Taraflar arasında görülen davada Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 27.12.2021 tarih ve 2015/483 E. – 2021/697 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi F. G. Ç. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin adına tescilli, esaslı unsuru “Sincap” ibaresi olan çok sayıda markası bulunduğunu, markaların uzun yıllardır sektörde kullanıldığını, davalı tarafın, tescilli markalarıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer “Sincap+Şekil” ibareli işaretin marka olarak tescili için haksız ve kötüniyetli bir şekilde TPMK’ya müracaat ettiğini, ancak söz konusu marka başvurusuna müvekkilinin yaptığı itirazı üzerine TPMK YİDK tarafından başvurunun reddedildiğini, davalının işbu kararın iptali için açtığı davanın da reddedildiğini, davalının “Sincap” ibaresi üzerinde müvekkili şirketin hak sahibi olduğunu, kendisinin davacı olduğu dosyada öğrendiği halde söz konusu ibareyi halen marka olarak hakkı olmadan kullandığını ve müvekkili şirketin 556 sayılı KHK’dan doğan haklarına tecavüz ettiğini, davalının kötüniyetli olarak eylemlerini sürdürdüğünü, müvekkili şirketin marka hakkından faydalanma düşüncesi içinde olduğunu, davalı şirketin halen basın ve yayın organları kanalıyla yoğun bir şekilde reklamını yapmak suretiyle müvekkili şirketin tescilli markalarından doğan haklarına tecavüzü sürdürdüğünü ileri sürerek, öncelikle 556 sayılı KHK’nın 7/a madde ve fıkrası uyarınca halk arasında karışıklığa sebep olan “Sincap” ibaresinin yer aldığı yazılı ve görsel basındaki tüm reklamların durdurulmasına ve panolardaki tüm reklamların indirilmesine, markaya tecavüzün tespit, men ve ref’ine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 556 sayılı KHK’nın 66/c maddesi uyarınca 100.000.- TL’ nin davalıdan tahsiline, 556 sayılı KHK’nin 68. maddesi uyarınca 100.000.- TL maddi, 100.000.- TL manevi olmak üzere toplam 200.000.- TL’nin davalıdan tahsiline, 556 sayılı KHK’nin 77/c maddesine göre, zararların karşılanmasının teminatı olarak 500.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı def’inde bulunarak ve müvekkili kullanımının ticaret unvanının kullanımı şeklinde olduğundan hukuka aykırılık bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabulü ile davalı tarafın davacı tarafa ait 2005/34529 sayılı markaya yapılan tecavüzün tespitine, menine, refine, 556 KHK’nin 66-c maddesi uyarınca 63.570,29 TL’nin 18 Mart 2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, hükümün ilanına, davacı tarafın 556 sayılı KHK 68. maddesi uyarıca talep ettiği maddi ve manevi tazminat taleplerinin ve sair fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, men’i, ref’i, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosyaya sunulan 10.11.2021 tarihli davalı şirket eski vekilinin beyan dilekçesine göre, mahkemece 27.12.2021 tarihinde, aleyhine hüküm kurulan davalı şirketin 26.11.2021 tarihinde kesinleşen Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 2021/598 Esas, 2021/1715 Karar numaralı kararı ile iflasının açıldığı anlaşılmıştır. İİK’nın 194. maddesine göre, iflasın açılması ile acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak ikinci alacaklılar toplanmasından on gün sonra devam olunabilir. Zira, davaya konu alacağın ikinci alacaklılar toplantısında iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırılması, şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmişse, bu durumda konusu kalmayan davada davalı şirket yönünden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmesi; eğer alacak masaya kayıt edilmek istenip de kısmen veya tamamen reddedilmiş ve ayrı bir kayıt-kabul davası da açılmamış ise, bu durumda da davada husumet iflas idaresine yöneltilerek alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak yargılamaya devam edilmesi suretiyle varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece söz konusu yönlerin açıklığa kavuşturulması gerekirken, müflis davalı şirket yönünden İİK’nın 194. maddesi uyarınca taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde aleyhine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı şirket yönünden re’sen bozulması gerekmiştir.
2- Davacı şirket vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 07/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
11. HD. 07.09.2022 T. E: 4597, K: 5580