T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/487
KARAR NO : 2021/533
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA 6. İCRA HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/02/2021
NUMARASI : 2021/3 Esas 2021/77 Karar
DAVANIN KONUSU : Şikayet
KARAR TARİHİ : 23/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/03/2021
Yukarıda tarih ve numarası yazılı ilk derece mahkeme kararı aleyhine istinaf yasa yoluna başvurulmuş olmakla, Dairemizce HMK’nun 353. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda dosyadaki belgeler okundu, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı alacaklı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili hakkında Konya 9. İcra Müdürlüğü’nün 2013/10185 Esas sayılı icra dosyasında borçluya ait taşınmazlara haciz konulduğunu, satış işleminin gerçekleştirildiğini, yapılan bu satış neticesinde ihalenin yasal süresinde kesinleştiğini ve satış bedelinin Konya 9. İcra Müdürlüğünün kasasına yatırıldığını, icra müdürlüğü tarafından sıra cetveli tanzim edilmeden önce kasadaki satış bedelinin nemalandırılmak üzere Adalet Bakanlığının uygun gördüğü kamu bankalarından birine yatırıldığını, sıra cetvelinin tanzim edilmesi ile birlikte itiraz süresi içinde borçlu tarafından sıra cetveline itiraz davası açıldığını ve uzun süren yargılama neticesinde karar verildiğini, tüm bu sürecin yaklaşık 4 yıl sürdüğünü, bu süre içerisinde icra müdürlüğünce bankaya nemalandırılmak için yatırılan paranın nemasının arttığını, 31/12/2020 tarihinde kesinleşen sıra cetveline ilişkin paranın ödenmesine ilişkin talepte bulunulduğunu, Konya 9. İcra Müdürlüğünce paranın nemasız olarak ödenmesi gerektiği yönünde karar verildiğini, nemasız olarak sıra cetveline ilişkin tutarın taraflarınca ödendiğini, söz konusu nemanın hazineye aktarılması gerektiğinden icra müdürlüğü kasasında alıkonulduğunu, icra müdürlüğünün nemalandırılmak üzere yatırılan paranın alacaklıya ödenmesi durumunda nemasız ödenmesi gerektiğine dair kararın Anayasaya, kanunlara ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Konya 9. İcra Dairesi’nin 2013/10185 Esas sayılı dosyasına 30/12/2020 tarihinde Uyap üzerinden gönderilen talebin hukuka aykırı olarak reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, icra müdürlüğünün kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ilgili vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, aleyhlerinden açılan davanın reddinin gerektiğini, davalı kurumun dava konusu yapılan işlem ile de hukuki bir bağlantısının bulunmadığını, bu yüzden davanın icra memurunun yanlış işleminden kaynaklanan şikayet davası niteliğinde olması nedeniyle husumetin de Adalet Bakanlığı’na yöneltilmesi gerektiğini, bu yüzden açılan davanın öncelikle husumet yönünden reddi gerektiğini, iptali istenen dava konusu işlemde bir yanlışlık ve kanuna aykırılık bulunmadığını yapılan işlem mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştiğini, tüm bu sebeplerle ve idari yazışmalar sonucu tekrar beyanda bulunma haklarının saklı kalarak aleyhlerinde açılan davanın reddini talep ettiklerini ve aleyhlerinde açılan davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafça ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya 9. İcra Müdürlüğü’nün 2013/10185 Esas sayılı dosyasından yapılan takip ve sıra cetveli düzenlenmesinden sonra sıra cetveline ilişkin yargılama yapılması nedeniyle ihaleden elde edilen gelirin bankaya yatırılarak nemalandırıldığını, sıra cetvelinin kesinleşmesinden sonra davacı tarafından ödeme istenildiğini ve nema kısmı hazineye aktarılmak üzere ödeme yapılmasına karar verildiğini, davacının nemanın da kendilerine ödenmesi gerektiğine dair şikayeti üzerine dava açıldığını, paraların nemalandırılması ve nemalandırılan paraların hak sahiplerine ödenmesi hususunda yalnızca İİK’nun 134/5 maddesi gereği ihalenin feshi davası için açık hüküm bulunduğunu, sıra cetvelinin kesinleşmesi esnasında nemalandırmaya yönelik açık düzenleme bulunmadığını, fakat Anayasa Mahkemesi’nin 16/02/2017 tarih ve 2014/6577 sayılı kararı ile mülkiyet hakkı ihlali doğurduğuna hükmedildiğini, bunun üzerine Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün 22/09/2017 tarih ve 7176 sayılı yazısı ile nemalandırma yapılması gerektiğinin bildirildiğini, paranın nemalandırılması hususunda tartışma olmadığını, husumetin, nemanın kime ait olacağı yönünde olduğunu, icra dairesince alıkonulan nemanın hazineye aktarılması hususu tartışma konusu olduğundan verilecek hükümden hazinenin etkilenmesi ihtimaliyle taraf olarak resen eklendiğini, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün 82084579/1462/5905 sayılı görüş yazısı ve TC Yargıtay 12. HD’nin 2015/4678 Esas ve 2015/14165 Karar sayılı ilamı sıra cetveline itiraz edilmesi nedeniyle alacaklıya ödenmeyen paranın icra müdürünce banka hesabına yatırılması sonucu elde edilen faiz gelirinin alacaklıya ödenmesinin yasal dayanağı olmayıp, nemalandırma sonucu elde edilen para hazineye ait olduğundan bahisle şikayetin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı alacaklı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Konya 9. İcra Müdürlüğü’nün 2013/10185 Esas sayılı icra dosyasında borçluya ait taşınmazlara haciz şerhi işlendiğini ve satış işlemi yapıldığını, ihalenin kesinleştiğini, satış bedeli ihale olunan tarafından Konya 9. İcra Müdürlüğü’nün kasa hesabına yatırıldığını, ilgili icra müdürlüğü tarafından sıra cetveli tanzim edilmeden önce kasa hesabındaki söz konusu satış bedeli nemalandırılmak üzere Adalet Bakanlığı’nın uygun gördüğü kamu bankasına yatırıldığını, sıra cetvelinin tanzim edilmesinin ardından dosya borçlusu ..ten alacaklı olduğunu iddia edilen H.H.Ö. tarafından Konya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2016/498 Esas sayılı sıra cetveline itiraz davası açıldığını, yaklaşık 4 yıl süren yargılama neticesinde davanın reddine karar verildiğini, iş bu kararın 17/12/2020 tarihinde kesinleştiğini, bu süre içerisinde icra müdürlüğü tarafından nemalandırılmak üzere bankaya yatırılan paranın neması da bir hayli arttığını, sıra cetvelinin kesinleşmesi ile birlikte icra dairesinden 30/12/2020 tarihinde paranın ödenmesinin talep edildiğini, talepleri üzerine Konya 9. İcra Müdürlüğü tarafından söz konusu paranın nemasız olarak ödenmesi yönünde karar verildiğini, sıra cetveline ilişkin tutarın nemasız haliyle kendilerine ödendiğini ancak söz konusu nema hazineye aktarılacak olması sebebi ile icra müdürlüğü kasasında alıkonulduğunu, icra müdürlüğünün nemalandırılmak üzere bankaya yatırılan paranın, alacaklıya nemasız haliyle ödenmesine yönelik kararı Anayasa’ya, kanuna ve hukuka açıkça aykırılık teşkil ettiğini, ilk derece mahkemesinin şikayetin reddine ilişkin kararının kaldırılarak, şikayetin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Konya 9. İcra Müdürlüğü’nün 2013/10185 Esas sayılı icra dosyası
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE:
Alacaklı A….. T…..vekili tarafından borçlu M.Ö. hakkında Konya 9. İcra Müdürlüğü’nün 2013/10185 Esas sayılı icra dosyasıyla kambiyo icra takibinde, hacizli taşınmazın satıldığı ve ihalenin kesinleştiği, düzenlenen sıra cetveline itiraz edilmesi üzerine satış bedelinin alacaklılara ödenmediği ve icra müdürlüğünce bankaya yatırılarak nemalandırıldığı, sıra cetveline itiraz davasının kesinleşmesi üzerine sıra cetvelinde davacıya isabet eden ana paranın davacıya ödenmesine, vadeli hesaptan elde edilen nemanın ise hazineye ödenmesine karar verilmiş, alacaklı bu karara karşı şikayetçi bulunmuş, mahkemece şikayetin reddine karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
İhale ile mülkiyet ihale alıcısına, ihale bedeli de alacaklılara geçer. Yasada açık düzenleme yok ise de, icra dosyasına giren ihale bedeli alacaklı hak sahibine aittir. Bir mala (eşyaya) malik olan onun semerelerine de malik olur. Bu kural gereğince davacı alacaklı, sıra cetvelinde kendisine isabet eden paraya nemaya da (semere de) malik olması gerekmektedir. Zira nemalandırılan paranın hazineyle uzaktan, yakından ilgisi yoktur.
Anayasa Mahkemesi’nin 2014/6577 Esas, sayılı dosyasıyla yapılan bireysel başvuru soncu verilen 16/02/2017 tarihli kararın gerekçesi “AİHM, Sözleşme’ye ek (1) Numaralı Protokol’ün 1. maddesinde güvenceye bağlanan mülkiyet hakkının pozitif yükümlülükleri de içerdiğini kabul etmektedir. AİHM, bu hükümle koruma altına alınan mülkiyet hakkının gerçek ve etkili kullanımının, sadece devletin müdahale etmeme ödevine bağlı olmadığını, fakat aynı zamanda, özellikle başvurucunun kamu otoritelerinden meşru olarak alınmasını beklediği önlemler île mülkünden etkin bir biçimde yararlanması arasında doğrudan bir bağlantının bulunduğu durumlarda koruyucu pozitif önlemler alınmasını da gerektirdiğini ifade etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrası da Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir, denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa’nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır. Bu bağlamda, mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikri hakların yanı sıra, icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dahildir.
Bununla birlikte pozitif yükümlülükler kapsamında inceleme yapılabilmesi için öncelikle, somut olayın koşulları da dikkate alınmak suretiyle, Devletin (icra müdürlüğünün) tahsil ettiği ihale bedelini nemalandırmak şeklinde pozitif bir yükümlülüğünün bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir.
Mülkiyet hakkı, Devlete, özel kişiler tarafından yapılacak müdahalelere karşı malike koruma sağlama biçiminde pozitif bir ödev yüklemektedir. Özel borç ilişkileri bağlamında mülkiyetin korunması ödevi, somutlaşmış ve icra edilebilir hâle gelen ancak borçlu tarafından rızaen ödenmeyen alacakların Devlet tarafından kamu gücü kullanılmak suretiyle borçludan tahsil edilebilmesini gerektirmektedir. Cebri icranın, devlete yüklenen bu ödevin ifası kapsamında kurulan hukuksal bir mekanizma olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, rızaen ödenmeyen alacakların tahsili amacıyla oluşturulan ve bu çerçevede kamu gücü yetkileriyle donatılan cebri icra organlarının, bu görevini yerine getirirken, mülkün (somutlaşmış alacağın) korunmasına yönelik bir takım tedbirler alması gerekebilir. Alınması gereken tedbirlerin neler olduğu, her somut olayın kendi koşullan İçinde değişebilmektedir. Ancak bu çerçevede, cebri icra organlarından olağanın ötesinde bir tedbir alınması beklenmemelidir.
Bu bağlamda, Devletin, cebri icra sürecini makul bir sürede sonuçlandırma yükümlülüğü altında bulunduğu gözetildiğinde cebri icranın uzaması hâlinde, gerek borçlunun gerekse alacaklının hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla somut olayın gerektirdiği her türlü tedbirin alınmasının Devletin sorumluluğunda bulunduğu söylenebilir. Özellikle, icra sürecinde Devletin hakimiyeti ve kontrolü altında bulunan borçlu veya alacaklıya ait mal ve hakların ekonomik değerini koruyucu ve idareye, normal idari işleyişin dışında bir külfet yüklemeyecek tedbirlerin alınmaması somut olayın koşullan çerçevesinde koruma yükümünün ihlali olarak yorumlanabilir.
Somut olayda, icra müdürlüğünce sıra cetvelinin düzenlendiği tarih ile alacaklıya fiilen ödeme yapıldığı tarih arasında yaklaşık 4 yıllık süre geçmiştir. Cebri icranın bir parçası olan sıra cetvelinin kesinleşmesi sürecinde geçen dört yıllık makul olmayan sürede borçlu ve alacaklının menfaatlerini koruyucu ve durumun gerektirdiği olağan tedbirlerin idare tarafından alınması beklenmektedir.
Borçluya ait taşınmazın satışından elde edilen bedelin alacaklılara ödendiği ana kadar alacaklının para üzerinde tasarrufta bulunma, parayı kullanma veya paranın değerinin enflasyon karşısında aşınmasını önleyici tedbirler alma imkanı bulunmamaktadır. Tahsil edilen bedel bu süreçte henüz icra müdürlüğünün yedinde ve kontrolü altındadır. Dolayısıyla bu paranın enflasyon karşısında kıymet yitirmesini önleyebilecek olan da para üzerinde tasarrufta bulunma kudretinin elinde bulunduran da icra müdürlüğüdür. Tahsil edilen ihale bedelinin alım gücünü kaybetmesinin engellemenin yolu bunun nemalandırılmasıdır. Ayrıca bu paranın nemalandırılması icra müdürlüğüne olağan işleyişin ötesinde bir külfet de yüklememektedir. İcra müdürlüğünün yapması gereken tek şey ihale bedelinin vadesi mevduat hesabında bekletilmesi yerine vadeli bir hesapta tutulmasıdır. Bu nedenle olayın somut koşulları gözetildiğinde mülkiyet hakkının korunması ödevinin gerektirdiği pozitif yükümlülüklerinin ihale bedelinin nemalandırılması tedbirinin alınmasını da içerdiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu itibarla, icra müdürlüğünün ihale bedelinin vadeli bir mevduat hesabına yatırması biçiminde alacağı basit bir tedbirle icra sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilere asgari seviyeye indirememiş olması, mülkiyet hakkının devlete yüklediği koruma pozitif yükümlülüğünün ihlali sonucunu doğurmaktadır.” şeklindedir.
Açıklanan nedenlerle, Anayasa Mahkemesince T.C. Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere taşınmazın satışından elde edilen bedelin nemasını icra müdürlüğününce davacı alacaklıya ödenmemesi, mülkiyet hakkının ihlali niteliğinde olup Anayasa Mahkemesi kararları ve AİHM, Sözleşmesine aykırılık teşkil etmektedir.
Mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Davacı alacaklının istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin “şikayetin reddine” ilişkin kararının kaldırılarak, yerine “şikayetin kabulü ile icra müdürlüğünün 30/12/2020 tarihli kararının iptaline” karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı alacaklının istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; 6100 sayılı HMK.nun 353/1-b-2. maddesi uyarınca, Konya 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 09/02/2021 tarihli 2021/3 Esas 2021/77 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, yerine
“a-Davacının ŞİKAYETİNİN KABULÜ İLE;Konya 9. İcra Müdürlüğü’nün 2013/10185 Esas sayılı icra dosyasından verilen 30/12/2020 tarihli KARARIN İPTALİNE,
b- Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
c- AAÜT gereğince 1.360,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d-Davacı tarafından yapılan 155,00 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,” şeklinde HÜKÜM KURULMASINA,
2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan 221,40 TL istinaf giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Kararın, taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, İİK’nun 364. ve HMK’nın 361. maddeleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde dairemize veya bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi ilgili hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek bir dilekçe ile Yargıtay ilgili hukuk dairesi nezdinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.23/03/2021
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M IESAS NO : 2021/4457
KARAR NO : 2021/10367İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 23/03/2021
NUMARASI : 2021/487-2021/533
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki Maliye Hazinesi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Bonoya dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde, hacizli taşınmazın satıldığı ve ihalenin kesinleştiği, alacaklının, sıra cetveline itiraz davasının kesinleştiğini belirterek, alacağın neması ile birlikte ödenmesi talebinin icra müdürlüğünce reddi işlemini şikayet ettiği, ilk derece mahkemesince; şikayetin reddine karar verildiği, alacaklının istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; alacaklının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, şikayetinin kabulü ile icra müdürlüğü kararın iptaline, karar verildiği görülmektedir.
İİK.nun 140 vd. maddelerinde sıra cetveline itiraz edilmesi halinde icra müdürlüğünce alacaklılara ödenmeyen paranın nemalandırılacağına ilişkin bir düzenleme yoktur. İİK.nun 134/5. maddesinde yer alan nemalandırmaya yönelik düzenleme ise ihalenin feshi davası açılması halinde ihale bedelinin icra müdürlüğünce nemalandırılması hakkında olup, ihalenin kesinleşmiş olduğu somut olayda uygulanmasına imkan bulunmamaktadır.
Buna göre sıra cetveline itiraz edilmesi nedeniyle alacaklıya ödenmeyen paranın icra müdürünce banka hesabına yatırılması sonucu elde edilen faiz gelirinin alacaklıya ödenmesinin yasal dayanağı olmayıp, nemalandırma sonucu elde edilen para Hazineye aittir.
O halde Bölge Adliye Mahkemesince, alacaklının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile şikayetin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Maliye Hazinesinin temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 23/03/2021 tarih ve 2021/487 E. – 2021/533 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18/11/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.