Taraflar arasında görülen davada … 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 18.02.2020 tarih ve 2019/280 E. – 2020/133 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nce verilen 29.04.2021 tarih ve 2020/766 E. – 2021/752 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S. M. D. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili,davalı şirketin madeni yağ üretimi yaptığını ve üretmiş olduğu malları piyasaya sattığını, müvekkilin de 2014 yılı başlarında madeni yağ ticareti yapmaya karar verdiğini, bunun için de davalı şirket ile görüşmeler yaptığını ve davalı şirketten mal almaya karar verdiğini, ancak müvekkiline mal verilebilmesi için şirket lehine gayrimenkul ipoteği vermesi gerektiğini teminat verilmesinden sonra müvekkiline mal gönderilebileceğini belirttiklerini, bunun üzerine 04.04.2014 tarihinde müvekkili adına kayıtlı gayrimenkul üzerinde ileride doğabilecek borçlara teminat olarak davalı şirket lehine ipotek tesis edildiğini, ancak müvekkilinin madeni yağ ticareti yapmaktan vazgeçtiğini ve davalı şirketten mal almadığını buna rağmen davalı şirketin ipoteği kaldırmadığı gibi müvekkili aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığını, taraflar arasında ticari ilişki gereğince doğacak olan alacağın teminatını teşkil etmek üzere ipotek tesis edilmiş olup, müvekkili ile davalı şirket arasında ipotek tesis edildikten sonra ticari faaliyet gerçekleşmediğini, müvekkilinin davalıya borcu bulunmadığını ileri sürerek müvekkili adına kayıtlı taşınmaz üzerinde davalı lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava ermiştir.
Davalı vekili, davacı aleyhindeki takibe ve davacının işbu davasına konu yapılan ipotek akit münderecatının, davacının müvekkili şirkete olan borcunu kabul ve ikrarını içermekte olduğu ve bu niteliği ile İİK m. 38 anlamında ilam mahiyetinde ve ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olduğu ve kesin delil niteliğinde bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan delillere göre,davanın kabulüne ilişkin Mahkemenin 02/02/2017 tarih ve 2015/362 Esas 2017/42 karar sayılı kararının davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 22/04/2019 tarih ve 2017/3292 Esas 2019/689 karar sayılı ilamı ile ” …… davacının davalı S. A. Enerji Madencilik İnş. Akaryakıt İth. İhr. Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den aldığı 500.000.- TL (Beşyüz bin TL) bedel için maliki olduğu taşınmaz üzerine ipotek tesis ettiği açıkça yazılmıştır. İpotek resmi senedi, senet metninde gösterilen hususlarda kesin delil teşkil eder. Bu bağlamda davacının 500.000.- TL aldığı sabit olup, bu tutarı almadığını veya bu tutarın ödendiğini ispatlaması için yazılı bir delile ihtiyaç vardır. Davacı dilekçesinde böyle bir parayı almadığını, davalı ile aralarında ileride doğması muhtemel ticari ilişki kapsamında teminat ipoteği olarak tesis edildiğini, taraflar arasında ticari ilişki satışını konu alan bir kurulmadığını; eş deyişle resmi senede geçirilmiş hukuki işlemlerin gerçek olmadığını ileri sürmektedir. Davacı, resmi senedin belirtilen özelliği nedeniyle bu iddiasını ispat edecek güçte bir delil de sunmamaktadır.İpotek aktinin çerçevesini tayin eden resmi akit tablosu içeriğinden ipoteğin, 04.04.2014 tarihinde 500.000,00 TL için tesis edildiği görülmektedir. Açıklanan bu niteliğe göre ipotek, kesin borç (karz) ipoteğidir. Türk Medeni Kanun’unun 875. maddesine göre kesin borç (karz) ipoteği, anapara yanında, gecikme faizini ve icra takibi yapılması halinde takip masraflarını da güvence altına alır. Alacaklı, ipoteğin fekki için anaparanın dışında takip masraflarını ve geçen günlerin faizlerini de isteyebileceğinden, ipoteğin kaldırılmasına ancak anaparanın, gecikme faizinin, icra takibi yapılmışsa takip giderlerinin ödenmesi halinde karar verilebilir. Taşınmaz malikinin ödeme iddiası varsa bu iddianın da yazılı delille kanıtlanması zorunludur. Ancak, borçlu anapara ipotek miktarından bir kısmını ödemiş veya depo etmişse yine de davanın reddi gerekir ise de, “çoğun içinde az da vardır” kuralı uyarınca Tapu Sicil Tüzüğünün 31/2 maddesi hükmüne göre ipotek bedelinden ödenen bölümün kütüğün düşünceler sütununda gösterilmesi gerekir.Bütün bu açıklamaların sonucu doğrultusunda; mahkemece yapılması gereken iş; dava, kesin borç (karz) ipoteğine ilişkin bulunduğundan, alacaklı davalının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yaptığı gözetilerek, icra takip dosyayı getirtilerek, resmi akit tablosundaki sözleşme hükümlerini gözetmek suretiyle alacaklının anapara dışında isteyebileceği gecikme faizi ile takip giderlerini, gerek görülürse bilirkişiye hesaplatmak, bunların toplamını alacaklı davalıya ödenmek üzere davacıya depo ettirmek, eksiksiz depo edilirse ipotek şerhini terkin etmek, kısmen ödeme yapılırsa davanın reddine karar verilmekle beraber ödenen bölümü kütüğün düşünceler sütununda gösterilmesine karar vermek olmalıdır.” gerekçesi ile kaldırıldığı, bölge adliye mahkemesi ilamı doğrultusunda … 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/3364 Esas sayılı takip dosyasındaki borç miktarının belirlendiği ve borç miktarı olan 705.407,77 TL’yi davacı vekiline yatırması hususunda süre verildiği, verilen süre içinde yatırılmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince resmi olarak düzenlenen ipotek senedinde davacının davalıdan almış olduğu bir miktar para için karz ipoteği tesis edilmiş olduğu, davacının söz konusu ipoteğin aralarında yapacakları ticaretin teminatı olarak tesis edilmiş olduğunu ispat edememiş olduğu, resmi senedin aksini ispat yükü davacı üzerinde olup ispat yükünü yerine getiremediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 29.12.2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
11. HD. 29.12.2022 T. E: 2021/5444, K: 9628