Yargıtay Kararları

Mahkemece aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Ancak yasalarda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiç bir düzenleme de mevcut değildir.

12. HD. 07.04.2022 T. E: 2021/11733, K: 4613-

Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi M. Duyan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlu vekilinin; takibe dayanak ilamda maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili yönünde hüküm kurulduğunu, bu yönüyle ilamın bölünmez nitelikte bulunduğunu, alacaklılar vekili tarafından Euro Sigorta yönünden maddi tazminat alacağı için İstanbul 27. İcra Müdürlüğü’nün 2014/12399 esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, bu icra dosyasından alacağın tamamının 26.05.2014 tarihinde tahsil edildiğini belirterek aynı alacağın tahsili için başlatılan İstanbul 27. İcra Müdürlüğünün 2017/26993 Esas sayılı icra takibinin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, ilk derece mahkemesince şikayetin kısmen kabulü ile İstanbul 27. İcra Müdürlüğünün 2017/26993 Esas sayılı dosyasında mevcut icra emrinden 35.575,30 TL maddi tazminat 716,15 TL ilam harcı, 446,65 TL yargılama gideri kalemlerinin ve işlemiş faizlerinin çıkartılmasına karar verildiği, kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, anlaşılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Dürüst Davranma ve Doğruyu Söyleme Yükümlülüğü” başlıklı 29. maddesinde; “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler”, aynı Kanunun Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında ise; “Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir” hükümlerine yer verilmiştir.

4721 sayılı TMK’nun “Hukukun Uygulanması ve Kaynakları” başlıklı 1. maddesinde; “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır”, aynı Kanunun “Dürüst Davranma” başlıklı 2. maddesinde de; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”, aynı Kanunun “Hakimin Takdir Yetkisi” başlıklı 4. maddesinde de; “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir”, aynı Kanunun “Hukukun Uygulanması” başlıklı 33. maddesinde ise; “Hakim, Türk hukukunu resen uygular” hükümleri yer almaktadır.

2709 sayılı 1982 Anayasası’nın, “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” düzenlemesine yer verilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun, “Sebepsiz Zenginleşmeden D. Borç İlişkileri” başlıklı 77. maddesinde; “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur” hükmü düzenlenmiştir.

Somut olayda alacaklı vekili tarafından, İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/121 E. ve 2014/75 K. sayılı ilamına dayanılarak İstanbul 27. İcra Müdürlüğünün 2014/12399 takip numaralı dosyasında maddi tazminat alacağı, ilam vekalet ücreti ile yargılama giderleri, İstanbul 27. İcra Müdürlüğünün 2017/26993 takip numaralı dosyasında aynı vekil tarafından aynı ilamda hükmedilen manevi tazminat alacağı, maddi tazminat alacağı ve ilam vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin tahsili için iki ayrı takip başlatıldığı ve her takip dosyasında yeni takip vekalet ücreti talep edilmiş olduğu görülmüştür.

Mahkemece aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Ancak yasalarda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiç bir düzenleme de mevcut değildir. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 1., 2., 4. ve 33. maddelerinin, Anayasanın 36. maddesinin, Borçlar Kanunun 61 ve yeni Türk Borçlar Kanunun 77. maddesinin, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 29. maddesinin gözönüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.

Genel olarak icra hukukuna ilişkin itiraz ve şikayetlerde Türk Medeni Kanununun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak yukarıda belirtilen diğer yasa maddeleri gözönüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının gözardı edilmemesi gerekir.

Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın, yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz. Türk Medeni Kanununun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir. Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hakim yukarıda belirtilen yasa madddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorundadır. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının 2 ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağı için mahkeme tarafından borçlunun bu yöndeki şikayetinin kabulü yerine bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonuca gidilmesi isabetli olmamıştır.

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklılar vekilinin bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağından ilk derece mahkemesince, şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonuca gidilmesi ve bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddedilmesi isabetsiz olup bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 22. Hukuk Dairesinin 28.09.2021 tarih ve 2021/2687 E. – 2021/2449 K. sayılı kararının, (KALDIRILMASINA), İstanbul 22. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 18.03.2021 tarih ve 2020/25 E.-2021/357 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi verildi.

12. HD. 07.04.2022 T. E: 2021/11733, K: 4613

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu