12. Hukuk Dairesi2023 Yılıİstihkak Davaları

İstihkak davası- Borçlu şirket tarafından distribitörlüğü yapılan ürünlerin borçlunun faaliyeti sona erdirdikten sonra davacı üçüncü kişi şirket tarafından distribütörlüğünün yapılması- Organik bağ ve muvazaa iddiası- İspat yükü- Alacaklı aleyhine tazminat istemi-

Borçlu ve davacı üçüncü kişi şirketin adreslerinin farklı olduğu, ödeme emrinin borçluya haciz adresinde tebliğ edilmediği, tüzel kişiliği farklı olan davacı üçüncü kişi ve borçlu arasında organik bağ kurulmaya çalışılmışsa da, borçlu şirket tarafından distribitörlüğü yapılan ürünlerin borçlunun faaliyeti sona erdirdikten sonra davacı üçüncü kişi şirket tarafından distribütörlüğünün yapılmasının ticari hayatın olağan akışına uygun olduğu, bunun organik bağın varlığa, şirketin devralındığına veya borçlunun faaliyetlerinin üçüncü kişi şirket eliyle yürüttüğüne delil olamayacağı- Davalı alacaklı “borçlu şirket yetkilisinin üçüncü kişi şirket çalışanı olduğunu, SGK kayıtlarının yalnızca iki yılı kapsadığını, BA-BS formlarının getirtilmesi, Gümrük Ticaret Bakanlığından hangi tarihte hangi şirketlerin …. ürünleri getirttiğinin sorulması, ortak çalışanların tespiti bakımından tüm firmaların önceki yıllara ait SGK kayıtlarının istenilmesi, banka hesap dökümlerinin istenilmesi gerektiğini, muvazaanın bu delillerle incelenmesi gerektiğini, mahkemenin tarafları ve konuları aynı olan diğer dosyalarla birlikte bilirkişiye gönderilmesi gerektiğini, eksik inceleme ile tanzim edilen raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, borçlu şirkete ait bir çok muhasebesel nitelikteki evrakın haciz mahallerinde tespit edildiği, borçlu şirketin SGK’lı 5 çalışanının üçüncü kişi şirkette işe alınmasının organik bağ ve muvazaa iddialarımızı ispatlar nitelikte olduğunu” ileri sürmüşse de, davalı alacaklı vekilinin toplanmadığını ileri sürdüğü delillerin doğrudan davacı şirketle ilgisi bulunmadığı, borçlu ile davacı arasında organik bağın bulunmadığı, ispat yükü üzerinde olan davalı alacaklının karinenin aksini ispat edemediği- Davalı alacaklının kötüniyeti her türlü şüpheden uzak delillerle kanıtlanamadığından davacı üçüncü kişinin kötüniyet tazminatına ilişkin talebinin yerinde görülmediği- Haciz ve muhafaza baskısı altında davacı üçüncü kişi tarafından ihtirazi kayıtla ödendiği tutanaktan anlaşılan paranın faizi ile birlikte iadesi talebi hakkında karar verilmesi gerektiği-

Taraflar arasındaki istihkak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı alacaklı vekili ile davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın kabulü ile tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı alacaklı vekili ile davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi G. D. tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 97/son, aynı Kanunun 18/1. ve 366/1. maddesinin atfıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369/7. maddesi de gözetildiğinde icra mahkemesinde görülen işler ivedi işlerden sayıldığından temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması talebinin oybirliği ile reddine karar verildikten sonra işin esası incelendi:

I. DAVA

Davacı üçüncü kişi vekili; haczedilen malların müvekkiline ait olduğu yönünde itirazlara rağmen haczin gerçekleştiğini, müvekkilinin borç ve borçlu ile ilgisinin bulunmadığını, mahcuzların faturalarının bulunduğunu ve ticari defterlerde kayıtlı olduğunu, takip alacağının gerçek bir alacak olmadığını ileri sürerek 31.03.2017 ve 05.04.2017 tarihli hacizlere ilişkin davanın ve istihkak iddialarının kabulüne, hacizlerin kaldırılmasına, haciz baskısı altında ödenen 102.000,00 TL’nin ödeme tarihinden faizi ile birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı alacaklı cevap dilekçesinde; dava konusu hacizle aynı yerde yapılan 29.3.2017 ve 3.4.2017 tarihli hacizlerde borçlu adına belge bulunduğunu, davacı şirket ile grup şirketi olan davadışı … şirketine ait adreste yapılan hacizlerde borçlu Mehmet’in hazır olduğunu, borçlu ile üçüncü kişi arasında muvazaalı işlemler yapıldığını, icra dosyasına yatırılmayan veya icra dosyasına depo edilmeyen bir miktarın istihkak davasına konu edilemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; borçlu ile üçüncü kişi şirketlerin ticaret sicil memurluğundaki adreslerinin farklı olduğu, şirket ortak ve yetkilileri arasında organik bir bağ bulunmadığı, şirketlerin bünyesinde çalışan personelllerin farklı olduğu, ibraz edilen faturaların haczedilen mahcuzlar ile örtüştüğü ve ticari defter kayıtlarında bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı alacaklı vekili ile davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davalı alacaklı vekili, borçlu şirket yetkilisi M. E.’nın üçüncü şahıs şirket çalışanı olduğunu, SGK kayıtlarının yalnızca 2016 ve 2017 yıllarını kapsadığını, BA-BS formlarının getirtilmesi, Gümrük Ticaret Bakanlığından hangi tarihte hangi şirketlerin alfaparf milano ürünleri getirttiğinin sorulması, ortak çalışanların tespiti bakımından tüm firmaların 2013-2014-2015 yıllarına ait SGK kayıtlarının istenilmesi, banka hesap dökümlerinin istenilmesi gerektiğini, muvazaanın bu delillerle incelenmesi gerektiğini, mahkemenin 2017/487, 2017/486, 2017/492, 2017/488 Esas sayılı dosyalarının tarafları ve konuları aynı olan dosyalarla birlikte bilirkişiye gönderilmesi gerektiğini, eksik inceleme ile tanzim edilen raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, borçlu şirkete ait bir çok muhasebesel nitelikteki evrakın haciz mahallerinde tespitedildiği, borçlu şirketin SGK’lı 5 çalışanın … Şirketinde işe alınmasının organik bağ ve muvazaa iddialarımızı ispatlar nitelikte olduğunu, tanık beyanlarının yansız olmadığından hükme esas alınamayacağını, belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2.Davacı vekili, 31.03.2017 tarihli haciz sırasında müvekkili tarafından ihtirazi kayıt ile ödenen 102.000 TL’na ilişkin istihkak iddiası da kabul edilerek 31.03.2017 tarihinde yapılan haczin iptaline karar verilmiş olmasına rağmen, bahsi geçen tutarın müvekkile iadesine yönelik hükümde açık bir ifadeye yer verilmediğini, 16.01.2020 tarihli tavzih dilekçesi ile talep olunmuş ise de talep konusunda karar verilmediğinden yasal süresi içerisinde istinaf başvurusu yapma zorunluluğunun doğduğunu, alacaklı kötüniyetli olduğundan lehlerine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile borçlu ve davacı şirket adreslerinin farklı olduğu, ödeme emrinin borçluya haciz adresinde tebliğ edilmediği, tüzel kişiliği farklı olan davacı ve borçlu arasında organik bağ kurulmaya çalışıldığı, borçlu şirket tarafından distribitörlüğü yapılan ürünlerin borçlunun faaliyeti sona erdirdikten sonra davacı şirket tarafından distribütörlüğünün yapılmasının ticari hayatın olağan akışına uygun olduğu, bunun organik bağın varlığa, şirketin devralındığına veya borçlunun faaliyetlerinin 3. şahıs şirket eliyle yürüttüğüne delil olamayacağı, davalı alacaklı vekilinin toplanmadığını ileri sürdüğü delillerin doğrudan davacı şirketle ilgisi bulunmadığı, borçlu ile davacı arasında organik bağın bulunmadığı, ispat yükünün davalı alacaklı üzerinde olduğu, karinenin aksinin davalı alacaklı tarafından ispatlanamadığı; tazminat ile ilgili bir değerlendirme yapılmadığı, ancak davalı alacaklının kötüniyeti her türlü şüpheden uzak delillerle kanıtlanamadığından davacı 3. kişinin kötüniyet tazminatına ilişkin talebinin yerinde görülmediği, diğer taraftan haciz ve muhafaza baskısı altında davacı 3. kişi tarafından ihtirazi kayıtla ödendiği tutanaktan anlaşılan 102.000,00 TL paranın faizi ile birlikte iadesi talebi hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın kabulü ile tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı alacaklı vekili ile davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davalı alacaklı vekili, istinaf dilekçesini tekrarla borçlu ile üçüncü kişi arasındaki muvazaanın görmezlikten gelindiğini, davacı tanıklarının beyanlarının haciz tutanağı ile çeliştiğini, sgk kayıtlarına göre borçlu şirkette çalışan 5 personelin borçlu şirketten ayrılarak

… kozmetikte de işe başladığını, paranın iadesine karar verilemeyeceğini, ancak istirdat davası ile istenebileceğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

2. Davacı vekili,  alacaklının kötüniyetli olduğunu, lehlerine tazmimata hükmedilmesini gerektiğinden kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, üçüncü kişinin İİK’nın 96 ncı vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nın 97 ve 99 uncu maddeleri

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı alacaklı vekili ile davacı/3. kişi vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Alınması gereken 7.650,72 TL onama harcı için peşin alınan 1.950,00 TL harcın mahsubu ile kalan 5.700,72 TL harcın temyiz eden  davalı/alacaklı Muhammet Emin Altay’dan tahsiline, davacı/3. kişiden alınması gerekli olan 179,90 TL onama harcı için peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile kalan 99,20 TL eksik harcın tahsiline,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.4.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

12. HD. 26.04.2023 T. E: 2022/11673, K: 2790

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu