T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/15853
KARAR NO : 2022/1493
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 11/02/2021
NUMARASI : 2019/1738-2021/200
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/03/2018
NUMARASI : 2015/406-2018/65
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 02.02.2022 Çarşamba günü davalı ….. geldi. Davacı adına gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalılar vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlu Y….. hakkında takip yaptığını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazını 19.06.2015 tarihinde düşük bedel ile eşinin kuzeni davalı Ö…..e sattığını belirterek, davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilleri, ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, iptali istenilen tasarrufun borcun doğumundan önce gerçekleştiğini, dava koşullarının oluşmadığını belirterek, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, 19/06/2015 tarihinde satışın yapıldığı, tasarruf tarihinin takibe konu çekin keşide tarihinden önce olduğu, Anadolubank’a yazılan yazı cevabında örnekleri gönderilen 11/12/2014 keşide tarihli çekin ödenmiş, 13/06/2015 keşide tarihli çekin iptal edilmiş olduğu,icra takibine konu çekte davacının cirosu bulunmasına rağmen bu çeklerde davacının ismi ve cirosunun bulunmadığı, çeki tahsil edeninde davacı olmadığı ,davacı tanığının icra takibine konu borcun 2016 yılı 6. ayında verildiğini söylediği ancak gününü belirtmediği, borcun ticari olmaması nedeniyle ticari defterlerine de işlenmediğini söyleyen davacının dava dışı 2 çekin davalı Yetiş tarafından kendisine verildiğini, iptal edilen ve ödenmiş olan dava dışı çeklerdeki borç ile icra takibine konu borcun aynı sebepten kaynaklandığını, borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce olduğunu ispatlayamadığından bahisle, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, diğer istinaf nedenlerinin de yerinde olmadığı, davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve kanuna aykırılık görülmediği gerekçesi ile davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, anılan karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında, takip konusu alacağın, iptali istenilen tasarruftan önce doğmuş olması gibi özel bir koşulun da var olması ve bu hususun mahkemece resen araştırılması gerekir.
Somut olayda, takip 26.06.2015 tarihli çeke dayalıdır. İptali istenilen tasarruf ise 19.06.2015 tarihinde gerçekleşmiştir. Mahkemece, borcun doğum tarihi araştırılmış ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamıştır.
Davacı alacaklı vekili, cevap dilekçesinde müvekkili ile davalı Yetiş Sezai Zileli arasında para alışverişi mevcut olduğunu, borçlunun, müvekkiline 3 adet çek verdiğini, bunlardan 7816502 nolu çekle ……. Bank A.Ş. Kazasker Şubesi’ne 11.12.2014 tarihinde müvekkil lehine toplam 111.884,50 TL ödeme yapıldığını, ……. Bank Kartal Şubesi 7938164 seri nolu 255.000 TL bedelli, 13.06.2015 tarihli çek ve takibe konu … Bank Kartal Şubesi, 272.000 TL bedelli, 26.06.2015 tanzim tarihli çek verildiğini belirtmiş, 11.12.2014 tarihli çekin kendisine ödendiğine dair banka dekontu sunmuştur,Daha sonra beyanlarında 13.06.2015 tarihli 255.000,00 TL çekin davalı borçlu tarafından iptal edildiğini 26.06.2015 tarihli çekin verildiğini belirtmiş, iddiası banka tarafından da teyit edilmiştir.13.06.2015 tarihli çek te davacı alacaklının ismi bulunmamakla beraber bu çekin fotokopisi davacı tarafından sunulmuştur. Davacı tanığı, borçlunun 2015 Haziran ayında davacının yanına gelidiğini, 255.000,00 TL borcunu ödeyeceğini sandığını ancak bu ödemeyi yapmadığı gibi yeniden borç alarak takibe konu çeki verdiğini belirtmiştir. Çekin ticari hayatta vadeli ödeme aracı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Toplanan delillere göre davacı alacaklı ile borçlu arasında 11.12.2014 tarihinde başlayan bir alacak-borç ilişkisi olduğu, takibe konu çekin verilmesinden önce de davacının alacağı olduğu ve bu ödemeyi yapmadan yeni bir borç alarak vadeli olarak çeki verdiği, tasarrufun ise bu aşamada çek vadesinden 1 hafta önce 19.06.2015 gerçekleştiği anlaşıldığından, alacağın tasarruf tarihinden önce doğduğunun kabulü gerekir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, davanın esası ile ilgili inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın BOZULMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının ilk derece Mahkemesine, dairemiz karar örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesine gönderilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 02/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.