T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/1660
KARAR NO : 2021/100
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : VAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2015 (Dava), 05/03/2019 (Karar)
NUMARASI : 2015/1070 Esas, 2019/189 Karar
DAVALI : VAN VALİLİĞİ SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA VAKFI MÜDÜRLÜĞÜ
DAVA : MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 04/02/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/02/2021
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda davanın kabulüne yönelik verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “Davacı iddia ve dayanaklarından özetle: Davalının, Van 1. İcra Müdürlüğünün 2013/8010 esasından takibe giriştiğini, takibin dayanaksız olduğunu, borcunun bulunmadığını, takibine dayanak bir belge varsa sahtelik iddiasında bulunduğunu belirterek takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep ettiği; dayanaklarının soruşturma dosyası, takip dosyası, tanık ve bilirkişi olduğu anlaşılmıştır.
Davalı savunma ve dayanaklarından özetle: Takip dayanağının Sosyal Yardımlaşma Vakfı gelir getirici projesi olduğunu, davacıya 9.482,00-TL ödeme yaptığını, takibin durmuş olması nedeniyle davalının hukuki yararının bulunmadığını, davacının haklı çıkması halinde kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunduğu; dayanaklarının takip dosyası, soruşturma dosyası, teslim tesellüm belgeleri, projeler ve sözleşme olduğu anlaşılmıştır.
Davanın, İİK m. 72 uyarınca menfi tespit davası olduğu anlaşılmıştır.
Van 1. İcra Müdürlüğünün 2013/8010 esas sayılı dosyası incelendiğinde: Davalının davacı aleyhine 9.482,00-TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi için genel haciz yoluyla takibe giriştiği anlaşılmıştır.
Yargıtay HGK 18.01.2012 tarihli, E:2011/19-622, K:2012/9 sayılı kararında belirtildiği şekilde, davacı/borçlunun borçlu olmadığını ileri sürerek ilamsız icra takibine itiraz etmesinin, takibi durdurmakla beraber icra takibini ortadan kaldırmadığı ve kişinin hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir icra takibi olan borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerektiği anlaşıldığından davalının hukuki yararla ilgili savunmasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Van Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/10714 sayısından yürütülen soruşturma sonunda 04.01.2018 tarihli iddianameyle Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/73 esasında olayla ilgili kamu davası açıldığı anlaşılmış, 2018/73 esas sayılı dosya getirtilip incelendiğinde:
Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, edimin ifasına fesat karıştırma, kamu kurum ve kuruluşları, vb. tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği gibi suçlardan 106 kişinin sanık olarak yargılanmakta olduğu, 264 kişinin müşteki olarak belirtildiği,
İddianamede olayın özetle: “Terör nedeniyle ilimize köylerden veya başka illerden gelerek yerleşen veya ilimizde yerleşik bulunup düzenli bir geliri ve sosyal güvencesi bulunmayan vatandaşların tecrübeli oldukları alanlarda iş imkânları yaratarak düzenli bir şekilde gelir elde etmelerinin ve sosyal güvence sahibi olarak ülke ekonomisine katılımlarının sağlanabilmesi amacıyla, Van Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla sosyal riski azaltma projeleri düzenlenmiştir. Proje desteğinden faydalanabilmek amacıyla değişik faaliyet alanlarında bireysel ve grup bazında olmak üzere iki ayrı şekilde birçok başvurular yapılmıştır. Bireysel olarak yapılan başvurularda tek bir fayda sahibi bulunmakta iken, grup bazlı başvurularda birden fazla fayda sahibi bulunmaktadır. Kaynağı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu tarafından karşılanan ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığı ile düzenli geliri ve sosyal güvencesi bulunmayan vatandaşlara kullandırılması amaçlanan uzun vadeli faizsiz proje desteklerinden usulsüz bir şekilde yararlanmak isteyen bir takım şahısların genelde okuma yazma bilmeyen, düzenli bir geliri ve sosyal güvencesi bulunmaması nedeniyle çaresizlik içerisindeki vatandaşlara ulaşarak temin ettikleri nüfus cüzdanı fotokopileri, yeşil kart fotokopileri, ikametgah ilmühaberleri ve nüfus kayıt örneklerini kullanarak tanzim ettikleri/ettirdikleri sahte evraklar ile vatandaşlar adına proje desteğinden faydalanmak amacıyla Van Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına müracaatta bulundukları, sahte evraklarla yapılan başvurular neticesinde onaylanan proje desteğini sahte evraklarla kullanarak başvuru sahiplerini Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına borçlandırdıkları, Van Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından dağıtılan sosyal yardımları (kömür, gıda..vb) kesilen mağdurların durumu öğrenmeleri üzerine yapılan usulsüzlüklerin ortaya çıktığı, kendileri adına usulsüz bir şekilde proje başvuru yapılan ve kendileri adına proje desteği tahsil edilen mağdurların Van Valiliği ve Cumhuriyet Başsavcılığımıza yapmış oldukları ferdi başvurular Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2008/10714 sayılı soruşturma dosyası ile birleştirilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Başkanlığında görevli Başmüfettiş …………. müfettiş İ……… ile müfettiş yardımcısı …….tarafından hazırlanan 18/04/2013 tarihli raporda; 22 adet Projenin yanıltıcı bilgi ve belgeler kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmediği halde gerçekleştirilmiş gibi gösterilerek, projelerde adı geçen vatandaşların projelerden faydalandırılmayarak kamunun toplam 1.520.089,77-TL zarara uğratıldığı tespit edilmiştir.” şeklinde iddia edildiği,
Müştekiler arasında 2015/1070 esas sayılı dosyanın davacısı ……..’nın da yer aldığı,
Dosyanın 19. ek klasöründe, Van İli Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından Sosyal Riski Azaltma Projeleri adı altında yürütülen 22 adet grup projesinin incelenmesine ilişkin belgelerin yer aldığı, bu kapsamda Vakıflar Genel Müdürlüğü baş müfettişi ………..’ın 506 sayfadan oluşan 18.04.2013 tarihli raporunun bulunduğu, raporun 333-335’inci sayfaları arasında ……….’ın, 369-371’inci sayfaları arasında Kerem Kaya’nın, 406-408’inci sayfaları arasında da ……….’ün söz konusu proje kapsamında faydalanmadıklarının tespit edildiği, anlaşılmıştır.
Davalıya takip dayanağı belge asıllarını ibraz etmesi için verilen kesin süreye rağmen belge asıllarının ibraz edilmediği, suretleri üzerinde yapılan incelemede: Van Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin 30.01.2019 tarihli raporunda; imzaların şekli, imzaların başlangıcındaki “K” harfinin tersimi, imzalar içerisindeki el hareketlerinin yapılışı, imzaların meyil ve istikamet pozisyonu, imzaların bitim hareketlerinin yapılışı gibi özellikler yönünden farklılıklar görüldüğünün belirtildiği anlaşılmıştır.
Davalının takipte dayandığı projeye ilişkin belgelerin davacı yönünden gerçeği yansıtmadığı, incelenen ceza dosyası ve mahkememizce yapılan imza incelemesi sonucu takipte dayanılan belgelerin sahteliğinin sabit olduğu…” gerekçesiyle davanın kabulü ile, Van 1. İcra Müdürlüğü’nün 2013/8010 esas sayılı dosyasında yapılan takipte davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiş; verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında sözleşme bulunduğunu, davalı kurumun kamu yararına çalışan valilik bünyesinde bir vakıf olduğunu, bizzat davacının kendisi ile işlem yapıldığını, dolayısıyla mahkemece verilen kararın doğru olmadığını, mahkemece eksik inceleme ve araştırma yapılarak karar verildiğini, mahkemece dosya imza araştırması için bilirkişiye gönderilmeden sadece ceza dosyasındaki iddianame nazara alarak karar verildiğini, iddianame düzenlenmesinin şüpheli/sanığın kesin ceza alacağı manasına gelmeyeceğini, dolayısıyla ceza mahkemelerinde görülmek üzere hazırlanan bir iddianameyi gerekçe gösterip hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle; takibe dayanak sözleşme aslının davalı tarafından sunulamamış olmasına ve davalı tarafından sözleşme uyarınca davalıya para verildiğinin ispatlanamamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Ancak; bilindiği üzere, yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (YİBK, 16.12.1983 tarihli ve 1983/5 E.-1983/6 K.) Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir.
Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de kanunda yer almasına bağlıdır.
Nitekim T.C. Anayasası’nın 73. maddesinde “vergi, resim, harç vb. mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” hükmü öngörülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.04.2017 tarihli ve 2017/1-1201 Esas, 2017/716 Karar sayılı içtihatında açıklandığı üzere; Kanunla açıkça yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, bu harçları ödemekle yükümlüdür.
3294 sayılı Yasa’nın 5263 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesinin (c) bendinde, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları yapacakları tüm muameleler dolayısıyla her türlü harçtan muaf tutulmuş olup, bu muafiyet vakfın doğrudan yapacağı işlemleri kapsamaktadır. Vakfın yargı harcından bağışık tutulabilmesi için bunun yasada açıkça belirtilmiş olması gerekir.
Uyuşmazlığa konu dava Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına ilişkin bir iş ve işlemle ilgili olmayıp yargı işiyle ilgilidir ve anılan Kanun maddesinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının yargı harcından bağışık ve istisna tutulduğuna ilişkin açık bir hüküm de yer almamaktadır.
Açıklanan bu durum karşısında davalı Van Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın harçtan muaf olduğundan söz edilemeyeceğinden mahkemenin gerekçeli kararın hüküm fıkrasının ikinci bölümünde davalının harçtan muaf olduğu belirtilerek davalı aleyhine harca hükmedilmemiş olması doğru görülmemiştir. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 08.01.2019 tarih ve 2018/10975 Esas, 2019/108 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK’nın 355. ve 353/(1)-b-2. maddeleri gereğince mahkemece verilen kararın harca ilişkin kısmının re’sen düzeltilerek esasa ilişkin yeniden aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/03/2019 tarih ve 2015/1070 Esas, 2019/189 Karar sayılı hükmün HMK’nın 355. ve 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca RE’SEN KALDIRILMASINA,
II-KALDIRILIP DÜZELTİLEN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın KABULÜ ile; davacının Van 1. İcra Müdürlüğü’nün 2013/8010 Esas sayılı dosyası yönünden borçlu bulunmadığının TESPİTİNE,
b-Davacı tarafın kötü niyet tazminatına ilişkin talebinin REDDİNE,
c-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 647,72-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
d-Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan posta ve tebligat gideri toplamı 146,50-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
e-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T uyarınca hesap ve takdir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
f-Davacı tarafından peşin yatırılan gider avansının bakiye kısmının kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,” şeklinde YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
III-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
IV-İstinaf kanun yolu başvurusu sırasında davalı tarafından yatırılan peşin harcın davalıya iadesine,
V-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan posta gideri 36,50-TL ve BVH 121,30-TL toplamı 157,80-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
VI-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
VII-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali/iadesi ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 04.02.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
—————————————————————————————————————————
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2018/460
KARAR NO : 2018/555
DAVACI : Alanya Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Vakfı
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Kurum Zararı)
KARAR TARİHİ : 25/04/2018
YAZIM TARİHİ : 25/04/2018
Alanya Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, teftiş raporuna göre, davalının sebebiyet verdiğini ileri sürdüğü 73.002,06TL kamu zararının tahsili için, Alanya 1. İcra Dairesinin 2015/2900 esas numaralı dosyasında, davalı ………. aleyhine, 26/03/2015 gününde ilamsız icra takibine girişmiş; takip, davalının süresi içerisindeki itirazı üzerine durmuştur.
Davacı vekili, itirazın iptaline, takibin devamına ve borçlunun inkar tazminatıyla mahkumiyetine karar verilmesini istemiş; davalı vekili, hem zamanaşımı hem de esas yönünden davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacı kurumun icra harcından muaf olmadığı, ancak ilamsız takibi başlatırken harç ödemediği, bu eksikliğin sonradan da tamamlanamayacağı, dolayısıyla geçerli bir ilamsız takip bulunmadığı, geçerli bir takip bulunmasının itirazın iptali davasının ön koşulu olduğu ve bu koşulun da gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili müddeti içerisinde verdiği istinaf dilekçesiyle;
1-Davacı vakfın yargı harçlarından muaf olduğu,
2-Muaf olmadığı düşünülüyorsa icra takip harcının tamamlanması için süre verilmesi gerektiği,
3-Usulden red kararı verilmesine karşın nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı,
şeklindeki gerekçelerle kararın kaldırılmasını ve talepleri veçhile hüküm kurulmasını istemiştir.
Duruşma açılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından inceleme ve görüşmeler HMK’nın 353’üncü maddesi uyarınca dosya üzerinden yürütülmüştür.
Buna göre;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nun 9/c madde ve bendine göre davacı vakıf, “kendi amacı için yapılacak işlemler” dolayısıyla harçlardan muaf ise de, yargı harçlarından muaf değildir. Yargıtay uygulaması da bu minval üzeredir. (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, 15/12/2015 gün, E.2015/4785,K.18501) 492 sayılı Kanunun 2/1 ve 29’uncu maddelerine göre ilama dayanmayan takiplerde alacak miktarının binde beşi kadar peşin harç alınır. Bunun dışında, 492 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı tarifenin B-I madde ve bendinde gösterilen başvurma harçları alınır. Dolayısıyla harçtan muaf olmayan davacı vakfın da açıklanan bu kurallara göre saptanacak icra harçlarını ilamsız takibi başlatırken ödemesi gerekir. Ancak ne var ki başlangıçta harç yatırılmaması, ilamsız takibin hiç başlamadığı sonucunu doğurmaz. İlamsız takip eksikli de olsa başlamıştır. Ancak etkisini doğurması eksikliğin giderilmesine bağlıdır. Harcın ödenmemesi nitelikçe tamamlanabilir bir eksikliktir. Yargısal uygulama bu doğrultudadır. HMK’nın 115’inci maddesinin 2’inci fıkrasının 1’inci cümlesine göre, mahkeme , dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Aynı fıkranın 2’inci cümlesinde ise bu kurala bir istisna getirilmiştir. Buna göre, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için ilgilisine kesin süre verilir. Dava şartı noksanlığı giderilirse artık işin esasının incelenmesi gerekir. HMK’nın 115’inci maddesindeki bu düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasası’nın 36 ve 141, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27 , 30 ve 297 inci maddeleri ile düzenlenen “hak arama hürriyeti”, “adil yargılanma hakkı”, “davaların en az giderle ve en hızlı şekilde sonuçlandırılması zorunluluğu”, “usul ekonomisi” şeklindeki ilkelerle yakından ilgilidir. Nitekim hükümet gerekçesinde de “… dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise usul ekonomisi ilkesine uygunluk sağlanabilmesi için hakimin usulden red kararı vermeden önce eksikliğin tamamlanması yönünde ilgilisine kesin süre vermesi esası benimsenmiştir” açıklamalarına yer verilerek düzenlemenin amacı somut bir biçimde gösterilmiştir. Başlangıçta alınmayan harcın sonradan alınmasını önleyen herhangi bir yasa hükmü de yoktur. Dava şartları, diğer kanunlarda yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla , HMK’nın 114 üncü maddesinde düzenlenmiştir. HMK’nın 115 inci maddesinin 2 inci fıkrasının 2 inci cümlesi , hangi dava şartı noksanlığının sonradan giderilebileceğini, hangisinin giderilemeyeceğini düzenlememiştir. Bu durumda , bir dava şartı noksanlığının sonradan giderilebilir olup olmadığı , doğrudan o dava şartının niteliğine ve yargılama faaliyetindeki fonksiyonuna bakılarak belirlenebilir. Örneğin, “yargı yolu”, “görev” , “kamu düzenine ilişkin kesin yetki” gibi dava şartları , nitelikleri icabı sonradan giderilemez. Caiz olmayan yargı yolu caiz , görevli olmayan mahkeme görevli , kesin yetkisiz mahkeme yetkili hale getirilemez. Bunlar eksikse davanın usulden reddi gerekir. Lakin “harç ekskliği” bunlar gibi değildir. Başlangıçta var olmayan bu eksiklik harcın ödenmesiyle ortadan kalkmaktadır. Mahkemece, davacıya ilamsız takip başlatılırken alınması gereken harçları ikmal etmesi için işin niteliğine uygun bir süre verilmesi, harç ikmal edilirse işin esasının incelenmesi, ikmal edilmez ise şimdiki gibi davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu imkan tanınmadan davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi hatalıdır. Bu da, HMK’nın 353/1-a,4 madde ve bendinin tatbikini, kararın kaldırılmasını ve davanın görülmeye devam edilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesini gerektirir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;
1-İstinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın HMK’nın 353/1-a,4 madde ve bendi uyarınca ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
2-Diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
3-İstinaf peşin ilam harcının istemesi halinde başvuran davacıya iadesine,
25/04/2018 gününde, oy birliğiyle ve HMK’nın 353/1-a madde ve bendi uyarınca kesin olarak karar verildi.