Yabancı bir ülkede o ülkenin noteri tarafından kendiliğinden düzenlenmiş olan noter senedinin, düzenlendiği ülkenin resmi makamınca verilen ve Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Hakkındaki Milletlerarası Sözleşme’nin öngördüğü hususları (m. 2-3) konu alan onay şerhini taşıyorsa kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi kaydıyla, ayrıca bir tenfiz kararı alınmasına gerek olmaksızın Türkiye’de doğrudan doğruya icra edilebileceği ve ilamlı icra takibinin konusunu oluşturabileceği, şayet noter senedi onaylama biçiminde ise, bu noter senedine dayanılarak ancak ilamsız icra takibi yapılabileceği-
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ilamlı takipte borçlu vekili takibe konu senedin icra emriyle birlikte tebliğ edilmediğini, borç ikrarı içermeyen senedin Rusya Hukuku’na göre geçerlilik şartlarını taşımadığını, yeminli tercümesi de yapılarak noterden onaylanması gerekirken onaysız ve yeminsiz tercümeye dayalı senede göre işlem yapıldığını, bu senedin Türk Konsolosluğu tarafından onaylanması gerektiğini, MÖHUK’nun 48. maddesine göre teminat gösterilmeden takip açıldığından icra takibinin ve usulüne uygun yapılmayan icra emri tebliğinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; takibin dayanağını 14/08/2014 tarihli Moskova Şehri Noterliği tarafından onaylanmış taahhütname başlıklı belgenin onaylama şeklinde noter belgesi olduğu, ayrıca belgenin Rusya Yetkili Makamları veya Türk Konsolosluğu tarafından usulüne uygun şekilde onaylanmamış olduğundan bahisle takibin iptaline karar verilmiştir. Hüküm alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 224. (HUMK 296) maddesinin birinci fıkrasına göre; yabancı devlet makamlarınca hazırlanan resmî belgelerin Türkiye’de bu vasfı taşıması, belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk Konsolosluk makamı tarafından onaylanmasına bağlıdır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise; “Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerin yabancı resmî belgelerin tasdiki ile ilgili hükümleri saklıdır” düzenlemesine yer verilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 38. maddesi ilam niteliğindeki belgeler arasında “para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri”ni de saymıştır.
Yabancı bir ülkede o ülkenin noteri tarafından kendiliğinden düzenlenmiş olan noter senedi, düzenlendiği ülkenin resmi makamınca verilen ve Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Hakkındaki Milletlerarası Sözleşme’nin öngördüğü hususları (m. 2-3) konu alan onay şerhini taşıyorsa kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi kaydıyla, ayrıca bir tenfiz kararı alınmasına gerek olmaksızın Türkiye’de doğrudan doğruya icra edilebilecek, ilamlı icra takibinin konusunu oluşturabilecektir. Şayet noter senedi onaylama biçiminde ise, bu noter senedine dayanılarak ancak ilamsız icra takibi yapılabilir (Tanrıver Süha, İlamlı İcra Takibinin Dayanakları ve İcranın İadesi, Ankara, 1996, 23.).
Somut olayda; ilamlı icra takibinin dayanağı Moskova Şehri Noterliği’nde düzenlenen 14.08.2014 tarihli ”taahhütname” başlıklı borç ikrarını içeren ve noterlikçe düzenleme şeklinde yapılan noter senedidir. A.an bu belgede apostille şerhi de bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün 01.03.2008 tarih ve 68/1 sayılı genelgesinin ek-1 ” Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesine Taraf Devletler Listesi’nde Rusya Fedarasyonu’nun da bulunduğu anlaşılmakla akit devlet olduğundan Sözleşmenin 3. maddesi gereğince borç kabul belgesinin düzenlendiği ülkenin yetkili makamınca onay şerhinin verilmesi yeterlidir. Takip konusu apostille (onay) şerhi bulunan taahhüt başlıklı belge Moskova Noterliği’nce düzenlenmiş kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içeren düzenleme şeklindeki noter senedi olup ayrıca bir tenfiz kararı alınmasına gerek olmaksızın Türkiye’de doğrudan doğruya ilamlı icra takibinin konusunu oluşturabilecek belge niteliğindedir. Mahkemece anılan husus nazara alınarak şikayetin reddi gerekirken yazılı gerekçeyle takibin iptali doğru değildir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine,
15.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
8. HD. 15.06.2017 T. E: 2015/21239, K: 9170