Site icon İcra Hukuku | İcra ve İflas Hukukuna Dair Her Şey….

Menfi tespit davası- Davacının sahte imzayla çek tedavüle koymayı alışkanlık haline getirip getirmediği-

Davacı şirketin müşterek imzalardan birisi sahte olarak atılmış 7 adet çek bedelini imza itirazında bulunmaksızın ödemesinin davacının sahte imzayla çek tedavüle koymayı alışkanlık haline getirip bu durumu benimsendiği şeklinde yorumlanamayacağı- Söz konusu çeklerden her biri davacı şirket adına müstakil bir borç ikrarı niteliğinde olduğundan, davacı şirketin sahtecilik suretiyle düzenlenen davaya konu çek nedeniyle sorumlu addedilemeyeceği ve sahtecilik iddiasının herkese karşı ileri sürülebileceği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 22.01.2020 tarih ve 2013/92 E.-2020/49 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. İ. Adır tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalı M. M.’nun müvekkili ve diğer davalı aleyhine keşidecisi müvekkili olan çeke dayalı olarak icra takibi yaptığını, takibe konu olan çek yaprağında şirket yetkilisi olan L. A. A. ve B. T.’e atfen atılan imzalarda L. A. A.’un imzasının sahte olduğunu, bu konuda Cumhuriyet Savcılığına şikâyet dilekçesi verildiğini, sahtecilik definin herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir defi olduğunu ileri sürerek müvekkili şirketin çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı M. Melikoğlu vekili, çekteki imzanın L. A. A.’a ait olduğunu, aynı şahıslara ait yüzlerce çekin bu şekilde ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Diğer davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacı şirketin 22/09/2006 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında L. A. A., B. T.ve S. S. G.’ün yönetim kurulu üyeliklerine seçildiği, 25/09/2006 tarihli yönetim kurulu kararı ile de B. T.ve L. A. A.’nın şirketi müştereken temsil

ve ilzama yetkili kılındığı, çekin keşide tarihinde adı geçenlerin şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu, yaptırılan imza incelemesi neticesinde, çek üzerinde L. A. A. adına atılı bulunan imzanın bu şahsın elinden çıkmadığı, sahte olarak atıldığının tespit edildiği ancak davalı yanca, davacı şirketin keşide imzası yetkili L. A. A.’ya ait olmayan onlarca çeki ödediğinin, bu şekilde tanzim edilmiş onlarca çek ödenmişken iş bu davaya konu çek bakımından imza itirazında bulunulmasının dürüstlük kurallarına aykırı olduğunun savunulduğu, bunun üzerine davalı vekiline savunmaya konu çek asıllarının ibraz edilmesi ve bulunduğu yerlerin bildirilmesi için süre verildiği ve davalı vekilince gerekli açıklamanın yapıldığı, davacı tarafından ödendiği belirtilen benzer çeklerin bulunduğu Ankara 32.İcra Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı, verilen cevapta söz konusu 7 adet çekin 2007/13929 esas sayılı dosyasında takibe konu edildiğini, imza veya borca itirazın bulunmadığını, 7 çekin içerisinde bulunduğu toplam 47 adet çekten dolayı takibin borçlu D. Sağlık Hizmetleri Tic.A.Ş.hakkında kesinleştiğini, dosyada 03/04/2008 tarih ve 3643 özel numaralı 715.802,60 TL’lik ve borçlu adına 24/04/2008 tarih 3125 özel numarası ile 613.000,00 TL’lik tahsilatların bulunduğunu, 06/08/2010 tarih 3643 özel numarası ile 1.328.802,60 TL’nin Ankara 5.İcra Dairesinin 2007/10916 esas sayılı dosyasına gönderildiğini ve 511.521,25 TL’nin 09/05/2011 tarihinde dosya alacaklısına ödendiğini belirttiği, bunun üzerine ilgili çek asılları ibraz edilerek imza incelemesi yapıldığı ve takibe konu 7 adet çekte L. A. adına atılı imzaların adı geçenden sadır olmadığının tespit edildiği, davaya konu çekte yer alan keşide imzalarından birinin sahte olması sebebiyle davacının kural olarak bu çekten dolayı sorumlu tutulamayacağı ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2000/19-818 Esas 2000/816 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, davacı şirketin çift imza ile yetkili kıldığı şahıslardan birinin adına başka kişilere imza attırarak tedavüle koyduğu dava konusu çek gibi onlarca çeki ödediği, bu durumda davacı şirketin yetkilisi adına başkaları tarafından imza atılan çeklerin davacı tarafından benimsendiği ve onay verildiği, bu nedenle yetkisiz kişilerce imza atılan çekin geçersizliğinin ileri sürülmesinin MK.2. maddesi kapsamında iyi niyetle bağdaşmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Davalı, takip dayanağı çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Davacı şirket, davaya konu hamiline yazılı çekin düzenlediği tarihte, L. A. ve B. T.isimli kişilerin müşterek imzası ile temsil ve ilzam edilmektedir. Nitekim davaya konu çek de davacı şirket unvanı altına belirtilen kişiler adına atılan imzalarla keşide edilmiş olup, mahkemece yaptırılan imza incelemesiyle, L. A. adına atılan imzanın adı geçen kişiden sadır olmadığı tespit edilmiştir. Mahkemece bu aşamadan sonra, davalı yanın yukarıda zikredilen savunması doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılmış, bu kapsamda, tıpkı davaya konu çek gibi yukarıda adı geçen kişilerin müşterek imzası ile keşide edilmiş 7 adet çek imza incelemesine tabi tutulmuş, zikredilen çeklerin de L. A. adına atılan sahte imza ile keşide edildiği ancak davacı şirketin buna rağmen imza itirazında bulunmayıp çek bedellerini ödediğinin tespiti üzerine davanın reddine karar verilmiştir. Ancak davaya konu çekle mahkemece imza incelemesine tabi tutulan 7 adet çek sıralı çeklerden olmayıp aralarında başkaca herhangi bir bağlantı da bulunmamaktadır. Söz konusu çeklerden her biri davacı adına müstakil bir borç ikrarı niteliğinde olup, mahkeme gerekçesinde belirtildiği gibi, davacının müşterek imzalardan birisi sahte olarak atılmış 7 adet çek bedelini imza itirazında bulunmaksızın ödemesi davacının sahte imzayla çek tedavüle koymayı alışkanlık haline getirip bu durumu benimsendiği şeklinde yorumlanamaz.

Bu itibarla, mahkemece, davacının sahtecilik suretiyle düzenlenen davaya konu çek nedeniyle sorumlu addedilemeyeceği ve sahtecilik iddiasının herkese karşı ileri sürülebileceği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme hükmünün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.12.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

11. HD. 06.12.2022 T. E: 2021/7824, K: 8704

Exit mobile version