Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Duygu Dilek tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, sair fesih nedenleri ile beraber,haciz tarihinden itibaren süresinde satış istenmemesi nedeniyle ihaleye konu taşınmaz üzerindeki haczin İİK’nun 106-110. maddeleri uyarınca düşmesine rağmen 24.11.2021 tarihinde yapılan ihalenin usulsüz olduğunu ileri sürerek ihalenin feshini istediği mahkemece, ihaleye konu taşınmazın muhammen bedel üzerinde satıldığı,dolayısıyla zarar unsurunun gerçekleşmediği gerekçesi ile istemin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verildiği,borçlu tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye mahkemesince; istinaf isteminin esastan reddine, karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK.nun 106.maddesinde; “Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 110. maddesinde ise; “Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya talep geri alınıp da, bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar” hükmü yer almaktadır.
Satış talebinin, yukarıdaki maddede öngörülen süreler içinde olup olmadığını icra müdürü re’sen gözetmelidir. Satış talebi, bu sürelerden sonra ise, reddetmelidir. Satış isteme süresinin geçmesi nedeniyle haczin kalkmış olmasına rağmen yapılan ihalenin feshi gerekir (Baki Kuru, İcra El Kitabı, s.520).
Öte yandan, taşınmazın usulüne uygun olarak haczedildiğinin kabulü için icra müdürlüğünce haciz kararı verilmesi yeterli olup, haczin geçerliliği ve tamamlanmış sayılması için ayrıca tapu siciline şerh verilmesi zorunlu değildir. Konuya ilişkin tasarruf yetkisi kısıtlamalarının tapu kütüğüne şerh verilebileceğini hükme bağlayan TMK’nun 1010. maddesi emredici nitelikte olmayıp, aynı maddenin son fıkrası uyarınca haciz şerhi verilmekle, taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir. Tapuya işlenmesi, haczin kurucu unsuru olmayıp bildirici nitelik taşır. Ne var ki 3. kişilere karşı ileri sürülebilmesi için haczin tapu siciline işlenmesi gerekmektedir. (Dairemizin 10/12/2015 tarih ve 2015/28857 E.-31140 K. sayılı kararı) Bu açıklamalar ışığında, İİK.nın 106-110.maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığı belirlenirken sürenin başlama tarihi olarak icra müdürlüğünce haciz kararının verilme tarihi esas alınmalıdır.
Somut olayda, icra dosyasının incelenmesinde; alacaklı vekilinin talebi üzerine icra müdürlüğünce 11/04/2018 tarihinde haciz talebinin kabul edilmesiyle haciz konulduğu, haciz şerhinin ise 17/08/2018 tarihinde işlendiği, haczin konulduğu tarih ( 11/04/2018 tarihi) itibariyle İİK’nun 106. maddesinin yürürlükte olan hükmü uyarınca satış isteme süresinin 1 yıl olduğu, ancak alacaklı vekili tarafından Kanunda öngörülen bir yıllık yasal süre geçtikten sonra 07/08/2019 tarihinde satış talebinde bulunulduğu ve satış avansının yatırıldığı, böylece haciz tarihi ile satış talep ve avans yatırılma tarihi arasında satış isteme süresinin geçtiği görülmüştür.
İİK.nun 106-110. maddeleri gereğince süresinde satış istenmediği için haciz düşmüş olup, artık düşen bir hacze dayalı olarak ihale yapılamayacağından ihalenin feshi gerekir.
Satış isteme sürelerinin geçmesine rağmen, icra müdürünün satış talebini kabul etmesi, İİK.’nın emredici nitelikteki anılan maddelerine aykırı bir durum yaratır. Taşınmazın tahmini değerinden fazla bir bedelle satılmış olması, mutlaka ve tek başına zarar unsurunun gerçekleşmediği anlamına gelmez. Bir başka deyişle, böyle bir durumda, taşınmaz, tahmini bedelin üstünde dahi satılsa, borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararının olduğunun kabulü gerekir.
O halde, İlk Derece Mahkemesince, İİK.nun 106-110. maddeleri gereğince süresinde satış istenmediği gerekçesi ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir..
SONUÇ :Davacı-borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesi’nin 18.04.2022 tarih ve 2022/773 E. – 2022/743 K. sayılı istinaf talebinin esastan reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA ve Kayseri 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 10.03.2022 tarih 2021/615 E. – 2022/160 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
12. HD. 26.09.2022 T. E: 10151, K: 9319