T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/4303
KARAR NO : 2007/7101
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 14. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/12/2006
NUMARASI : 2006/1293-1113
DAVA TÜRÜ : Şikayet
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Dayanak ilamda hükmedilen nafaka için faizin başlangıcı hakkında bir hüküm bulunmamaktadır.
Birikmiş nafaka farkları yönünden borçlunun karar tarihinden önce temerrüdünün oluştuğundan söz edilemez. İlamda faizin başlangıcı ile ilgili bir hüküm de bulunmadığına göre bu nafakalar için karar tarihinden itibaren faiz yürütülebilir (HGK’nun 05.04.2000 tarih 2000/12-739 E. 2000/746 K.)
Bu durumda şikayetin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 12.04.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/12484
KARAR NO : 2009/12780
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kadıköy 1. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/11/2008
NUMARASI : 2008/675-2008/1560
DAVA TÜRÜ : Şikayet
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından başlatılan ilamlı takibe ilişkin olarak borçlu, ilamda faize hükmedilmediğini, bu sebeple takipten öncesine ilişkin olarak işlemiş faiz talep edilemeyeceğini şikayet konusu yapmıştır.
Takip dayanağı ilamda faizin başlangıcı konusunda bir hüküm bulunmaması halinde karar tarihinden itibaren faiz istenebilir. Ancak, hükmün infazı için kesinleşmesi gereken hallerde kesinleşme tarihinden itibaren faizin hesaplanması ve bu itirazın bu kurallar çerçevesinde değerlendirilmesi gereklidir (İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 24.11.1995 tarih, 1994/2 E, 1995/2 K. sayılı kararı).
Somut olayda alacaklı nafaka alacağı yanında boşanma davasında hükmolunan maddi ve manevi tazminatı takip konusu yapmıştır. Mahkeme kararında bu alacaklara ilişkin olarak faiz yürütülmesi konusunda bir karar verilmediği görülmektedir. Bu durumda, alacaklı, nafaka alacağına ilişkin olarak karar tarihinden itibaren faiz yürütülebilir ise de, maddi ve manevi tazminata ilişkin olarak boşanmanın kesinleşmesinden itibaren faiz talep edilebilir. Bu hususta hesaplama yaptırılması gerekmediğinden bilirkişi incelemesine karar verilmesi de doğru değildir. Mahkemece borçlunun bilirkişi ücretini yatırmadığı gerekçe yapılarak ve bu şikayeti ile ilgili isteminin reddedilmesi yerinde değildir.
Mahkemece şikayetin yukarıda belirtilen kurallar dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 15.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/8398
KARAR NO : 2011/24347
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/02/2011
NUMARASI : 2011/187-2011/266
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından başlatılan ilamlı takibe ilişkin olarak borçlu, boşanma davasından doğan maddi ve manevi tazminat davalarına ancak kararın kesinleşme tarihinden itibaren faiz istenebileceğini, karar tarihinden itibaren faiz işletildiğinden işletilen faizin iptali gerektiğinden bahisle icra mahkemesine şikayette bulunmuştur.
Takip dayanağı ilamda faizin başlangıcı konusunda bir hüküm bulunmaması halinde faiz, karar tarihinden itibaren istenebilir. Ancak, hükmün infazı için kesinleşmesinin gerektiği hallerde, kesinleşme tarihinden itibaren faizin hesaplanması ve şikayetin bu kurallar çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir (İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 24.11.1995 tarih, 1994/2 E, 1995/2 K. sayılı kararı).
Somut olayda, takip dayanağı ilamda hükmolunan, boşanma ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmeksizin 13.03.2009 tarihinde kesinleşmiştir. Dayanak ilamın maddi tazminat ve nafaka yönünden temyiz edilmesi üzerine 50.000- TL. maddi tazminatın çok olduğu gerekçesiyle, maddi tazminat yönünden bozulmuş, bozma ilamına uyularak 30.000- TL.maddi tazminata hükmolunmuş ve bu tazminat takip konusu yapılmıştır. İş bu tazminata, boşanma ilamının kesinleşme tarihi olan 13.03.2009’dan itibaren yasal faiz istenilmesi yerinde olup, şikayetin reddi yerine yazılı gerekçe ile ilamın kesinmeşmediğinden bahisle işlemiş faizin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 24/11/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/17148
KARAR NO : 2012/3500
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kozan 2. Asliye Hukuk (İcra Hukuk) Mahkemesi
TARİHİ : 10/02/2011
NUMARASI : 2010/91-2011/2
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Büyükçekmece 2.Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi sıfatıyla) 26.3.2009 tarih ve 2008/406-2009/341 karar sayılı ilamı ile “tarafların boşanmalarına, (alacaklı) eşi için 18.6.2008 tarihli oturumda hükmedilen ve dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 200 TL tedbir nafakasının borçludan alınıp alacaklıya verilmesine yönelik ara kararının aynen devamına, hüküm kesinleştikten sora yoksulluk nafakası adı altında devamına, müşterek çocukların her biri için 18.6.2008 tarihli oturumda hükmedilen dava tarihinden geçerli olmak üzere 150’şer TL tedbir nafakasının borçludan alınıp alacaklıya verilmesine yönelik ara kararının aynen devamına, hüküm kesinleştikten sonra iştirak nafakası adı altında devamına” karar verildiği, anılan bu kararın 22.4.2009 tarihinde kesinleşerek 5.11.2010 tarihinde ilamlı icra takibine konu edildiği, takip alacaklısı Saliha Doğanay Erel tarafından işlemiş tedbir nafakası ile faizinin ve takip sonrasında müşterek çocuklar için 16.4.2008 tarihinden itibaren 450 TL (toplam) ve kendisi için yine aynı tarihten itibaren 200 TL tedbir nafakasının tahsilinin talep edildiği görülmektedir.
Borçlunun mahkemeye başvurusu, tedbir nafakasının ilamlı takibe konu edilemeyeceği, tedbir nafakasının ilamsız takibe konu edilmesi gerekmekte olup, hüküm kesinleştikten sonra ise kesinleşen ilamla birlikte yoksulluk ve iştirak nafakası adı altında istenmesi gerektiğini, çocuklardan Mahmut ve Kadir’in takipten önce reşit olduklarını, çocuklar için ne zamana kadar tedbir ve iştirak nafakasının devam edeceğinin açıklanmadığını, istenen faizin başlangıcı ve talep edilen nafakaların hangi aylara ilişkin olduğunun belirtilmediği gerekçeleriyle takibin iptali istemi ilişkindir.
Medeni Kanun’un “Geçici Önlemler” başlığını taşıyan 169.maddesinde; “boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır” düzenlemesine yer verilmiştir. Sözü edilen tedbir nafakası boşanma kararının kesinleşmesi ile sona erer. Takip dayanağı ilamda yer alan davacı ve müşterek çocuklar için aylık toplam 650,00 TL’de bu madde hükmüne göre verilmiş tedbir nafakası niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesine kadar devam eder. Kesinleşme tarihinden sonra ise iştirak nafakası işlemeye başlar.
Boşanma veya ayrılık vukuunda, çocuk kendisine tevdi edilmemiş taraf, gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür.(TMK. Md. 182) Bu madde uyarınca, ilamda hüküm altına alınan iştirak nafakasının alacaklısı, müşterek çocuk olmayıp, velayet hakkı kendisine verilen eştir. Velayet hakkı küçüğün reşit olması ile sona ereceğinden, bu tarihte iştirak nafakasının da sona ereceği tabidir. Ancak çocuğun reşit olduğu tarihe kadar ödenmeyerek biriken nafaka alacağı bulunduğu takdirde, velayet hakkı kendisine verilmiş olan eş tarafından çocuğun reşit olduğu tarihten sonra da bu alacak takibe konu edilerek ödenmesi istenebilir. Zira nafaka, velayet hakkı kendisine verilen eşe çoçuğun bakım ve eğitimine harcaması için verilmiştir ve onun tarafından istenilmesinde usul ve yasaya uymayan bir yön bulunmamaktadır.
TMK’nun 328.maddesine göre de, babanın çocuğuna bakma mükellefiyeti onun reşit olmasıyla sona erer. Küçük reşit olduktan sonra da eğitimine devam ediyorsa bu takdirde, kendisi yeni bir dava açarak yardım nafakası talebinde bulunabilir. Küçük reşit olduğu tarihte, hükmedilen iştirak nafakası kendiliğinden sona erer.
Bu durumda mahkemece alacaklı annenin müşterek çocuk için hüküm altına alınan ve reşit olduğu tarihe kadar devam eden iştirak nafakası birikmiş alacağını takibe koyma hakkı ve sıfatının bulunduğu nazara alınarak, borçlunun şikayeti bu ilkeler doğrultusunda değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken dayanak ilamın kesinleşmiş olduğundan bahisle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 14/02/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS NO : 2018/5671
KARAR NO : 2019/2485
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kocaeli 2. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/04/2016
NUMARASI : 2016/11-2016/160
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Zübeyir Demir tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Borçlu vekili, takibe dayanak ilamın, alacaklı tarafından Kocaeli 4. İcra Müdürlüğünün 2015/13691 Esas sayılı dosyasında icra takibine konu edildiğini, icra emrinde toplam 11.000 TL nafaka talep edildiği, fakat nafakanın hangi aylara ilişkin olduğunun ve başlangıç tarihlerinin belirtilmediği, ayrıca şubat ayı için istenen 200 TL nafakanın mükerrer olarak istendiği, zira Kocaeli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2012/11926 Esas sayılı dosyası ile davalı alacaklının fazla tahsilat yaptığı ayrıca istenen faiz miktarının fahiş olduğu, faiz başlangıç tarihinin de belirtilmediğini ileri sürerek icra emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece, ilama uygun takip yapıldığı, yasal faiz oranı üzerinden işleme konulduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda borçlu vekilinin mükerrer tahsilat ve faiz miktarında fazlalık olduğu yönündeki itirazları gözönüne alındığında uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için Kocaeli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2012/11926 Esas sayılı dosyasının getirtilip mükerrer tahsilat olup olmadığı ayrıca faiz miktarında fazlalık olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekmektedir.
O halde, mahkemece; Kocaeli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2012/11926 Esas sayılı dosyasının getirtilip mükerrer tahsilat olup olmadığı ayrıca faiz miktarında fazlalık olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.