2015 ve Öncesi YıllarHGKSorumluluk&Tazminat

İcra ve İflas Dairelerinin yaptıkları işlemlerin kanuna veya hadiseye uygun düşmemesi halinde İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca bu işlemlere karşı icra mahkemelerine şikayet yoluna başvurulabileceği; icra müdürlüklerinin verdikleri kararlardan kendiliklerinden dönerek yeni bir karar vermeyecekleri-

İcra ve İflas Dairelerinin yaptıkları işlemlerin kanuna veya hadiseye uygun düşmemesi halinde İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca bu işlemlere karşı icra mahkemelerine şikayet yoluna başvurulabileceği; icra müdürlüklerinin verdikleri kararlardan kendiliklerinden dönerek yeni bir karar vermeyecekleri-

Taraflar arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5.İcra Hukuk Mahkemesince “davanın reddine” dair verilen 12.10.2009 gün ve 2009/3490 E-2009/2680 K.sayılı kararın incelenmesi davacı şikayetçi (alacaklı) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 28.06.2010 gün ve 2010/4360 E-2010/16813 sayılı ilamı ile;

(…İcra müdürünün kendi verdiği kararından rücu etmesi doğru değil ise de, mahkemece şikayete konu işlemler denetlenerek sonuca ulaşıldığı görülmekle bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. Ancak, İİK. nun 150/b maddesi gereğince ipotek borçlusunun kiracısına kiraların icra dosyasına yatırılması için gönderilen muhtıradan ve muhtıralara verilen cevaplardan anlaşıldığı üzere kira bedellerinin senetle ödendiği tespit edilmiştir. Bu durumda mahkemece, talep tarihi itibariyle ödenmeyen ve ödenecek olan senetlerin tespit edilip oluşacak sonuca göre icra dosyasına bedellerinin ödenip ödenmeyeceği konusunda bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile eksik inceleme ile verilen karar isabetsizdir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: İstek, icra müdürlüğü işlemini şikâyete ilişkindir.

İstanbul 10.İcra Müdürlüğünün 2009/1227 sayılı dosyasında; alacaklı İ. F. tarafından dava dışı borçlu U.Makine San. A.Ş. aleyhine 24.02.2009 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişilmiştir. Borçlu şirket tarafından 15/04/2009 tarihinde İstanbul Menkul K.ler Borsası’na ipotekli taşınmazın M. Otomotiv Sanayi A.Ş’ye kiraladığının bildirilmesi nedeniyle alacaklı vekilinin talebi üzerine ipotekli taşınmazın kira bedellerini icra dosyasına gönderilmesi için kiracı M. Otomotiv San.A.Ş.’ye İ.İ.K’nun 150/b maddesi gereğince muhtıra gönderilmiş, muhtıranın tebliğine rağmen icra dosyasına kiraların ödenmemesi üzerine, 18/09/2009 tarihinde kiracı şirket hakkında İ.İ.K’nun 356. maddesi gereğince haciz uygulanması kararı alınarak, ……..Bankası Maslak Kurumsal Şubesi ile kiracı şirketin çalıştığı şirkete İ.İ.K’nun 89/1. maddesi gereğince haciz ihbarnamesi gönderilmiş ayrıca şirketin iş merkezinde fiili haciz uygulanmıştır. Kiracı M. Otomotiv Sanayi A.Ş. vekilinin şirketin dosya borçlusuna hiçbir borcu bulunmadığı, kira sözleşmesinin bir yıllık bir sözleşme olduğu, bir yıllık toplam kira bedelinin sözleşmenin imzalandığı 15.04.2009 tarihinde verilen iki adet senetle borcun ifa edildiği bu nedenle, kira sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç bulunmadığını belirterek itiraz etmiş, kira sözleşmesini de dilekçesine eklemiştir.

İstanbul 10.İcra Müdürlüğü 28.09.2009 tarihli kararı ile yapılan haciz işlemlerinin kaldırılmasına karar vermiştir.

Şikayetçi (alacaklı) vekili; icra müdürlüğünce verilen karardan geri dönüldüğünü ve müvekkili şirket lehine yapılmış olan haciz işleminin fekkine karar verildiğini, icra müdürlüğü kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek icra müdürlüğünün haczin fekki şeklindeki kararının ortadan kaldırılmasına, kiracı şirket aleyhine haciz işlemlerinin devamına, şikayetin kabulüne karar verilmesini istemiştir.

İcra mahkemesi; somut olayda 3.şahıs kiracı M. Otom.San.A.Ş tarafından 15.04.2010 tarihine kadar bütün kira paralarının ödendiğinin 29.09.2009 ile yazı ile müdürlüğe bildirilmesi karşısında bunun doğru olup olmadığı tartışmanın icra müdürünün görevi olmadığı,bu durumda alacağın tahsilinin ve kiracı-3.şahsın yalan beyanda bulunup bulunmadığının yargılamayı gerektirdiği dolayısıyla müdürlük işleminin yasal ve doğru zeminde olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmede, öncelikle Mahkemece bozmadan esinlenilerek, icra dosyasının getirtilmesi, davalı vekiline, tüm ödeme belgelerini, ödenmiş senet varsa buna ilişkin belgeleri vermesi için kesin süre verilmesine rağmen, bunlara dayanmadan gerekçesini oluşturduğu direnme kararının eylemli uyma olup olmadığı tartışılmış, kararın eylemli uyma olmadığı oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dar yetkili İcra Mahkemesinin kira borcu karşılığı verilen senet bedellerinin ödenip ödenmediğini araştırıp araştırılamayacağı noktasında toplanmaktadır

Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, icra dairelerinin sorumlu amiri durumundaki icra müdürlükleri icra işlerinde birinci derecede görevlidir ve yaptıkları işlemlerin bazılarında hiçbir takdir yetkisi yokken, bazı işlemlerinde ise takdir yetkisi tanınmıştır. Takdir yetkisi tanınan hallerde takdir yetkisini kullanırken, ilgililerin menfaatini en iyi şekilde gözetmek zorundadır. Ayrıca, kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin kendisine verdiği görevleri yapıp yapmama konusunda serbestiye sahip olmayıp; kendisine yapılan her talep hakkında olumlu veya olumsuz bir işlemde bulunmak; karar vermek zorundadır. Yine, süreye tabi işleri süresinde, olmayanları da uygun bir sürede yapmak zorundadır.

Hemen burada belirtilmelidir ki, icra müdürlükleri birer adli memur olup, yaptıkları işlemler de “adli işlem”dir ve icra müdürlüklerince tutulan tutanaklar alenilik özelliği taşıdığı gibi ispat gücüne de sahiptir. Kısacası, icra müdürlüklerince tutulan tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. İcra daireleri icra hakimliklerinin daimi gözetimi ve denetimi altında olup, işlemlerine karşı icra hakimliklerine şikayet yoluna başvurulur. Şikayet, icra dairelerinin icra hukukuna aykırı olan ve hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin iptali ve düzeltilmesini veya yerine getirilmeyen veya sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesini sağlamak için kabul edilmiş bir kanun yoludur.

İcra ve İflas Dairelerinin yaptıkları işlemlerin kanuna veya hadiseye uygun düşmemesi halinde İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca bu işlemlere karşı icra mahkemelerine şikayet yoluna başvurulabilir.

Durum bu olunca, icra müdürlüklerinin verdikleri kararlardan kendiliklerinden dönerek yeni bir karar vermeleri kural olarak mümkün değildir.

Somut olayda, İcra müdürünün, kiracı şirket hakkında İ.İ.K’nun 356. maddesi gereğince haciz uygulanması kararı verdikten sonra, itiraz üzerine yapılan haciz işlemlerinin kaldırılmasına karar vermesi usul ve yasaya aykırıdır.

Yukarıda yazılı nedenlerle, mahkemece bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle de direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı (alacaklı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda açıklanan değişik gerekçelerle 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.

HGK. 06.02.2013 T. E:2012/12-703, K:214

Related Articles

Back to top button