İcra takibinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile yani tebligat ile mümkün olacağı- Ödeme tebliğinin usulsüz olduğu ve öğrenme tarihine göre düzeltilmesi talebi şikâyet niteliğinde olup, şikâyetin usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde yapılmasının zorunlu olduğu- Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabileneceği ancak tanık beyanıyla ispat edilemeyeceği-Tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabileceği- Davada cevap dilekçesi ekinde sunulmuş olan telefon ve e-mail kayıtlarının yazılı belge niteliğinde olmadığı bu nedenle öğrenme tarihinin tespitinde dikkate alınamayacağı- Tebligat Kanunu’nun 17. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için; tebligat yapılmak istenen adresin muhatabın devamlı olarak mesleğini ya da sanatını icra ettiği iş yeri adresi olması, muhatabın adreste bulunamaması hâlinde, bu durumun tespit edilerek daimi çalışanına tebligat yapılması gerektiği ancak somut olayda ise dosya kapsamına göre ödeme emri tebliğ edilen adres, şikâyetçi borçlunun iş yeri adresi olmadığı gibi muhatap adına tebligatı alan kişinin şikâyetçi borçlunun çalışanı olmadığı bu nedenle yapılan ödeme emri tebliğ işlemi usulsüz olduğu-
Taraflar arasındaki “usulsüz tebliğ şikâyeti” talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 5. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin kabulüne dair verilen 24.06.2013 tarihli ve 2013/836 E., 2013/836 K. sayılı karar, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 11.11.2013 tarihli ve 2013/26365 E., 2013/35237 K. sayılı kararı ile;
“…Alacaklı tarafından borçlu aleyhine genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun şikâyet yoluyla İcra Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda, örnek 7 ödeme emrinin tebliğ edildiği adres ve tebligatı alan A.Ç ile ilgisinin bulunmadığını belirterek ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesini istediği, Mahkemece şikâyetin kabul edilerek tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 Sayılı Yasa’nın 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır.
Somut olayda; takip konusu alacağın dayanağı olan ve alacaklı ile S…. L…. Lojistek İnş. Mad. Med. San. Dış Tic. A.Ş. Arasında imzalanan kira sözleşmesinde, usulsüz tebligat şikâyetinde bulunan borçlu …’nın müteselsil borçlu olarak imzasının bulunduğu, adı geçen borçlunun sözleşmedeki adresinin de “Ç….. Konut Kuleleri D Blok No:9” olarak beyan edildiği, sözleşmenin 16. maddesinde beyan edilen adresin tebligat adresi olduğunun kabul ve taahhüt edildiğinin hüküm altına alındığı, örnek 7 ödeme emrinin, borçlunun adres kayıt sistemi adresi dışında ve bilinen en son adresi olan bu adrese 02.05.2012 tarihinde “Tebligat adreste muhatabın işe gittiğini beyan eden ve aynı çatı altında birlikte çalışan ehil ve reşit işçisi A.Ç imzasına tebliğ edildiği” açıklaması ile yapılan tebligatta usulsüz bir yön bulunmamaktadır.
O halde mahkemece şikâyetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, genel haciz yolu ile yapılan icra takibinde usulsüz tebliğ şikâyetine ilişkindir.
Borçlu vekili; 01.05.2009 tarihinden beri adres kayıt sisteminde kayıtlı olan Şehit Ç….. Ö…. Mah. 1346 Sok. No:6/10 Ç…../Ankara adresinde ikamet etmesine ve B…. Elektrik Dağıtım A.Ş.’de çalışmasına rağmen, ödeme emrinin dava dışı borçlu S…. L…. Lojistik İnş. Mad. Medikal San. Ve Dış Tic. A.Ş. nin adresine usulsüz olarak tebliğ edildiğini, şirketin ortağı veya yetkilisi olmadığını, icra takibini İİK’nın 103. maddesi gereğince kendisine gönderilen davetiye tebliği ile öğrendiğini belirterek, ödeme emri tebliğ tarihinin 24.04.2013 olarak düzeltilmesini talep etmiştir.
Alacaklı vekili; takip konusu alacağın dayanağı olan kira sözleşmesinde şikâyetçinin müteselsil borçlu olup, sözleşmenin 16. maddesinde sözleşmedeki adreslerin tebligat adresi olduğunu tarafların kabul ve beyan ettiklerini, sözleşmede belirtilen adrese ödeme emri tebligatı çıkarıldığını, borçlunun ödeme emrinden aylar önce haberdar olduğunu beyan ederek, şikâyetin reddini savunmuştur.
Mahkemece; icra takibinin alacaklı ile dava dışı borçlu S…. L…. Lojistik İnş. Mad. Medikal San. Ve Dış Tic. A.Ş. arasında adi şekilde düzenlenen kira sözleşmesine dayalı olarak başlatıldığı, şikâyetçi borçlunun, bu sözleşmede “müteselsil borçlu” sıfatıyla isim ve imzasının yer aldığı, kira sözleşmesine konu edilen taşınmazın adresinin aynı zamanda kiracı-dava dışı borçlu şirketin ticaret sicil gazetesinde yer alan adresi olduğu, ödeme emri tebligatının dava dışı borçlu şirketin ticaret sicilinde yer alan ve kira sözleşmesinde bahsi geçen adrese gönderildiği, aynı adreste hangi sıfatla bulunduğu yönünde bir açıklama yapılmaksızın A.Ç imzasına tebliğ edildiği, ödeme emri tebliğ adresinin dava dışı borçlu S…. L…. Lojistik İnş. Mad. Medikal San. Ve Dış Tic. A.Ş.’ nin adresi olduğu, şikâyetçinin bu şirketin ortağı ya da yetkilisi olmadığı, bu itibarla 7201 sayılı Kanun’un 17. maddesinin uygulanamayacağı, tebligatın borçlunun ikamet ettiği adrese gönderilmediği, yapılan tebligatın usulsüz olduğu, borçlunun icra takibini daha önce öğrendiği hususunun alacaklı vekilinin sunduğu delillerle ispatlanamadığı gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile şikâyetçi borçluya gönderilen ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Alacaklı vekilinin temyiz itirazları üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçelere ek olarak adres değişikliği yapılması hâlinde bu hususun bildirileceği yönünde bir ibarenin sözleşmede yer almadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikâyetçi borçlu …’ya ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Konunun açıklığa kavuşturulması için, uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken yasal düzenlemelerin ve ilkelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Tebligatın anlamı bildirimdir. Tebligatın, yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana unsuru vardır. Tebligat savunma hakkı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.12.2009 tarih ve 2009/12-563 E. 2009/600 K. sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, icra takibinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Takip borçlusunun, hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciiye yöneltebilmesi usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile sağlanabilir.
Ödeme tebliğinin usulsüz olduğu ve öğrenme tarihine göre düzeltilmesi talebi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 16. maddesine göre şikâyet niteliğinde olup, şikâyetin aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde yapılması zorunludur. Hukuk Genel Kurulunun 5.6.1991 tarih ve 1991/12-258 Esas 1991/344 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere “..usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesi önüne getirmesi gereklidir.” Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulunun 12.02.1969 tarih ve 1967/172 E.-107 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi hâlinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. Mahkemece, her somut olayın özelliği, cereyan şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddia tahkik edilmelidir. HGK’nın 7.4.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilir.
İİK’nın 21/1. maddesinde “İcra dairelerince yapılacak tebliğler yazı ile ve Tebligat Kanunu hükümlerine göre olur….düzenlemesi ve aynı kanunun 57/1. maddesinde “İcraya ait tebliğlerde Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır… ” düzenlemesi yer almaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.
(Eklenmiş Fıkra Rgt: 19.01.2011 Rg No: 27820 Kanun No: 6099/3) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmünü, aynı kanunun “Belli bir yerde veya evde meslek ve sanat icrası” başlıklı 17. maddesinde ” Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” hükmünü ve yine aynı kanunun 32. maddesinde ” Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.
Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur. ” hükmünü içermektedir.
Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 16. maddesi “Tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır…” şeklinde, aynı yönetmeliğin “Meslek ve sanat erbabına tebligat” başlıklı 26. maddesi “Belirli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenlere, o yerde de tebligat yapılabilir.
Muhatabın iş yerinde bulunmaması hâlinde tebliğ, aynı yerde sürekli olarak çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır….” şeklinde ve yine aynı yönetmeliğin 53. maddesi “Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliği öğrenmiş ise geçerlidir. Aksi takdirde tebligat yapılmamış sayılır. Muhatap, her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alırsa ya da bunların içeriğini öğrenirse tebliği öğrenmiş sayılır.
Muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir.
Tebliğin usulüne aykırı yapılmış olması hâlinde, muhatabın tebliği öğrendiğinin ve bunun tarihinin iddia ve ispatı mümkün değildir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenlemeler ve yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; alacaklı vekilinin kira alacağına dayalı olarak, borçlular …, S…. L…. Lojistik İnş. Mad. Medikal San. Ve Dış Tic. A.Ş. ve Z.Ç hakkında genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlattığı, şikâyetçi borçluya H….. Cad. Ş…. N….. Sok. Ç….. Konut Kuleleri D Blok No:9 Ç…../Ankara adresine şikâyet konusu ödeme emrinin tebliğe çıkarıldığı ve 02.05.2012 tarihinde “tebligat, adreste muhatabın işe gittiğini beyan eden ve aynı çatı altında birlikte çalışan ehil ve reşit daimi işçisi A.Ç imzasına tebliğ edildi” şerhiyle tebliğ edildiği, alacaklı vekilinin talebiyle şikâyetçi borçlunun mal ve haklarına haciz konulduğu, alacaklı vekilinin icra takip dosyasında 08.04.2013 tarihinde borçlunun T.C. kimlik numarası sorgusu yapılarak adres kayıt sisteminde kayıtlı adresine İİK’nın 103. maddesine göre davetiye gönderilmesini talep ettiği, İİK’nın 103. maddesine göre düzenlenen davetiyenin borçlunun adres kayıt sistemindeki adresi olan “Şehit Ç….. Ö…. Mah. 1346 Sok. No:6/10 Ç…../Ankara” adresine tebliğe çıkarıldığı ve aynı konutta eşine 24.04.2013 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 02.05.2013 tarihinde şikâyet yoluyla icra mahkemesine başvurduğu, şikâyetçi borçlunun ödeme emri tebliğ işlemini daha önce öğrendiğine dair bir bilgi ve belgenin de icra takip dosyasında bulunmadığı görülmektedir. Alacaklı vekilinin cevap dilekçesi ekinde sunmuş olduğu telefon ve e-mail kayıtları yazılı belge niteliğinde olmayıp, öğrenme tarihinin tespitinde dikkate alınamaz. Bu durumda, şikâyetçi borçlunun icra mahkemesine 02.05.2013 tarihinde yaptığı başvuru, İİK’nın 16/1. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük sürededir.
Şikâyet konusu ödeme emri tebliğ işlemine gelince; şikâyetçi borçluya ödeme emri tebliğ edilen adresin, dosya kapsamında bulunan ticaret sicil gazetesine göre dava dışı borçlu S…. L…. Lojistik İnş. Mad. Medikal San. Ve Dış Tic. A.Ş. nin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olduğu, alacaklının 12.06.2013 tarihli cevap dilekçesinde beyan ettiği üzere A.Ç’ın S…. L…. Lojistik İnş. Mad. Medikal San. ve Dış Tic. A.Ş. nin daimi işçisi olduğu anlaşılmaktadır.
Tebligat Kanunu’nun 17. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için tebligat yapılmak istenen adresin muhatabın devamlı olarak mesleğini ya da sanatını icra ettiği iş yeri adresi olması, muhatabın adreste bulunamaması hâlinde, bu durumun tespit edilerek daimi çalışanına tebligat yapılması gerekmektedir. Somut olayda ise dosya kapsamına göre ödeme emri tebliğ edilen adres, şikâyetçi borçlunun iş yeri adresi olmadığı gibi muhatap adına tebligatı alan A.Ç şikâyetçi borçlunun çalışanı değildir. Açıklanan bu nedenlerle Tebligat Kanunu’nun 17. maddesine göre yapılan ödeme emri tebliğ işlemi usulsüzdür.
Her ne kadar, alacaklı vekili takip konusu alacağın dayanağı olan kira sözleşmesinde şikâyetçinin müteselsil borçlu olduğunu ve sözleşmenin 16. maddesinde, sözleşmedeki adreslerin tebligat adresi olduğunu tarafların kabul ve beyan ettiklerini, sözleşmede belirtilen adrese ödeme emri tebligatı çıkarıldığını ileri sürmüş ise de alacaklı tarafından sunulan kira sözleşmesinde, kiralananın vasfı işyeri olup, kiracı dava dışı borçlu S…. L…. Lojistik İnş. Mad. Medikal San. ve Dış Tic. A.Ş. dir. Şikâyet konusu ödeme emri tebliği, tüzel kişinin adresinde, gerçek kişiye yapıldığından, Tebligat Kanunu’nun 17. maddesinde belirtilen şartlar oluşmadığından ödeme emri tebliğ işlemi yukarıda açıklanan nedenlerle usulsüzdür.
Hâl böyle olunca mahkemenin, şikâyetin kabulüne dair kararı usul ve yasaya uygun olup, direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle 5311 sayılı Kanunun 29. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
HGK 26.02.2019 T. E.2017/12-765 K.216