Site icon İcra Hukuku | İcra ve İflas Hukukuna Dair Her Şey….

Tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunmama sebebini, borçlunun adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden "şehir dışında" açıklaması ile yetinerek muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ile tebliğ işlemini tamamlamıştır. Bu durumda anılan tebligatlar yukarıda yazılan ilkeler uyarınca usulsüzdür.

12. Hukuk Dairesi         2016/31117 E.  ,  2017/4480 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi hissedarlar tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi hissedarların, diğer fesih sebepleri ile birlikte şikayetçiler adına yapılan satış ilanı tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğunu ileri sürerek; 11.3.2016 tarihinde gerçekleştirilen 1, 3, 10, 15, 19, 27, 36, ve 78 Parsel numaralı taşınmazlara ilişkin ihalelerin feshi istemiyle icra mahkemesine başvurdukları, mahkemece, 27 Parsel numaralı taşınmaz yönünden, zarar unsruru bulunmadığı gerekçesiyle istemin usulden, diğer taşınmazlar yönünden ise esastan reddine karar verildiği görülmektedir.
27 Parsel numaralı taşınmaz yönünden mahkeme kararı yerinde olup, sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun; “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır.
Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir..” hükmüne yer verildiği, Tebligat Kanunu’nun ”Tebligat Mazbatası” başlıklı 23. maddesinin 7. bendinde; ”21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığının, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılmasının” emredildiği, ”Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi” başlıklı Tebligat Yönetmeliğinin 35. maddesinin (f) bendinde ise; ”30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığının, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılacağının” hüküm altına alındığı görülmüştür.
Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu’nun 23/7. ve Tebligat Yönetmeliği’nin 35/f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin, usulüne uygun olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde Tebligat Yönetmeliği’nin 30. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliği’nin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, Tebligat Yönetmeliği’nin 35. maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.
Somut olayda, şikayetçi hissedarlara yapılan satış ilanı tebliğlerine ilişkin tebliğ belgelerinin incelenmesinde; muhatabın “şehir dışında” olduğunun komşu beyanından anlaşılması üzerine tebliğ evrakı, TK’nun 21. maddesi gereğince muhtara teslim edilmiş olup, 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmış ve komşuya haber verilmiştir. Tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunmama sebebini, borçlunun adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden “şehir dışında” açıklaması ile yetinerek muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ile tebliğ işlemini tamamlamıştır. Bu durumda anılan tebligatlar yukarıda yazılan ilkeler uyarınca usulsüzdür.
İİK’nun 127. maddesi gereğince; taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği satışı yapılan taşınmazın hissedarlarına tebliğ edilmelidir. Taşınmazın hissedarı olan şikayetçilere satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.
O halde mahkemece; şikayetçi hissedarlara gönderilen satış ilanı tebliğ işlemleri usulsüz olduğundan, 27 Parsel numaralı taşınmaz dışında kalan şikayete konu diğer taşınmazlar yönünden şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, istemin tümden reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Şikayetçi hissedarların temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Exit mobile version