Site icon İcra Hukuku | İcra ve İflas Hukukuna Dair Her Şey….

TBK 100 uyarınca, davalı borçlunun kısmi ödemelerinin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu ile bakiye kalması halinde asıl borçtan düşülerek, itirazın iptali davası tarihi itibariyle kapak hesabının çıkartılarak hesap yapılması gerektiği, anılan maddenin uygulanması için takip talebinde bu yönde ayrıca talepte bulunulması gerekmediği-

İtirazın iptali davasında, icra takibinde talep edilen ancak harç ikmalinde bulunulmayan gayrinakdi alacak yönünden karar verilmesinin hatalı olduğu- TBK 100 uyarınca, davalı borçlunun kısmi ödemelerinin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu ile bakiye kalması halinde asıl borçtan düşülerek, itirazın iptali davası tarihi itibariyle kapak hesabının çıkartılarak hesap yapılması gerektiği, anılan maddenin uygulanması için takip talebinde bu yönde ayrıca talepte bulunulması gerekmediği-

İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:

Davacı vekili dava dilekçesi ile,Kredi borçlusu K.. İnşaat A.Ş. (Eski Unvan: K.. Asfalt İnş.Taahh. ve Nak.San.Tic.Ltd.Şti.) ile müvekkili bankanın Radar-…/İstanbul Şubesi arasında Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi, Business Card Üyelik Sözleşmelerinin imzalandığını, bu sözleşmelere davalı Ö.. ile dava dışı E…, S…’nin müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imza koyduklarını, bahse konu sözleşmelere istinaden K.. İnşaat A.Ş.’ne kullandırılan kredilerden kaynaklanan borçların ödenmemesi üzerine, asıl borçlu firmaya ve müşterek borçlu ve müteselsil kefillere Bakırköy 33. Nöterliği’nin 12.01.2017 tarih ve 02080 yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilmesine rağmen borcun ödenmediğini, borcun ödenmemesi üzerine asıl borçlu hakkında müvekkili bankaya rehinli olan araçların paraya çevrilmesini teminen İstanbul 11. İcra Müdürlüğü’nün 2017/4821 Esas sayılı dosyasından 490.715,00 TL alacak tutarında, menkul rehnin paraya çevrilmesi yolu ile kısmi takip, yine müvekkil bankaya ipotekli bulunan 4 adet taşınmaz hakkında İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’nün 2017/789 Esas sayılı dosyasından 350.000,00 TL alacak tutarında, 2017/790 Esas sayılı dosyasından 400.000,00 TL alacak tutarında, 2017/1102 Esas sayılı dosyasından 200.000,00 TL alacak tutarında, 2017/1101 Esas sayılı dosyasından 200.000,00.TL alacak tutarında ipoteğin paraya çevrilmesi  yolu ile ilamlı takiplerin başlatıldığını ,müşterek ve müteselsil kefiller Ö.., S… ve E… hakkında İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/293 D. İş no.lu 09.03.2017 tarihli ihtiyati haciz kararı alınarak, tahsilde tekerrür olmamak üzere İstanbul 1. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9096 E. sayılı dosyasından haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, İstanbul 1. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9096 E. sayılı dosyası ile takibin başlamasından sonra İstanbul 11. İcra Müdürlüğü’nün 2017/4821 E. sayılı dosyasında müvekkil bankaya rehinli bulunan aracın paraya çevrilmesi ve dava dışı asıl borçlu şirket tarafından kısmi haricen ödemeler yapılması sebebi ile müvekkil bankanın alacağının bir kısmının tahsil edildiğini, işbu davanın ikame edildiği tarih itibariyle davalıdan 790.160,69 TL alacaklarının bulunduğunu, davalı borçlu vekilinin icra müdürlüğünün “yetkisizliğine” yönelik itirazının geçersiz olduğunu ve reddi gerektiğini,davalı borçlunun borca, faiz oranına ve tüm ferilerine yönelik itirazının yerinde olmadığını, rehinle temin edilen borçlar bakımından, rehin açığı belgesi alınmadan kefiller hakkında takip yapılamayacağı iddiasının, tamamen hukuki mesnetten uzak iddia olduğunu, davalı borçlu vekilinin kefalete ilişkin itirazlarının da kabul edilemez olduğunu, öte yandan davalı borçlunun faiz hakkındaki itirazının da yersiz olduğunu,belirterek ; davalı borçlu Ö..’nun haksız ve kötüniyetli olarak İstanbul 1. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9096 Esas sayılı dosyasından yapmış oluğu itirazın iptali ile takibin devamına, ayrıca davalı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, vekalet ücreti ile yargılama giderinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava  etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin bir dönem kredi borçlusu K.. İnşaat A.Ş. firmasının ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, ancak şirketteki hisselerinin tamamını diğer hissedar S…’ye devrettiğini, yönetim kurulunun 18.05.2016 tarih ve 2016/1 sayılı kararı ile şirket hissedarlığından tamamen ayrıldığını ve aynı tarihte yönetim kurulu üyeliğinden de istifa ettiğini, müvekkili tarafından, davacı bankaya 08.06.2016 tarihli yazılı “Kefaletten Kurtulma Beyanı”nın elden teslim edildiğini, böylece K.. İnşaat A.Ş.’ye kullandırılan kredilerden dolayı kefaletten kurtulduğunu, davacı banka tarafından Bakırköy 33. Noterliği’nin 12.01.2017 tarih ve 20808 yevmiye no.lu ihtarnamesinin gönderilmesi üzerine, Beyoğlu 27. Noterliğinin 17.01.2017 tarih ve 2221 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verildiğini, davaya konu edilen kredi borcunun  teminatı olarak borçlu şirket ve 3. şahıslara ait en az 1.527.000 TL bedelli rehinin davacı bankaca teminat olarak alındığını, süreç içerisinde, kredi borçlusu K.. İnşaat A.Ş. tarafından davacı bankaya haricen ödemeler yapılması, bir kısım rehinlerin paraya çevrilerek bedelinin davacı bankaca tahsil edilmiş olması, kefaletin geçersiz olması, kredi borcunun rehinle temin edilmiş olması, müvekkilinin hiçbir sıfatla imzası olmadığı kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçlardan sorumlu olmaması, mükerrer tahsilat yapılması, yapılan bir kısım ödemelerin borca mahsup edilmemiş olması ve diğer yasal ve gerektirici nedenler karşısında haksız davanın reddine, davacının takip tutarının % 20’sinden az olmamak üzere haksız takip tazminatına mahkum edilmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ  KARARININ ÖZETİ:

İlk Derece Mahkemesi 04/07/2019 tarih ve 2018/103 Esas – 2019/703 Karar sayılı kararında;

“…..Tüm dosya kapsamına göre;

Davalı kefil Ö..’nun taraflar arasında imzalanan 1.200.000,00 TL tutarlı Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi’nde 1.200.000,00 TL’lık; 7 adet Ticari Taşıt Kredisi ve Rehin Sözleşmesi’nin 5 adedinde toplam 252.000,00 TL’lık ve 2 adet Business Card Üyelik Sözleşmesi’nin 1 adedinde 22.000,00TL’lık kefalet imzası bulunmaktadır.

Davacı, şirket ortaklığından ayrıldığı gerekçesiyle davacı bankaya bildirimde bulunduğunu ve kefalet nedeniyle borçtan kurtulduğunu açıklamış ise de; kefaletten ve borçtan kurtulduğunu gösterir  (davacı bankaya bildirimde bulunduğu tarih itibariyle) dava dışı asıl borçlu şirketin davacı bankaya muaccel borcu bulunmadığı, yada bu borcu kendisi tarafından ödendiği, yada bu borçtan kendisinin sorumlu olmadığını gösterir banka yazısını ibraz etmemiştir.Bu nedenle davalı kefilin kefalet nedeniyle borçtan kurtulduğu iddiası ispat edilememiştir.

Davacı T. İş Bankası A.Ş. tarafından, dava dışı K.. İnşaat A.Ş.’ye kullandırılmış kredilerle ilgili yapılan hesaplamalar sonucunda; davacı bankanın dava dışı asıl borçludan takip tarihi itibariyle -taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek- talep edilebilecek nakit alacak tutarı toplamının 789.524,72 TL, gayrinakit alacak tutarı toplamı ise 496.310,00 TL’dır. İcra takip dosyasında talep edilen nakit alacak tutarı 806.891,80 TL, gayrinakit alacak tutarı ise 499.820,00 TL’dır. Bu tutarın 17.367,08 TL’lık nakit ve 3.510,00 TL’lık gayrinakit olmak üzere fazla talep olduğu anlaşılmıştır.

Takip tarihi itibariyle, söz konusu sözleşmelerden doğmuş olan kredilerden kaynaklanan toplam 659.342,57 TL’lık borçtan, davalı kefilin sorumlu tutulabileceği Davacı bankaya takipten sonra ancak davadan önce toplam 290.929,59 TL ödeme yapıldığı, Yargıtay kararlarına göre, takipten sonra ancak davadan önce yapılan ödemelerin itirazın iptali davasında dikkate alınmasının zorunlu olduğu; takipten sonra ancak davadan önce yapılan 290.929,59 TL ödeme için, takip tarihi ve ödeme tarihi arasındaki zaman dilimi için faiz ve faizden kaynaklı BSMV hesaplandığında, geriye 251.013,55 TL kaldığı;

Bu tutarın, davacının takip tarihi itibariyle mevcut alacağından mahsup edilmesi gerektiği, davalının takip tarihi itibariyle mevcut olan borcu 659.342,57 TL’den 251.013,55 TL ödemenin mahsubu ile geriye 408.329,02 TL kaldığı, davalı kefil Ö..’nun, takip tarihi itibariyle hesaplanan 408.329,02 TL asıl alacaktan tutarından sorumlu tutulabileceği,

Dava tarihi itibariyle yapılan hesaplama sonucunda, davalı kefilin,408.329,02 TL asıl alacak üzerinden hesaplanan toplam 558.683,60  kısımından  -tahsilde mükerrerlik olmamak üzere- sorumlu tutulabileceği ,bu tutarın, davalının kefalet limiti içinde kaldığı,

İstanbul 1 İcra müd 2017/9096 esas sayılı dosyasında  558.683,60 TL üzerinden itirazın iptali gerektiği,

Yargıtay kararlarına göre, kefilin 499.820,00 TL’lık gayrinakdi kredilerin deposundan sorumlu tutulabilmesi için, imzalanan sözleşmede açık ve net bir şekilde sorumluluk içeren düzenleme bulunması gerektiği; oysa davanın temelini teşkil eden kredi sözleşmesinin 9.11 Maddesinde ve Kefalet Beyanı bölümünde, kefilin gayrinakdi kredilerin deposundan sorumlu tutulabileceğine dair açık ve net bir şekilde sorumluluk içeren bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle davalı kefilin, mer’i teminat mektubu ve çek yaprak risklerinden kaynaklı depo talebinden sorumlu tutulamayacağı,

Davacı bankanın, huzurdaki davanın açıldığı 31.01.2018 tarihinden sonra 540.744,98 TL tahsilat yaptığı; Yargıtay kararlarına göre, davanın açılmasından sonra yapılan ödemelerin infaz aşamasında icra müdürlüğünce dikkate alınması gerektiği sabit bulunmuştur.

Davacı alacağı likit nitelikte olup, davalının itirazında haksız bulunduğu anlaşıldığından İİK.nun 67/2. maddesi hükmü gereğince takdiren hüküm altına alınan miktarın % 20’si oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması gerekmiş…”gerekçesi ile,

İstanbul 1 İcra müd 2017/9096 esas sayılı dosyasında tahsilde tekerrür olmamak üzere 558.683,60 TL üzerinden itirazın iptaline takibin devamına ,fazla istemin reddine,

408.329,02 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren takip koşullarında faiz yürütülmesine,

558.683,60 TL nin  %20 si oranında icra inkar tazminatının davacı lehine davalıdan tahsiline, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:

DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE,

Kredi borçlusu K.. İnş. A.Ş. (Eski Unvan: Kuzey Yık Asfalt İnş. Taah. Ve Nak. San. Tic. Ltd. Şti. ) ile müvekkili bankanın radar – … İSTANBUL Şubesi arasında genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi, business card üyelik sözleşmeleri imzalandığı ve bu sözleşmelere davalı Ö.. ile dava dışı E… ve S… de müşterek borçlu / müteselsil kefil olarak imzaladığını,

Borcun ödenmemesi üzerine öncelikle borçlu K.. İnşaat A.Ş. hakkında müvekkili bankaya rehinli olan araçlar hakkında araçların paraya çevrilmesini teminen İstanbul 11. İcra Müdürlüğü’nüm 2017/4821 Esas sayılı dosyasından 490.715,00 TL alacak tutarında menkul rehinin paraya çevrilmesi yolu ile kısmi takip, yine müvekkil Banka’ya ipotekli bulunan 4 adet taşınmaz hakkında İstanbul 10, İcra Müdürlüğü’nün 2017/789 Esas sayılı dosyasından 350.000 TL alacak tutarında, İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’nün 2017/790 Esas sayılı dosyasından 400.000 TL alacak tutarında, İstanbul 10. İera Müdürlüğü’nün 2017/1102 Esas sayılı dosyasından 200.000 TL alacak tutarında, İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’nün 2017/1101 Esas sayılı dosyasından 200.000 TL alacak tutarında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takipleri başlatıldığını,

İstanbul 1. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9096 E. Sayılı dosyası ile haciz yolu ile takibin başlatılmasının ardından İstanbul 11. İcra Müdürlüğü’nün 2017/4821 Esas sayılı dosyasında müvekkili bankaya rehinli bulunan 4 adet aracın cebri icra yolu ile satılarak paraya çevrilmesi ve dava dışı asıl borçlu şirket tarafından kısmi haricen ödemeler yapılması sebebi ile müvekkili bankanın alacağının bir kısmı tahsil edilmiş olup, İstanbul 1. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9096 E. Sayılı dosyasından talep edilen alacak miktarının azaldığını, yerel mahkemede görülmüş olan davanın ikame edildiği tarih itibari ile davalıdan 790.160,69.-TL alacakları bulunmakta olup, davalıdan talep edilen ve harca esas teşkil eden miktar bakiye kalan işbu alacak olmasına rağmen;

Yerel Mahkeme gerekçesiyle 558.683,60 TL üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmiş olup, yerel mahkeme kararının yasaya ve taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı ve haksız olarak oluşturulduğunu,

Yerel Mahkeme kararında Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi” ile 7 adet “Ticari Taşıt ve Rehin Sözleşmesi” ve 2 adet “Business Card Üyelik Sözleşmesi” imzalandığı ve davalı kefilin imzaladığı sözleşmelere istinaden davalının toplam 659.342,57 TL tutarındaki borçtan kefil sıfatı ile sorumlu tutulabileceğinin belirtildiğini,

Oysa ki davalının kefalet sorumluluğu 1.200.000 TL ile sınırlı olup, İstanbul 1. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9096 Esas sayılı dosyasındaki tüm borçtan sorumlu olduğunu, dava dışı şirkete kullandırılan davaya konu tüm krediler Ö..’nun 1.200.000.TL tutar ile sınırlı olmak üzere kefillik imzasının yer aldığı Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmelerine istinaden kullandırıldığını,

Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi çerçeve sözleşme olup, diğer imzalanan tüm sözleşmelerle bağlantılı olduğunu, Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan kefalet asıl borçlunun Bankaya doğmuş ve doğacak tüm borçlarını kapsamakta olduğunu, sözleşmenin kefalet beyanında da bu husus açıkça düzenlenmiş olup, davalı da bu sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzaladığını,

Dava dilekçesinde de dava tarihinden önce yapılan tahsilat bildirilmiş olup, işbu dava ikame edilirken dava tarihi itibari ile hesaplama yapılmasının talep edildiğini, yerel mahkeme kararına itiraz ettikleri bilirkişi raporları doğrultusunda dava tarihi itibari ile hesaplama yapmış olmakla beraber, sorumlu olduğu tüm kredileri yukarıda yapmış oldukları açıklamalar  uyarınca dahil etmeden hatalı hesaplama yaparak eksik sonuca ulaşıldığı ve yerel mahkeme kararının bu doğrultuda eksik olarak oluşturulduğunu,

Yerel Mahkeme kararında davalı kefilin gayrinakdi kredilerin deposundan sorumlu tutulamayacağını iddia ettiğini, oysa ki sözleşmelerin incelenmesi neticesinde görüleceği üzere, kefiller gayrinakdi kredilerden de sorumlu tutulabilecektir. Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesinin 9.11 maddesi ve devamında kefalete yönelik düzenlemelere yer verilmiş olup, kefiller asıl borçlunun doğmuş ve doğacak tüm borçlarına kefil olduğunu açıkça kabul, beyan ve taahhüt ettiklerini, söz konusu doğacak borçların içine gayrinakdi krediler de girmekte olduğunu,

Davalı ile imzalanan sözleşmelerdeki söz konusu düzenlemelere rağmen yerel mahkeme kararında gayri nakdi kredilerden sorumlu olunmayacağı yönünde tesis edilen hükmün sözleşmeye aykırı olarak oluşturulduğunu,

İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın usulden / esastan görülerek müvekkili banka açısından kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE,

TBK 586. Maddesi gereğince taşınır rehni (7 adet araç) söz konusu olduğu durumlarda bu rehinler paraya çevrilmeden müteselsil kefile hakkında takip yapılamayacağı, davacının iddia ettiği alacak taşınır (araç) rehinleri ile temin edilmiş olup, bu rehinli araçlar paraya çevrilmeden kefil olan müvekkili hakkında takip yapılmasının yasaya açıkça aykırı olduğunu,

Davacı alacaklının, iddia ettiği alacağını işbu davada karar verilmeden önce ipotek ve araç rehinlerinden fazlası ile tahsil ettiğini,  (Dosyaya sunulan bilirkişi raporlarına göre davacı, İcra Takibinden Sonra Fakat Dava Açılmadan Önce 268.546,06- TL  dava açıldıktan sonra ancak KARAR VERİLMEDEN EVVEL 563.851,33- TL tahsilat yaptığını,) huzurdaki davanın, önce rehne müracaat kuralının neden yasaya konulduğunun tipik bir örneğini oluşturduğunu,

Müvekkilinin kefaleti, “13.10.2014 tarihli kredi sözleşmesinde yer alan kefalet miktarının kendi el yazısı ile yazılmadığı, sonradan davacı tarafından doldurulmuş olması” nedeniyle geçersiz olduğu halde yasaya açıkça aykırı olacak şekilde müvekkilinin kefaletinin geçerli olduğuna hükmedildiğini,

Müvekkilinin itirazında haksız ve kötü niyetli olmadığı kesin olarak ispat edildiğinin halde anlaşıldığı halde müvekkili aleyhinde icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, müvekkilinin takip tarihi itibarı ile 408.683,60- TL den sorumlu olduğuna karar verildiği halde icra inkar tazminatının, müvekkilinin, dava tarihi itibarıyla sorumlu olduğu (asıl alacak + dava tarihine kadar işleyen faiz tutarı) 558.683,60- TL nin % 20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu, yerel mahkeme tarafından müvekkilinin takibe itirazı 408.683,60- TL üzerinden iptal edilmiş iken 558.683,60- TL nin % 20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi de ayrı bir hata olduğunu,

Dava devam ederken alacaklı bankanın, iddia ettiği alacağı fazlası ile tahsil ettiği (ve hatta rapor tarihi itibarıyla 2 ayrı taşınmaz için icra dosyalarından kıymet takdirleri yapıldığı ancak henüz satışlarının yapılmadığı ) dosyaya sunulan bilirkişi raporları ile tespit edildiği halde davanın tümüyle reddine karar verilmeyip de dava esnasında yapılan tahsilatların icra müdürlüğü tarafından infazda dikkate alınmasına dair verilen kararın haksız olduğunu,

Teslime bağlı taşınır (araç) rehinlerin tamamı paraya çevrilmeden müteselsil kefil hakkında takip yapılmasının yasaya aykırı olduğunu, müvekkili aleyhinde açılan itirazın iptali davasının tümüyle reddedilmesinin gerektiğini,

Davacının, asıl borçluya 7 ayrı taşıt için taşıt kredisi kullandırdığı ve kredi kullanılan araçların üzerine de taşınır rehni koyduğunu, bu 7 kredi sözleşmesinin 6 tanesinde müvekkilinin kefil olarak imzası bulunduğunu, bu rehinlerin TBK 583’de bildirilen teslime bağlı taşınır rehni olduğunu,

Taşınır rehni söz konusu olduğu durumlarda rehne müracaat etmeden müteselsil kefile takip yapılamayacağını, davacı bankanın alacağı pek çok araç rehni ile temin edildiği halde kefil olan müvekkile başlatılan takibin yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin taşınır rehni olduğu hususunu gözden kaçırdığını,

Önce rehne müracaat kuralı gereğince, davacı banka tarafından kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınan tüm rehinler paraya çevrilmeden icra takibi yapılmasının yasaya aykırı olduğunu, bu hususun defaatle arz edildiği halde yerel mahkeme tarafından bu yasal düzenlemeye aykırı karar verdiğini,  (TBK 586, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.04.2014 Tarih ve E: 2014/4735 K: 2014/6836 S. Kararı)

Davacı bankanın alacağı taşınır (araç) rehinleri ile teminat altına alınmış olduğundan bunların tamamı paraya çevrilmeden kefil aleyhinde takip yapılmış olduğundan yasaya aykırı davranıldığını, haksız davanın TBK 586. Maddesi gereğince reddi gerekirken kısmen de olsa davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu,

Bizzat davacı tarafından sunulan belgelerden anlaşıldığı üzere, davacı, 7 adet araç üzerine taşınır rehni koyduğunu, dosyada bulunan bilirkişi raporlarından da anlaşılacağı üzere davacı banka henüz bu rehinleri paraya çevirmeden önce müvekkili aleyhinde takip yaptığını ve huzurdaki davayı açtığını, şu halde davacı banka tarafından henüz taşınır rehinleri paraya çevrilmeden önce kefil olan müvekkili aleyhinde yapılan takip TBK 586. Maddesine aykırı olduğunu, bu taşınır rehinleri paraya çevrilmeden müvekkil hakkında takip yapılamayacağı da yasanın açık bir hükmü olduğu, şu halde, davacı, gerek ipotekleri gerekse de taşınır rehinlerini paraya çevirmeden müvekkili hakkında takip yaptığından takibin haksız olduğunu, bu nedenle de huzurdaki davanın da reddi ve yasaya aykırı ve kötü niyetli olarak takip yapan davacı bankanın da haksız takip tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini,

Müvekkilinin 13/10/2014 tarihli sözleşmede yer alan kefaleti kefalet limitinin kendi el yazısı ile yazılmamış olması ve davacı banka tarafından sonradan doldurulmasından dolayı TBK 583.maddesine aykırı olup geçersiz olduğunu,

Kefalet limitinin kefilin kendi el yazısı ile yazılması geçerlilik şartı olduğunu, (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 583/1. Maddesi)

Davacı tarafından dosyaya sunulan kredi sözleşmesinin son bölümünde yer alan 13.10.2014 tarih ve 1.000.000- TL bedelli kefalet sözleşmesi, davacı tarafından hazırlanmış olan matbu kredi sözleşmesinde yer alan boşlukların doldurulması sureti ile düzenlendiğini, müvekkilinin kefalet limitini kendi el yazısı ile yazmadığını, (Davacı tarafından sunulan diğer bütün kredi sözleşmelerinde ayrı bir kefil beyanı alındığını,)

Davacı banka tarafından düzenlenen ve genel işlem koşulları içeren bir matbu sözleşmede (sayfalar dolusu) düzenlenen ve yine matbu ibareler içeren boşlukların doldurulması şekilde düzenlenen kefalet sözleşmesi, TBK 583. Maddesine aykırı olduğundan geçersiz olduğunu, davacı banka, bilahare bu yasaya aykırı tutumundan vazgeçtiği ve 2015-2016 yılında imzalanan sözleşmelerde matbu evrakta yer alan boşlukları doldurtmak yerine kefillere tamamı kendi el yazıları olan ayrı kefalet beyanları imzalattığını,

Şu durumda, 13.10.2014 tarihli ve 1.000.000- TL bedelli kefalet sözleşmesi (ve buna ek olarak kefalet limitinin artırılmasına ilişkin 15.06.2015 tarih ve 1.200.000- TL bedelli) TBK 583. Maddesine aykırı olduğundan geçersiz olduğu ve müvekkilinden kefil olduğu iddiası ile herhangi bir talepte bulunulamayacağını,

Henüz karar verilmeden önce alacağın fazlası ile tahsil edildiği, bilirkişiler tarafından tespit edildiği halde davanın tümüyle reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu,

Davacının icra takibinden sonra fakat dava açılmadan önce 268.546,06- TL tahsilat yaptığını,

Davacının dava açıldıktan sonra ancak karar verilmeden evvel 563.851,33- TL tahsilat yaptığının tespit edildiğini,

Bilirkişilerin, müvekkilinin davacıya karşı 659.342,57- TL den sorumlu olduğunu tespit etmiş olup huzurdaki davada karar verilmeden önce davacının 832.397,32 TL tahsilat yaptığının bilirkişiler tarafından tespit edildiğini,

Müvekkilinin davada karar verilmeden önce davacıya herhangi bir borcu kalmadığı, davacı bankanın müvekkilinin sorumlu olduğu miktardan çok daha fazla tahsilat yapıldığı bilirkişi kurulu tarafından da belirlendiğini, (müvekkilinin kefaleti geçersiz olduğundan hiç sorumluluğu olmadığını)

Dosyaya sunulan bilirkişi raporunun içeriğinde ve gerekse de raporun sonuç kısmında;

Davacı bankanın ipotekli taşınmazlar, rehinli taşıtların satışı ve asıl borçlunun ödemeleri sonunda huzurdaki dava açılmadan evvel 268.546,06- TL tahsilat yaptığı, dava açılmadan önce yapılan bu tahsilatın müvekkilinin sorumlu olduğu bedelden mahsubu gerektiği, bu davadan önce müvekkilinin davacı bankaya karşı sorumlu olduğu miktarın, 659.342,57- TL  268.546,06- TL = 390.796,51- TL olduğu ve bu tutar üzerinden itirazın iptaline karar verilebileceği,

Huzurdaki dava açıldıktan sonra ise davacının icra dosyaları ve asıl borçlu tarafından yapılan ödemeler neticesinde 563.851,33- TL lik daha tahsilat yaptığı,
Rapor hazırlandığı esnada, davacının ipotek alacaklısı olduğu, o tarihte kıymet takdirleri yapılan ancak henüz icradan satışı yapılmayan başka ipoteli taşınmazların da olduğunun tespit edildiğini,

Görüldüğü üzere, bilirkişilere göre, müvekkili davacıya karşı toplamda 659.342,57- TL den sorumlu olduğunu, buna karşılık davacı tarafından 268.546,06- TL si huzurdaki davadan önce olmak üzere  toplamda 850.397,39- TL tahsilat yaptığını, bu durumda davacının müvekkilinin sorumlu olduğu miktardan 191.054,82- TL fazla tahsilat yaptığını,

Bilirkişi raporunun sunulduğu tarih itibariyle bu tahsilatlar dışında ayrıca davacının ipotek alacaklısı olduğu ancak o tarihte kıymet takdirleri yapılan ancak henüz satışları yapılmayan taşınmazların da söz konusu olduğu, bilirkişiler tarafından icra dosyaları incelenerek tespit edildiğini,

Bu taşınmazlar da davada karar verilmeden evvel satılarak paraya çevrildiği, bu sayede davacı, iddia ettiğinden çok daha fazla tahsilat yaptığını,

Dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile davacının, müvekkilinden herhangi bir talepte bulunamayacağı, müvekkilinin sorumlu olduğu miktardan çok daha fazla tahsilat yaptığının anlaşıldığını, kaldı ki bilirkişiler tarafından tespit edildiği üzere, raporun düzenlendiği tarihte davacı lehine ipotekli olan ve icra yolu ile paraya çevrilmesi işlemleri devam eden henüz 2 ayrı taşınmazın kıymet takdirleri yapılmış ancak henüz satışları yapılmadığını, bu bedeller de davacı tarafından bilahare tahsil edilmiş ve davacı bu sayede mükerrer tahsilat yaptığını,

Müvekkilinin itirazında haksız ve kötü niyetli olmadığının anlaşıldığını, buna rağmen müvekkilinin icra inkar tazminatına mahkum edilmesinin hatalı olduğunu,

Müvekkilinin, huzurdaki davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, (alacağını fazlası ile rehinle temin eden ve alacağını fazlası ile bu rehinlerden tahsil eden alacaklı davacı, önce bu rehinleri paraya çevirmiş olsa huzurdaki davanın açılmamış olacağını)

Davacının alacağı fazlası ile rehinle temin edilmiş olduğundan ve yine alacak fazlası ile bu rehinlerden tahsil edilmiş olduğundan müvekkilinin, itirazında haksız ve kötü niyetli olmadığını, müvekkilinin icra inkar tazminatına mahkum edilmesinin hatalı olduğunu,

Müvekkilinin, takip tarihi itibarı ile 408.683,60- TL den sorumlu olduğuna karar verildiği halde icra inkar tazminatının, müvekkilinin, dava tarihi itibarıyla sorumlu olduğu (asıl alacak + dava tarihine kadar işleyen faiz tutarı) 558.683,60- TL nin % 20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu,

Dosyaya sunulan bilirkişi raporları ile davacının ikrar içeren dilekçeleri ve dosyaya celbedilen diğer icra dosyaları incelendiğinde, davacının iddia ettiği alacağın fazlası ile ipotek ve araç rehinleri ile teminat altına alınmış olduğu, alacağın bir kısmının huzurdaki dava açılmadan önce tahsil edildiği, yine dava devam ederken de davacının iddia ettiği alacağı fazlası ile bu rehinlerden tahsil ettiğinin görüleceğini, hal böyle iken yani davacının iddia ettiği alacak fazlası ile rehinle temin edilmiş ve bu rehinlerden tahsilat imkanı var iken müvekkili hakkındaki haksız ve kötü niyetli icra takibine itirazı haksız ve kötü niyetli olarak değerlendirilemeyeceğini, bu durumda müvekkilinin icra inkar tazminatına mahkum edilmesinin hatalı olduğunu,

Davacının iddia ettiği alacağın fazlası ile rehinle temin edilmiş bulunduğu ve davacının bu alacağı fazlası ile rehinlerden tahsil ettiğini, şayet davacı müvekkili aleyhinde iş bu davayı açmayıp da öncelikle rehinlere müracaat etse alacağını fazlası ile tahsil edeceği ve iş bu davayı açmayacağını, hal böyle iken sırf keyfine göre dava açan davacı lehine inkar tazminatı ve vekalet ücretine hükmedilmesi, adalet ve hakkaniyete aykırı olduğunu,

Keza, istinafa konu dava sona ermeden ve karar verilmeden evvel, davacının iddia ettiği alacağı fazlası ile tahsil ettiği apaçık ortada iken bir de incelendiğinde, davacının, halihazırda müvekkilinin sorumlu olduğu bedelin çok daha fazlasını tahsil etmiş olduğu ve yine ipotekli 2 ayrı taşınmazın satışından gelecek para ile de mükerrer tahsilat yapmış olacağı, bilirkişi raporu ile ortaya çıktığını, şu halde öncelikle müvekkili aleyhinde açılan haksız davanın tümüyle reddine ve kötü niyetli bir şekilde önce rehne müracaat kuralına aykırı davranan ve haksız  davayı açan davacın haksız takip tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini,

Mahkemenin takip tarihi itibarıyla davacı bankaya karşı 408.683,60- TL den sorumlu olduğuna karar verdiği halde dava tarihi itibarıyla işlemiş faizi de ekleyip  dava tarihi itibarıyla sorumlu olduğu (558.683,60- TL nin % 20 si icra inkar tazminatına hükmettiğin, kararın bu yönüyle yasaya aykırı olduğunu,

Yerel mahkeme tarafından müvekkilinin takibe itirazı 408.683,60- TL üzerinden iptal edilmiş iken 558.683,60- TL nin % 20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de ayrı bir hata olduğunu,

Davanın reddedilen kısmı için müvekkili lehine haksız takip tazminatına hükmedilmemesinin de çelişkili ve hatalı olduğunu,

Dava açmadan önce tahsilat yapıp bunu mahkemeye bildirmeden sırf fazla tahsilat yapmak için takip tutarı üzerinden dava açan davacı bankanın takipte ve davada haksız ve kötü niyetli olduğunu,  haksız ve kötü niyetli davranan davacı bankanın hiç değilse reddedilen kısım üzerinden haksız takip tazminatına mahkum edilmemiş olmasının hatalı olduğunu,

Yargıtay uygulaması gereğince kefil olan müvekkili KKDF ve BSMV ile masraflardan sorumlu olmadığı kararda müvekkilinin bu kalemlerden de sorumlu tutulduğunu, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 1992/3724 E 1992/ 6466 K sayılı kararı, Yargıtay 19. H.D. 2002/6064 E 2002/1776 K sayılı kararı)

Dava açıldıktan sonra yapılan tahsilatların icra dairesi tarafından nazara alınması yönündeki kararın hatalı olduğunu,

Mahkeme tarafından, huzurdaki dava açılmadan önce 268.546,06- TL dava açıldıktan sonra ise 563.851,33- TL tahsil edildiği, takipten önce tahsil edilen bedelin, müvekkilinin sorumlu olduğu miktardan mahsup edilmesi ancak dava açıldıktan sonra yapılan tahsilatın ise icra dosyasında dikkate alınması gerektiğine karar verildiğini, davacı tarafından gerek dava açılmadan evvel gerekse de davadan sonra yapılan tahsilatların toplamının müvekkilinin sorumlu olduğu bildirilen tutardan çok çok fazla olduğunu, bu durumda haksız davanın müvekkili açısından tümüyle reddedilmesi gerektiğini,

Bilirkişilerin belirttiği ve Mahkeme tarafından karar altına alındığı üzere, davadan sonra yapılan tahsilatların icra dairesi tarafından nazara alınması durumunda uygulamada sorunlar ve tereddütler yaşanacağını, bu nedenle de talep gibi davanın tümüyle reddine karar verilmese bile en azından, dava açıldıktan sonra yapılan tahsilatların gün be gün ne miktarda olduğu ve icra dairesi tarafından ne şekilde nazara alınacağının da kararda açıkça gösterilmesi gerektiğini, ancak yerel mahkeme tarafından bunun da yapılmadığını, kararın bu yönüyle yasaya aykırı olduğunu,

İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda müvekkili lehine kaldırılmasına, davanın tümüyle reddine,  müvekkili aleyhinde haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi yapan ve iş bu haksız davayı açan davacının takip tutarının % 20 si oranında haksız takip tazminatına mahkum edilmesine, davanın tümüyle reddedilmemesi durumunda, davanın reddedilen kısmı üzerinden hesaplanacak olan % 20 oranındaki haksız takip tazminatının davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:

HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.

Dava,  genel kredi sözleşmesi, ticari taşıt kredi sözleşmesi ve  ticari kredi kartı sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptaline ilişkindir.

Mahkemece, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davanın kısmen kabulüne  karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

Davacı Banka ile dava dışı kredi asıl borçlusu K.. Asfalt İnşaat ve Taahhüt Ltd. Şti. (Yeni ünvan K.. İnşaat A.Ş.) arasında 13/10/2014 tarih ve 1.000.000,00 TL. miktarlı GKS. İmzalandığı, sözleşmeyi davalı Ö..’nun ise  Müteselsil Kefil sıfatı ile imzalamış olduğu ve kefil olunan miktarın 1.000.000,00 TL. Olduğu ve 15/06/2015 tarihinde artırılan kefalet limiti ile kefil olunan miktarın 1.200.000,00 TL. olduğu anlaşılmaktadır.

Dava dışı asıl borçlu K.. Asfalt İnşaat ve Taahhüt Ltd. Şti. (Yeni ünvan K.. İnşaat A.Ş.) ile davacı banka arasında imzalanan 04/03/2015 tarihli 50.000,00 TL. Miktarlı 34 KA 4300 plaka nolu araç için,  05/03/2015 tarihli 50.000,00 TL. Miktarlı 34 … 4460 plaka nolu araç için, 12/08/2015 tarihli 51.000,00 TL. Miktarlı 34 … 8770 plaka nolu araç için,  12/08/2015 tarihli 51.000,00 TL. Miktarlı 34 … 8772 plaka nolu araç için, 12/08/2015 tarihli 50.000,00 TL. Miktarlı 34 … 8765 plaka nolu araç için, 13/01/2016 tarihli 74.000,00 TL. Miktarlı 34 … 790 plaka nolu araç için, 11/04/2016 tarihli 60.000,00 TL. Miktarlı 34 … 3440 plaka nolu araç için Ticari Taşıt Kredisi ve Rehin Sözleşmesi imzalandığı, davalının 2015 tarihli 5 adet ticari taşıt kredisinde müteselsil kefil olarak imzasının olduğu, 2016 tarihli 2 adet ticari taşıt kredisinde kefil olarak imzasının olmadığı  anlaşılmıştır.

 Dava dışı asıl borçlu K.. Asfalt İnşaat ve Taahhüt Ltd. Şti. (Yeni ünvan K.. İnşaat A.Ş.) ile davacı banka arasında 2 adet Business Card Üyelik Sözleşmesi imzalandığı, söz konusu sözleşmelerden birisinin tarihsiz düzenlendiği, bu sözleşmede sadece dava dışı S…’nin 11.000,00 TL. Yönünden müteselsil kefil olarak imzasının olduğu, bu sözleşmede davalının kefaletinin olmadığı, 15/06/2015 tarihli Business Card Üyelik Sözleşmesinde davalının 22.000,00 TL.’lik kefalet imzasının bulunduğu, 13/01/2016 tarihinde yapılan 5.500,00 TL. Limit artırım bölümünde ise sadece dava dışı S…’nin kefalet imzasının olduğu, davalının  artırılan kısımda kefalet imzasının olmadığı anlaşılmıştır.

Kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından Bakırköy 33. Noterliği’ nin 12/01/2017 tarih ve 2080 yevmiye no.lu hesap kat ihtarnamesiyle alacağın talep edildiği ve ihtarın kredi borçlusu ve kefillerin sözleşmedeki adreslerine tebliğe çıkarıldığı, Kredi sözleşmesine göre kredi hesabının kat edilmesi ile alacağın muaccel hale geldiği, borcun ödenmemesi üzerine davacı alacaklı tarafından dava dışı asıl borçlu  K.. Asfalt İnşaat ve Taahhüt Ltd. Şti. (Yeni ünvan K.. İnşaat A.Ş.) ile  İle müteselsil kefil borçlular  aleyhine İstanbul 1 İcra Müdürlüğünün 2017/9096 Esas sayılı icra dosyası ile  toplam: 806.891,80 TL. nakdi alacak ile 68.520,00 TL. Çek depo bedeli ile 431.300,00 TL. Teminat mektubu depo bedelinden oluşan gayri nakdi alacak olmak 17/03/2017 tarihinde ilamsız icra takibinde bulunulduğu, davalı borçlu kefilin borca itiraz etmesi üzerine icra takibinden sonra yapılan ödemelerin mahsup edildiği belirtilerek  dava tarihi itibariyle davalıdan 790.160,69 TL. Alacaklı olduğu belirtilerek bu miktar üzerinden itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmıştır.

Davacı banka tarafından İstanbul 11 İcra Müdürlüğünün 2017/4821 Esas sayılı icra dosyası ile 07/02/2017 tarihinde asıl borçlu şirket aleyhine 7 adet rehinli aracın paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır.

Davacı banka tarafından İstanbul 10 İcra Müdürlüğünün 2017/789-790-1101-1102  Esas sayılı icra dosyaları ile asıl borçlu şirket ile ipotek veren dava dışı borçlular  aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takipleri başlatıldığı anlaşılmıştır.

Mahkemece 2 bankacı,1 banka hukukçusu, 1 emekli icra müdüründen oluşan bilirkişi heyetinden alınan 01/03/2019 teslim tarihli raporda; davalı kefilin takip tarihi itibariyle imzasının bulunduğu GKS. , 5 adet ticari taşıt kredisi ve kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan toplam: 659.342,57 TL. Borçtan sorumlu olduğu, takip tarihinden sonra dava tarihinden  önce  davacı bankaya 313.691,52 TL. Ödeme yapıldığı, GKS.’de açıkça düzenleme olmadığından davalı kefilin çek ve teminat mektubu depo talebinden sorumlu tutulamayacağı, dava tarihinden sonra davacı banka tarafından 563.851, 33 TL. Tahsilat yapıldığı, davadan sonra yapılan ödemelerin infaz aşamasında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Kök bilirkişi raporuna davacı ve davalı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine mahkemece aynı heyetten 19/04/2019 teslim tarihli ek rapor alınmış ve ek bilirkişi raporunda; Takip tarihinden sonra ve dava tarihinden önce yapılan ödemelerin mahsup edilmesi sonucu davacı bankanın takip tarihi itibariyle 408.329,02 TL. Asıl alacak, 143.194,83 TL. takip tarihinden dava tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi ve  7.159,74 T. %5 faizin BSMV. ‘si olmak üzere davacının dava tarihi itibariyle davalıdan 558.683, 60 TL. Alacaklı olduğu, dava tarihinden sonra yapılan 540.744,98 TL. Miktarlı ödemenin infaz aşamasında icra müdürlüğünce dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

DAVACI VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE,

Davacı tarafça itirazın iptali davasının 790.160,69 TL. Nakdi alacak yönünden harçlandırma yapılarak davanın açıldığı halde mahkemece davacı tarafa talebi açıklatılmadığı ve icra takibinde talep edilen gayrinakdi alacak yönünden harç ikmalinde bulunulmadığı halde mahkemece verilen kararda gayrinakdi alacak yönünden karar verilmesi yerinde görülmemiştir.

Bu durumda mahkemece; HMK’nın 26. maddesi uyarınca taleple bağlılık kuralı ve  HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi gözetilerek, öncelikle davacı vekiline, dava değerine göre talebini açıklattırıp sonucuna göre davacının gayrinakdi alacak talebi de olduğu taktirde maktu olarak yatırılması gereken eksik harcın ikmal edilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir.

TBK’nın 100. maddesinde; “Borçlu faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz,” hükmü düzenlenmiştir. Davaya konu takip talebinde de kısmi ödemelerin TBK’nın 100. maddesine göre öncelikle varsa işlemiş faiz ve masraf ve fer’ilere mahsup edileceği belirtilmiştir.

Bir başka anlatımla TBK’nun 100. maddesi gereğince ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Buna göre, borçlu, faiz ve masrafları ödemedikçe kısmi ödemeler ana paradan mahsup edilemez. Anılan maddenin uygulanması için takip talebinde bu yönde ayrıca talepte bulunulması gerekli olmayıp, istek olmasa da memurlukça bu husus re’sen dikkate alınmalıdır (Hukuk Genel Kurulu’nun 09/10/2002 tarih ve 2002/12-709 Esas – 2002/781 Karar sayılı kararı). Şu halde, TBK’nun 100. maddesi uyarınca, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmiş olması durumunda ödemelerin öncelikle faiz ve masraflardan mahsup edilmesi, geriye kalan paranın ise asıl alacaktan indirilmesi ve her ödeme yapıldıkça bakiye alacağın bu suretle saptanması gerekir.(Yargıtay 12 HD.nin 2018/7452 Esas,2019/9523 Karar sayılı içtihadı)

Mahkemece hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda TBK 100 madde hükmü dikkate alınmadan rapor düzenlenmiştir. Buna göre mahkemece bilirkişiden, TBK 100 hükmü uygulanmak suretiyle davalı borçlunun kısmi ödemelerinin TBK 100. Maddesine göre öncelikle faiz ve masraflara mahsubu ile bakiye kalması halinde asıl borçtan düşülerek buna  dava tarihi itibariyle  kapak hesabının çıkartılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu ve eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.

HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;

İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/07/2019 tarih ve 2018/103 Esas – 2019/703 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,

2-Davalının istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,

3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına,

4-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde iadesine,

5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,

6-Artan gider avansı olması halinde  yatıran tarafa iadesine,

7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/05/2022 tarihinde HMK’nın  362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. HD. 11.05.2022 T. E: 2020/463, K: 742

Exit mobile version