2019 YılıFaizNafaka Alacaklarına İlişkin İcra TakipleriYargıtay Kararları

ilamda faize ilişkin hüküm bulunmaması halinde, icrası kesinleşmesine bağlı olmayan ilamlarda karar tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 1. maddesi koşullarında değişen oranlarda yasal faiz istenebilir. Bundan ayrı; nafaka alacağı muaccel hale gelmedikçe faiz işlemez.

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I

ESAS NO : 2019/2740
KARAR NO : 2019/6702

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ereğli(Konya) İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/11/2018
NUMARASI : 2018/193-2018/260

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
1-Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlunun temyiz itirazlarının (REDDİNE);
2- Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ve boşanma ilamında hükmedilen birikmiş nafaka alacağına dayalı ilamlı takipte, bu kez nafaka artırımına ilişkin ilama dayalı olarak düzenlenen ikinci icra emrinin borçluya tebliği üzerine, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, alacaklı evlendiği nedenle nafaka alacağının kalmadığını ileri sürerek borca ve faize itiraz ettiği, mahkemece; yargılama esnasında aldırılan bilirkişi raporuna itibar edilerek nafaka alacağının 6.775,59 TL olarak belirlenmesine, işlemiş faize ilişkin şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 100. maddesinde kısmi ödemelerin öncelikle faizden ve masraftan mahsup edileceği hükmüne yer verilmiştir. Başka bir anlatımla kısmi ödemelerin öncelikle fer’i alacaklardan mahsup edileceği kuralı bulunmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla yürürlükte bulunan HUMK’nun 443/4. maddesine (6100 s. HMK. m. 367/2) göre aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe infaz edilemez. Ayrıca boşanma ilamının eklentisi olan yoksulluk nafakası, tazminat, vekalet ücreti ve yargılama gideri de aynı kurala tabidir. Ancak boşanma ilamı daha önce kesinleşmiş ise iştirak, yoksulluk nafakası, tazminat, vekalet ücreti ve yargılama giderinin takibe konulabilmesi için nitelikleri gözetildiğinde kesinleşmeleri gerekli değildir. (HGK. 28.2.2001 tarih 2001/12-206 E. – 2001/217 K.) Anılan Yasa maddesinde tedbir nafakasının infazı ilamın kesinleşmesine bağlı tutulmamıştır.
Öte yandan, HGK’nun 05.04.2000 tarih ve 2000/12-739 E. – 746 K.sayılı kararında belirtildiği üzere, ilamda faize ilişkin hüküm bulunmaması halinde, icrası kesinleşmesine bağlı olmayan ilamlarda karar tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 1. maddesi koşullarında değişen oranlarda yasal faiz istenebilir. Bundan ayrı; nafaka alacağı muaccel hale gelmedikçe faiz işlemez.

Somut olayda, takip konusu Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.12.2008 tarih ve 2008/180 E. – 2008/450 K. sayılı ilamında, dava tarihi olan 28.05.2008 tarihinden kararın kesinleşmesine kadar geçerli olmak üzere alacaklı için aylık 90 TL, müşterek çocuk …. için aylık 60 TL tedbir nafakasının borçludan tahsiline karar verildiği, faize ilişkin bir hükmün bulunmadığı, aynı ilamın kesinleşmesinden sonra alacaklı için aylık 200 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk için aylık 125 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, bahsi geçen ilamın 12.02.2009 tarihinde kesinleştiği, daha sonra açılan Ereğli (Konya) 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.04.2014 tarih ve 2013/364 E. – 2014/204 K. sayılı kararında müşterek çocuk yönünden iştirak nafakasının 200 TL’ye arttırılmasına karar verildiği, arttırımın ne zaman başlatıldığına ilişkin bir hükmün bulunmadığı, dava konusu icra emrinin 16.07.2014 tarihinde düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, boşanma davasının açıldığı tarih olan 28.05.2008 ile karar tarihi olan 23.12.2008 tarihleri arasında biriken tedbir nafakası toplam miktarı yönünden 23.12.2008 tarihinden itibaren faiz istenebilecektir. Yine; karar tarihi olan 23.12.2008 ile kesinleşme tarihi olan 12.02.2009 tarihleri arasında biriken tedbir nafakasına icra emrinin düzenlendiği tarih olan 16.07.2014 tarihine kadar ve kesinleşme tarihi ile icra emrinin düzenlendiği tarihler arasında biriken yoksulluk ve iştirak nafakasına, nafaka alacağı muaccel hale gelmedikçe faiz istenemeyeceği kuralı gözetilerek –her ay için ve doğduğu ay nazara alınarak- nafaka miktarı bakımından faiz hesabı yapılması gerektiği, ayrıca, nafaka arttırım kararında arttırımın ne zaman başladığına ilişkin bir hüküm bulunmadığından, karar tarihi ile iştirak nafakasının arttırılmış şekilde istenebileceği anlaşılmaktadır. Öte yandan, faiz hesabında yıl 365 gün olarak kabul edilmelidir. Yine, gerek 818 sayılı gerekse 6098 sayılı Yasalar kapsamında ödemede temerrüte düşüldüğü durumlarda, kısmi ödemeleri öncelikle ödeme tarihlerine göre biriken faizden mahsup edileceği tartışmasızdır. Yukarıda değinilen ilkelere aykırı olarak düzenlenen bilirkişi raporu ile sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
O halde, mahkemece, Yargıtay denetimine elverişli, oluşa uygun ve gerekçeli, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda hazırlanmış alanında uzman bir bilirkişiden rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/04/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Related Articles

Back to top button