Bölge Adliye Mah. Kararlarıİlamlı İcra

Nafakaya ilişkin ilamlar, bir borcun veya bir hakkın varlığını belirten ilamlar gibi olmayıp, nafaka alacağı zaman geçtikçe borçlu zimmetinde tahakkuk edeceğinden, takip gününden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zaman aşımına uğradığının kabulü gerekir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2017/1087
KARAR NO : 2018/210

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BALIKESİR İCRA HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/75 Esas, 2017/332 Karar
TARİHİ : 25/05/2017

DAVA : TAKİBİN İPTALİ, ŞİKAYET
KARAR TARİHİ : 01/02/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/02/2018
Balıkesir İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/75 Esas, 2017/332 Karar sayılı dosyasında verilen zaman aşımı itirazının reddi, hesap tablosuna yapılan şikayetin kabulü kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmakla, Dairemize gönderilen ve heyetçe incelenen dosyada;
İSTEM : Davacı dava dilekçesinde özetle, alacaklı vekili tarafından başlatılan Balıkesir 1. İcra Müdürlüğünün 2016/5596 Esas sayılı takip dosyasına ilişkin yenileme emrinin 25/01/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, yenileme emrinin 2011/256 Esas sayılı dosyanın yenilemesi olduğunu, 2011/256 Esas sayılı icra dosyasında 18/01/2011 tarihinde gönderilen ödeme emrinin usulsüz şekilde tebliğ edildiğini, 18/01/2011 tarihinde gönderilen ödeme emri tebligat adresinin farklı olduğunun yenileme emri tebligatından anlaşıldığını, 18/01/2011 tarihinde gönderilen tebligatta adresin ……. olarak yazıldığını, ancak 2011 yılında adrese dayalı sistemde A………..adresinde oturduğunun sabit olduğunu, alacaklı vekilinin 24/01/2011 tarihinde açtığı Balıkesir Aile Mahkemesinin 2011/73 Esas sayılı nafaka artırım davasındaki tebligatın ….a adresine gönderildiğini, aynı alacaklı vekilinin 18/01/2011 tarihinde ödeme emri ile 24/01/2011 tarihinde açılan nafaka artırımı davasında farklı iki adresi, tebligat adresi olarak kullanmasının haksız ve iyi niyetten uzak bir tutum olduğunu, 2011/256 Esas sayılı dosyada ödeme emrinin usulsüz tebliği nedeniyle itirazını yapamadığından, borcun yüksek rakamlara ulaştığını, usulsüz tebligat nedeniyle geçen süre içinde faiz ve diğer giderlere katlanmak durumunda kaldığını belirterek, 2011/256 Esas sayılı ödeme emrinin usulsüz tebligattan dolayı iptalini, icra takibine konu borcun, faizleriyle birlikte 2010 yılı Kasım ayından itibaren hesaplanmasını istemiş, davayı vekili aracılığı ile takip etmiştir.
YANIT : Davalı vekili duruşmada alınan beyanında, yapılan itiraz ve şikayetlerin haksız ve kötü niyetli olduğunu, tebligatta ve hesaplamada hata olmadığını belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, zaman aşımı itirazının reddine, hesap tablosuna yapılan şikayetin kabulü ile, hesap tarihi 22/11/2016 tarihi itibariyle …. için 37.500,00 TL birikmiş nafaka alacağı, 26.074,64 TL faizi, …. için 19.750,00 TL birikmiş nafaka alacağı, 17.187,44 TL faizi kabul edilerek hesaplama yapılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 2011 yılında başlatılan icra takibinde, önce davacının ……. adresine icra emrinin tebliğe çıkarıldığını ve iade edildiğini, daha sonra davacının adres kayıt sisteminde kayıtlı Balıkesir adresine çıkarılan tebligatın 21. maddeye göre tebliğ edildiğini, bu adrese önce normal tebligat çıkarılması, iade gelmesi halinde 21/2 maddesi hükmünün uygulanması gerektiğini, bu kapsamda icra dosyasının kesinleşmediğini, yenileme emri tebliğinin usulsüz olduğunu, nafakaya ilişkin ilamlar zaman aşımına uğramasa bile ilama konu aylık nafakaların 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, üzerinden 10 yıl geçen işleyen nafaka alacaklarının zaman aşımına uğradığını, bunun bilirkişi raporunda irdelenmediğini, bilirkişi raporuna yönelik itirazların dikkate alınmadığını belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, İİK’nın 33/1-a maddesi uyarınca ilamlı icra takibinde zaman aşımı nedeniyle icranın geri bırakılması, icra emri tebliğinin usulsüzlüğü nedeniyle hesap tablosunun şikayet yoluyla düzeltilmesi istemine ilişkindir.
Balıkesir 1. İcra Müdürlüğünün 2016/5596 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklı davalılar tarafından borçlu davacı aleyhine Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/04/2003 tarihli 2003/285 Esas, 2003/252/305 Karar sayılı ilamına dayalı olarak 19.750,00 TL birikmiş yoksulluk nafakası, 27.219,83 TL işlemiş faiz, 19.750,00 TL birikmiş iştirak nafakası ve 27.219,83 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 93.939,66 TL alacağın ve takip eden aylar nafaka alacağının tahsili amacıyla 18/01/2011 tarihinde ilamlı icra takibine geçildiği, borçlunun …… adresine çıkarılan 4-5 örnek icra emrinin bila tebliğ iade edildiği, …… adresine çıkarılan icra emrinin TK’nın 21/2 maddesi uyarınca 22/03/2011 tarihinde tebliğ edildiği, alacaklı vekilinin talebi üzerine 22/11/2016 tarihinde düzenlenen yenileme emrinin 25/01/2017 tarihinde borçluya usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, 22/11/2016 tarihinde düzenlenen dosya hesabında toplam borç miktarının 152.418,31 TL olarak belirlendiği, borçlunun 01/02/2017 tarihinde itirazlarını içerir dilekçe sunduğu, 07/02/2017 tarihinde ilamlı icra takibinde itirazların icra mahkemesine yapılmadığı gerektiğinden, borçlunun talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği ve davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10/1. maddesine göre, tebligat muhatabın bilinen son adresine yapılır. 6099 Sayılı Kanunun 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrası ise, “bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır” hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 6099 Sayılı Kanunun 5. maddesiyle eklenen 21/2. maddesinde de; “gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, davacı hakkında başlatılan ilamlı icra takibinde, ………adresine çıkarılan icra emri tebligatının bila tebliğ iade edildiği, ……………adresine çıkarılan tebligata ise “adres kayıt sistemindeki adrestir” açıklaması yazılarak, TK’nın 21/2 maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davacı borçlunun Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine aykırı olarak bilinen son adresine icra emri tebliğe çıkarılmadan, aynı Kanunun 21/2 maddesine göre doğrudan yerleşim yeri adresine yapılan tebliğ işlemi usulsüz ise de, davacının icra takibinin başlatıldığı tarihten öncesine ilişkin ödeme iddiasında bulunmaması karşısında, tebliğ işleminin usulsüzlüğünün sonuca etkisi bulunmamaktadır. Ayrıca, 22/11/2016 tarihinde düzenlenen yenileme emrinin de davacıya usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
İİK’nın 33/a-1 maddesi, “ilamın zaman aşımına uğradığı veya zaman aşımının kesildiği veya tatile uğradığı iddiaları icra mahkemesi tarafından resmi vesikalara müsteniden incelenerek icranın geri bırakılmasına veya devamına karar verilir” hükmünü içermektedir.
Takip tarihi itibari ile yürürlükte olan 818 Sayılı BK’nın 135/2. maddesi “borç bir senette ikrar edilmiş veya bir hüküm ile sabit olmuş ise yeni müddet daima on senedir” hükmünü içermektedir.
İİK’nın 39. maddesinde ise “ilama müstenit takip son muamele üzerinden on sene geçmekle zaman aşımına uğrar” hükmüne yer verilmiştir. İlam verildiği tarihten itibaren on yıl içinde borçluya tebliğ edilirse, bu tebliğ tarihinden itibaren yeni bir on yıllık süre başlar. Borçlu bu hükmü temyiz eder ve hüküm Yargıtayca onanmak suretiyle kesinleşirse, on yıllık zaman aşımı süresi hüküm kesinleştiği tarihten itibaren başlar. BK’nın 133/2. maddesi uyarınca, takip başlatılması zaman aşımını kesen nedenlerdendir.
Nafakaya ilişkin ilamlar, bir borcun veya bir hakkın varlığını belirten ilamlar gibi olmayıp, nafaka alacağı zaman geçtikçe borçlu zimmetinde tahakkuk edeceğinden, takip gününden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zaman aşımına uğradığının kabulü gerekir.
Somut olayda, takibe dayanak 22/04/2003 tarihli ilamın, aynı tarihte kesinleştiği, bu tarihe göre, takibin 18/01/2011 tarihinde 10 yıllık zaman aşımı süresi içinde başlatıldığı, bu tarihte zaman aşımının kesildiği ve yeni bir zaman aşımı süresinin işlemeye başladığı, davacının bu konudaki istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmıştır..

İcra takibine konu Mahkeme ilamında, davalı alacaklı ……. için aylık 250,00 TL yoksulluk nafakasının ve müşterek çocuk …… için aylık 250,00 TL iştirak nafakasının hükmün kesinleşmesinden itibaren davacı borçludan tahsiline karar verildiği, kararın 22/04/2003 tarihinde kesinleştiği uyuşmazlık konusu değildir. Davalı tarafça 18/01/2011 tarihinde başlatılan davaya konu icra takibinde, 79 aylık nafaka asıl alacağı ve işlemiş faiz istenilmiştir.
İlk derece mahkemesince davacının hesap tablosuna yönelik şikayeti yönünden, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi ……tarafından düzenlenen bilirkişi raporu dosyaya sunulmuş, mahkemece davalıların takip talebinde istediği miktar ile bağlı kalınıp, davalı…’ın reşit olduğu tarih gözetilerek, takip tarihinden geriye doğru 79 aylık nafaka miktarı ile bu alacak için istenebilecek işlemiş faiz alacağı hesaplanmış ve buna göre karar verilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davacının istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı, kararda kamu düzenine aykırı bir yön de bulunmadığı anlaşılmakla, HMK’nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca başvurunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Balıkesir İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/75 Esas, 2017/332 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 31,40 TL harç indirilerek, kalan 4,50 TL harcın davacıdan alınmasına,
3-Duruşma açılmadığından, davalılar lehine vekalet ücreti takdirine gerek bulunmadığına,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. maddesi uyarınca artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa geri verilmesine,
İlişkin, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda İİK’nın 364/1 maddesi ve HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/02/2018

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu