Site icon İcra Hukuku | İcra ve İflas Hukukuna Dair Her Şey….

TK. 16’ya göre tebligat için aynı çatı altında oturmak yetmez. Aynı dairede oturmak gerekir. Aynı apartmanın farklı dairesinde oturan babaya yapılan tebligat usulsüzdür.

12. Hukuk Dairesi         2015/31640 E.  ,  2016/6547 K.

 

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvuruda, ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini ileri sürerek usulsüz tebligat şikayetinde bulunduğu ve tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesini talep ettiği, mahkemece, usulsüz tebligat şikayetinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 16. maddesi ile Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesine göre; “Kendisine tebligat yapılacak şahıs, adresinde bulunmazsa tebliğ, aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerden birine yapılır.” 4829 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle Tebligat Kanunu’nun 16. maddesinde yer alan “birlikte oturan ailesi efradı” ibaresi “aynı konutta oturan kişiler” şeklinde değiştirildiğinden, muhatap adına kendilerine tebligat yapılacak aynı konutta oturan kişiler, aile fertleri, yakın ve uzak akrabalar veya hizmetçilerden biri olabileceği gibi, bu kişiler dışında kalan ancak muhatapla birlikte oturan diğer kimseler de olabilecektir. Muhatapla birlikte oturma şartının gerçekleşmiş sayılabilmesi için, muhatapla aynı çatı altında oturmak yetmeyip, aynı daireyi paylaşmış olmak gerekir.
Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde, bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. Mahkemece, her somut olayın özelliği, cereyan şekli, gerçekleşen maddi olgular, en ufak ayrıntılarına kadar gözönünde bulundurup iddia tahkik edilmelidir. H.G.K.nun 7.4.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilir.
Somut olayda borçlunun tevzii saatlerinde adresinde bulunmaması, çarşıda olması nedeniyle, borçlu adına kendisine tebligat yapılan babası … ‘un, borçlu ile aynı konutta oturmadığı dosyaya ibraz edilen yerleşim yeri belgesinden anlaşılmakta olup, aynı apartmanda farklı dairelerde ikamet ettikleri, dolayısıyla ödeme emri tebligatının, Tebligat Kanunu’nun 16. maddesine aykırı olarak yapıldığı ve usulsüz olduğu anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, borçlunun tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayetinin kabulü ile Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince, tebliğ tarihinin, öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, tebligatın usulüne uygun olduğu gerekçesiyle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Exit mobile version