12. Hukuk Dairesi 2023/7658 E. , 2023/8064 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
…
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, kendisine yapılan satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürerek ihalenin feshini istediği; İlk Derece Mahkemesince, satış ilanı tebliğ işleminin usulüne uygun olduğu gerekçesi ile şikayetin reddine ve borçlu aleyhine ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince satış ilanı tebliğ işleminin usule uygun olduğu ancak zarar unsuru oluşmadığı gerekçesi ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve şikayetçinin hukuki yararı bulunmadığından şikayetin reddi ile para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “Dava şartları” başlıklı 114. maddesinin h bendinde, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı olarak yer almış olup, yine aynı yasanın “Dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115. maddesinde; mahkemece, dava şartlarının mevcut olup olmadığının, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği, mahkemece, dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verileceği düzenlemesi mevcuttur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2022 tarih ve 2021/345 E. – 2022/1820 K. sayılı kararında da işaret edildiği gibi; ihalenin feshi istemleri, şikayet niteliğinde olup şikâyet hakkının kullanılabilmesi için şikâyet ehliyetinin yanında diğer bir koşul şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin şikâyette hukuki yararının bulunmasıdır. İİK’nın 134. maddesinin 11. fıkrasında ihalenin feshi isteminde bulunanın fesihte hukuki yararı bulunması gerektiği açıkça hükme bağlanmıştır. Bu madde uyarınca ihalenin feshini isteyebilecek kişilerin, somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının (menfaatinin) bulunması şarttır. Bir başka ifadeyle ihalenin feshini isteyen kişinin, somut bir ihalenin feshi sebebine dayanması ve bu yolsuzluk nedeniyle menfaatinin ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun hukuki yarar şartını, “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur” şeklinde düzenlemiş olup, bu hükmün kanuna koyulma nedeni, ihalelerin lüzumsuz şikâyet ve itirazlarla sürüncemede bırakılarak takiplerin sonucunun belirsiz kalması ve meçhul işlemlerden çekinerek cebri satışlara iştirak etmeme duygusunun yerleşmemesi, sonuç olarak talebi artırıcı kimliği ile borçluyu korumaya ve taşınmazın gerçek değeri ile satılmasını sağlamaya yöneliktir.
İhalenin feshini isteyen kişinin talebinin icra mahkemesince dinlenebilmesi için şikayetçinin, gerçekleştiğini iddia ettiği fesih sebebinin kendi menfaatlerini ihlal ettiğini ispat etmesi zorunludur. Zarar unsurunun gerçekleşmemesi halinde şikayetçinin ihalenin feshini istemesinde hukuki yararı bulunmayıp, icra mahkemesince, yapılacak ilk inceleme sonucunda, ihalenin feshini isteyen kişinin ihalenin feshedilmesinde hukuki yararı bulunmadığı kanısına varılırsa ihalenin feshi talebi esasa girilmeden usulden reddedilmelidir. Bu sayede cebri artırmalara katılım artacak ve buna bağlı olarak da malın gerçek değerinde ihale edilmesi sağlanacaktır. (ARSLAN Ramazan; (1984), İcra – İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara).
Bahse konu zararın varlığının tespiti yönünden ise, Dairemizce; satılan malın muhammen bedel veya üstünde bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshini istemekte kural olarak hukuki yararın bulunmadığına; kıymete yönelik itirazların varlığı, fesat iddiası ya da kamu düzeninden sayılan takip hukukuna dair ilkeler gibi bazı istisnai hallerde ise, malın muhammen değerin üzerinde satılması durumunda dahi şikayetçinin fesih isteminde hukuki yararının bulunduğuna dair görüş istikrarlı şekilde uygulanagelmiştir.
Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki değişiklikler ile taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük artışlar, 7343 sayılı Kanun ile mahcuz ya da merhun malların cebri satışında başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak, Dairemizce görüş değişikliğine gidilmek suretiyle, ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği görüşü benimsenmiştir. Asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamaz. Bu cümleden olmak üzere, kanun koyucu aksini murat etmiş olsaydı, muhammen değerin üzerindeki satışlarda ihalelerin feshedilemeyeceğini düzenlemiş olurdu.
Dairemizin yukarıda yazılı görüş değişikliği nedeniyle somut olay yönüyle yapılan değerlendirmede;
7201 sayılı Tebligat Kanununun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda; borçlunun …” adresine gönderilmek üzere aynı gün dört adet satış ilanı tebligatı oluşturulduğu, anılan tebligatlardan ikisinin üzerinde “TK’nın 21/2 maddesi gereğince tebliği
rica olunur” ibaresinin yer aldığı, 23.10.2021 tarihinde tebliğ edilen satış ilanı tebligat parçası üzerinde (2 adet) “adrese gidildi adresin kapalı ve alıcının çarşıya gittiğini söyleyen en yakın komşusu ’in sözlü-imzalı beyanıyla 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince mahalle muhtarı … imzasına verildi, 2 nolu haber kağıdı yapıştırıldığı, komşusu …’e haber verildiği” şerhinin bulunduğu, 23.10.2021 ve 27.10.2021 tarihinde tebliğ edilen her iki satış ilanı tebliğ evrakında ise ”Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, tebliğ adresinin kapalı olması nedeniyle T.K.21/2 madde gereğince…muhtarına tebliğ edilmiş ve 2 no’lu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır” kaydına yer verildiği görülmüştür.
Yukarıda belirtilen satış ilanı tebliğ mazbatalarının ikisi üzerinde her ne kadar komşunun “sözlü-imzalı beyanıyla” yazılmış ise de tebliğ evrakları üzerinde beyanı alınan komşunun imzasının bulunmadığı görülmekle tebliğ işlemleri 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre usulsüzdür. Ayrıca, borçluya takip dosyasında bilinen adresine 7201 sayılı TK.’nın 10/1. maddesi uyarınca normal tebligat çıkarılarak tebliğ edilmesi, bildirilen tüm adreslere çıkarılacak tebligatların bila tebliğ dönmeleri halinde ise aynı Kanun’un 10/2. maddesi yollamasıyla TK’nın 21/2. maddesine uygun olarak tebligat çıkarılması gerekirken bu sıralamaya uyulmadan doğrudan doğruya T.K.’nın 21/2.maddesine göre gönderilen tebliğ işlemlerinin de usulüne uygun yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
İİK’nın 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi, Dairemizin süreklilik arzeden içtihatlarına göre başlı başına ihalenin feshi sebebidir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olması nedeniyle şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Dairemizin yukarıda yazılı görüş değişikliği nedeniyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ :
Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 07.04.2023 tarihli, 2022/1910 E. – 2023/252 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30.11.2023 gününde oy birliği ile karar verildi.