12. Hukuk Dairesi2024 Yılıİcranın Geri Bırakılması (İİK 33)Nafaka Alacaklarına İlişkin İcra Takipleri

Salt bir ibraname olmayan itfa ve imhal anlamına gelmeyen belgeye itibar edilerek kesinleşmiş mahkeme ilamının hüküm fıkrasının değiştirip işlevsiz kılacak şekilde tahakkuk edecek nafaka miktarının belirlenmesi ile icranın geri bırakılmasına  karar verilmesi ve buna bağlı olarak haczin kaldırılması isabetsizdir

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A
   Y A R G I T A Y   İ L A M I
ESAS NO : 2023/6110
KARAR NO: 2024/3128
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 17/04/2023
NUMARASI : 2022/1608-2023/1030
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı  tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Kesinleşmiş aile mahkemesi kararına dayalı ilamlı icra takibinde, borçlunun, 2017 yılına kadar birikmiş olan tüm nafaka alacaklarına karşılık 1.500.000TL ödenmesi halinde kendilerinin ibra edileceğine dair alacaklı ile mutabakata varıldığını, mutabakat gereği 1.500.000TL’nin alacaklıya ödendiği, 11.05.2018 ve 31.05.2018 tarihli protokoller ile alacaklı tarafın tahakkuk etmiş nafaka alacakları yönünden kendilerini ibra  ettiğini, cari nafakalar yönünden aylık 4.000TL ödeme yapılması halinde haciz ve icra işlemi yapılmayacağının taahhüt edildiğini, protokolde kararlaştırılan nafaka tutarının her ay düzenli olarak yatırıldığını, ödenmemiş herhangi bir nafaka alacağı bulunmadığını ileri sürerek itfa nedenine dayalı olarak icranın geri bırakılmasına karar verilmesini mahkeme aksi kanaatte ise 211 numaralı taşınmazın haline münasip evi olduğunu bu nedenle haczin kaldırılmasını talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulü ile dava tarihinden önce birikmiş nafaka alacağı ile davacının kendisi için yoksulluk ve iştirak nafakası alacağı olarak aylık 4.000TL işleyecek nafaka alacakları bakımından davacı borçlu hakkındaki icranın geri bırakılmasına, takibin dava tarihinden itibaren aylık toplam 4.000TL yoksulluk ve iştirak nafakası alacağı üzerinden devamına, dava tarihi öncesi alacağın bulunmadığı kabulü ile şikayete konu  211 nolu bağımsız bölüm mahcuz taşınmazdaki haczin kaldırılmasına karar verildiği, alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmüştür.
İlama dayalı takipte borcun ödendiği iddiası, İİK’nın 33. maddesinde belirtilen belgeler ile ispat edilmelidir. Anılan maddenin 1. fıkrasında; “…..İtfa veya imhal iddiası yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icra geri bırakılır.” hükmü, 2. fıkrasında; “……Bunlardan itfa veya imhale dayanan istekler mutlaka noterlikçe re’sen yapılmış veya tasdik olunmuş belgelere veya icra zaptına istinat ettirilmelidir.” hükmü yer almaktadır. Yasada alacaklı tarafından imzası ikrar edilen belgeye yer verilmemişse de; yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre, alacaklının ibraname vasfında olan belgedeki imzayı kabul etmesi halinde, icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekir. Bir başka ifadeyle imzası taraflarca ikrar edilen ibra belgesi borcu sona erdirir. Ancak, burada imzası ikrar edilen belge kavramının dikkatli ve dar yorumlanması gerekir. Aksi takdirde kesinleşmiş mahkeme kararının çeşitli adlarla düzenlenmiş adi yazılı belgeyle ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi mümkün hale gelir ki hukuk düzeni buna müsaade etmez.
İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2015/12827E. sayılı dosyasında, İzmir 5.Aile Mahkemesi’nin 13.10.2014 tarihli, 2014/719E E. 2014/667 K. sayılı ilamına dayalı olarak borçlu aleyhine 27/08/2015 tarihinde ilamlı icra takibi başlatıldığı, alacaklının 550.000TL tedbir nafakası ve 23.054,80TL işlemiş faizi ile takip tarihinden sonra devam eden aylara ilişkin aylık 20.000TL yoksulluk nafakası ile 30.000TL iştirak nafakasının tahsilini talep ettiği, icra emrinin 23/09/2016 tarihinde borçluya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Boşanma ilamı ve takibin kesinleşmesinden sonra, 11/05/2018 tarihli  “nafakaya ilişkin protokol” başlıklı protokolde “ İzmir Aile Mahkemesinin sayılı kararı ile belirlenmiş ve birikmiş olan tedbir ve yoksulluk nafaka alacağıma karşılık olmak üzere ……Kahveci tarafından 1.500.000TL nakden ödenmiştir. Bundan böyle ……Kahveci’nin belirlenmiş olan nafakayı ayda 4.000TL olarak ödemesini kabul ediyorum. Aylık 4.000TL’ler ödendiği sürece herhangi bir icra işlemi yapılmayacaktır” ibarelerinin yer aldığı görülmüştür.
Yine, 31.05.2018 tarihli “nafakaya ilişkin protokol” başlıklı protokolde “İzmir Aile Mahkemesinin sayılı kararı ile belirlenmiş ve birikmiş olan tedbir ve yoksulluk nafaka alacağıma karşılık olmak üzere ……Kahveci tarafından 1.500.000TL nakden ödenmiştir. Bundan böyle …….Kahveci’nin belirlenmiş olan  gerek kendim için olan ve gerekse çocuklarım için olan nafakayı şimdilik ayda  4.000TL olarak ödemesini kabul ediyorum. Herhangi bir ay ödenmediği takdirde bu protokol geçersiz olacaktır, Aylık 4.000TL’ler ödendiği sürece herhangi bir icra işlemi yapılmayacaktır” ibarelerinin yer aldığı görülmüştür.
Somut olayda, her ne kadar borçlu tarafından, takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin olarak, 11.05.2018 ve 31.05.2018 tarihli protokollerde yer alan nafaka miktarı üzerinden hesaplama yapılması ve ödemeler dikkate alınarak itfa nedeniyle icranın geri bırakılması talep edilmiş ise de, sunulan belgelerin yukarıda izah edilen nitelikte salt bir ibraname olmadığı  açıktır.  Kesin hükmün bağlayıcılığı ve değiştirilemeyeceği açık yasa hükmü iken; adı her ne olursa olsun haricen düzenlenmiş bir belge ile hükmün yorumlanması/değiştirilmesi kabul edilemez. Taraflarca yapılacak iş mevcut protokolle somut uyuşmazlığa konu nafakanın tenkisi veya kaldırılması yönünde görevli mahkemede dava açmaktır.  Aksi düşünce dar yetkili icra mahkemesinde yeni bir nafaka ilamı oluşturulması sonucunu doğurur. Mahkemelere düşen görev, kesinleşmiş mahkeme kararlarını yorum yoluyla işlevsiz kılmak veya değiştirmek değil, eksiksiz uygulamaktır.
Kaldı ki, borçlu tarafından nafakanın azaltılması için açılan davada İzmir 11. Aile Mahkemesinin 2019/205E-2021/395K sayılı 29.06.2021 tarihli  karar ile yoksulluk ve iştirak nafakalarının düşürülmesi talebinin reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği görülmüştür.
O halde, mahkemece, salt bir ibraname olmayan itfa ve imhal anlamına gelmeyen belgeye itibar edilerek kesinleşmiş mahkeme ilamının hüküm fıkrasının değiştirip işlevsiz kılacak şekilde tahakkuk edecek nafaka miktarının belirlenmesi ile icranın geri bırakılmasına  karar verilmesi ve buna bağlı olarak haczin kaldırılması isabetsizdir. Bunun yanı sıra haricen ödendiği icra müdürlüğüne bildirilen 1.500.000,00 TL’lik ödemenin dosya hesabında nazara alınacağı tabiidir.
Diğer taraftan, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, itfa itirazı dışında meskeniyet şikayetinde de bulunduğu görülmüş olup, HMK’nın 297. maddesine uygun olarak bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmemesi de doğru olmayıp kararın tüm bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ :  Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2.maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca, İzmir  Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin istinaf talebinin esastan reddine ilişkin 17.04.2023 tarih, 2022/1608 E. – 2023/1030 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,  İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 9.03.2022 tarih, 2021/92 Esas-2022/163 Karar sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 28.03.2024 gününde oy birliğiyle karar verildi

Related Articles

Back to top button