde istinafen incelenmesi davalı tarafından talep edilmekle, görevlendirilen Üye Hakim tarafından hazırlanan rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra heyetçe yapılan müzakere sonucunda duruşma açılmaksızın gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı/borçlu vekili özetle; müvekkili şirketin tasfiyesinin sonlandığını ve bu hususun 14.12.2005 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, tasfiyeden sonra Gebze 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2003/754 esas sayılı dosyasından müvekkili aleyhine hüküm kurulduğunu, davalının bu ilama dayanarak 23.11.2007 tarihinde ilamlı takip başlattığını, oysa müvekkili şirketin tasfiyesi sonlandığından şirketin ihyası sağlanmadan takip başlatılamayacağını, yine davalı şirketi temsile yetkili şirket müdürü bulunmadığını, bu nedenle tüm ortakların her birinin şirketi temsile yetkili olduğunu, davalı şirket ortağı …….. takip konusu borcun müvekkili şirket ortağı ….. tarafından ödendiğine ilişkin 28.06.2012 tarihli ibraname verdiğini beyan ederek tüm bu sebeplerle takibin iptaline, davalının tazminat ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı/alacaklı vekili özetle; borçlu şirketin Ankara 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/67-369 sayılı ilamı ile ihyasına karar verildiğini, ve kararın kesinleşmediğini, ibranamenin yetkisiz, şirket adına borçlanma ve imza yetkisi olmayan eski ortak ……. alındığını, davacının muvazaalı bir şekilde geriye dönük bu belgeyi eski ortaktan aldığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi; takibin 23/11/2007 tarihinde başlatıldığı, borçlu şirketin 14/12/2005 tarihinde ticaret sicil gazetesinde kapanış ilanının yayınlandığı ve sicilden terkin edildiği, dolayısıyla ihya kararı ile takip tarihinden sonra borçlu şirket ihya edilse bile, takip tarihi itibariyle tüzel kişiliği olmayan şirket hakkında başlamış takibi canlandıramayacağı, zira takip tarihi itibariyle borçlu şirketin tüzel kişiliğinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne, takibinin davacı yönünden iptaline karar vermiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılmadığını, bu nedenle reddi gerektiğini, şirketin tasfiyesinden sonra 5 yıllık yasal süre içerisinde şirketin ihyasının istendiğini ve ihya kararı verildiğini, ihya kararının karar düzeltme aşamasında olduğunu, mahkemenin ihya kararının sonucunu bekletici mesele yapması gerektiğini, tüzel kişiliği olmayan şirketin bu davayı açmasının da mümkün olmadığını beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Somut olayda; ticaret sicil kayıtlarına göre, şikayetçi şirketin 30.11.2005 tarihinde tasfiye kapanışının yapıldığı, 09.12.2005 tarihinde ticaret sicilden kaydının silindiği, alacaklının 2007 tarihinde şikayete konu takibi başlattığı, alacaklı tarafından açılan borçlu şirketin ihyası davasında, Ankara 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.06.2011 tarihli ve 2011/67-369 sayılı ilamı ile; tasfiye kapanışı yapılarak ticaret sicildeki kaydı silinen …….Şirketi hakkında davacı ….. tarafından açılmış derdest bir dava (takibe konu ilama ilişkin dava) var iken, dava sonuçlanmadan şirketin tasfiyesi mümkün olmadığından borçlu şirketin ihyasına karar verildiği, ihya kararının henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Tasfiye suretiyle ticaret sicilden kaydı silinen yani tüzel kişiliği sona eren davacı şirketin, medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulacağından, münfesih tüzel kişiliğin gerek yargıda gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden bahsetmek olanaklı değildir. Dolayısıyla, tasfiyesi tamamlanıp ticaret sicilinden silinmek suretiyle hukuk alemindeki varlığı sona eren (münfesih) şirketin takibin tarafı olmak ehliyeti de bulunmamaktadır. Ticaret sicilinden terkin edilmiş şirket hakkında takip işlemlerine başlanması ve yürütülmesi tasfiye memuru ile ticaret sicile yöneltilecek dava sonucunda tüzel kişiliğin yeniden ihyası ile mümkündür. Taraf ehliyeti kamu düzeni ile ilgili olup hakimin bu hususu re’sen de göz önünde bulundurması zorunludur.
Her ne kadar somut olayda; takip tarihinden önce ve şikayet tarihi itibariyle davacı/borçlu şirketin tüzel kişiliği ortadan kalkmış ise de; davacı şirketin ihyasına karar verilerek yeniden sicile tescilinin sağlanması halinde, yapılan terkin işlemi hükmünü yitirip ihya kararı etkisini geçmişe yönelik olarak da doğuracağından ve davalı tarafından açılan ihya davasının kabulüne karar verildiği, karar düzeltme aşamasında olduğu için henüz kesinleşmediği de dikkate alındığında, ihya kararının kesinleşmesinin beklenmesinin, davacının aktif husumet ehliyeti ve davanın seyri açısından önem arz ettiği, ilk derece mahkemesince bu hususlar değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verildiği anlaşıldığından HMK’nın 353/1-a-4. ve 353/1-a-6. bendi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının esası incelenmeksizin kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının istinaf başvurusunun esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, HMK’nın 353/1-a-4. ve 353/1-a-6. bendi gereğince KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/536 Esas – 2017/819 Karar sayılı 25/07/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın Dairemizin yukarıdaki kararına uygun şekilde aktif husumete yönelik usuli süreç beklenildikten sonra, sonucuna göre inceleme yapılarak esasa müessir tüm taraf dellileri tek tek değerlendirilmek suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalının yatırdığı 31,40-TL istinaf peşin karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
4-Davalı tarafça yapılan istinaf giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden yapılacak yargılama sonunda verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından, istinaf kanun yoluna başvuran davalı yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme ve müzakere neticesinde HMK’nın 353/1-a-4. ve 353/1-a-6. bendi gereğince Kanunen KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29/03/2018

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu