1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin fabrikasında ürettiği kumaşları davalıya sattığını ve bu kumaşlar için kesmiş olduğu faturalar ile birlikte davalıya gönderildiğini, ancak kumaş bedellerinin ödenmemesi nedeniyle Bursa 3. İcra Müdürlüğünün 2013/1816 sayılı dosyasında icra takibi yaptıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve davalının alacağın %40’ı oranında icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin müvekkilinin ikametgâhının bulunduğu Bakırköy Ticaret Mahkemeleri olduğunu, ayrıca takibin de yetkisiz icra müdürlüğünde yapıldığını, bu nedenle öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, davanın esası yönünden ise davalının davacıya talep edilen miktarda borcunun olmadığını, talep edilen faiz miktarının ve oranının fahiş olduğunu ve takip tarihinden önce temerrüt gerçekleşmediği için temerrüt faizi de talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddi ile davacının alacağın %40’ı oranında kötü niyet tazminatına ödemeye mahkûm edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.07.2014 tarihli ve 2013/… E., 2014/… K.sayılı kararı ile;
Davalının ticari defterlerinin incelenmesi için talimat yazıldığı, talimat mahkemesince davalıya ihtaratlı tebligat çıkarılarak usulüne uygun tebliğ edildiği, ancak davalı tarafından ticari defterler ibraz edilmediğinden bilirkişi incelemesi yapılamadığı, davacı tarafından dava dilekçesine ekli olarak bir teslim belgesi ibraz edilemediği, ön inceleme duruşmasında bu hususta kesin süre verilerek sonucu hakkında ihtarat yapılmış ise de, herhangi bir belge ibraz edilmediği; davacı vekili tarafından davacıya ait ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasının talep edildiği, davacının kendi defterleri lehine delil olsa bile ticari defterleri ile ticari ilişkinin varlığını ispat edemeyeceğinden dolayı bu talebinin reddine karar verildiği ve davacı ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmadığı, bu hâlde davacı tarafından davalı ile aralarında ticari ilişki bulunduğu ispat edilemediği, ticari ilişkinin ispat edilemediği durumda icra takibinin davalının ikametgâhı icra dairesinde yapılması gerektiği, bundan dolayı Bursa 3. İcra Müdürlüğünde yapılmış olan dava konusu takip yetkisiz icra müdürlüğünde yapılmış olduğu, mahkemenin yargı çerçevesinde usulüne uygun icra takibi yapılmamış olduğu gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine; davalı tarafın talep ettiği tazminatın da davacının takipte haksız ve kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 09.04.2015 tarihli ve 2014/… E., 2015/…. K.sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı şirkete kumaş satışı yaptığını, bu satıştan doğan alacaklarının tahsili amacıyla icra takibine geçtiğini, davalı şirketin haksız olarak takibe itiraz ederek durmasına neden olduğunu belirterek, itirazın iptali ile davalının %40’tan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, icra takibi ve davanın yetkili yerde açılmadığını ayrıca borçları bulunmadığını beyan ederek borcu ve faizi kabul etmediklerini savunarak, davanın reddini ve davacının %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
Mahkemece, mevcut uyuşmazlıkta ticari ilişkinin borçlu tarafından kabul edilmediği gibi alacaklı tarafından da ispat edilemediğinden icra takibinin davalının ikametgahındaki icra dairesinde yapılması gerektiği, bu nedenle mahkemenin yargı çerçevesi içinde usulüne uygun yapılmış bir icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, davacının kötüniyetli olduğunun ispat edilememiş olması sebebiyle tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, faturalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İcra dairesinin yetkisi İcra İflas Kanunu’nun 50. maddesinde düzenlenmiş olup, HMK hükümleri çerçevesinde hadise şeklinde incelenip değerlendirilmelidir. İcra takibine yapılan itirazda akdi ilişkinin inkar edildiğine dair açık bir beyan bulunmamaktadır. Dosyaya faturalar ve gümrük beyannamesi sunulmuş, faturada irsaliye tarih ve numaralarından söz edilmiştir. Bu durumda mahkemece, davalı tarafın yetki itirazı hadise şeklinde incelenip taraflar arasında akdi ilişki bulunduğunun tespiti halinde, davanın bir miktar para alacağına ilişkin olduğu gözetilerek TBK 89/1. maddesi ve HMK’nun 10. maddesi hükümleri uyarınca davacı alacaklının muamele merkezinin bulunduğu Bursa İcra Daireleri’nin de yetkili olduğunun kabulü ile işin esasına girilmesi gerektiği düşünülmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.10.2015 tarihli ve 2015/1239 E., 2015/895 K. sayılı kararıile; önceki gerekçeler yanında ve davacı tarafın kararı temyiz ederken temyiz dilekçesine ek olarak bir adet fatura ile bu faturaya ait gümrük belgesini ibraz ettiği, temyiz dilekçesinde icra dosyasına da fatura fotokopisinin eklendiğini belirtmiş ise de icra dosyasında herhangi bir fatura suretinin mevcut olmadığı, hukuk mahkemelerince tarafların sunduğu delillerin doğruluğunu değerlendirerek karar verilebileceği, delillerin taraflarca sunulacak veya yerlerinin bildirileceği, kesin süre zarfında taraflarca yerine getirilmediğinde artık uhdelerindeki delilleri ibraz edemeyecekleri gibi başka yerden getirtilmesini talep edemeyecekleri, bu aşamalardan sonra delil ibraz etmeleri aynı zamanda iddia ve savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olduğu, taraflarca karşı tarafın açık rızası olmadıkça iddia ve savunmaların değiştirilemeyeceği, davacı tarafından ticari ilişkinin varlığı bakımından süresinde delil ibraz edilmediğinden 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 89. uygulanamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafça ilk temyiz dilekçesinde faturalar ile gümrük beyannamesi sunulduğu, faturada irsaliye tarih ve numaralarından bahsedildiği gözetildiğinde davalı tarafın yetki itirazının hadise şeklinde incelenip incelenemeyeceği, taraflar arasında akdi ilişki bulunduğunun tespiti hâlinde, davanın bir miktar para alacağına ilişkin olduğu gözetilerek TBK’nın 89/1. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 10. maddesi hükümleri uyarınca davacı alacaklının muamele merkezinin bulunduğu Bursa İcra Dairelerinin de yetkili olduğunun kabulü ile işin esasına girilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
13. İtirazın iptali davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
14. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
15. Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır.
16. Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 tarihli ve 2013/13-372 E., 2013/1606 K. sayılı kararı).
17. İİK’nın 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir.
18. HMK’nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
19. Aynı Kanun’un “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde ise, sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
20. İcra takibinin yapıldığı ve eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesinde ise borcun ifa edileceği yer düzenlenmiştir. Buna göre;
“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir”.
21. Kısaca özetlemek gerekirse, HMK’daki yetki kuralları ilamsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nın 6. maddesine göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir.
22. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
23. Eldeki dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup, icra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesine göre HMK hükümleri çerçevesinde hadise şeklinde incelenip değerlendirilmelidir.
24. Eş söyleyişle, mahkemece davalı tarafın yetki itirazı hadise şeklinde incelenip taraflar arasında akdi ilişki bulunduğunun tespiti hâlinde, davanın bir miktar para alacağına ilişkin olduğu gözetilerek TBK’nın 89/1. maddesi ve HMK’nın 10. maddesi hükümleri uyarınca davacı alacaklının muamele merkezinin bulunduğu Bursa İcra Dairelerinin de yetkili olduğunun kabulü ile işin esasına girilmesi gerekirken; mahkemece yargı çevresi içinde usulüne uygun yapılmış bir icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalı tarafın icra takibine itirazında ve davaya cevabında akdi ilişkinin varlığına itiraz etmediğinden bahisle mahkemenin eldeki davaya bakmakta yetkili olduğu, bu nedenle davaya bakan mahkemenin davanın esasını incelemesi gerektiği gerekçesiylemahkeme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de; bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle kabul edilmemiştir.
26. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 27.05.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davalıya satılan kumaşların bedeline ilişkin fatura bedellerinin ödenmediği iddiasıyla, faturaya dayalı icra takibinde borca itirazın iptali davasıdır.
Davacı tarafından Bursa 3. İcra Müdürlüğünün 2013/1816 sayılı takip dosyasında cari hesap ekstresi ve faturalara dayalı olarak haciz yoluyla icra takibi başlatılmış, işlemiş faizle birlikte 73.099,34TL alacak için ödeme emri tebliği üzerine, davalı borçlu borca ve yetkiye itiraz dilekçesi vererek, adresinin Bakırköy-İstanbul olduğunu, alacaklı şirkete takip talebinde belirtilen miktarda borcu almadığını ileri sürmüş, icra takibinin durması üzerine işbu itirazı iptali davası açılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, İcra Dairesinin yetkisine itirazla birlikte, Mahkemenin de yetkisine itiraz etmiş, borca itirazını da tekrarlayarak takip talebinde belirtilen miktarda borcu olmadığını, faiz miktarları ve oranlarının da fahiş olduğunu savunmuştur.
Mahkemece yukarıda yazılı gerekçelerle, ticari ilişkinin ispat edilmediğinden icra takibinin davalının ikâmetgahı icra dairesinde yapılması gerektiği, Bursa 3. İcra Müdürlüğünde icra takibinin usulüne uygun bir icra takibi olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece, icra takibindeki itirazda açıkça akdi ilişkiye itiraz bulunmadığı belirtilmiş, akdi ilişkinin ispatı hâlinde TBK 89/1 ve HMK’nın 10. maddeleri uyarınca Bursa İcra Daireleri yetkili olacağı, icra dairesinin yetkisine itirazın hadise şeklinde incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuş, mahkemece yazılı gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
Davacının haciz yoluyla icra takibine ilişkin Bursa 3. İcra Müdürlüğünün 2013/1816 sayılı dosyasındaki fatura ve cari hesaba dayalı olarak talep ettiği 73.099,00TL toplam alacak ve asıl alacağın faiziyle tahsiline ilişkin talebine davalı borçlu itiraz etmiştir. Borca ve yetkiye itiraza dair dilekçesinde kendi ikâmetgahı Bakırköy İcra Dairesinin yetkili olduğunu ileri sürmüş, borca itirazında ise, “alacaklı şirkete takip talebinde belirtilen miktarda borcum yoktur” şeklinde itirazda bulunmuştur. Davaya cevap dilekçesinde de, aynı itirazları tekrarlamış, yine takip talebinde belirtilen miktarda borcu olmadığını, faiz miktarları ve oranlarının yanlış ve fahiş olduğunu beyan etmiştir.
Davalının gerek icra dosyasındaki, gerek cevap dilekçesindeki borca itirazı, açıkça takip talebinde istenen miktara ilişkin bir itiraz olup, istenen miktarda borcun olmadığına dair bir borca itirazdır. Bu itirazdan, davacı alacaklı ile aralarında akdi bir ilişki olmadığı, kumaş alım satımı yapılmadığına dair itiraz olduğu değil, talep edilen alacağın fazla talep edildiğine dair itiraz olduğu anlaşılmaktadır. Özel Dairenin bozma ilamında da , “icra takibine yapılan itirazda akdi ilişkinin inkâr edildiğine dair açık bir beyan bulunmamaktadır” denerek icra takibinde borca itirazın akdi ilişkiye ilişkin olmadığı kabul edilmiş, ancak akdi ilişkinin ispatı aranarak hadise şeklinde delillerin de incelenmesi gerektiği ve sonucuna göre, ispatı hâlinde TBK 89/1 ve HMK 10. maddesi uyarınca Bursa İcra Daireleri yetkili bulunarak esasa girilebileceği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Açıklandığı üzere, akdi ilişkinin inkârı söz konusu olmayıp, borca itirazın alacağın miktarına ilişkin olduğu, Yargıtay İçtihatları uyarınca akdi ilişki inkâr edilmediğinde, yetki itirazının İİK 50. maddesi, HMK 10. ve TBK 89/1. maddeleri uyarınca, uyuşmazlığın bir miktar para alacağına ilişkin olması nedeniyle alacaklının ikâmetgahı icra dairesi ve mahkemesi yetkili olduğundan yetki itirazının buna göre çözümlenmesi gerektiğinden, dosya ve itiraz kapsamına göre yetki itirazı konusunda derhal karar verilebilecek olup, zaten inkâr edilmeyen akdi ilişkinin varlığının bir de hadise şeklinde incelenmesi usul ekonomisine de aykırı olduğundan kararın Bursa İcra Dairesi ve Mahkemenin yetkili olduğu, yetki itirazının reddi ile esasa girilmesi gerektiğinden bahisle değişik gerekçeyle bozulması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun Özel Dairenin bozma ilamındaki gerekçeleriyle bozma görüşüne katılamıyoruz.
HGK. 27.05.2021 T. E: 2017/(19)11-889 K:622