Site icon İcra Hukuku | İcra ve İflas Hukukuna Dair Her Şey….

İİK 304 uyarınca konkordatonun tasdiki talebi hakkında kesin mühlet içerisinde karar verilmemesi- Usulden ret-

Komiserler kurulunca nihai rapor sunulduktan sonra, ilk derece mahkemesince kesin mühlet içerisinde karar verilemeyeceğinin anlaşılması üzerine, İİK 289/5 uyarınca önce üç ay, sonra iki ay, ardından yirmi gün ve son olarak bir ay süre ile kesin mühletin uzatılmasına karar verilerek uzatma sürelerinin hesabında hata yapılmak suretiyle kesin mühlet yirmi gün aşılarak karar verilmişse de, bu durumun taraflara yüklenebilecek bir kusur olmadığı- “İlk derece mahkemesince, İİK 289/5 uyarınca verilmesi mümkün olan altı aylık uzatma süresinin aşıldığı, kesin mühlet içerisinde karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde mahkemenin her hâlde İİK 304/2 uyarınca mühlet hükümlerinin uzatılmasına dair karar vermesi gerektiği, aksi hâlde mühlet hükümlerinin kendiliğinden ortadan kalkacağı, 304/2 uyarınca mühletin uzatılmasına karar verilmemesi durumunda, mühlet hükümlerinin zımnen uzadığının kabul edilemeyeceği” şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talep eden şirketin konkordato tasdik talebinin adi alacaklılar yönünden kabulüne, rehinli alacaklılar yönünden reddine karar verilmiştir.

Kararın alacaklılar Türkiye İ. Bankası A.Ş., …., YK. Bankası A.Ş., Türkiye G. Bankası A.Ş., T.C. Z. Bankası A.Ş., … A.Ş. ile … (SGK) vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle tasdik kararının kaldırılmasına ve konkordato talep eden şirketin tasdik talebinin usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı konkordato talep eden vekili ve SGK vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. TALEP

Konkordato talep eden vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini, malî açıdan zor duruma düştüğünü, sunulan proje kapsamında borçlarını ödeyebileceğini ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 285 inci ve devamı maddeleri uyarınca teklif edilen konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.

II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 24.12.2020 tarihli ve 2018/738 Esas, 2020/607 Karar sayılı kararı ile; talep eden şirketin konkordato revize projesinin alacaklılar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde İİK’nın 302/2 nci maddesinde aranan nisabın üzerinde adi alacaklılar tarafından kabul edildiği, konkordato projesinin gerçekleşmesi için İİK’nın 305 inci maddesindeki konkordato tasdik şartlarının oluştuğu gerekçesiyle adi alacaklılar yönünden konkordato projesinin tasdikine, rehinli alacaklılar yönünden ise konkordato projesinin reddine karar verilmiştir.

III. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklılar Türkiye İ. Bankası A.Ş., …., YK. Bankası A.Ş., Türkiye G. Bankası A.Ş., T.C. Z. Bankası A.Ş., … A.Ş. ile SGK vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 23.02.2022 tarihli ve 2022/120 Esas, 2022/296 Karar sayılı kararı ile;

1. Alacaklı SGK vekilinin istinaf nedenleri yönünden;

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının prim ve idari para cezası alacakları kamu alacağı niteliğinde olduğundan konkordatonun adı geçen kurum için bağlayıcı olmadığı, bu durumda SGK’nın konkordatonun tasdikine ilişkin olarak verilen karara karşı istinaf başvurusunda bulunmasında hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun usulden reddine,

2. Alacaklı T.C. Z. Bankası A.Ş. ile …. vekillerinin istinaf nedenleri yönünden;

Konkordatonun tasdiki kararlarının ancak toplantıda olumsuz oy kullanan ve tasdik duruşmasına kadar itirazlarını bildiren alacaklılar tarafından istinaf edilebileceği, alacaklı T.C. Z. Bankası A.Ş. ile …. vekilleri bu gereklilikleri yerine getirmediğinden adı geçenlerin istinaf hakkı bulunmadığı gerekçesiyle istinaf dilekçelerinin reddine,

3. İcra ve İflas Kanunu’nun 304 üncü maddesi uyarınca mahkemenin, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorunda olduğu, konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa mahkemece, gerekli görülürse komiserden gerekçeli bir rapor da alınarak karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebileceği, bu sürenin altı aydan fazla olamayacağı, mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlamasının beklendiği, İİK’nın kesin mühletin etkilerini düzenleyen 294, 295, 296 ve 297 nci maddelerinin hak kaybı ya da iktisabı sonucunu doğurmadığı, bunların kullanılmasını sınırladığı ya da ertelediği, yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımının mühletin koruyucu etkisinin sona ermesi olduğu, 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (7101 sayılı Kanun) ile değiştirilmeden önce konkordatoda geçici mühletin hiç olmadığı ve kesin mühletin sadece üç ay olduğu, kesin mühletin gerektiğinde iki ay süre ile uzatılabildiği, gerek mühlet işlemlerinin gerekse tasdik yargılamasının bu süre içinde yapıldığı, getirilen yenilikle uzatmayla birlikte beş ay geçici mühletin ve on sekiz ay kesin mühletin kabul edildiği, işlemler ve yargılama süreci için komiserlere yirmi üç aylık bir süre verildiği, 7101 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce tasdik kararının kısa bir süre içinde verilmesi gerektiği belirtilmişken yapılan yeni düzenlemede tasdikin mühlet içinde olması gerektiğinin açıkça vurgulandığı;
Diğer taraftan bu sürenin ucu açık ve belirsiz biçimde uzatılmasının daha büyük bir tehlike arz ettiği, işlemlerin uzadığından söz edilerek beş-on yıllık sürelerle tasdik işlemlerinin sürüncemede bırakılması ihtimalinin gündeme gelebileceği, iflasın ertelenmesine ilişkin hükümlerin kanundan çıkartılmasının gerekçelerinden birinin de aslında beş yıl olan sürenin çeşitli vesilelerle uzatılması olduğu, kaç günlük gecikmenin makul, kaç günlük gecikmenin fazla olduğunu saptamanın da objektif bir kritere bağlanabilecek bir husus olmadığı;

İlk Derece Mahkemesince talep eden şirkete 07.03.2019 tarihli kararla 10.03.2019 tarihi itibariyle bir yıllık kesin mühlet verildiği, 05.03.2020 tarihinde kesin mühletin İİK’nın 289/5 inci maddesi uyarınca 10.03.2020 tarihinden başlamak üzere üç ay süreyle uzatıldığı, 15.06.2020 tarihli talep üzerine 06.07.2020 tarihli kararla kesin mühletin sona ereceği 08.09.2020 (bu dönemde Covid 19 pandemisi nedeniyle sürenin 86 gün durduğu anlaşılmaktadır) tarihinden başlamak üzere iki ay süreyle uzatıldığı, 02.11.2020 tarihinde komiserlerin raporunu sunduğu, 05.11.2020 tarihinde kesin mühletin İİK’nın 289/5 inci maddesi uyarınca 08.11.2020 tarihinden başlamak üzere yirmi gün süreyle uzatıldığı, 26.11.2020 tarihli duruşmada kesin mühletin İİK’nın 289/5 nci maddesi uyarınca 28.11.2020 tarihinden başlamak üzere bir ay süreyle uzatıldığı, 24.12.2020 tarihinde de nihai kararın verildiği,

İlk Derece Mahkemesince İİK’nın kesin mühletin uzatılmasına olanak sağlayan 289/5 inci maddesinden söz edilerek önce üç ay, sonra iki ay, sonra yirmi gün ve sonra da bir ay süre ile uzatma kararı verildiği, Kanun gereği uzatma altı ayla sınırlı iken mahkemece kesin mühletin altı ay yirmi gün süre ile uzatıldığı, artık mühletin sona erdiği, yargılama bakımından süre koşulunun ihlâl edildiği ve mühletin sağladığı korumaların kalktığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince verilen kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine ve talep eden şirketin konkordato talebinin usulden reddine,

4. Kararın niteliğine göre alacaklılar Türkiye İ. Bankası A.Ş., YK. Bankası A.Ş., Türkiye G. Bankası A.Ş. ve … A.Ş. vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile,

“….1-Talep, borçlu şirket hakkında, İİK’nın 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ile konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.

İİK’nın 304/1. maddesi mahkemenin konkordato hakkındaki kararını herhalde kesin mühlet içinde verilmesi hükmünü getirmiştir. İkinci fıkrası ise “Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir” hükmünü içermektedir.

Anılan maddenin birinci fıkrasında bir yıllık süre öngörülmesine rağmen mahkemenin yapacağı incelemeye bağlı olarak yargılamanın gidişatına göre bu süre içerisinde bir karar verilemeyecek olması incelemenin tamamlanamaması ve özel güçlük arz eden durumların ortaya çıkması ihtimaline karşı mahkemenin mühlet hükümlerinin devamı ile altı aylık ek bir süre verilebileceğini düzenlemiştir. Bunun amacı mühletin kalkması halinde konkordato tedbirleri de kalkacak ve konkordatonun temel amaçlarından olan borçlunun malvarlığının korunması suretiyle alacaklıların tatmin ilkesi ihlal edilmiş olacaktır.

İİK’nın 304. maddesinin 1. maddesi düzenleyici bir hüküm içermekte olup, bu hükme bir sonuç bağlanmamıştır. Kaldı ki ikinci fıkrada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması halinde hakime altı aylık, ek bir mühlet tanınmıştır. Kanun koyucu belirlenen sürede konkordato işlemlerinin özel güçlük arzeden incelemeler nedeniyle tamamlanamaması ihtimalini gözeterek ek mühlet verilme olanağı tanımıştır.

Somut olayda, komiser heyetince nihai rapor 03.11.2020 günü ibraz edilmiş olup araya Covid-19 tedbirleri kapsamında uzatma süresi girmiş ve nihayet mahkemece kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşıldığından kesin mühletin hitamından sonra İcra ve İflâs Kanunu’nun kesin mühletin uzatılmasına olanak sağlayan 289/5 ve diğer maddeleri gereğince önce üç ay, sonra iki ay, sonra yirmi gün ve sonra da bir ay süre ile kesin mühletin uzatılmasına karar verilmiştir. Mahkemenin incelemenin tamamlanamaması nedeniyle verdiği toplam sürenin hesabında hataya düşerek 20 günlük süre aşılması taraflara (borçlu-alacaklı) yüklenebilecek bir kusur değildir.

Yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan, talep edenlerin ve konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek 20 günlük gecikme nedeniyle, cezalandırılması doğru görülmemiştir. Böyle bir durum, sadece borçlunun değil; alacaklıların da zarara uğramasına neden olabilecektir. Zira, üçte iki ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilen ve alacaklıların kendilerine iflasa nazaran daha avantajlı bir durum yaratacağı inancıyla muvafakat verdikleri konkordato projesinin salt geç tayin edilmiş duruşma günü nedeniyle usulden reddedilmesi, onların da daha az oranda tatmin edilmesi sonucunu doğurabilir. Oysa, böyle ağır sonuçlar doğuran işlemin sorumlusu, ne alacaklılar ne de borçludur.

Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle istemin usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür.

2) Bozma nedenine göre, alacaklı SGK vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, her ne kadar Özel Dairenin bozma kararında mühletin bitiminden yirmi gün sonra karar verilmesinin makul kabul edilebileceği belirtilmişse de, yasal düzenleme açık olduğundan bu görüşe katılmanın mümkün olmadığı, 7101 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce konkordatoda geçici mühlet süreci hiç bulunmazken kesin mühletin de sadece üç ay olarak düzenlendiği ve kesin mühletin gerektiğinde iki ay süre ile uzatılabildiği, o dönemde de mühlet işlemlerinin bu süre içinde yapılarak yetiştirilebildiği;

İcra ve İflas Kanunu’na eklenen iflasın ertelenmesi hükümlerinin, borçlu ile mahkemenin bir araya gelerek ve alacaklıları sürece dâhil etmeyerek tahsilatı ve iflası ertelediği ileri sürülerek eleştirildiği ve konkordatonun da öncelikle bu eleştiriyi ortadan kaldırmak için genişletildiği ve uygulanabilir hâle getirildiği, 7101 sayılı Kanun’un konkordatoyu güçlendirmesindeki temel nedenin borçlu ve alacaklıların sürece dâhil olarak komiser işlemlerinin borçlu ve alacaklı tarafından şikâyet yolu ile mahkeme önüne getirilmesine olanak tanındığı, borçlunun süreci hızlandırmaları için komiserlere yardımcı olması, gecikme durumunda onları harekete geçirmesi ve bütün bunlara rağmen komiserlerin işlemleri yapmakta ihmâli hâlinde onları şikâyet etmesinin beklendiği, bu nedenle borçlunun sürece etki edemeyeceğine ilişkin yaklaşımın isabetli olmadığı, eğer bir mağduriyet söz konusu ise gerek alacaklının gerekse borçlunun, komiserlerin tazminat sorumluluğuna başvurabileceği,

İlk Derece Mahkemesince geçici ve kesin mühletin uzatılması ve tasdik yargılaması sırasında mühletin etkilerinin devamına ilişkin kararların güçlük arz eden özel durumlarda verilebileceği, mühletin uzatılmasına dair kararların nedenleri açıkça gösterilerek yazılı olarak verilmesi gerektiği, gerek mühletin uzatılması ve gerek tasdik yargılaması aşamasında mühletin etkilerinin devamına karar verilmesinin, mühlet verilmesi ile ortaya çıkan yasal sonuçların sürdürülmesini amaçlayan birer ihtiyati tedbir niteliğinde olduğu, zımnen ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin kabulü hâlinde bunun infaz kabiliyeti olmayacağı ve borçlunun da bu yasal sonuçlardan ve tedbirlerden yararlanamayacağı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Konkordato talep eden vekili, Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararında, komiserlerin mahkemeye de karar vermek için yeterli süre bırakacak şekilde raporlarını sunması gerektiği belirtilmiş ise de, bu sürenin ne kadar olacağı açıklanmadığı gibi, Kanun’da da buna ilişkin yasal düzenlemenin bulunmadığını, Bölge Adliye Mahkemesinin yeterli sürenin ne olduğunu ve dayanağını ortaya koymakla yükümlü olduğunu, direnme kararında komiserlerin işlerini gereği gibi yapmadıkları ve hatalı oldukları belirtildiği hâlde, komiserlerin hangi konuda hatalı olduklarının ortaya konulmadığını, konkordato sürecini takip etmede tek yetkili ve sorumlu makamın mahkeme olduğunu, pandemi nedeniyle toplantı yasağının getirilmesinden dolayı tüm hazırlıklar yapılmasına rağmen alacaklılar toplantısının öngörülen sürede yapılamadığını, mühlet sürecine ne talep eden şirketin ne de alacaklıların müdahale edemeyeceğini, direnme kararında komiserlerin tazminat sorumluluğundan bahsedilmiş ise de, komiserlerin iflas edecek şirketin, alacaklıların ve çalışanların zararlarını karşılayabilecek maddi imkânlarının olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2004 sayılı İİK’nın 304 üncü maddesi uyarınca konkordatonun tasdiki talebi hakkında kesin mühlet içerisinde karar verilmemesi hâlinde talebin usulden reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 289 ve 304 üncü maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.

2. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukuki çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, s. 709).

3. Konkordato İİK’da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimidir (Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, C. IV, … 1997, s. 3585; Süha Tanrıver, Adnan Deynekli, Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; … Kale, Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), … 2017, s. 2; Hakan Pekcanıtez, Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, … 2018, s. 4; Sümer Altay, … Eskiocak, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, … 2019, s. 10, 15).

4. Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayrımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tâbi olmayan borçlular ile iflâsa tâbi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.

5. Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayrım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun mali durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir. Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (İİK md. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanitez/Erdönmez s. 6 vd.).

6. Mahkeme içi adi konkordato İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler İİK’nın 285 inci maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmış olup, kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişilerin konkordatoya başvurabileceği kabul edilmiştir. İİK’nın 285/2 nci maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamıştır. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.

7. Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve İİK’nın 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi ister (İİK md. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286 ncı maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici mühlet (üç ay) verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (İİK md. 287).

8. Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 297 nci maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.

9. Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.

10. Geçici mühletin ilânı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilândan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (İİK md. 288).

11. Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (İİK md. 289/2).

12. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (İİK md. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.

13. Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddi doğrultusunda karar oluşturulur. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.

14. İcra ve İflas Kanunu’nun 289/5 inci maddesi uyarınca, güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir.

15. Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukuki nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (İİK md. 289/4).

16. Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için İİK’nın 288 inci maddesine göre ilân yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya red şeklinde beyanlarının alınması (İİK md. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları bakımından karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (İİK md. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi ve konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilân ederek, komiseri dinleyerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak, tasdik veya red kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tâbi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.

17. Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar İİK’nın 305 inci maddesinde belirtilmiş olup, buna göre; konkordato projesinin İİK’nın 302 nci maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, İİK’nın 206 ncı maddesinin 1 inci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.

18. Konkordatonun tasdikine ilişkin karar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilan edilecek ve kesin ödeme projesinin tasdik ilânı gereğince onun yönetiminde uygulanması için bir kayyım atanabilecektir (İİK md. 306).

19. Asliye ticaret mahkemesince kabul edilerek tasdik edilen konkordato, konkordato prosedürüne katılmayanlar (alacak kaydı yaptırmayanlar) da dâhil olmak koşuluyla tüm alacaklıları bağlar. Bu temel ilke “konkordatonun bütün alacaklılar için kural olarak zorunlu olması” şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak rehinli alacaklarla bazı imtiyazlı ve kamusal alacaklar ve komiserin izniyle mühletten sonra … alacaklar bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir (İİK md. 308/c-III). Bu kategoriye giren alacaklar konkordatodan kesinlikle etkilenmeyip tümüyle ödenmesi gerekir. Çünkü kanun, konkordatonun borçlu ile alacağı rüçhanlı olmayan alacaklılar arasında akdedilebileceğini öngörmüş, rüçhanlı alacaklıları konkordatodan istisna tutmuştur.

20. Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlamış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür (İİK md. 308/ç). Borçlu mühletten önce … borçlarını, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde öngörülen ödeme planı çerçevesinde ödemek imkânına kavuşur. Bu itibarla konkordato, borcun yenilenmesini gerektirmemekte, ancak ödeme şekil ve şartlarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişikliğin şeklini ve içeriğini, asliye ticaret mahkemesince tasdik edilerek kesinleşen konkordato ödeme projesi belirler. Bu açıklamalara göre borçlu, mühletten önce … borçları için artık takip edilmemekte ve borçlarını ödeme konusunda fevkalâde elverişli bir hukuki statüye kavuşmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, mühletten sonraki dönemde komiserin onayı olmadan borçlunun üstlendiği borçlar da konkordatoya tâbidir [(İİK md. 308/c-II) Altay/Eskiocak s. 44 vd.].

21. İcra ve İflas Kanunu’nun “Konkordatonun mahkemece incelenmesi” başlıklı 304 üncü maddesi;

“Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.

Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz” şeklinde düzenlenmiştir.

22. İcra ve İflas Kanunu’nun 304/1 inci maddesinde, komiserin nihai raporunu ve dosyayı teslim alan mahkemenin konkordato hakkında yargılamaya başlayacağı ve komiseri dinledikten sonra her hâlde kesin mühlet içerisinde kararını vermek zorunda olduğu belirtilmiştir.

23. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde, tasdik yargılamasını yapan mahkemenin, gerekli görmesi durumunda komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebileceği, bu durumda da uzatılan sürenin altı aydan fazla olamayacağı belirtilerek tasdik yargılamasının devam edebileceği azami süre belirlenmiştir.

24. İcra ve İflas Kanunu’nun 304 üncü maddesine ilişkin Adalet Komisyonu raporu ve maddenin gerekçesi, mahkemeye kesin mühlet içinde bir karar vermek zorunluluğu yüklendiği, bu nedenle de ikinci fıkrada da yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebileceği, zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması hâlinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabileceği, her hâlde mühlet hükümlerinin altı aydan fazla uzatılamayacağı şeklinde olup konkordato talebini inceleyen mahkemece her hâlde kesin mühlet içerisinde konkortado hakkında karar verilmesi gerekliliğine işaret edilmiştir.

25. Konkordato talebi hakkında inceleme yapan mahkeme tarafından verilecek tasdik kararının, mutlaka kesin mühlet içerisinde verilmesi gerekmektedir. Mahkemece komiserler tarafından nihai raporun sunulmasından ve dosyanın mahkemeye tevdi edilmesinden sonra, mühlet hükümleri devam ederken tasdik yargılaması için duruşma günü tayin edilip, duruşma gün ve saati de İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca Ticaret Sicil Gazetesi ve Basın İlan Kurumunun resmî ilan portalında ilan edilmelidir.

26. Kesin mühletin sona ereceği tarihe kadar tasdik talebi hakkında bir karar verilmemesi hâlinde kesin mühletin tüm hüküm ve sonuçları kanun gereği kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

27. Tasdik yargılaması sürecinde mahkemenin ihtiyati tedbir yoluyla borçluya karşı takip başlatılmasına veya başlamış olan takiplerin durmasına karar vermesine gerek bulunmamaktadır. Tasdik yargılaması kesin mühlet içerisinde tamamlanmak zorunda olduğu için zaten kesin mühletin sonuçları bu aşamada da etkisini göstermeye devam etmektedir. Kanun koyucu konkordato tasdik yargılamasını kısa sürede ve olabildiğince çabuk sonuçlandırmak istediği için bu yöndeki iradesini açıkça ortaya koymuş, kesin mühlet içerisinde konkordatonun tasdikine ilişkin olumlu veya olumsuz bir karar verilmesini aramıştır. Kesin mühlet içerisinde tasdik kararının verilemeyeceği belli olmuşsa bu sefer mahkemenin kesin mühleti uzatacağı, fakat bu sürenin her hâlükârda altı ayı geçemeyeceği hususu da kanunda açıkça hükme bağlanmıştır. Bu açık düzenleme karşısında konkordatonun tasdiki yargılamasının geciktirilmesi ve uzatılabilmesi mümkün olmayacaktır (Selçuk Öztek, … Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, … Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni Konkordato Hukuku 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflas Kanunu m. 285-309 şerhi, Ankara 2018, s. 356).

28. İcra ve İflas Kanunu’nun 304/2 nci maddesinde düzenlenen altı aylık ek mühlet süresinin, durum ve şartlara göre istisnai zamanlarda, yargılamanın gidişatına göre bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda kullanılması gerekmektedir.

29. Bilirkişi raporlarına itiraz, bilirkişilerden ek rapor alınması ya da yeni bilirkişi incelemesi yaptırılması veya teminatın tamamlanması gibi tasdik yargılamasını uzatabilecek usulî işlemlerin tamamının kesin mühlet içerisinde yapılması zorunluluk arz etmektedir. Tüm bu yasal açıklığa ve zorunluluğa rağmen uzatılan altı aylık süre içerisinde de tasdik yargılamasında bir karar verilememişse, mahkemenin konkordatonun tasdiki talebini reddetmesi gerekecektir (Öztek/Budak/Tunç Yücel/Kale/Yeşilova, s. 356, 357).

30. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince, teklif edilen konkordato talebi üzerine, 07.03.2019 tarihli celsede 10.03.2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bir yıl kesin mühlet kararı verilmiş, 05.03.2020 tarihinde ise, İİK’nın 289/5 inci maddesi uyarınca kesin mühletin 10.03.2020 tarihinden itibaren üç ay uzatılmasına karar verilmiştir.

31. İlk Derece Mahkemesinin 02.07.2020 tarihli ara kararıyla, Covid 19 pandemisinde geçen seksen altı günlük durma süresi de dikkate alınarak İİK’nın 289/5 inci maddesi uyarınca kesin mühletin, sona ereceği 08.09.2020 tarihinden itibaren iki ay süre ile uzatılmasına karar verilmiştir.

32. Komiserler kurulunca 06.10.2020 tarihinde alacaklılar toplantısı yapılmış, 02.11.2020 tarihinde ise nihai rapor ve dosya mahkemeye teslim edilmiştir.

33. İlk Derece Mahkemesince 05.11.2020 tarihli duruşmada İİK’nın 289/5 inci maddesi uyarınca kesin mühletin aynı hüküm ve şartlarla 08.11.2020 tarihinden itibaren başlamak üzere yirmi gün süre uzatılmasına karar verilerek bir sonraki duruşma günü 26.11.2020 tarihine bırakılmış, 26.11.2020 tarihli duruşmada ise, İİK’nın 289/5 inci maddesi uyarınca kesin mühletin aynı hüküm ve şartlarla 28.11.2020 tarihinden itibaren başlamak üzere bir ay süre uzatılmasına ve duruşmanın 24.12.2020 tarihine bırakılmasına karar verilmiş, bu tarihte de tasdik talebi adi alacaklılar yönünden kabul edilerek hüküm kurulmuştur.

34. Komiserler kurulunca 02.11.2020 tarihinde nihai rapor sunulduktan sonra, İlk Derece Mahkemesince kesin mühlet içerisinde karar verilemeyeceğinin anlaşılması üzerine İİK’nın 289/5 inci maddesi uyarınca önce üç ay, sonra iki ay, ardından yirmi gün ve son olarak bir ay süre ile kesin mühletin uzatılmasına karar verilerek uzatma sürelerinin hesabında hata yapılmak suretiyle kesin mühlet yirmi gün aşılarak karar verilmiş ise de, bu durum taraflara yüklenebilecek kusur olarak değerlendirilmemelidir.

35. Yargılama sürecine etkisi bulunmayan ve kusuru olmayan konkordato talep eden ile projeye kabul oyu veren alacaklıların aleyhine olacak şekilde yirmi günlük gecikme nedeniyle bu kişilerin cezalandırılması doğru değildir.

36. Mahkemece geç yapılan tasdik duruşması nedeniyle talebin usulden reddedilmesi, alacaklıların ileride verilebilecek muhtemel bir iflâs kararına göre daha avantajlı durumda bulunacakları düşüncesiyle kabul ettikleri projeye oranla daha az tatmin edilmesi sonucunu doğurabileceğinden böyle bir sonuçtan alacaklılar ve konkordato talep edeni sorumlu tutmak doğru değildir.

37. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince mühlet içerisinde karar verilmediği gerekçesiyle konkordato tasdik talebinin usulden reddine karar verilmesi yerinde değildir.

38. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 09.11.2022 tarihli ve 2022/6-610 Esas, 2022/1462 Karar, 2022/6-671 Esas, 2022/1463 Karar, 08.02.2023 tarihli ve 2023/6-70 Esas, 2023/33 Karar ile 08.03.2023 tarihli ve 2023/6-239 Esas, 2023/187 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.

39. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; İlk Derece Mahkemesince, İİK’nın 289/5 inci maddesi uyarınca verilmesi mümkün olan altı aylık uzatma süresinin aşıldığı, kesin mühlet içerisinde karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde mahkemenin her hâlde İİK’nın 304/2 nci maddesi uyarınca mühlet hükümlerinin uzatılmasına dair karar vermesi gerektiği, aksi hâlde mühlet hükümlerinin kendiliğinden ortadan kalkacağı, İİK’nın 304/2 nci maddesi uyarınca mühletin uzatılmasına karar verilmemesi durumunda, mühlet hükümlerinin zımnen uzadığının kabul edilemeyeceği, açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

40. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

41. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Konkordato talep eden vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

05.07.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

HGK. 05.07.2023 T. E:6-576 K:707

Exit mobile version