2019 Yılı8. Hukuk DairesiKira Alacağının Ödenmemesine Dayalı İcra Takibi (Örnek 13)

Kira sözleşmesinin kiraya veren olarak K.P. ve S.P. vekili T.P. ile kiracı olarak “K.D. ve H.Ö. ortaklığı” adına K.K. ve H.Ö. vekili M.Ö. tarafından imzalandığı anlaşıldığından, kiraya verenin K.P. ve S.P. olduğunun, davacı T.P.’nun ise kira sözleşmesini vekaleten imzaladığının kabulü gerekeceği, oysaki davacı T.P.’nin takibi kendi adına başlattığı gibi davayı da kendi adına açtığı, husumetin ehliyeti kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gereken bir husus olduğu, bu nedenle mahkemece, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından istemin reddine karar vermek gerekeceği-

Kira sözleşmesinin kiraya veren olarak K.P. ve S.P. vekili T.P. ile kiracı olarak “K.D. ve H.Ö. ortaklığı” adına K.K. ve H.Ö. vekili M.Ö. tarafından imzalandığı anlaşıldığından, kiraya verenin K.P. ve S.P. olduğunun, davacı T.P.’nun ise kira sözleşmesini vekaleten imzaladığının kabulü gerekeceği, oysaki davacı T.P.’nin takibi kendi adına başlattığı gibi davayı da kendi adına açtığı, husumetin ehliyeti kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gereken bir husus olduğu, bu nedenle mahkemece, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından istemin reddine karar vermek gerekeceği-

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı alacaklı 01.08.2012 başlangıç tarihli yazılı kira akdine dayanarak 28.02.2014 tarihinde haciz ve tahliye talepli olarak başlattığı icra takibi ile 2013 yılı Şubat ayından 2014 yılı Ocak ayına kadarki kira alacağı 132.000,00 TL’nin faiziyle tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçluya tebliğ edilememiş, tebligat iade edilmiştir. Davalı borçlu vekili 03.04.2014 tarihli itiraz dilekçesinde, ödeme emri taraflarına tebellüğ edilmediğinden yasal süreler henüz başlamamakla birlikte yine de borca itirazlarını sunduklarını, alacaklı tarafından dosyaya sunulan “kira kontratı ek anlaşması” ve taraflarınca sunulan ek banka dekontları dikkate alınacak olursa borçlarının olmadığının anlaşılacağını, sözleşmeye konu borçların borçlunun banka hesaplarına icra takibinden önce yatırıldığını bildirerek borca ve faize itiraz etmiştir. Ödeme emrine davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı İcra Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur.

Mahkemece, takibe borçlunun süresinde itirazda bulunduğu, getirtilen banka hesap dökümlerine göre yapılan kira ödemelerinin bilirkişi vasıtasıyla tespiti sonucu 28/05/2015 tarihli bilirkişi raporunda takip tarihi itibariyle 65.500,00 TL kira alacağının bulunduğunun tespit edildiği, bu rapor hüküm vermeye elverişli ve yeterli bulunmuş olup, bu miktar üzerinden itirazın kaldırılmasına karar verildiği ve davacı tarafça takipten sonra yapılmış ödemelerin icra müdürlüğü tarafından toplam borç miktarından düşürülmesi gerektiği, depozito ödemesinin kira ödemesi olarak kabul edilmesi gerekmiş olup, bakiye alacak yönünden itirazın kaldırılması talebinin reddi ile her iki tarafında dava ve itirazda kötü niyetli olmadıkları anlaşıldığından icra inkar tazminatları istemlerinin de reddine karar verilmiş, karar davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.

Davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 01.08.2012 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinin kiraya veren olarak K.P. ve S.P. vekili T.P. ile kiracı olarak “K.D. ve H.Ö. ortaklığı” adına K.K. ve H.Ö. vekili M.Ö. tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda kiraya verenin K.P. ve S.P. olduğunun, davacı T.P.’nun ise kira sözleşmesini vekaleten imzaladığının kabulü gerekir. Oysaki davacı T.P. takibi kendi adına başlattığı gibi davayı da kendi adına açmıştır. Husumet ehliyeti kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gereken bir husustur. Bu nedenle mahkemece, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından istemin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nin 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK’un 428. maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA ve bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 14.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

8. HD. 14.02.2019 T. E: 260, K: 1450

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu