Site icon İcra Hukuku | İcra ve İflas Hukukuna Dair Her Şey….

Kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması istemi- Mahkemece davacı tarafın dava dilekçesi ile itirazın kaldırılmasını talep ettiği asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde faizli alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğu-

Kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması istemi- Mahkemece davacı tarafın dava dilekçesi ile itirazın kaldırılmasını talep ettiği asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde faizli alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğu-

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

Davacı alacaklı 01.01.2010 başlangıç tarihli yazılı kira akdine dayanarak 14.07.2014 tarihinde başlattığı icra takibi ile 2010 yılı Ocak ayından Eylül ayına kadarki kira alacağı ile 2010 ve 2011 yılları ısınma alacağı 7.676,00 TL’nin faiziyle tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçluya 21.07.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu 23.07.2014 tarihli itiraz dilekçesinde, şirketlerinin alacaklıya böyle bir borcu bulunmadığını, ayrıca alacaklının kira bedellerine ilişkin herhangi bir ihtar ve bilgilendirme yapmadan takipten önceki dönem için de işlemiş faiz talep ettiğini, bunun hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle faize ve işlemiş faize de itiraz ettiğini, ayrıca söz konusu icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde açıldığını, takibin borçlunun ikametgahı olan Yenice İcra Müdürlüğünde başlatılması gerektiğini, bu nedenle yetkiye de itiraz ettiğini bildirmiştir. Ödeme emrine davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı İcra Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur.

Mahkemece verilen ilk kararında, taraflar arasındaki sözleşmede açık bir şekilde aylık %5 oranında gecikme zammının uygulanacağının yazıldığı, ancak belediyelerin kira sözleşmelerinde belirledikleri gecikme zammı oranlarına 6098 sayılı Kanun’un 88. ve 120. maddelerinin uygulanması gerektiği, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları da göz önüne alındığında somut olayda kira sözleşmelerine uygulanacak yıllık faiz oranının % 18 olduğu ve bu hususun kamu düzeninden olduğu, dolayısıyla mahkemece resen uygulanması gerektiği ve % 60 gecikme zammı olarak belirlenen sözleşme hükümlerinin geçersiz kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, asıl alacağa ve yetkiye yönelik itirazların kaldırılmasına karar verilmiştir.

Dava, kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk kararın davalı tarafça temyizi üzerine Dairemizin 30/04/2018 tarihli ve 2017/5591 Esas, 2018/11842 Karar sayılı ilamı ile; “1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı asılın temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2.Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; İcra takibinde ve davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.01.2010 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin özel şartlar bölümünde kira bedelinin her ayın sonuna kadar ödeneceği, ödenmeyen kira ve ısınma ücretlerine aylık olarak her ay için %5 gecikme zammı uygulanacağı kararlaştırılmıştır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 Sayılı Kanun’un 7. maddesinde Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddelerinin görülmekte olan davalarda da uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanunu’nun 120. maddesi gereğince, uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdi faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdi faiz oranı birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdi faiz oranı geçerlidir. Bununla birlikte 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 8/1 maddesinde “ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenebilir” 4/1. maddesinde “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır”, düzenlemeleri bulunmaktadır. Olayımızda davalı taraf tacir olup, davanın sebebini oluşturan taşınmaz da davalının ticari faaliyetinde kullanmak üzere kiralanmıştır. Davalı tacir olup sözleşme ile faiz oranı serbestçe kararlaştırılabilir. Bu nedenle taraflarca serbest irade ile kararlaştırılmış faiz oranı üzerinden faizin hesaplanması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda; taraflar arasında kira sözleşmesi imzalandığı, sözleşme kapsamında gecikme zammı olarak aylık %5 zam kararlaştırıldığı, davalı tarafın tacir olduğu ve belediyeden taşınmazı ticari faaliyeti için kiraladığı, Ticaret Kanunu uyarınca tarafların ticari işlerde faiz oranını serbest olarak belirleyebileceklerinin açık olduğu, bu doğrultuda aldırılan denetime ve hüküm kurmaya elverişli 18/10/2018 hakim havale tarihli bilirkişi raporunda asıl alacağın 7.676,00TL, işlemiş faizin 26.597,34 TL olduğunun hesaplandığından davanın kabulü ile yapılan itiraz üzerine icra takibi durduğundan kabul edilen alacağın %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiş, karar davalı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

1.Yargıtay ilamında belirtilen bozma sebepleri çerçevesinde işlem yapılarak karar verilmiş, bozma ile kesinleşen hususların yeniden temyiz sebebi yapılmasına usul hükümleri elvermemiş bulunmasına ve temyiz edilen kararda yazılı gerekçelere göre davalı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2.Davalı tarafın icra-inkar tazminatına yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Davacı tarafından başlatılan takip ile 7.676,00 TL kira ve ısınma ücreti alacağının faiziyle tahsili istenilmiştir. Davalı borçlu itiraz dilekçesinde, alacaklıya borcu bulunmadığını, ayrıca takipten önceki dönem için de faiz talep edilemeyeceğini ileri sürerek takibe, borca ve faize itiraz etmiştir. Bunun üzerine davacı alacaklı dava dilekçesi ile itirazın kaldırılmasını istemiştir. İİK’nin 68/son maddesi gereğince “itirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine icra tazminatına mahkum edilir.” Mahkemece davacı tarafın dava dilekçesi ile itirazın kaldırılmasını talep ettiği asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde faizli alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru değildir.

SONUÇ; Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte yazılı nedenle davalı tarafın icra inkar tazminatına ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’ye 6217 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK’un 428 ve İİK’nin 366.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 23/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

8. HD. 23.05.2019 T. E: 3107, K: 5451

Exit mobile version